Büyük Türkçe Sözlük
* her zaman birlikte bulunan, birbirinden ayrılmayan kimseler için kullanılır.
* birçok güçlükleri yenmek için çok uğraşmak.
* göbek deliğinin kapanmamasından fıtık oluşmak.
* evde durmayıp hep sokaklarda gezen, sürtük.
* çocuğun göbeğiyle etene arasındaki damar örgüsünü kesmek.
* birini çok eskiden beri tanımak, bilmek.
* İnsan ve memeli hayvanlarda göbek bağının düşmesinden sonra karnın ortasında bulunan çukurluk.
* Dölütte, yumurtanın dölüt dışında kalan...
* Yeni doğan çocuğun göbeği kesilirken konulan ad.
* karnını hareket ettirerek oynamak.
* çok sevinmek.
* Yeni doğan çocuğun göbeği kesildikten sonra geri kalan damar örgüsüne (kan gelmemesi için) bağladıkları bağ.
* Bir bitkide yumurtacığı...
* şişmanlayarak karnı büyümek, göbeklenmek.
* göbeğini sağa sola hareket ettirerek oynamak.
* Daha çok göbek ve kalça sallamak veya kıvırmakla yapılan dans.
* Sanat değeri olmayan, hafif, eğlenmek amacıyla çalınan veya söylenen oyun havaları.
* Çok eğlenceli durum.
* Ağaç gövdesinin diğer bölümlerine göre farklı özellik gösteren iç odun bölümü.
* Yaprakları etli otsu bir bitki (Umbilicus pendulinus).
* Hamamlarda, terlemek için üzerine uzanılan ve alttan ısıtılan geniş mermer seki.
* Göbeklenmek işi.
* Karnı yağlanıp şişmanlamak.
* (marul, lâhana için) Yaprakları büyüyüp sıklaşmak.
* Karnı yağlanıp şişmanlamış.
* (marul, lâhana için) Yaprakları büyüyüp sıklaşmış.
* Babası belli olmayan çocuk, piç.
* Kimsesiz, başıboş çocuk.
* Çocuk.
* Sınırları ayırmak için tarla kenarlarında yapılan toprak tepecikler.