Büyük Türkçe Sözlük
* Yalnız başına ilerleyen, öbür hastalıklı durumlara bağlı olmayan hastalık, idiopati.
* Alıcısı çok.
* Bir şeyin yağma edildiğini veya çok ucuz fiyatla satıldığını anlatır.
* Bir hayvanı tuzağa düşürmek için kapan hazırlamak.
* İçinden çıkılmaz bir duruma düşmek, ele geçmek.
* Hile ile yakalamak.
* Birini zor durumda bırakmak.
* Birini düzenle ele geçirmek.
* Çok istenir ve aranır olmak.
* Bir şeyden ancak çabuk davranabilenlerin yararlanması.
* Küçük kapan.
* Düzen, hile.
* Tütün fidelerini örtmek için kullanılan hasır veya ottan örtü.
* Kapanın başında bulunan görevli, tartıcı.
* Padişah ve yüksek rütbeli din ve devlet görevlilerinin giydiği kolsuz, geniş yakalı kürk.
* Kapanmış.
* İç karartıcı, ruh sıkıcı.
* Kaçınık.
* Kapanık olma durumu.
* İç karartıcı olma durumu.
* Kapanmak işi veya biçimi.
* Kapanmak işi.
* Kapalı duruma gelmek.
* Dışarı ile ilişiğini kesmek.
* Çalışamaz, etkinliğini sürdüremez duruma getirilmek.
* Son verilmek, kesilmek.
* Yüzü...
* Patlayıcı ünsüzün oluşmasından önceki boğumlanma noktasının kapanması: Kap, kat, top gibi.
* Yemişinden turşu yapılan gebre otunun bir adı.
* Kaparosu olan.
* Pey akçesi.
* Pazarlıkta anlaşılmış bir paranın küçük bir bölümünü önceden vermek.
* Bir kimseye pazarlığında anlaşılmış bir paranın küçük bir bölümünü önceden vermek.