Büyük Türkçe Sözlük
* Savaşım veren kimse, mücadeleci.
* İyi savaşan, çok savaşan, savaşçı, cengâver.
* Savaşmak işi, muharebe.
* Ordu ölçüsünde iki silâhlı kuvvet karşıkarşıya gelip çarpışmak, muharebe etmek.
* Uğraşmak, mücadele etmek.
* Gümüşüstüne özel bir biçimde kurşunla işlenen kara nakış.
* Savatlamak işi.
* Gümüşüstüne kurşunla kara nakışlar işlemek.
* Savatı olan, savatlanmış.
* İddianame.
* Devlet adına ve yararına davalar açan, kamu haklarını ve hukuku yerine getirmek üzere yargıç katında sanıkları kovuşturan görevli, müddeiumumî.
* Savcı olma durumu
* Savdırmak işi.
* Savmak işini yaptırmak.
* Bir şeyi gene kendisine dayanarak, kendisini kanıt göstererek tanıtlamaya çalışma.
* Savılmak işi veya durumu.
* Savmak işine konu olmak.
* Işık.
* bir şeyin ışığı yansımak.
* Şavkımak işi.
* Işık saçmak, parlamak.