Büyük Türkçe Sözlük
* Kendi bilgi ve niteliklerini veya mallarınıöverek karşısındakini kandıran, dolandıran kimse.
* Şarlatan bir biçimde.
* Şarlatan olma durumu veya şarlatanca davranış.
* Sarmak işi.
* Saran, içine alan şey, zarf.
* Kuşatma, çevirme, ihata.
* Lâhana, pazı ve asma yaprağından iç hazırlanarak sarılıp yapılan etli...
* Bir dörtlüğün birinci ve dördüncü, ikinci ile üçüncü dizelerinin kafiyeli olması a b b a.
* Çevresini çevirmek, çepeçevre dolanmak.
* Çevrelemek, dolayında yer almak, kuşatmak, çevirmek, ihata etmek.
* Yayılıp etkisi altına almak...
* Helis biçiminde olan, helisel, helezoni.
* Sarmalamak işi.
* Sıkı sıkı sarmak.
* Sarmalanmak işi.
* Sarmalanmak işine konu olmak veya sarmalamak işi yapmak.
* Azman, iri.
* Sarı tüylü kedi.
* Birbirine sarılıp kucaklaşmış bir durumda.
* birbirine sarılıp kucaklaşmak.
* iç içe girmek, karman çorman olmak.
* Sarılgan.
* Sarmaşıkgillerden, koyu yeşil, renkli, değişik biçimli yaprakları olan, sap ve dallarından çıkan küçük ek köklerle dik, düz yerlere yapışarak...
* Örnek bitkisi sarmaşık olan, iki çeneklilerden bir bitki familyası.
* Sarmaşmak işi.
* Birbirine sarılmak, kucaklaşmak.
* Yağmur suyu biriktirmeye yarayan yeraltı su deposu.
* Gemilerde bulunan saçtan yapılmış tatlıs u deposu.