Büyük Türkçe Sözlük
* Benzeşme özelliği gösteren.
* Bazı ortak yönleri olan iki şey arasındaki benzeşme.
* İki şeklin kenarlarının uzunlukları arasındaki oran değişmemekle birlikte, karşılıklı...
* İki şeklin kenarlarının arasındaki oran.
* Benzeş olma durumu, müşabehet.
* Benzeşmek işi.
* Bir kelimede bir sesin başka bir sesi kendisine benzetme etkisi: yurt-daş> yurttaş, çarşanba > çarşamba, o + bir < öbür gibi.
* Birbirine benzemek, müşabih olmak.
* Bir kelimede bulunan aynı veya benzeri seslerden birinin değişikliğe uğraması, disimilâsyon: Kınnap > kırnap, attar > aktar, kehribar > kehlibar...
* Benzetme, aslından kopya edilmiş, teşbih.
* Büyük sanatçıların yaptıklarını, orijinaline bakarak yapan ve benzeti olduğunu belirten ressam.
* Benzeterek yapan, sahteci, kopyacı.
* Büyük sanatçıların üslûbunda çalışarak, yaptığı işleri orijinal eser diye satan sahteci ressam.
* Benzetilmek işi.
* Benzetmek işine konu olmak.
* Bir şeyi başka bir şeye benzetmek işi veya biçimi.
* Benzetmek işi.
* Bir şeyin niteliğini anlatmak için, o niteliği eksiksiz taşıyan bir şeyi örnek olarak gösterme işi, teşbih.
* Benzer duruma getirmek.
* Bir şeyde başka şeye benzeyen yönler bulmak.
* Kötü bir duruma getirmek, bozmak.
* Dövmek.
* kötü bir sona uğramış birinden veya bir şeyden söz ederken, ona benzetilen kimse veya şey için kötü bir duygu beslenilmediğini anlatır.
* Bir şeyin başka bir şeye benzemesi durumu.
* Benzeşmemek durumu.
* ansızın yüzünün rengi sararmak, solmak.