Administrator
İçindekiler
Hacettepe Nüfus Etütleri Enstitüsü: 2050'lere geldiğimizde 65 yaş ve üzeri nüfusun oranı yüzde 21'e çıkacak. Bu, yaklaşık 20 milyon yaşlı insanımız olacağı anlamına geliyor.
Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Nüfus Etütleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Banu Ergöçmen, doğurganlık hızının azalmasıyla Türkiye nüfusunun giderek yaşlandığını belirterek, "Hâlâ genç bir nüfusumuz var ama bu giderek yaşlanan bir nüfus. Türkiye nüfusunun yarısı 31 yaşın altında, kalan yarısı da 31 yaşın üzerinde. 'Ortanca yaş' olarak adlandırılan bu yaş ortalamasının 2050'de 42 olmasını bekliyoruz" dedi.
Türkiye'nin demografik ve sosyal yapısındaki değişimlere ilişkin araştırmaların yapıldığı Nüfus Etütleri Enstitüsü'nün Müdürü Ergöçmen, "Türkiye nüfusu yaşlanıyor mu?", "Doğurganlık hızımız azaldı mı?", "Yaşlılara yönelik politikalar neler olmalı?" başlıklarında AA'ya açıklama yaptı.
Dünyadaki birçok ülkeyle birlikte Türkiye'nin de "demografik geçiş" sürecini yaşadığını aktaran Ergöçmen, "Bu süreç, ortalama yaşam süresinin uzaması, doğurganlığın azalması sonucunda, nüfus-yaş yapısının değişerek yaşlı nüfusunun payının artması anlamına gelmektedir. Türkiye de bu süreci yaşadı. Demografik geçişin son aşamalarına doğru geldi. Ölümlülük düzeyimiz dünyanın gelişmiş ülkeleriyle benzer bir yapıda" diye konuştu.
Ergöçmen, demografik değişimlerin Avrupa'da 18'inci yüzyıldan itibaren yaşandığını, Türkiye'de ise bu dönüşümün çok kısa bir sürede gerçekleştiğini dile getirdi.
Türkiye'de doğurganlık hızının giderek düştüğünü dile getiren Ergöçmen, 1970'li yıllarda ortalama 4,33 olan doğurganlık hızının geçen 35 yıl içerisinde yarı yarıya azaldığını belirtti. Ergöçmen, 1990'larda 2,6 dolayında seyreden toplam doğurganlık hızının 2000'lerden itibaren nüfusun yenilenme düzeyi olan 2,1'in biraz üzerinde durağanlaştığını ve 2013 yılı Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması sonuçlarına göre toplam doğurganlık hızının 2,26 olduğunu aktardı.
Doğurganlıkta yaş yapısının 20-24 yaşlardan, 29 yaşlara doğru kaydığına işaret eden Ergöçmen, şöyle dedi:
"Bunlar beklediğimiz sonuçlar. Eğitim sürelerinin uzaması gibi nedenler evlilik ve doğal olarak doğurganlık yaşının da ertelenmesini beraberinde getirdi. Doğurganlık hızı düşmekte olan bir eğilimdeyken durağan bir döneme girdi. Nüfusun kendini yenileme düzeyinin biraz üzerinde seyreden doğurganlık hızımız var."
Ergöçmen, 2003 ile 2013 yılları arasında yapılan nüfus ve sağlık araştırmaları karşılaştırıldığında, kadınların yarısının sahip olduğundan başka bir çocuk istemediğine dikkat çekerek, "Toplumda 'Sahip olduğumdan başka çocuk istemiyorum' diyenlerin oranı yüzde 63'ten yüzde 47'ye indi. Hâlâ kadınların yarısına yakını başka çocuk istemiyor ama tercihlerde de bir değişim söz konusu olduğu ortada" değerlendirmesini yaptı.
Ergöçmen, Türkiye'de "kreş teşviki" gibi yeni başlayacak uygulamaların önemli olduğunu vurguladı.
