Büyük Türkçe Sözlük
* Köle ve cariye alışverişi yapma.
* Dişi tutsak.
* Cariye, dişi köle.
* Esirgemek işi, himaye, vikaye.
* Korumak, himaye etmek, vikaye etmek.
* Bir şeyi yapmaktan veya vermekten kaçınmak.
* (olumsuz biçimde) Feda etmekten çekinmek, diriğ etmek.
* Özveride bulunma.
* Esirgenmek işi.
* Esirgemek işi yapılmak.
* Koruyan, koruyucu.
* Esirgemek işi veya biçimi.
* Çok hasta olma, ayağa kalkamayacak biçimde yatma.
* Esir olma durumu veya süresi, tutsaklık, kölelik.
* Esirmek işi.
* Sarhoş olmak, aklını yitirmek, delirmek, kendinden geçmek.
* Çok kızmak, sertleşmek.
* Esmek işi veya biçimi.
* Yapı, değer, boyut, nicelik ve nitelik bakımından birbirinden ne artık ne eksik olmayan (iki veya daha çok şeyler), müsavî.
* Aynı haklardan...
* İki çenetli birbirine eşit yumuşakçalar.
* Eşitçilik yanlısı.
* İnsanların özellikle hukuk, siyaset ve ekonomi bakımlarından eşitliğini isteyen öğretilerin genel adı, müsavatçılık.
* Eşitlemek işi.
* Eşit duruma getirmek.