- Görüntüleme: 8K
- Cevaplar: 6
Sened-i İttifak | 1808
1807 yılında İstanbul'da Kabakçı Mustafa'nın yönetiminde Üçüncü Selim'e karşı başlatılan ayaklanma neticesinde Üçüncü Selim tahtan indirildi ve yerine Dördüncü Mustafa geçirildi. Üçüncü Selim'i tekrar tahta oturtmak için Rusçuk âyanı Alemdar Mustafa Paşa İstanbul'a yürüdü. Bunun üzerine Üçüncü Selim öldürüldü. Alemdar Mustafa Paşa tahta İkinci Mahmut'u geçirdi. Kendisi de Sadrazam oldu.Alemdar Mustafa Paşa, devletin otoritesini İstanbul'da tekrar kurdu. Ancak bu devirde, merkezî otorite taşrada tamamıyla etkisizdi. Rumeli ve Anadolu'da âyanlar âdeta bağımsız idareler kurmuşlar ve merkezin otoritesini tanımamaya başlamışlardı. Alemdar Mustafa Paşa, merkezî otoriteyi taşrada hâkim kılmak için Rumeli ve Anadolu âyanlarını İstanbul'a davet etti. Âyanlar İstanbul'a kendi askerleriyle birlikte geldiler ve 29 eylül 1808 de Kağıthane'de ''meşveret-i amme'' denilen büyük bir toplantı yapıldı.
Toplantıda varılan kararlar ''Sened-i İttifak'' adı verilen bir belgede tespit edildi ve bu belge Padişaha sunuldu. Daha sonra Padişah İkinci Mahmut Sened-i İttifakı onayladı.
1808 yılında Osmanlı padişahı II. Mahmut yönetimi ve ayanlar arasında yapılan bu sözleşmeye Sened-i İttifak adı verilmiştir.
Yapılan bu sözleşme ile II. Mahmut ülke içindeki karışıklıkları engellemeye ve planlanan ıslahatlar için ayanlardan destek almayı amaçlamıştır.
Sened-i İttifak'ın yapılmasının amaçları kısaca şu şekilde özetlenebilir:
1. Ayanlar fiilen sahip oldukları hakları hukuken güvence altına almak istemiştir.
2. Osmanlı Hükümeti merkezi otoriteyi güçlendirmek istemiştir.
3. Osmanlı Devleti, topraklarında meydana gelen karışıklıkların önüne geçmek istemiştir.
4. Osmanlı Devleti yapılmasını planladığı ıslahatların gerçekleştirilmesi için ayanlardan destek almayı amaçlamıştır.
Sened-i İttifak'ın başlıca esasları (maddeleri) kısaca şu şekilde özetlenebilir:
1. Osmanlı Devleti'nin temelini teşkil eden padişah otoritesine karşı yapılacak bir hareket, birlikte yok edilecektir.
2. Halktan toplanan askerler devletin askeri sayılacak, bu duruma engel olmaya çalışan ocaklara karşı koyulacaktır.
3. Devlet gelirleri toplanıp, koruma altına alınacaktır.
4. Devlet merkezinde çıkan kargaşalara karşı ayanlar izin almadan müdahalede bulunacaktır.
5. Vergilerin normal bir düzeyde olmasına dikkat edilecek, Reaya korunacaktır.
6. Vergi miktarları ayanlar ile hükümet arasında yapılacak görüşmelere göre belirlenecektir.
7. Senedi-İttifak şartlarına uyan ayanlara karşı devlet adamları tarafından yapılacak saldırılara karşı birlikte hareket edilecektir.
8. Osmanlı sadrazamlarının kanuna uygun verdiği emirlere karşı çıkılmayacaktır.
9. Hanedan temsilcilerin ölümünden sonra bile hanedanlık hakları, hükümet tarafından güvenceye alınacaktır.
10. Şeriat düzenine uymayanlara ve halka zulüm edenlere birlikte karşı konulacaktır.
