Büyük Türkçe Sözlük
* Ağdalanmış.
* (deyiş için) Bilinmeyen kelimelerle, anlaşılması güç, dolambaçlı cümlelerden oluşan.
* Karmaşık.
* Pekmez yapmaktan başka işe yaramayan üzüm.
* Ağdırmak işi.
* Ağmasına sebep olmak.
* Aşağı inmek, yük veya terazide denge bozularak bir yanı ağır gelmek.
* Arap erkeklerinin kefiyelerinin üzerine bağladıkları, yünden örülmüş kalın çember bağ.
* Organizmaya girince kimyasal etkisiyle fizyolojik görevleri bozan ve miktarına göre canlıyı öldürebilen madde, zehir.
* Zakkum.
* Zakkum.
* acı veren, çok etkileyen.
* çok sert, keskin.
* Baldıran.
* Koyun ve keçi sürülerinin gecelediği, çit veya duvarla çevrili yer.
* Bazı yıldızların, özellikle ayın çevresinde görülen geniş ve aydınlık...
* Ağı verme, zehirleme.
* Ağı vermek, zehirlemek.
* (bir şeye), Ağı katmak.
* Ağılandırmak işi.
* Ağılı duruma getirmek.
* Ağılanmak işi.
* Bilmeden veya farkında olmadan zehirli bir şey yemek veya içmekle zehirlenmek.
* Ağılaşmak durumu.
* Ağılı duruma gelmek.
* Tanrı her yarattığının rızkını verir.