Türkiye'nin nüfus büyüklüğü açısından dünyanın en kalabalık 20 ülkesi arasında 18'inci sırada yer aldığını söyleyen Ergöçmen, şunları dile getirdi:
"Türkiye'de yaşam süresi uzadı. Doğuşta beklenen yaşam süresi, ortalama 77-78 yaş düzeyinde. Kadınlar genel olarak daha uzun ömre sahipler, 80'lere yaklaştıklarını söyleyebilirim. Erkeklerde ise bu süre 75 yıl. 2023, 2050'li yıllara gelindiğinde Türk halkının yaşam süresi daha da uzayacak. Bu dönemlerde insanların 80 küsürlü yaşlarına kadar yaşaması bekleniyor. Doğuşta beklenen yaşam süresinin 83 yıl olacağı tahmin ediliyor. Erkeklerde bu süre 81, kadınlarda ise 85'in üzerine çıkacak diye düşünüyoruz. 2023'te ise kadınlarda 80'e yaklaşan bir ömürden söz edebiliriz."
Nüfusun yaşlanmasında doğurganlık düzeyinin düşmesinin önemli bir rolü bulunduğunu ifade eden Ergöçmen, Türkiye'nin nüfus artış hızının yüzde 1,33 düzeyinde tespit edildiğini belirtti. Ergöçmen, "Hâlâ genç bir nüfusumuz var ama bu giderek yaşlanan bir nüfus. Türkiye nüfusunun yarısı 31 yaşın altında, kalan yarısı da 31 yaşın üzerinde. 'Ortanca yaş' olarak adlandırılan bu yaş ortalamasının 2050'de 42 olmasını bekliyoruz" diye konuştu.
Türkiye'de her 4 kişiden birinin 15 yaşın altında olduğuna, çalışabilir nüfus diye nitelendirilen "15-64" yaş grubunun ise Türkiye nüfusunun yüzde 68'ini oluşturduğuna dikkat çeken Ergöçmen, şu değerlendirmede bulundu:
"Genç bir nüfusa sahibiz. Türkiye'de yaşlı nüfusun oranı ise şu an yüzde 8 düzeyinde. Bunu bir süre daha devam ettireceğiz. Bu demografik fırsattır. Çünkü çalışabilir nüfus hala büyük bir pay tutuyor. Eğer bu nüfusun istihdamı, eğitimi sağlanırsa ekonomik açıdan da ciddi bir katkı oluşturacak. 2050'lere geldiğimizde ise her 6 kişiden biri 15 yaşın altında olmaya başlayacak. 15-64 yaş aralığı yüzde 63'e düşerken, 65 yaş ve üzeri nüfusun oranı yüzde 21'e çıkacak. Bu bizim yaklaşık 20 milyon kadar yaşlı insanımız olacağı anlamına geliyor. Tabii buna karşılık nüfusumuz da 90 milyonun üzerine ulaşacak."
Söz konusu verilerin Türkiye'nin gelecekteki sosyal politikalarının oluşturulması açısından çok önemli olduğunu vurgulayan Ergöçmen, Türkiye'nin yaşlanan bir ülke olduğunun göz ardı edilmemesi gerektiğine işaret etti.
Eğitime yatırımın, yaşlanmaya yatırım olduğunu belirten Ergöçmen, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Erken dönemlere yatırım yapmak, geleceğin yaşlısını da planlamaktır. Yurt dışındaki uygulamaları kendi kültürel özelliklerimizi dikkate alarak incelememiz gerekir. Yaşlı yapımızda şu dönemlerde de değişiklikler olmaya başladı. Eğitimli kuşaklar yaşlılar arasında yer alıyor artık. Bundan sonra yaşlanacak olan kuşaklar eğitim düzeyi daha yüksek olan kuşaklar olacak. Eğer biz şimdiden bu eğitime yatırım yapmaya başlarsak daha sağlıklı, kendine bakabilen, aktif yaşlanmayı gerçekleştirecek kuşakları yetiştirmiş olacağız."
Ergöçmen, yeni dönemde yaşlıların bir kenarda kendi kendini idare etmesinin artık beklenemeyeceğinin altını çizerek, yaşlıların talepkâr olduğu bir döneme girildiğini kaydetti.
Sosyal güvenlik politikalarının tartışılması, yeni politikalar üretilmesi gerektiğini söyleyen Ergöçmen, "Demografik dönüşümün getirdiği bu yapı fırsat olacaksa işgücüne dahil edilmeleri için çalışmalar yapılabilir. Yani yaşlıların istihdama katılmalarına yönelik planlamalar gündeme gelebilir. Ayrıca yaşlılara sağlanacak bakımın giderek daha profesyonel bir uygulamaya dönüştürülmesi gerekir. Bunlar üzerinde düşünmeye başlamanın tam zamanı bence. Geç kalmamak gerekiyor" sözlerine yer verdi.