11. Sened-i İttifak Sadrazam ve Ayanlar tarafından imzalanacaktır.
12. Müteakip dönemde görev alacak Sadrazam ve Şeyhülislamlar Sened-i İttifak'ı imzalayacaktır.
Sened-i İttifak'ın sonuçları ise kısaca şu şekilde özetlenebilir:
1. Ayanlar Sened-i İttifak ile hukuki bir statü kazanmıştır.
2. Sened-i İttifak sonucunda Ayanlara geniş yetkiler tanınmıştır.
3. Osmanlı Devleti'nin Ayanlara bile söz geçiremeyecek derecede güçsüz olduğu anlaşılmıştır.
4. Sened-i İttifak padişahın yetkileri sınırlandırmıştır.
5. Osmanlı Devleti'nde ilk defa padişahın otoritesi dışında başka bir otoritenin oluşumuna ortam hazırlanmıştır.
6. Sened-i İttifak anayasal bir belge niteliği taşımamış, yalnızca küçük bir azınlığa yeni haklar tanımıştır. Fakat ileriki dönemlerde meydana gelecek Tanzimat Fermanı'nın alt yapısını hazırlamıştır.
Sened-i İttifak Alemdar Mustafa Paşa'nın ölmesi ve ayanların ortadan kaldırılması üzerine tamamen unutulmuş ve uygulanamamıştır.
2. Osmanlı Hükümeti merkezi otoriteyi güçlendirmek istemiştir.
3. Osmanlı Devleti, topraklarında meydana gelen karışıklıkların önüne geçmek istemiştir.
4. Osmanlı Devleti yapılmasını planladığı ıslahatların gerçekleştirilmesi için ayanlardan destek almayı amaçlamıştır.
Sened-i İttifak'ın başlıca esasları (maddeleri) kısaca şu şekilde özetlenebilir:
1. Osmanlı Devleti'nin temelini teşkil eden padişah otoritesine karşı yapılacak bir hareket, birlikte yok edilecektir.
2. Halktan toplanan askerler devletin askeri sayılacak, bu duruma engel olmaya çalışan ocaklara karşı koyulacaktır.
3. Devlet gelirleri toplanıp, koruma altına alınacaktır.
4. Devlet merkezinde çıkan kargaşalara karşı ayanlar izin almadan müdahalede bulunacaktır.
5. Vergilerin normal bir düzeyde olmasına dikkat edilecek, Reaya korunacaktır.
6. Vergi miktarları ayanlar ile hükümet arasında yapılacak görüşmelere göre belirlenecektir.
7. Senedi-İttifak şartlarına uyan ayanlara karşı devlet adamları tarafından yapılacak saldırılara karşı birlikte hareket edilecektir.
8. Osmanlı sadrazamlarının kanuna uygun verdiği emirlere karşı çıkılmayacaktır.
9. Hanedan temsilcilerin ölümünden sonra bile hanedanlık hakları, hükümet tarafından güvenceye alınacaktır.
10. Şeriat düzenine uymayanlara ve halka zulüm edenlere birlikte karşı konulacaktır.
11. Sened-i İttifak Sadrazam ve Ayanlar tarafından imzalanacaktır.
12. Müteakip dönemde görev alacak Sadrazam ve Şeyhülislamlar Sened-i İttifak'ı imzalayacaktır.
Sened-i İttifak'ın sonuçları ise kısaca şu şekilde özetlenebilir:
1. Ayanlar Sened-i İttifak ile hukuki bir statü kazanmıştır.
2. Sened-i İttifak sonucunda Ayanlara geniş yetkiler tanınmıştır.
3. Osmanlı Devleti'nin Ayanlara bile söz geçiremeyecek derecede güçsüz olduğu anlaşılmıştır.
4. Sened-i İttifak padişahın yetkileri sınırlandırmıştır.
5. Osmanlı Devleti'nde ilk defa padişahın otoritesi dışında başka bir otoritenin oluşumuna ortam hazırlanmıştır.
6. Sened-i İttifak anayasal bir belge niteliği taşımamış, yalnızca küçük bir azınlığa yeni haklar tanımıştır. Fakat ileriki dönemlerde meydana gelecek Tanzimat Fermanı'nın alt yapısını hazırlamıştır.
