Büyük Türkçe Sözlük
* Pay, nasip, hisse.
* Payı, nasibi, hissesi olmayan, bîbehre.
* Engel, uymazlık.
* Kötülük, zarar.
* sakınca, zarar görmemek.
* zararı yok, önemi yok.
* Sarıya çalan açık kahverengi.
* Bu renkte olan.
* Sert, katı, sağlam.
* Savunucu.
* Hava gazı lambasının ucu.
* Kalıcılık, ölmezlik.
* ölmezlik erdemine ulaşmak, ölümsüzleşmek.
* Diyezli veya bemollü bir sesin eski durumuna getirilmesini gösteren nota işareti.
* Evlenmemiş kimse.
* Evli olduğu hâlde ailesinden ayrı, yalnız yaşayan kimse.
* evlenmemek, evlenmemiş olmak.
* ölüm veya boşanma dolayısıyla eşini yitirmek.
* Bekârların, taşradan gelmiş işçilerin kalacağı oda.
* bilgi ve tecrübesi olmayan bir kimsenin işi hafife alması, önemsememesi, gereğince değerlendirememesi tabiidir.
* Kız oğlan kız olma durumu, kızlık, erdenlik.
* Saflık, temizlik, masumluk.
* Sanat ve düşüncede özgünlük, yenilik.
* Doğallık, tazelik.
* Bekârların kalması için ayrılmış veya düzenlenmiş oda.
* Bekârların yaşadığı müstakil ev.
* Bekâr olma durumu.
* evlenmeden tek başına yaşamanın daha iyi olduğunu anlatır.
* Çulluk.
* Bir şeyi veya bir yeri bekleyip korumakla görevli kimse.