Büyük Türkçe Sözlük
* Çok genç, körpe.
* Çok genç.
* Çok genç olarak, çok gençken.
* Gerçeğe uymayan, hilâfıhakikat.
* Gerçeğe uymama durumu, aykırı olma durumu.
* Gerçeğe uyma durumu.
* Bir durum, bir nesne veya bir nitelik olarak var olan, varlığı inkâr edilemeyen, olgu durumunda olan, hakikî.
* Aslına uygun nitelikler taşıyan...
* Gerçeğin dışında olan, gerçek olmayan.
* Gerçek dışı olma durumu.
* Hakikî şahıs.
* Bağlarda mildiyu hastalığını yapan emeçleri iyi gelişmiş mantarlar (Peronospora viticola).
* Bir eksen üzerindeki bir noktanın yerini belirlemeye yarayan sayı.
* Gerçeği gören ve ona göre davranan veya gerçeğe uygun olarak yapılan, realist.
* Gerçekçilik yanlısı olan, realist.
* Gerçekçi tutum ve davranış, realizm.
* Gerçekleri olduğu gibi yansıtmaya çalışan sanat çığırı, realizm.
* Düşünmenin temeli ve işin ölçüsü...
* Gerçeklemek işi, teyit.
* Bir şeyin doğruluğunu herhangi bir şeyle ortaya koymak, teyit etmek.
* Gerçekleşmek işi, tahakkuk.
* Gerçek olmak, gerçek durumuna gelmek, tahakkuk etmek.
* Gerçekleştirilmek işi.
* Gerçek duruma getirilmek.
* Gerçekleştirmek işi.