Sened-i İttifak Alemdar Mustafa Paşa'nın ölmesi ve ayanların ortadan kaldırılması üzerine tamamen unutulmuş ve uygulanamamıştır.
1839 Tanzimat Fermanı | Gülhane Hattı Hümayunu
1839 yılında İkinci Mahmut’un ölmesinden sonra yerine Abdülmecit geçmiştir. Abdülmecit devletin kuruluşunu yeniden tanzim eden bir ferman ısdar etmiştir. Bu ferman 3 Kasım 1839’da, Gülhane’de, Padişahın, yabancı elçilerin ve halkın huzurunda fermanı yazan zamanın Dışişleri Bakanı Mustafa Reşit Paşa tarafından okunmuştur.Tanzimat Fermanı bir temel haklar beyannamesi olarak görülebilir. Zira Fermanda tanınan temel haklar kataloğu hiç de cılız değildir. Bu ferman ile birçok temel hak ve özgürlük tanınmış, Yaşama hakkı, mülkiyet hakkı, insan onuruna saygı ilkesi, kişi dokunulmazlığı gibi temel haklar ve ilkeler kabul edildiği gibi, vergilendirmeden askerliğe ilişkin birtakım temel ilkeler de kabul edilmiştir.
Tanzimat Fermanında tartışmasız bir şekilde devlet iktidarının sınırlandırılması olgusu vardır. Diğer yandan, Tanzimat Fermanı Osmanlı tebaasına birtakım temel hak ve özgürlükler de tanımaktadır. Bu itibarla Tanzimat Fermanı, tam bir anayasacılık hareketi olarak görülebilir. Tanzimat Fermanının devlet iktidarını sınırlandırılması, “dıştan bir sınırlandırma” değil, daha ziyade Padişahın “kendi kendini sınırlandırması (auto-limitation)”dır.
Tanzimat Fermanının müeyyidesi olarak Padişah, fermanda ilân edilen ilkelere ve konacak kanunlara uyacağına yemin etmektedir. Sonuç olarak, Tanzimat Fermanının Türk anayasacılık hareketleri içinde önemli bir adım olduğunu söyleyebiliriz.
3 Kasım 1839'da Mustafa Reşit Paşa tarafından kaleme alınan Gülhane Hatt-ı Hümayunu (Tanzimat Fermanı) sarayın bahçesinde, yabancı devlet temsilcileriyle halkın önünde okunarak ilan edilmiştir.
Çeşitli hak ve özgürlükler tanınmıştır:
- Kimse gizli olarak yargılanmayacak
- Yasa dışı nedenlerle suçlama cezalandırma yapılmayacak
- İdare keyfi işlemler yapmayacak
- Suç işleyen kişilerin sadece kendisi cezalandırılacak (Mirasçıları cezalandırılmayacak)
- Mülkiyet güvenliği
- Müsadere yasağı
- Can, mal, ırz ve namus güvenliği
- İltizamın kaldırılması
- Verginin herkesin mal gücüne göre alınması
- Memurların yasalara göre iş görmesi
- Vergi ve askerlik görevlerinin adil yasalarca yeniden düzenlenmesi öngörülmüştür.
En önemli yeniliklerden birisi, Ferman'da yer alan haklardan din ayrımı olmaksızın bütün Osmanlı uyruklarının yararlanmasıdır.
"Vezirden çobana kadar herkes eşittir."
1839 Tanzimat Fermanı, padişahın da yeni çıkarılacak yasalara uyacağını belirtmiştir. Bu Fermanla padişah(Sultan Abdülmecid), ilk defa kendi iradesiyle kendi iktidarını sınırlandırmıştır. Çok sayıda hak ve özgürlüğü güvence altına alan ilk Osmanlı belgesi olmasıdır.
Gerçek anlamda ilk anayasal nitelikte belgesi olarak nitelendirilir.
