Büyük Türkçe Sözlük
* Deniz suyunun donmasıyla kutup bölgelerinde oluşan buz alanı, bankiz, aysfild.
* Buzlanmak işi.
* Buzla kaplanmak, buz tutmak.
* buzlar erimeye ve kırılmaya başlamak.
* aradaki soğukluk, dargınlık, gerginlik ortadan kalkmak.
* Buzlaşmak işi.
* Buz durumuna gelmek.
* Buz tutmuş, buz bağlamış olan.
* Buz içinde tutularak, içine buz katılarak soğutulmuş.
* Buğulanmış gibi olan, saydam olmayan.
* Saydamlığı giderilmiş cam.
* Televizyon ekranı.
* Üzerinde buz eksik olmayan yüksek dağ tepesi.
* Yiyecek ve içecekleri soğutarak saklamak için kullanılan, buzla soğutulan kap veya dolap.
* Buzdolabının içinde buz yapan bölme.
* Büzmek işi.
* Ağzı büzülerek kapatılan (kese, torba vb.).
* Buruşturarak, sıkıştırarak veya kıvrım yaparak bir şeyin alanını ve hacmini küçültmek.
* Kapatmak, dedikodu yapılmasına engel olmak.
* Toplanarak büzülmüş.
* Kalın bağırsağın sona erdiği yer, anüs.
* Yüreklilik, cesaret.
* Bağlamaya benzer, bozuk düzen çalınan bir Yunan çalgısı.
* Kafa dengi arkadaş, kafadar.
* Kutup bölgelerinde veya dağ başlarında aşağıya doğru ağır ağır yer değiştiren büyük kar ve buz kütlesi, cumudiye.
* Buzul bilimi uzmanı, glâsyolojist.
* Fizikî coğrafyanın buzulları ve yeryüzündeki işlevlerini konu alan bölümü, glâsyoloji.
* Dördüncü zamanın, yeryüzünün bugünkünden daha büyük bölgelerinin buzullarla örtülü bulunduğu dönemi, pleistosen.
* Buzulların yayıldığı dördüncü zaman.