Büyük Türkçe Sözlük
* Kaynaklanmak işi veya durumu.
* Kaynak hâlini almak.
* Kaynamak işi.
* Kaynamak: Bir sıvı, sıcaklığı belli bir dereceyi bulunca, buhar durumuna geçerek fokurdamak.
* (Böyle bir sıvının içinde bulunan...
* Kadına göre kocasının, kocaya göre karısının annesi, kayın valide.
* İleri geri veya yersiz konuşma, gereksiz dedikodu yapma.
* Dil biçiminde yassı ve dikenli dalları olan bir kaktüs türüne halkın verdiği ad.
* Bir iğne oyası örneği.
* Bir sap çevresinde çevrilen, çevrildikçe takırtılı bir ses çıkaran çocuk oyuncağı.
* Kaynana olma durumu.
* Kaynanaya yakışır davranış.
* Geline veya damada kötü davranmak.
* Bir yakınına gereğinden fazla karışmak.
* Kaynamakta olan.
* Çok sıcak.
* Kaynak, pınar.
* Kaynak.
* Sıcak su kaynağı.
* Hastalara kaynatılarak içirilen pekmez, yağ ve baharat karışımı.
* Birbirine kaynamış, kaynaşmış.
* Kıpırdak, oynak (kadın).
* Kaynaşmak işi.
* Kalabalığın çok olduğu bir yerde kıpırdanma, hareketlilik.
* Huzursuzluk.
* Ayrılmayacak bir biçimde birleşmek.
* Çok kalabalık ve kıpırdak olmak, hareket etmek.
* Birbirine iyice uymak.
* Uyuşmak, yakın ilişki kurmak...
* Kaynaştırmak işi.
* Kelime veya birleşik kelime içerisinde bir araya gelen seslerin birbirlerini etkileyerek kısalmaya yol açması olayı: Kayın...
* Ünlü ile sona eren bir kelimeye ünlü ile başlayan bir ek geldiğinde araya giren y sesi: İki-y-i, oda-y-a, soru-y-u vb.
* Kaynaşmasını sağlamak.
* Kadına göre kocasının, kocaya göre karısının babası, kayın baba, kayın peder.
* Kaynata olma durumu.
* Kaynatılmak işi.