Büyük Türkçe Sözlük
* Kendinde oran bulunan, nispetli, mütenasip, mütevazin.
* Kendinde oran bulunmayan, nispetsiz.
* Oransız olma durumu, nispetsizlik.
* Bir şeyi oluşturan parçaların kendi aralarında ve parçalarla bütün arasında bulunan uygunluk, oran, tenasüp.
* Birincinin ikinciye oranı...
* Orantılamak işi veya durumu.
* Orantılı olarak düşünmek veya değerlendirmek.
* Orantılanmak işi veya durumu.
* Orantılı olarak düşünülmek.
* Bir orantıyla ilgili olan, aralarında orantı bulunan, mütenasip.
* Bir niceliğin iki, üç, ... kez çoğalması veya azalması başka bir niceliğin o...
* O yer, ora.
* O yönü.
* durmadan gezip dolaşmak.
* dağınık olarak, gelişigüzel.
* Solo sesler, koro ve orkestra için yazılmış, oyun ögesi bulunmayan, kutsal nitelikte müzik eseri.
* O yere, o yöne.
* Şeker ile kaplanmış ceviz içi.
* İp merdiven.
* Perde ayaklılardan, evcil ve yabanî türleri bulunan su kuşu (Anas).
* Erkek hastaların yataktan kalkmadan içine idrar yapmak için kullandıkları...
* Lapinagillerden, Akdeniz ve Avrupa kıyılarında yaşayan, 25-35 cm uzunluğunda, çeşitli ve güzel renkleri olan bir balık (Labrus mixtus).
* Ördek gibi badi badi yürüme.
* Yeşille lâcivert arasırenk: Elâ değil, yeşil! Ördekbaşı gibi.
* Bu renkte olan.