Büyük Türkçe Sözlük
* Dinî kurallara göre, ölüyü kefenlenmeden veya gömülmeden önce yıkayan kimse.
* Bkz. ölü saat.
* Bir şeyin akmasına yarayan üst yanı açık boru.
* Yağmur sularını damların kenarlarına toplayıp akıtan yatay konumlu, genellikle çinko vb. boru...
* Canlılığı azalmış, hâlsiz.
* çok bol ve arasıkesilmeden gelmek.
* Pek çok.
* Küçük oluk.
* Bazı organların yüzeyinde bulunan çentikler.
* Oluklaşmak işi.
* Oluk durumuna girmek, oluk görünümü almak.
* Oluğu olan.
* Üstünde yol yol olukları bulunan.
* Cansız kalma durumu, cansızlık.
* Bir insan, bir hayvan veya bitkide hayatın tam ve kesin olarak sona ermesi, mevt, irtihal, vefat.
* Ölme biçimi.
* İdam cezası.
* Sona erme, yok...
* herkes ölecek, ölmek mukadderdir.
* tehlikeli bir karar verme durumunda "ölümden korkmuyorum, ölümü bile göze alıyorum" anlamında kullanılır.
* Bkz. idam cezası.
* Hayatî önemi olan.
* Ölüm hâlinde, ölmek üzere.
* Son nefesinin verileceği yatak veya yer.
* Birinin mutlaka ölmesi gerektiğini bildiren emir.
* Bir kimsenin, ölmesini gerektiren durum, iş vb.
* ölüm nasıl normal bir olaysa mirasın paylaşılmasıda olağan bir iştir.
* Her türlü tehlikeyi göze alma.