Kaynak: Aljazeera Turk
Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Nüfus Etütleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Banu Ergöçmen, doğurganlık hızının azalmasıyla Türkiye nüfusunun giderek yaşlandığını belirterek, "Hâlâ genç bir nüfusumuz var ama bu giderek yaşlanan bir nüfus. Türkiye nüfusunun yarısı 31 yaşın altında, kalan yarısı da 31 yaşın üzerinde. 'Ortanca yaş' olarak adlandırılan bu yaş ortalamasının 2050'de 42 olmasını bekliyoruz" dedi.
turkiydrd.webp
Türkiye'nin demografik ve sosyal yapısındaki değişimlere ilişkin araştırmaların yapıldığı Nüfus Etütleri Enstitüsü'nün Müdürü Ergöçmen, "Türkiye nüfusu yaşlanıyor mu?", "Doğurganlık hızımız azaldı mı?", "Yaşlılara yönelik politikalar neler olmalı?" başlıklarında AA'ya açıklama yaptı.
Dünyadaki birçok ülkeyle birlikte Türkiye'nin de "demografik geçiş" sürecini yaşadığını aktaran Ergöçmen, "Bu süreç, ortalama yaşam süresinin uzaması, doğurganlığın azalması sonucunda, nüfus-yaş yapısının değişerek yaşlı nüfusunun payının artması anlamına gelmektedir. Türkiye de bu süreci yaşadı. Demografik geçişin son aşamalarına doğru geldi. Ölümlülük düzeyimiz dünyanın gelişmiş ülkeleriyle benzer bir yapıda" diye konuştu.
Ergöçmen, demografik değişimlerin Avrupa'da 18'inci yüzyıldan itibaren yaşandığını, Türkiye'de ise bu dönüşümün çok kısa bir sürede gerçekleştiğini dile getirdi.
Türkiye'de doğurganlık hızının giderek düştüğünü dile getiren Ergöçmen, 1970'li yıllarda ortalama 4,33 olan doğurganlık hızının geçen 35 yıl içerisinde yarı yarıya azaldığını belirtti. Ergöçmen, 1990'larda 2,6 dolayında seyreden toplam doğurganlık hızının 2000'lerden itibaren nüfusun yenilenme düzeyi olan 2,1'in biraz üzerinde durağanlaştığını ve 2013 yılı Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması sonuçlarına göre toplam doğurganlık hızının 2,26 olduğunu aktardı.
'Kreş teşviki' vurgusu
Doğurganlıkta yaş yapısının 20-24 yaşlardan, 29 yaşlara doğru kaydığına işaret eden Ergöçmen, şöyle dedi:
"Bunlar beklediğimiz sonuçlar. Eğitim sürelerinin uzaması gibi nedenler evlilik ve doğal olarak doğurganlık yaşının da ertelenmesini beraberinde getirdi. Doğurganlık hızı düşmekte olan bir eğilimdeyken durağan bir döneme girdi. Nüfusun kendini yenileme düzeyinin biraz üzerinde seyreden doğurganlık hızımız var."
Ergöçmen, 2003 ile 2013 yılları arasında yapılan nüfus ve sağlık araştırmaları karşılaştırıldığında, kadınların yarısının sahip olduğundan başka bir çocuk istemediğine dikkat çekerek, "Toplumda 'Sahip olduğumdan başka çocuk istemiyorum' diyenlerin oranı yüzde 63'ten yüzde 47'ye indi. Hâlâ kadınların yarısına yakını başka çocuk istemiyor ama tercihlerde de bir değişim söz konusu olduğu ortada" değerlendirmesini yaptı.
Ergöçmen, Türkiye'de "kreş teşviki" gibi yeni başlayacak uygulamaların önemli olduğunu vurguladı.
"Yaşam süresi 83 yıla ulaşacak"
Türkiye'nin nüfus büyüklüğü açısından dünyanın en kalabalık 20 ülkesi arasında 18'inci sırada yer aldığını söyleyen Ergöçmen, şunları dile getirdi:
"Türkiye'de yaşam süresi uzadı. Doğuşta beklenen yaşam süresi, ortalama 77-78 yaş düzeyinde. Kadınlar genel olarak daha uzun ömre sahipler, 80'lere yaklaştıklarını söyleyebilirim. Erkeklerde ise bu süre 75 yıl. 2023, 2050'li yıllara gelindiğinde Türk halkının yaşam süresi daha da uzayacak. Bu dönemlerde insanların 80 küsürlü yaşlarına kadar yaşaması bekleniyor. Doğuşta beklenen yaşam süresinin 83 yıl olacağı tahmin ediliyor. Erkeklerde bu süre 81, kadınlarda ise 85'in üzerine çıkacak diye düşünüyoruz. 2023'te ise kadınlarda 80'e yaklaşan bir ömürden söz edebiliriz."
