Büyük Türkçe Sözlük
* Bileğe süs için takılan halka.
* İki borunun ucunu birleştirmeye yarayan halkaya benzer parça.
* Motor pistonlarına, yağlama, soğutma, özellikle...
* Bileziği olan.
* Bilezik takmış olan.
* Tutalım ki, sayalım ki, söz gelişi, diyelim ki.
* İş olarak, iş edinerek, gerçekten.
* Bilgili, iyi ahlâklı, olgun ve örnek (kimse), hakim.
* Bilgeye yaraşır (biçimde), hâkimane.
* Bilge olma durumu ve niteliği.
* Bilgi, hikmet.
* (İlk Çağ felsefesinde) Kendini tanımanın bilgisi, vukuf.
* İnsan aklının erebileceği olgu, gerçek ve ilkelerin bütününe verilen ad, malûmat.
* Öğrenme, araştırma veya gözlem yolu ile elde edilen gerçek...
* öğrenmek, bilgi almak.
* Bir durumu öğrenmek.
* Özellikle bilgisayar vb. makinelerle yapılan işlemlerin düzenli biçimde yürütülmesi.
* Bilginin temelini, bilim alanında uygulanan yöntemleri, sınır ve güvenilirlik bakımından inceleyip araştıran felsefe dalı, epistemoloji.
* Belli bir konunun tartışıldığı bilimsel toplantı, sempozyum.
* değişik yer ve kaynaklardan sağlanan bilgileri bir araya getirmek.
* Bilgili kimse.
* Bilgisiz olduğu hâlde bilgili görünmek isteyen, bilgili geçinen kimse.
* Bilgisi olduğunu göstererek, bildirerek.
* Sofist.
* Antik Yunan felsefesinde eleştiri akımı, sofizm.
* Başkasını yanıltmak için doğru olmadığı bilinerek yapılan uslamlama ve çıkarsama, safsatacılık.
* Bilgiç olma durumu.
* bilmediği hâlde bilir görünmek, bilgin geçinmek.
* Bilgilendirmek işi veya durumu.