1856 Islahat Fermanı
Tanzimat Fermanından daha kapsamlı olmakla birlikte esasında Tanzimat Fermanının tanıdığı hak ve özgürlükleri, benimsediği esasları bir “kerre dahi tekit ve teyit kıl”an bir fermandır. Genel kanı Islahat Fermanının “dış baskı” sonucu çıkarıldığı yönündedir.Yukarıdaki ilkelerden de açıkça anlaşılacağı üzere, Islahat Fermanının ana hedefi, Müslümanlar ile gayrimüslimler arasında her yönden tam bir eşitlik sağlamaktı. Din, vergi, askerlik, yargılama, eğitim, devlet memurluğu ve temsil alanında o zamana kadar olan farklar kaldırılıyordu. Din bakımından ayrımcılık kaldırılıyor, dini dolayısıyla kimsenin aşağılanmaması öngörülüyor, din değiştirme hakkı kabul ediliyor, İslâm’dan çıkmanın ölüm cezasıyla cezalandırılması usûlüne son veriliyordu.
Vergi bakımından olan eşitsizlikler de kaldırılıyordu. Keza askerlik bakımından da eşitlik sağlanıyordu.Gayrimüslimlere eyalet meclislerinde ve Meclis-i Vâlâda temsil hakkı verilerek onların siyasal hakları da tanınmıştır.
Islahat Fermanı
Kırım Harbi'nin son yıllarına doğru kaleme alınan Islahat Fermanı, Osmanlı imparatorluğu içinde Müslüman olmayanlara verilen haklar açısından önem taşır.
1856 Islahat Fermanı ile tüm din ve mezheplerin törenleri serbest bırakılmıştır. Din ve mezhep değiştirme konusunda herhangi bir zorlama yasaklanmıştır. Osmanlı uyruğunda olan herkesin milliyet farkı gözetilmeksizin devlet memurluğuna kabul edileceği hükmü getirilmiştir. Her azınlık grubunun başkanlarıyla, hükümetçe bu gruplardan seçilecek memurlar Meclis-i Vala-yı Ahkam-ı Adliye'de Osmanlı uyruğunda olanların tümünü ilgilendiren sorunları görüşebileceklerdir. Irk, mezhep ve dil farklılıklarından ortaya çıkan küçültücü ifadelerin kullanılması yasaklanmıştır. Islahat Fermanı, eğitim konusunda da yeni haklar tanımış, Osmanlı uyruğunda olan herkesin devletin askeri ve sivil okullarına girebileceğini, her azınlık grubunun eğitim ve sanat okulu açabileceğini kabul etmiş, ama derslerin seçimi ve öğretmenlerin atanmasını hükümetçe oluşturulacak bir eğitim kurulunun denetimine bırakmıştır. Adalet işlerinde ise Müslümanlar, Hıristiyanlar ve diğer din ve mezheplerden olanlarla ilgili davaların karma mahkemelerde açık olarak görüleceği, tanıkların kendi din ve mezhepleri üzerine yemin edecekleri, medeni hukuk ile ilgili davaların eyalet ve sancaktardaki karma mahkemelerde Şeriat'a ve Batı 'dan aktarılan yeni yasalara göre açık olarak görüleceği ilkesi kabul edilmiştir. Islahat Fermanı, hem haklarda hem görevlerde eşitlik sağlamaya çalışmış, Osmanlı uyruğunda olan herkesten sınıf ve mezhep farkı gözetilmeksizin vergi alınmasını hükme bağlamıştır. Ayrıca Müslüman olmayan halkın orduda görevlendirilmesi ile ilgili gerekli düzenlemenin en kısa zamanda yapılacağı ifade edilmiştir.
Azınlıklarla ilgili hükümler dışındaki genel hükümler arasında ise, cezaevlerinde fiziki ceza ve işkence uygulanamayacağı, vergilerin toplanmasındaki yolsuzlukların kaldırılacağı, bayındırlık işlerine önem verileceği, tarım ve ticaretin geliştirilmesi için Avrupa'nın eğitim, bilim, sermaye ve tekniğinden yararlanılacağı gibi maddeler vardır.
