Büyük Türkçe Sözlük
* (güreşte) Ellerin arkadan gelip hasmın göbeği üzerinde kilitlenmesi yolundaki kündeleme.
* Üreme organlarının akıntılı ılı ve bulaşıcı bir hastalığı.
* bir işe veya bir söze gereksiz yere karışarak onun akışını sektirmek.
* (duvar gibi dik şeyler) dışarıya veya (tavan gibi yatay şeyler) aşağıya doğru kamburlaşmak.
* destek olmak.
* İçinden çıkılması güç, sakıncalı durum.
* Büyük zarar ve sıkıntıya yol açan olay veya kimse.
* Hak edilen ceza.
* (istenmedik bir davranışa...
* kavga çıkarmak için fırsat aramak.
* kavga çıkarmak.
* birisine sıkıntı ve eziyet vermek, musallat olmak.
* birine beddua etmek.
* İyi konuşma, sözle inandırma yeteneği.
* Söz sanatlarını inceleyen bilgi dalı, retorik.
* Konuyu bütün yönleriyle kavrayarak, hiçbir yanlış ve...
* Belâgati olan.
* Belâgati olmayan.
* Alıklık.
* istenilmeyen, kaçınılan bir durumun gerçekleştiği bildirilirken alay yollu söylenir.
* Yorucu, üzücü, can sıkıcı.
* Kavgacı, şirret.
* Yolsuz kadınların zorba dostu.
* -den dolayı, -den sebebiyle.
* hak ettiği cezayı görmek.
* beklenmedik bir belâ ile karşılaşmak.
* çok kötü bir durumla karşılaşmak.
* göz göre göre belâyı üstüne çekmek.