Büyük Türkçe Sözlük
* Aldatmak, yalan söylemek.
* Sap, yaprak, çiçek gibi organlar yerine dallı veya düz iplikler görünüşünde emeçlerden oluşan, klorofilsiz, çiçeksiz, ilkel bitkiler sınıfı...
* Mantarlaşmak işi.
* Hücre zarlarına mantar özü karışarak geçirimsiz duruma gelmek.
* İçinde mantar bulunan, içine mantar konulmuş olan.
* Mantarı olan.
* Mantar hastalığına yakalanmış.
* Yenilebilen mantarların yetiştirildiği yer.
* İncelenmek amacıyla mantar kültürlerinin saklandığı yer.
* Mantara benzeyen.
* İçine kıyma konularak küçük bohçalar biçiminde dürülmüş hamur parçalarıyla hazırlanan yemek.
* Gabya serenini kaldıran halat ve makara.
* Yelkenlide abaşo gabya sereni kandilisası.
* Mantıyapan veya satan kimse.
* Doğru düşünme sanatı ve bilimi.
* Doğru düşünmenin yolu ve yöntemi.
* Düşüncenin ve düşüncenin varlık biçimlerinin, ögelerinin, türlerinin...
* Mantıkla hiçbir ilgisi olmayan.
* Mantıkla çözümlenemeyen.
* Mantıksal düşüncesinin henüz oluşmadığı dönem.
* Mantık bakımından, mantığa göre.
* Mantık bilimiyle uğraşan (kimse).
* Kesin ve sağlam bir yönteme göre akıl yürüten (kimse).
* Mantık derslerini veren öğretmen.
* Mantık biliminin her şeyin üstünde olduğunu benimseyen felsefe.
* Bütün bilimleri matematik biçime indirgeyen ve matematiği mantığın bir...
* Bkz. mantıkça.
* Mantıklı, mantıkla ilgili, mantıksal.
* Mantığa uygun, akla uygun, mantıksal, mantıkî.
* Mantığa uygun davranan.
* Mantıkla ilgili olan, mantığa uygun, mantıklı, mantıkî.