Büyük Türkçe Sözlük
* durmadan, değişik cephelerde savaşmak, yılmak bilmemek.
* dolaşık yollara sapmadan, doğrudan doğruya konuyu ele alarak birine karşı çıkmak veya mücadeleyi açıktan açığa yapmak.
* Cephelenmek işi.
* Cephe oluşturmak.
* Cepheleşmek işi.
* Bir düşünce, bir istek çevresinde birlik oluşturmak.
* Yönlü, taraflı.
* Çebiç.
* Bahçelerde kullanılan küçük çapa.
* Kolları yırtmaçlı ve uzun, harçla işlenmiş bir tür kısa, yakasız üst giysisi.
* Ceplemek işi.
* Kazanmak, cebine indirmek.
* Oğuz Türklerinin 24 boyundan biri.
* bir kimseyi cep telefonundan aramak.
* kendi kesesinden, kendi malından ödemek.
* Çekme, sürükleyerek götürme.
* "Gelişigüzel ve dayanıksız yapılmış" anlamında çer çöp veya çerden çöpten ikilemelerinde geçer.
* Çalı çırpı kırıntısı.
* Döküntü, süprüntü.
* Bazı çocuk oyunlarında dikkat anlamında kullanılan uyarma sözü.
* Taşrada imamlık yaparak para ve erzak toplayan genç medrese öğrencisi.
* İrin.
* Yara.