Nedenleri:
- Bu fermanın kabul edilmesindeki en önemli neden,devletin dağılmasını önlemektir
- Gayrımüslimler ve yabancılar hedef alınarak çıkarılan bir fermandır
- Dış baskılar sonucunda ortaya çıkmıştır(1856 Paris Antlaşması)
- Fransa nın ısrarı ile diğer devletlerin de katılımıyla(ingiltere,avusturya vsvs...) fermanın maddeleri belirlenmiştir.Islahat fermanı çıkış kaynağını yabancı devletlerden alır.Paris antlaşmasında yer aldığı için uluslar arası bir sorun haline gelmiştir.
- Osmanlı devleti paris antlaşmasının şartlarını kendi lehine çevirebilmek için bu fermanı ilan etmek zorunda kalmıştır.
Islahat fermanının asıl hedefi
- Müslümanlar ile gayri müslimler arasında her yönden tam bir eşitlik sağlamaktır.
- Din, vergi, yargılama, eğitim, devlet memurluğu ve temsil alanında o zamana kadar olan farklar kaldırılıyordu.
- Hukuki niteliği olarak ıslahat fermanı ferman niteliğindedir.
Paris anlasması görüsmeleri sürerken Islahat Fermanı ilan edilmisti.(1856) Bu Fermanla ilgili bir madde Paris Anlasmasında da yer aldı.
Açıklama: Islahat Fermanı kaynağını ve ortaya çıkıs nedenini yabancı devletlerden almaktadır. Bu Fermanın esasları Fransa'nın ısrarı ile Avusturya,ingiltere ve Fransa tarafından belirlenmistir. Osmanlı Devleti Paris antlasması sartlarını lehine çevirmek için bu fermanı ilan etmistir.
Fermanın Hazırlanışı
Islahat fermanı Kırım Savaşı'nın son yıllarında hazırlanarak Paris antlaşmasının imzalanmasından altı hafta önce Bâb-ı âlide bütün bakanlar, yüksek memurlar ve şeyhülislâm, patrikler, hahambaşı ve cemaatlerin ileri gelenleri önünde okunarak ilân edildikten sonra Paris antlaşmasını hazırlamakta olan devletlere bildirildi. Islahat fermanı, Gülhane Hatt-ı Hümâyunu gibi, Osmanlı İmparatorluğunda yapılması kararlaştırılan yeni bir düzenin prensiplerini ve genel hatlarıyla programını içine alır; Tanzimat devrinin bir merhalesi olarak kabul edilirse de hazırlanış şekli, yapısı ve tesirleri itibariyle ondan birçok noktalarda ayrılır. Gülhane hattının başlattığı Tanzimat düzeni, Osmanlı devlet adamlarının teşebbüsü ile ve ön plânda siyasî düşünceler olmaksızın sadece imparatorluğun müesseselerini yenileştirmek maksadıyla tertiplenmişti. Ordunun yeni bir düzene sokulması imparatorluğun, mülkî idaresinde standart bir eyalet taksimatının kabul edilmesi, Devlet Şûrasının ve vilâyet meclislerinin kurulması, ceza kanununun hazırlanması, medresenin yanında Avrupa örneğinde okullar açılması, karma mahkemelerin kurulması, ticaret kanununun kabulü gibi büyük çapta işler Tanzimatın başarıları idi. Bu başarılar imparatorluğu tam mânasıyle modern bir kılığa koymaktan uzaktı. Fakat Tanzimattan önceki durumuna göre Osmanlı kurumları bu kılığa yakınlaşmış bulunuyorlardı. Avrupa devletleri ve en çok Rusya, Tanzimat imparatorluğunun tebaası için yetersiz görüyorlardı. Rus köylüsünün, Osmanlı köylüsünden daha çok hak sahibi ve refahlı olmasına rağmen Rus çarı politika maksadları ile Osmanlı Ortodokslarının hâmisi rolünü kendisine pek yakıştırmakta idi. İngilizlerle Fransızlar da idealizm arkasında saklanan özel düşüncelerle Hıristiyan tebaa için yeni haklar verilmesinde Rusya'nın düşüncesine ortak çıkıyorlardı. Kırım harbi ilk bakıma göre Ruslarla Fransızların Katolikler ve Ortodokslar için ayrı ayrı istikametten aynı amaca yöneltilen çıkarlar sağlamak için yaptıkları çalışmalardan doğmuştu.
