Büyük Türkçe Sözlük
* Aşırı, tıka basa dolmuş olmak.
* Kapak bıçkısında çalışan işçi.
* Kaba tahtaları boylamasına biçen ve düzelten, birkaç testereli bıçkı tezgâhı.
* Resimli dergilerin kapak resimleri için poz veren genç kız.
* Biçilen tomruğun tahtalarından en dışta kalan tahta parçası.
* Alafranga tuvaletlerde tuvaleti örten kapak, oturak ve vidaların bütünü.
* Lâğım, su yolu vb. nin gereken yerlerinde bırakılan deliğin üzerini örten geniş ve yassı taş.
* Mezarlarda en üstte bulunan taş.
* Resimli dergilerin kapak sayfaları için fotoğrafı çekilen ünlü kimse.
* Küçük kapak.
* Yürekte veya damarlarda kanın veya başka sıvıların geri dönmesini önleyen supap durumunda küçük kapak.
* Kapaklanmak işi.
* Bulunduğu yerden yüzüstü düşmek.
* (Yelkenli tekne) Güçlü rüzgâr veya ansızın gelen sağanak etkisiyle devrilmek.
* Kapağı olan.
* Bkz. gizli kapaklı.
* Kapak taşı.
* Kapak yapmağa özgü.
* Kapağı olmayan.
* Görgüsüz, terbiyesiz.
* Kapanmış olan, açılmamış, mestur.
* Geçilmez durumda olan.
* (İşyeri için) Çalışma süresi sona ermiş.
* Başı örtülü (kadın).
* Açık ve kesin söz...
* Ulaşım, ekonomi, nüfus hareketleri ve iletişim bakımından dışarıyla bağlantısı bulunmayan yer.
* Dükkân ve ara yollarının üzeri tonoz ve kubbelerle örtülü çarşı.
* İçinden sürekli akım geçen elektrik devresi veya televizyon sistemi.
* Mahkemede görevlilerden ve izinli olanlardan başkasının bulunmadığı duruşma.
* Duruşmaları gizli sürdürmek.