Super Moderator
“(Dünyada ip ve benzeri ile) kendini boğarak intihar eden kimse cehennemde kendini boğar(ak azab olunur), (bıçak ve sâir şeylerle) kendini vurarak intihar eden de onunla cehennemde kendini vurur (böyle azab olunur).”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)
Mü’min kulun ölüm vakti geldiğinde Azrâil aleyhisselâm yanına yüzleri güneş gibi parlak gök melekleriyle birlikte iner. O meleklerin yanlarında cennet kefenleri ve cennet kokuları vardır. Kefeni göz alabildiğine açarlar. Sonra ölüm meleği gelip o kulun başı ucuna oturur ve der ki:
“Ey temiz ve güzel ruh! Allâhü Teâlâ’nın mağfiretine ve rızâsına çık.”
Ruh, su damlasının kabından akması gibi cesedden çıkıverir. Ölüm meleği onu alır ve gök meleklerine teslim eder. Onlar da getirdikleri kefene sararlar, güzel kokularla birlikte koyarlar. O ruhdan misk gibi güzel kokular çıkar. Sonra onunla birlikte birinci kat semâya yükselirler. Semâ kapılarının açılmasını isterler. Kapılar açılır ve oradakiler:
“Bu güzel koku da nedir?” diye sorarlar. Melekler:
“Bu falan oğlu falanın ruhudur” derler. Böylece yedi kat semâyı geçip Allâhü Teâlâ’nın huzurunda dururlar. Mü’min’in ruhu, kendisi için hazırlanan nimetleri ve makamları görür. Sonra Allâhü Teâlâ buyurur ki:
“Onu toprağa iâde ediniz. Zîrâ ben onları topraktan yarattım, yine ona iâde edeceğim. Hem de onları tekrar ondan çıkaracağım.” Melekler onu alıp yeryüzüne inerler.
Ölünün cesedi yıkanıp kefene konulunca ruh, cesed ile kefen arasına girer. Yanında her ne konuşulsa işitir. Lâkin konuşmasına izin verilmez. Tabutu kaldırıp üç adım atılınca insan ve cinden başka her şeyin işittiği bir sayha (yüksek ses) ile der ki:
“Ey kardeşlerim, dostlarım ve evlâdım! Dünyaya meyletmeyiniz, beni aldattığı gibi sizi de aldatmasın. Benim şu hâlimden ibret alınız. Zîrâ bütün her şeyimi vârislerime bıraktım. Amma onlar benim günahlarımdan hiç birini yüklenmezler.”(Dürerü’l-Hisân fi’l-ba‘s ve’l-cinân, İmâm Suyûtî)
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)
Mü’min kulun ölüm vakti geldiğinde Azrâil aleyhisselâm yanına yüzleri güneş gibi parlak gök melekleriyle birlikte iner. O meleklerin yanlarında cennet kefenleri ve cennet kokuları vardır. Kefeni göz alabildiğine açarlar. Sonra ölüm meleği gelip o kulun başı ucuna oturur ve der ki:
“Ey temiz ve güzel ruh! Allâhü Teâlâ’nın mağfiretine ve rızâsına çık.”
Ruh, su damlasının kabından akması gibi cesedden çıkıverir. Ölüm meleği onu alır ve gök meleklerine teslim eder. Onlar da getirdikleri kefene sararlar, güzel kokularla birlikte koyarlar. O ruhdan misk gibi güzel kokular çıkar. Sonra onunla birlikte birinci kat semâya yükselirler. Semâ kapılarının açılmasını isterler. Kapılar açılır ve oradakiler:
“Bu güzel koku da nedir?” diye sorarlar. Melekler:
“Bu falan oğlu falanın ruhudur” derler. Böylece yedi kat semâyı geçip Allâhü Teâlâ’nın huzurunda dururlar. Mü’min’in ruhu, kendisi için hazırlanan nimetleri ve makamları görür. Sonra Allâhü Teâlâ buyurur ki:
“Onu toprağa iâde ediniz. Zîrâ ben onları topraktan yarattım, yine ona iâde edeceğim. Hem de onları tekrar ondan çıkaracağım.” Melekler onu alıp yeryüzüne inerler.
Ölünün cesedi yıkanıp kefene konulunca ruh, cesed ile kefen arasına girer. Yanında her ne konuşulsa işitir. Lâkin konuşmasına izin verilmez. Tabutu kaldırıp üç adım atılınca insan ve cinden başka her şeyin işittiği bir sayha (yüksek ses) ile der ki:
“Ey kardeşlerim, dostlarım ve evlâdım! Dünyaya meyletmeyiniz, beni aldattığı gibi sizi de aldatmasın. Benim şu hâlimden ibret alınız. Zîrâ bütün her şeyimi vârislerime bıraktım. Amma onlar benim günahlarımdan hiç birini yüklenmezler.”(Dürerü’l-Hisân fi’l-ba‘s ve’l-cinân, İmâm Suyûtî)