
Ugur
Administrator
İçindekiler
Rönesans dönemi, Avrupa’da bilim, sanat ve düşünce dünyasında köklü bir dönüşümün yaşandığı; gözleme, deneye ve eleştirel düşünceye dayalı modern bilim anlayışının filizlendiği bir çağdır. 14. yüzyılda İtalya’da başlayan bu entelektüel uyanış, 17. yüzyıla kadar süren süreçte bilimsel devrimin temellerini atmıştır. Bu dönemde skolastik düşünce sorgulanmış, insan merkezli bir bilgi anlayışı gelişmiş ve doğa olaylarını açıklamada akıl ile deney ön plana çıkmıştır.
Rönesans ile birlikte bilim, bireysel dehaların katkısıyla büyük bir sıçrama yaşamış ve 18. yüzyılda Aydınlanma Çağı’na geçişin temelini atmıştır.
kopernik-gunes-merkezli-evren.webp
Antik Bilginin Yeniden Keşfi
Rönesans’ın ilk adımı, Antik Yunan ve Roma’ya ait eserlerin yeniden okunması ve yorumlanmasıyla atılmıştır. İslam dünyası aracılığıyla Avrupa’ya ulaşan Aristo, Batlamyus, Galen ve Öklid gibi düşünürlerin eserleri, Avrupa üniversitelerinde öğretilmeye başlanmıştır. Ancak zamanla bu bilgilerin sınırları sorgulanmış ve deneyle test edilerek yenileri üretilmiştir. Bu yaklaşım, bilgiye otoriteyle değil, gözlemle ulaşılması gerektiği fikrini doğurmuştur.Kopernik ve Güneş Merkezli Evren Modeli
1543’te Nikolaus Kopernik, Göksel Kürelerin Devinimi Üzerine adlı eseriyle Batlamyus’un yer merkezli (geosantrik) evren modeline karşı, Güneş merkezli (heliosantrik) sistemi savunmuştur. Bu model, o güne kadar evrensel gerçek kabul edilen anlayışı temelden sarsmış ve bilimsel devrimin başlangıcı olmuştur.Galileo Galilei: Deneysel Bilimin Öncüsü
Kopernik’in teorisini teleskobik gözlemlerle destekleyen Galileo Galilei, Ay’ın yüzeyindeki kraterleri, Jüpiter’in uydularını ve Güneş lekelerini keşfetmiştir. Aynı zamanda serbest düşme ve hareket yasalarıyla fizik biliminin gelişimine büyük katkı sunmuştur. Deney ve gözlemi sistemli şekilde kullanması, onu “modern bilimin babası” konumuna getirmiştir. Galileo'nun Katolik Kilisesi ile yaşadığı çatışma, bilim ile inanç arasındaki tartışmayı simgeleyen tarihî bir dönüm noktasıdır.Johannes Kepler ve Gezegen Hareketleri
Kepler, Tycho Brahe’nin gözlemlerine dayanarak gezegenlerin eliptik yörüngelerde hareket ettiğini ortaya koymuştur. Üç ünlü yasasıyla gökcisimlerinin hareketlerinin matematiksel temellerini atmış ve Newton’un çalışmalarına zemin hazırlamıştır.Isaac Newton ve Doğa Yasalarının Evrenselliği
Modern fiziğin kurucularından Isaac Newton, Philosophiae Naturalis Principia Mathematica (1687) adlı eserinde evrensel kütle çekim yasasını ve hareketin üç temel yasasını açıklamıştır. Bu yasalar, göklerdeki hareketlerle Dünya’daki olayları aynı fiziksel kurallarla açıklayarak evrenin “anlaşılabilir” bir sistem olduğunu göstermiştir. Newton’un çalışmalarıyla birlikte mekanik evren anlayışı bilimde uzun süre geçerli olmuştur.Bilimsel Yöntem ve Deneysel Araştırma
Bu dönemde Francis Bacon, tümevarıma dayalı sistematik gözlem ve deneyin önemini vurgularken; René Descartes, matematiksel akıl yürütmenin gücünü savunmuştur. Bu iki yaklaşım bir arada, modern bilimsel yöntemin temellerini oluşturmuştur. Artık bilim, otoritelere başvurmadan doğrudan doğayı gözlemleyerek ve deneyler yaparak bilgi üretmeyi hedefliyordu.Rönesans ile birlikte bilim, bireysel dehaların katkısıyla büyük bir sıçrama yaşamış ve 18. yüzyılda Aydınlanma Çağı’na geçişin temelini atmıştır.
- Önceki Konu
- Sonraki Konu