Büyük Türkçe Sözlük
* Hastalık, maraz, esenlik karşıtı.
* Aşırıdüşkünlük, tutku.
* Gerçekte hasta olmadığı hâlde kendi hasta gösteren.
* Sayrımsamak işi.
* (dil inkılâbının ilk yıllarında) Gerçekte hasta olmadığı hâlde kendini hasta göstermek, temaruz etmek.
* Güneşten, yağmurdan korunmak için veya süs olarak bir şeyin üzerine çekilen dam saçağı gibi düz veya eğilimli örtü.
* Evlere bitişik, önü açık...
* İnce kamış, hasır otu, kiliz, kofa.
* Sazdan yapılmış.
* Her tür müzik aracı, çalgı.
* Türk halk müziğinde bağlama, cura, tar vb. mızraplı...
* Ayrık, kural dışı, müstesna.
* Solgun, sarı renkli.
* Klâsik Türk müziğinde yalnızca saz takımının çalışması için bestelenen eser.
* Sazdan yapılmış basit barınak.
* Her türlü müzik aleti yapılan ve satılan yer.
* Sazlı sözlü eğlence yeri.
* Soluk, uçuk sarı.
* Saz çalarak şiirler, deyişler ve destanlar söyleyen halk sanatçısı, ozanı.
* Klâsik Türk müziğinde faslın en son çalınan sözsüz parçası.
* Halk edebiyatında genellikle saz eşliğinde söylenen şiir.
* Ut, keman, kanun, bağlama vb. müzik araçlarını çalanların oluşturduğu çalgı takımı.
* Bir tür tavuk.
* Kuvvetli esen rüzgâr.
* Bataklık, sazlık.
* Sazangillerden, Avrupa, Asya ve Amerika'nın tatlıs ularında yaşayan, eti beğenilen kılçıklı bir balık (Cyprinus carpio).
* tatlıs ularda yaşayan kılçıklı balıkların geniş bir familyası.
* Saz çalan kimse.
* Saz yapan veya satan kimse.