Büyük Türkçe Sözlük
* Göğüs kemiği.
* Mandolin, gitar, keman veya ut gibi telli çalgılarda tellerin gerili bulunduğu gövde bölümü, çalgının göğsü.
* eziyete, sıkıntıya katlanmak, tahammül etmek.
* Göğüslemek işi.
* Göğüsle zorlamak.
* Karşı durmak, engel olmak, direnmek.
* Göğsü olan.
* Göğsü geniş olan.
* İri memeli (kadın).
* Biraz iri göğüslü.
* Genellikle ilkokul öğrencilerinin giydiği bir örnek üstlük, önlük.
* Elbisenin kirlenmemesi için göğse takılan önlük veya giyilen bir tür gömlek.
* İçinde gök cisimlerinin hareket ettiği sonsuz boşluk, uzay, feza.
* Yeryüzü üzerine mavi bir kubbe gibi kapanan boşluk, sema.
* Gökyüzünün...
* Milyonlarca yıldızdan, yıldız kümelerinden, bulutsu ve gaz bulutlarından oluşmuş, saman yolu gibi bağımsız uzay adası, galaksi.
* Bkz. gök ada.
* Yıldızların gök küresi üzerindeki yerlerini gösteren harita.
* Gök bilimiyle uğraşan bilgin, astronom.
* Gök cisimlerinin konumlarını, hareketlerini, birbirine olan uzaklıkların ölçülmesini, bunların fizik ve kimya bakımından yapılarını anlatan...
* Gök bilimle ilgili, astronomik.
* Gök yüzünde bulunan Güneş, Ay, gezegenler, kuyruklu yıldızlar, nebülözler gibi bütün cisimlere verilen ortak ad.
* birdenbire çok ve hızlı yağmur yağmak.
* Kuzey yarım kürede yaşayan bir tür göçmen kuş (Accipitridae).
* İki ucu sonsuza uzatılmış, olarak düşünülen yer ekseni, günlük harekette yıldızların çevresindeki eksen.
* Gök eksenine yer merkezinde dik olan düzlemin gök küresiyle ara kesiti.
* Gök olaylarını yıldızların, Güneş, Ay ve gezegenlerin konumlarını, hareketlerini küresel bir kubbe içinde, çeşitli araçlarla gösteren yapı...