Kırım Savaşı'nın sonlarına doğru barış ihtimalleri belirince, müttefik devletler, barış konferansında Rusya'nın Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Hıristiyan tebaa çıkarma diye siyasî manevralar çevirerek Avrupa'nın Hıristiyan kamuoyundan parsa toplamasını önlemeyi düşündüler; 1 şubat 1855'te Viyana'da, Avusturya, İngiltere ve Fransa arasında, gelecek barış görüşmelerine temel ödevini görecek prensipler görüşüldü; bunlar arasına Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Hıristiyan tebaanın hak ve imtiyazlarının açıklanmasını isteyen bir madde kondu. Bu maddenin programlaştırılması yolunda müttefik devletler arasında yapılan tartışmalar neticesinde şu tezler ortaya atıldı.
Türk tezi: Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Hıristiyan tebaaya verilen hak ve imtiyazlar Fatih Sultan Mehmet devrinde başlar. Bu hak ve imtiyazlar iki bölümdür. Birinci bölüm din yönünden olanlarını içine alır. Bunlar vicdan hürlüğü ile ilgili olduğundan, Bâb-ı âlî yenilemeye daima hazırdır.
İkinci bölüm ise medenî haklarla adalet ve muhtariyet hususundaki imtiyazları ihtiva eder. Osmanlı hükümeti, Gülhane Hatt-ı Hümâyunu ile İslâm ve Hıristiyan tebaası arasında eşitlik prensibini kabul etmiş olduğu için, artık böyle imtiyazlar tanıyamaz.
Rus tezi: Paris antlaşmasına eklenecek bir madde ile Osmanlı Hıristiyanları'nın hak ve menfaatleri Avrupa devletlerinin toplu garantisi altına alınmalıdır.
İngiliz tezi:Tam ölçüde bir din serbestliği ve hukuk eşitliği sağlanmalıdır.
Fransız tezi: İslâm tebaa ile Hıristiyan tebaa arasında, cemiyet, haklar, vergiler, askerlik, millî eğitim ve devlet memurluklarına geçme bakımından sürüp gelen farklar bir ferman ile kaldırılarak Gülhane hattında işaret edilmiş olan tebaa eşitliği tam mânasiyle geliştirilmelidir.
Bâb-ı âlî ne Rusya'nın, ne de İngiltere'nin tezini kabul edemezdi. Çünkü birincisi, devletin haklarına dokunmakta, ikincisi ise devletin temeli demek olan İslâm dinini küçültmekte idi. Fransız tezine gelince, din ve devlete açıktan açığa dokunur bir tarafı görülmediği için akla yakın olarak kabul edildi. İngiltere ile Avusturya bu ciheti kabul ettiklerinden Fransız tezi bir ferman şekline konularak ilânı Bâb-ı âlî'ye bırakıldı. Bütün bu açıklamadan da anlaşılıyor, ki "Islahat fermanı" yabancı devletlerin hazırladığı ve Bâb-ı âlî'nin kabul etmek zorunda kaldığı bir ıslahat programıdır. Osmanlı Devleti bu fermanı kendiliğinden ilân ettiğini dünyaya açıklamakla hükümranlık haklarını yalnız şekil yönünden kurtarmış oluyordu. Gerçekte ise Osmanlı İmparatorluğu'nun Hıristiyan tebaasının refahını düşünmek ve bu hususta gereken kararları almak Avrupa büyük devletlerinin eline geçmiş idi.
Islahat Fermanının Maddeleri
(Kısaca)
1) Din ve mezhep hürriyeti sağlanarak azınlıklara okul,kilise ve hastane açma hakkı verilecek.
2) Azınlık ve yabancılara küçük düsürücü sözler söylenmeyecek
3) Azınlıklar da bütün devlet memurluklarına girebilecek.
4) Askerlik isleri yeniden düzenlenecek,azınlıklardan askerlik için bedel kabul edilecek.
5) Vergi sistemi yeniden düzenlenecek. iltizam usulü kaldırılacak.
6) Mahkemelerde herkes inancına göre yemin edecek, karma mahkemeler kurulacak.
