Büyük Türkçe Sözlük
* Dağ eteklerinden geçen vasıfsız yol.
* büyüklük taslayan birinden bitecek bir işimiz varsa, biz onun ayağına gidip işimizi görmeliyiz.
* eşkiyalık etmek veya hükûmete karşı gelmek için dağlara çekilmek.
* birini, herhangi bir amaçla, zorla dağa veya ıssız bir yere götürüp orada tutmak.
* Ağzı yayvan, dibi dar toprak kap.
* Dağarcık.
* bilgisi çok olan, bilgili.
* bir bilgiyi eski bilgilerine katmak, zihnine yerleştirmek.
* hazırladığı bir sözü söylemek.
* Meşin torba.
* Bilginin biriktiği yer, bellek.
* Repertuar.
* her şeyi tüketmek, bitirmek.
* Dağa tırmanma sporu yapan kimse, alpinist.
* Dağ şartlarına ve iklimine göre yetiştirilen bitki.
* Dağa tırmanma sporu, alpinizm.
* malı mülkü veya evlâdı olanlar kaygı ve tasadan uzak olamazlar.
* kaba ve görgüsüz kimse.
* Gürültü, patırtı, telâş, karmakarışık durum, sıkıntı.
* Gürültülü patırtılı.
* Gürültüsüz, patırtısız, sessiz ve sakin (yer veya ortam).
* 5-10 cm yükseklikte, yere yatık ve çiçekleri soluk sarı renkli bir dalak otu türü (Teucrium montana).
* sonradan geldiği bir yerde eskiden beri burada bulunan kişinin yerini almaya çalışmak.