Büyük Türkçe Sözlük
* Yahudilerde, yazılı olarak konulmuş olan Tanrı kanunlarının yanında, ağızdan ağza geçen din buyruklarının, İbrani felsefesinin ve efsane...
* Kabala konusunda uzmanlaşmış kimse, kabala ile uğraşan kişi.
* Kabala (II) iş yapan kimse.
* Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı ordusunda kullanılmış olan, şapkaya benzeyen bir tür başlık.
* Kabak yaprakları biçiminde etli ve tüylü...
* Kabalaşmak işi.
* Kaba bir duruma gelmek.
* Kabalık etmek.
* Kabalaştırmak işi.
* Kaba bir duruma getirmek, kabalaşmasına sebep olmak.
* Kaba olma durumu.
* Kaba davranış, nezaketsizlik, huşunet.
* Kabalacı (I).
* Kabala (I) yanlısı sanat akımı.
* Kaballamak işi.
* Maden ocaklarında galerileri ağaçlarla pekiştirmek.
* Dik yokuş.
* Tepe.
* Kaçırmak işini yaptırmak.
* Birinin kaçırılmasına sebep olmak.* Kalçaya kadar uzunluğu olan, paltoya benzeyen üst giysi.
* Genellikle otelin ana binasının dışında, plaj veya havuz kıyısında bir oda.
* Dayanıklılık sağlamak amacıyla, ayakkabıların altına çakılan, iri başlı demir çivi.
* Süs olarak odaların ahşap bölümlerine, türlü biçimler...
* Gittikçe kabararak, coşarak.
* Böbürlenerek, gururlanarak.
* Kabara çakılmış olan.
* İçi su veya hava dolu ufak kabartı veya kürecik.
* Vücutta oluşan sivilce gibi küçük şişkinlik.
* (metal biliminde) Sıvı veya katıların içinde...
* Kabarcıklı olan.
* İçinde hava kabarcığı bırakılmış su dolu bir cam silindir ve bir tahta yataktan oluşan, düzlem veya doğruların yataylığını belirleyen alet...