"2050'lerde her 6 kişiden biri 15 yaşın altında olacak"
Nüfusun yaşlanmasında doğurganlık düzeyinin düşmesinin önemli bir rolü bulunduğunu ifade eden Ergöçmen, Türkiye'nin nüfus artış hızının yüzde 1,33 düzeyinde tespit edildiğini belirtti. Ergöçmen, "Hâlâ genç bir nüfusumuz var ama bu giderek yaşlanan bir nüfus. Türkiye nüfusunun yarısı 31 yaşın altında, kalan yarısı da 31 yaşın üzerinde. 'Ortanca yaş' olarak adlandırılan bu yaş ortalamasının 2050'de 42 olmasını bekliyoruz" diye konuştu.
Türkiye'de her 4 kişiden birinin 15 yaşın altında olduğuna, çalışabilir nüfus diye nitelendirilen "15-64" yaş grubunun ise Türkiye nüfusunun yüzde 68'ini oluşturduğuna dikkat çeken Ergöçmen, şu değerlendirmede bulundu:
"Genç bir nüfusa sahibiz. Türkiye'de yaşlı nüfusun oranı ise şu an yüzde 8 düzeyinde. Bunu bir süre daha devam ettireceğiz. Bu demografik fırsattır. Çünkü çalışabilir nüfus hala büyük bir pay tutuyor. Eğer bu nüfusun istihdamı, eğitimi sağlanırsa ekonomik açıdan da ciddi bir katkı oluşturacak. 2050'lere geldiğimizde ise her 6 kişiden biri 15 yaşın altında olmaya başlayacak. 15-64 yaş aralığı yüzde 63'e düşerken, 65 yaş ve üzeri nüfusun oranı yüzde 21'e çıkacak. Bu bizim yaklaşık 20 milyon kadar yaşlı insanımız olacağı anlamına geliyor. Tabii buna karşılık nüfusumuz da 90 milyonun üzerine ulaşacak."
Söz konusu verilerin Türkiye'nin gelecekteki sosyal politikalarının oluşturulması açısından çok önemli olduğunu vurgulayan Ergöçmen, Türkiye'nin yaşlanan bir ülke olduğunun göz ardı edilmemesi gerektiğine işaret etti.
"Erken dönemlere yatırım geleceğin yaşlısına yatırım"
Eğitime yatırımın, yaşlanmaya yatırım olduğunu belirten Ergöçmen, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Erken dönemlere yatırım yapmak, geleceğin yaşlısını da planlamaktır. Yurt dışındaki uygulamaları kendi kültürel özelliklerimizi dikkate alarak incelememiz gerekir. Yaşlı yapımızda şu dönemlerde de değişiklikler olmaya başladı. Eğitimli kuşaklar yaşlılar arasında yer alıyor artık. Bundan sonra yaşlanacak olan kuşaklar eğitim düzeyi daha yüksek olan kuşaklar olacak. Eğer biz şimdiden bu eğitime yatırım yapmaya başlarsak daha sağlıklı, kendine bakabilen, aktif yaşlanmayı gerçekleştirecek kuşakları yetiştirmiş olacağız."
Ergöçmen, yeni dönemde yaşlıların bir kenarda kendi kendini idare etmesinin artık beklenemeyeceğinin altını çizerek, yaşlıların talepkâr olduğu bir döneme girildiğini kaydetti.
Sosyal güvenlik politikalarının tartışılması, yeni politikalar üretilmesi gerektiğini söyleyen Ergöçmen, "Demografik dönüşümün getirdiği bu yapı fırsat olacaksa işgücüne dahil edilmeleri için çalışmalar yapılabilir. Yani yaşlıların istihdama katılmalarına yönelik planlamalar gündeme gelebilir. Ayrıca yaşlılara sağlanacak bakımın giderek daha profesyonel bir uygulamaya dönüştürülmesi gerekir. Bunlar üzerinde düşünmeye başlamanın tam zamanı bence. Geç kalmamak gerekiyor" sözlerine yer verdi.
Kaynak: Aljazeera Turk