Bilindiği üzere Kur’ân’ın sûreleri, Mekkî-Medenî diye ikiye ayrılmaktadır. Hicret öncesi inenlere Mekkî sûreler, hicretten sonra inenlere de Medenî sûreler denir. Bu sûrelerin belli başlı özellikleri vardır.
Mekkî Sûrelerin Özellikleri a. Bakara ve Âl-i İmrân Sûreleri hariç, başında hurûf-u mukattaa bulunan her sûre Mekkî’dir. b. İçinde secde bulunan sûreler Mekkî’dir. c. İçinde كَلاَّ (Hayır, asla!) kelimesinin geçtiği sûreler Mekkî’dir. Zira Mekkelilerin büyük bir çoğunluğu kibirli ve gururlu kimselerdi. Böyle bir kelimenin kullanılmasıyla onların dik başlılıkları reddedilmiş ve bu kimseler âdeta tehdit edilmişlerdir. d. Bakara Sûresi hariç içinde geçmiş ümmetlerin ve peygamberlerin kıssalarını anlatan sûreler Mekkî’dir. e. Bakara Sûresi hariç, içinde Hz. Âdem ve İblis kıssasının geçtiği sûreler Mekkî’dir. f. Bazı istisnalar bulunmakla birlikte içinde يَا اَيُّهَا النَّاس cümlesi bulunan ve يَا اَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا bulunmayan sûreler Mekkî’dir. g. Kısa sûrelerin büyük bir kısmı Mekkî’dir. Konu Bakımından Mekkî Sûreler a. Mekkî sûrelerde sıkça Allah’a iman meselesi üzerinde durulur. b. Şirk düşüncesinin yanlışlığı, bunun körü körüne bir taklit olduğu belirtilir, atalarının gittiği bu yolun yanlışlığı vurgulanarak, kendi akıllarını kullanmalarının gereği üzerinde durulur. c. Yine Mekkî sûrelerde Allah’ın azâmeti, saltanatı, O’na itaatin gerekliliği ve kıyâmet gününe iman gibi konular ön plandadır. d. Mekkî sûrelerde geçmişte yaşayan peygamberler ve peygamberlerle kavimleri arasındaki mücadeleleri detaylı bir şekilde ele alınır. e. Ahlâk ilkeleri, doğruluk, iyilik, akraba ziyareti, anne-babaya iyi muamele, komşu hakları, dilin ve kalbin korunması gibi bütün insanların kabul etmesi gerekli olan toplumsal kurallarla, küfür, fısk, zulüm, çocukları diri diri gömme, adam öldürme ve zinanın çirkinlikleri gibi konular farklı şekillerde işlenir. Üslup Bakımından Mekkî Sûreler Kullanılan üslup açısından da Mekkî sûrelerle Medenî sûreler arasında bazı farklılıklar vardır. Bunlar: a. Mekkî âyet ve sûreler kısa, ifadeler veciz ve vurguludur. b. Önemli bazı kelime ve cümleler tekrar edilmekte, yeminler ve darb-ı meseller kullanılmaktadır. c. Kıyâmetin halleri, Cennet-Cehennem tasvirleri fazlaca yer tutmaktadır. d. Müşriklerle mücadele ve şirki çürütecek delillere önemli bir yer verilmektedir. Böyle bir üslubun seçilmesindeki sebep, Mekke ehlinin Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ve Kur’ân’a karşı olan inatçı tutumları ve olumsuz davranışlarıdır. Bunun içindir ki Kur’ân, onları bu tutumlarından vazgeçirmek, etkilemek ve iman etmelerini sağlamak için böyle bir üslûbu kullanmıştır. Medenî Sûrelerin Özellikleri a. Hukuk, ceza hukuku, miras payları, bazı toplumsal kurallar, devlet hukukuna ait bazı prensipler işlenir. b. Savaşa izin ve savaş hükümleriyle ilgili hükümler bulunur. c. Ankebût Sûresi hariç, içinde münafıkların bahsi geçen sûreler Medenî’dir. d. Yahudi ve Hristiyanlarla ilişkiler, onları yanlışlıklarından dönmeye davet gibi konular Medenî surelerde işlenmiştir. Üslup Bakımından Medenî Sûreler a. Medenî sûreler genellikle daha uzundur. Zira bu sûre ve âyetlerde hukuki hükümler ele alınır. b. Genellikle sakin ve yumuşak bir üslup kullanılır. Zira bu dönemdeki vahiy, daha önce inmiş olanların bir yönüyle genişletilmiş şeklidir. Bu da âyet ve sûrelerin daha uzun ve geniş olmasını gerektirmektedir. Aynı zamanda Medine’de muhatap kesim, genellikle inanan kimseler olduğundan, bunlara karşı yumuşak ve sakin bir üslup seçilmiştir.