Açıklama: Islahat Fermanı müslümanlar ile hırıstiyanlar arasında esitlik sağlamayı amaçlayan bir belgedir.
Fermanın Yapısı
(Maddeler Detaylı)Gülhane hattındaki prensibleri yeniledikten başka onlara yenilerini de ekleyen ıslahat fermanı şu yirmi maddeden kurulmuştur:
1- Tebaanın can ve mal, ırz ve namus masunluğu,
2- Kanun önünde eşitlik,
3- Şahsın ve topluluğun tasarruf hukuklarına saygı,
4- Devlet hizmetlerine ve askerlik ödevine bütün tebaanın kabulü,
5- Bazı sınırlar içinde mezhep ve eğitim hareketi,
6- Vergiler hususunda eşitlik,
7- İltizam usulünün kaldırılarak verginin doğrudan doğruya alınması,
8- Mahkemelerde şahitlik hususunda eşitlik,
9- Tebaanın mahkemeler huzurunda hüküm giymesinden sonra idam veya af hususunun padişahın hakları cümlesinden olduğu,
10- Mahkemelerin açık olması ve ilânların yayınlanması,
11- Suçlu mülklerinin müsaderesi usulünün kaldırılması,
12- İşkencenin kaldırılması,
13- Hapisane usul ve nizamlarının insanlık kaidelerine daha uygun bir şekilde tutulması,
14- Karma ticaret, ceza ve cinayet dâvaları için karma mahkemeler kurulması, bu mahkemelerde yürütülecek haklar ve 15-Ceza kanunlariyle mahkeme usullerinin düzenlenmesi,
16- Müslüman olmayan toplulukların din yönünden olan imtiyazları muhafaza edilerek diğer imtiyazlarının incelenmesi ve değiştirilmesi.
17- Patrikhanelerin veya Müslüman olmayan meclislerin bazı hallerde hukuk davalarında sahip olacakları selâhiyetlerin teyidi.
18- Adı geçen, meclisler tarafından vilâyet ve nahiye meclisleriyle Ahkâm-ı Adliye meclisinde âza bulundurulması,
19- Resmî yazılarda Hıristiyanlar için hakaret manası taşıyan tabirlerin kullanılmaması,
20- Rüşvetin kaldırılması, irtikâb ve ihtilasın kaldırılması için kanunun şiddetle yürütülmesi."
Islahat fermanının bu maddeleri Gülhane hattına göre daha gerekli ve daha geniş idi. Gülhane hattında da olduğu gibi ıslahat fermanında da başlıca düşünce, tebaayı ırk ve din farkı gözetmeksizin kaynaştırmak ve imparatorluğun mukadderatı ile ilgili bir Osmanlı topluluğu yaratmaktı. Islahat fermanı, bu amaca varılması için Müslümanlar ile Hıristiyanları ayıran hususların kaldırılmasını gözönünde tutuyordu. Müslümanlarla Hıristiyanlar arasında mevcut farklar, din, vergi, askerlik ve devlet memurluklarına geçme, eğitim alanında göze çarpmakta idi. Hıristiyanlar, din bakımından hürlüğe sahiptiler. Fakat inanç sistemleri Müslümanlar nazarında küfürdü. Bu itibarla Hıristiyanlar da kâfir sayılırlardı. İmparatorluğun temeli islâmiyet olduğu için Hıristiyan umumî efkârını üzer bazı kanunlar da çıkarılmıştı. Bunlar içinde ikisi İslâm umumî efkârı nazarında kuvvetli birer hüküm halini de almış bulunuyordu. İslâmlığı kendi isteğiyle kabul eden bir Hıristiyan veya Yahudi tekrar kendi dinine döndüğü takdirde ölüm cezasına çarptırılması kanundu. Keza Müslüman bir kadınla münasebette bulunan bir Hıristiyanın, islâmlığı kabul etmediği takdirde, ölüme mahkûm edilmesi de kanundu. Böyle kanunlar mevcut oldukça, Hıristiyan cemiyeti ile Müslüman cemiyeti arasında bir kaynaşma sağlanamayacağı belli idi. Islahat Fermanı içine aldığı maddelerle kişiler arasında eşitliği temin etmek istediği kadar din sistemleri arasında mevcut eşitsizliği de şekil bakımından olsun kaldırmak istiyordu.
