Büyük Türkçe Sözlük
* güçlüğe, sıkıntıya göğüs germek.
* Güç, sıkıntılı.
* Güç olmayan, sıkıntısız.
* önderlik etmek, önayak olmak.
* Ortalığı aydınlatmak için çıra vb. yakmakla görevli kimse.
* Cilt üzerindeki küçük delikler, gözenekler.
* Gözenek.
* İdrar torbası, kavuk.
* Musevîlere özgü mezarlık, maşatlık.
* Dolmuş, dolu.
* Doymuş.
* Cami.
* İçinde cuma ve bayram namazıkılınmayan, minaresiz, küçük cami.
* Kayıngillerden, üç yüz kadar türü arasında, kış yaz yapraklarını dökmeyenleri de bulunan, kerestesi dayanıklı bir orman ağacı(Quercus).
* Bu...
* Meşenin yakılması ile elde edilen dayanıklıkömür.
* Meşe ağacından elde edilen dayanıklı odun.
* Anlayışsız, görgüsüz ve kaba saba kimse.
* Meşe türü bir cins palamut.
* Bkz. Kurtluca.
* Örnek alınacak söz.
* Atasözü.
* Eğitici hikâye veya masal.
* (söz, cümle, dize vb.) atasözü durumuna gelmek.
* Söz gelişi, söz gelimi, örneğin.
* Sorun.
* Problem.
* Güç iş.