Büyük Türkçe Sözlük
* Tatlılaştırmak işi.
* Tatlı bir duruma getirmek.
* Tatlısı olan, içinde tatlıbulunan.
* Tatlı olma durumu.
* Sevimlilik, hoşluk, şirinlik.
* Tatlı dille, anlayışla, hoşgörü göstererek, iyilikle.
* Tatlıyı andıran, az tatlı.
* Ne çok sert, ne çok yumuşak (söz, davranış).
* Değişik, bol ve çok yiyeceğin bulunduğu sofra, yemek.
* Acı veya tuzlu olmayan, içilebilen su.
* Yakın Doğu ülkelerinden olduğu hâlde Avrupalı gibi görünen Hristiyan.
* Avrupalı gibi görünmeye özenen, züppe tavırlı.
* Tatlı sularda biten bir tür gelincik.
* Kerevit, kerevides.
* Tatlısularda yaşayan bir çeşit balık, kara balık, yeşil sazan.
* Sazangillerden, uzunluğu 80 cm, eti kılçıklı bir balık (Leuciscus cephalus).
* Akarsularda, göllerde yaşayan, iki sırt yüzgeçli, beyaz etli bir balık.
* kavgalı bir işi gönül hoşluğuyla bitirmek.
* Tatmak işi.
* Tat alma duyusu yardımıyla bir şeyin tadının nasıl olduğunu anlamak.
* Bir şeyden az miktarda yemek veya içmek.
* Duymak, hissetmek.
* (bir...
* İstenen bir şeyin gerçekleşmesini sağlama, gönül doygunluğuna erme, doyum
* karşısındakine güven vererek onu istenilen bir biçimde hoşnut etmek, doyurmak.
* karşısındakinin cinsel isteklerini gidermek.