Kur'ân'ın Mekke döneminde nâzil olan âyetlerinin iman ve teslimiyete dâir mesajları, çok yalın, keskin, çarpıcı, etkileyici ve ikna edici tarzda gelmiştir. Mekke âyetlerinin çoğu, iman kurtarma hassasiyetiyle kısa ve şok tesirinde nâzil olmuştur. Beşer beyni, kısalığına ters orantılı şok âyetler karşısında âdeta sarsılmakta, ilâhî hakikatler karşısında daha öncesinde sahip olduğu bütün ezberleri bozulmakta ve buna muhatap olan insan kendisini helakten kurtaracak bir çıkış yolu aramaya başlamaktadır. Doğrusu bu âyetler hidâyete nasipli muhataplarına "kul oldum Sana Allah'ım" diyerek secdeye kapanmaktan başka bir yol bırakmamaktadır. Çünkü bu âyetler o kadar güçlüdür ki, âdeta Hz. Musa'nın karşısına çıkan sihirbazların hakkı görmeleri üzerine "Âlemlerin Rabbine, Musa'yla Harun'un Rabbine iman ettik." (A'raf sûresi, 7/122) demeleri gibi iman edip secdeye kapanmaktan başka bir seçenek bırakmamaktadır. Örnek olarak aşağıdaki âyetlerin şok etkisi yapan gücüne bir kulak verelim:
إِذَا السَّمَاءُ انْشَقَّتْ وَأَذِنَتْ لِرَبِّهَا وَحُقَّتْ وَإِذَا الْأَرْضُ مُدَّتْ وَأَلْقَتْ مَا فِيهَا وَتَخَلَّتْ وَأَذِنَتْ لِرَبِّهَا وَحُقَّتْ
"Gök yarıldığı zaman, Rabbinin buyruğuna boyun eğdiği ve yarılma muhakkak vukû bulduğu zaman. Yer uzatılıp dümdüz edildiği zaman, içindekileri dışarı atıp bomboş kaldığı zaman, Rabbinin buyruğuna boyun eğdiği ve içindekileri dışarı atıp boşalma muhakkak vukû bulduğu zaman. Bakın hele, neler olacak o zaman!" (İnşikak sûresi, 84/1–5) Mealle birlikte beşer sözüne dönüşmüş bu yıkık dökük çeviriyle bile insanı derinden etkileyen bu âyetlerin, bir de icaz özelliği bulunan orijinal diliyle putperest Mekke sokaklarında okunup yankılandığını tasavvur edelim ve meydana getirdiği tesiri bir düşünelim.
Yani her ayet-i kerimede mutlaka bir uyarı , bir ikaz, korku veya müjde vardır. Kur'an-ı Kerim Allah'u Teala 'nın Kelamı olduğuna göre herhalde bir tek harfi bile gereksiz olamaz. Baştan sona her satırında örnek alınması gerekeken haller vardır . Ona göre okuyup, ona göre kendimize çeki düzen vermeliyiz.