İslâmlarla Hıristiyanlar arasında vergi ve askerlik hizmeti bakımından olan eşitsizlik de oldukça önemli idi. Tanzimata kadar Hıristiyan tebaa askere alınmazdı. Bu muafiyetine karşılık olarak devlete haraç ismini taşıyan bir vergi verirdi. Bu durum tebaanın kanun önünde eşitliği prensibini çok zayıflatmakta idi. Tanzimatta haraç kaldırılarak askerlik ödevi Hıristiyanlar için de mecburî olmuştu. 1847 de ilk defa olarak Rum gemicileri Osmanlı bahriyesine alınmıştı. 1850 de devlet şûrasının kabul ettiği bir kanun projesiyle bütün hıristiyan tebaanın askerliği problemi ele alındı. Fakat bir taraftan Hıristiyanların orduda ilerlemeleri kararlaştırılamadığından, diğer taraftan Hıristiyanlar askerliği benimsiyemediklerinden kanun projesi yürütülemedi. Bu örneğe rağmen Islahat fermanında Hıristiyanların askerliği yeniden prensip olarak ortaya kondu. Askerlik ödevini yapmak istiyen İslâm ve Hıristiyan tebaa için "bedel-i nakdî" formülü kabul edildi. Bu, bir derece, haraç vergisinin devamı demekti. Fakat Müslümanların da bedel-i nakdi vermek hakkına sahip olmaları ile Hıristiyan ve Müslüman tebaa arasında askerlik alanında eşitlik sağlanmış oldu. İslâmla Hıristiyan tebaa arasında bir eşitsizlik de devlet memurluklarına geçmede göze çarpmakta idi. Hıristiyanların bazı hallerde, Rumlar müstesna, devlet memurluklarına geçmeye hakları yoktu. Hıristiyanların siyaset haklarından mahrumluğunu anlatan bu durum Hiristiyan devletlerin gözüne çarpmakta idi. Devlet memurluğu eğitim ile yakından ilgili olduğundan Islahat fermanında Hıristiyanların hem Osmanlı eğitiminden faydalanabilmeleri hem de devlet memurluklarına geçebilmeleri prensibi konulmuştu.
Islahat fermanında, tebaayı kaynaştırmayı amaç tutan maddelerin yanında türlü alanda devlet idaresini denkleştirmek için de birtakım maddeler vardı. Bütün bu maddelerin yürütülmesi Tanzimatın ikinci merhalesi olan ve 1856'dan 1875'e kadar uzanan devirde olmuştur.
Islahat Femanı'nın Önemi
Hıristiyan halka haklar tanınmasına rağmen Avrupalı devletler Hıristiyanlara istediği sözlerini geçirme hakkına sahip oldular.
Tanzimat ve Islahat Fermanları ile Avrupalılar Osmanlı içindeki azınlıklara etken oldular.
Islahat Fermanının Sonuçları
1 - bu ferman ile müslüman ve gayri müslimler eşit haklara sahip olmuş. böylece kaynaşmış bir osmanlı toplumu ortaya çıkmıştır.
2 - ferman müslümanlardan ziyade yabancıların haklarını genişletmiş, bu durum müslüman tebanın tepkisine neden olmuştur.
ferman sonrası açılan okullar zamanla ırkçı bir nesil yetiştirmiş ve bu durum osmanlı devleti'nde dağılmayı hızlandırmıştır.
3 - ayrıca patrikhaneye meclis açmak izninin verilmesi gayri müslimlerde bağımsızlık eğilimini artırmıştır.
avrupalılar yine osmanlı devleti'nin içişlerine karışmaya devam etmiştir.
4 - osmanlının parçalanma sürecini hızlandırmıştır.
5 - osmanlıcılık düşüncesinin ürünü olan tanzimat ve islahat fermanları toplumsal dengeyi zedelemiştir.
- Önceki Konu
- Sonraki Konu