Büyük Türkçe Sözlük
* Savurgan olma durumu veya savurganca davranış, tutumsuzluk, müsriflik, israf.
* Savurmak işi.
* Kol, bacak gibi vücut bölümlerinin ağırlıklarından yararlanarak omuz ve uyluk eklemleri çevresinde türlü yönlere doğru hızla...
* Havaya atıp dağıtmak, saçmak.
* (rüzgâr) Bir yeri, bir şeyi şiddetle eserek alt üst etmek, havaya kaldırmak, dağıtmak.
* Kaldırıp atmak...
* Savurtmak işi.
* Savrulmasına sebep olmak, savrulmasını sağlamak.
* Savurtmak işi veya durumu.
* Savuşmak işi.
* Bulunduğu yerden aceleyle, gizlice veya dikkati çekmeden ayrılmak.
* (hastalık veya başka kötü bir durum) Geçmek, iyileşmek.
* Savuşturmak işi.
* Geçiştirmek, atlatmak.
* ilgi çekmeden, gizlice aceleyle ayrılmak.
* Çalışma, emek.
* Düz, ince, yassı taş.
* Bkz. sev beni, seveyim seni.
* Ayakkabının yumuşak olan üst bölümü.
* İş önlüğü.
* Hava gazı, elektrik, su gibi şeylerin kullanılan miktarını veya mekanik etkilenmeleri ölçen alet.
* Sayaç giriş tarafını gaz servis hattına çıkış tarafının tüketici yakıt hattına bağlanması amacıyla kurulan boru donanımı ve boru bağlantı parçaları.
* Ayakkabıların sayalarını hazırlayan kimse.
* Sayacının işi.
* Kaba dokunmuş, dayanıklı bir çeşit yün kumaş.
* Bu kumaştan yapılmış.
* (bir şeye) Uygun, yaraşır, değer, lâyık.