Büyük Türkçe Sözlük
* doğru bilinen bir inanış veya gidişten ayrılmak.
* Yüzük taşı, mühür gibi şeyler yapmakta kullanılan, türlü renklerde, yarısaydam, parlak ve değerli bir taş, kalseduan kuvarsının bir türüdür.
* Düşünme, anlama ve kavrama gücü, us.
* Hafıza, bellek.
* Öğüt, salık verilen yol.
* Düşünce, kanı.
* Akıllı.
* bir sorunun nasıl çözümleneceğini düşünememe durumu.
* bir kimsenin aklına gelmeyen bir çare, herhangi birinin aklına gelebilir.
* danışmak, görüş almak.
* inanılacak gibi olmamak, akla uygun gelmemek.
* inanılacak gibi olmayan, inanılmaz.
* Döl verebilecek duruma gelmiş olan, erin.
* döl verebilecek erişkin duruma gelmiş olmak.
* rüştünü ispat etme yaşına gelmiş olmak.
* bir konuda birinin görüşünü sormak.
* Hatırlanıp yapılması gereken şeylerin yazıldığı küçük defter, not defteri, muhtıra defteri, ajanda.
* Akla, gerçeğe, uygun olmayan.
* Us dışı, gayriaklî, irrasyonel.
* Yirmi yaş şıralarında altlı üstlü ve sağlı sollu, en içeride çıkan azıdişi, yirmi yaş dişi.
* Akıl dışı davranma yanlısı görüş, us dışıcılık, irrasyonalizm.
* Psikiyatrist.
* bir şey çok şaşırtıcı nitelikte olmak, insanı şaşırtmak.
* ne olduğunu anlayamamak, sırrını çözememek.
* anlamak, sırrını çözmek.