Büyük Türkçe Sözlük
* Tanınmış, ünlü.
* Yüce, ulu, büyük.
* Olağanüstü yararlıklar göstererek düşmanıyenen komutanlara veya şehirlere devlet tarafından verilen onur...
* Sanı olan, ünlü.
* Görkemli ve etkileyici.
* Sanmak işi.
* Bir şeyin olma veya olmama ihtimalini kabul etmekle birlikte, olabileceğine daha çok inanmak, zannetmek.
* Gibi gelmek, farz etmek.
* Bir şey...
* (tiyatroda) sahne.
* Uyanık bir kişinin, kendi dışında var sandığı ama gerçekte yok olan olguları algılaması, birsam.
* Sanrılamak işi.
* Gerçekte olmayan bir şeyin var olduğunu, görüldüğünü, duyulduğunu sanmak.
* Sanrıya ilişkin.
* Talih, baht, felek.
* imkân vermek, fırsat vermek.
* bir şeyin olabilmesi için çok az umut olmak.
* Türlü etçil hayvanların ortak adı(Martes martes).
* Küçük, uzun yapılı, kürkleri beğenilen, sanar, porusk, gelincik, vizon gibi hayvanları içine alan yırtıcı etçiller sınıfı.
* Pek çok kimsede yaratılan güçlü heyecan.
* büyük bir ilgi ve heyecan yaratmak.
* Güçlü heyecan yaratan.
* talihi iyiyken kötü veya kötüyken iyi olmak.
* talihli olmak, bahtı açık olmak.