Üst
Buzul  çağı

Buzul çağı

Buzul Çağları, yeryüzü ve atmosferde sıcaklığın uzun bir süre azaldığı, Kutup ve Alp buzullarının genişlediği çağlardır. Buzul periyotları milyarlarca yıl boyunca zaman zaman gerçekleşmiştir. Bu periyotlar, kutuplardaki, dağ zirvelerindeki kar ve buzulların yayılarak dünya yüzeyinin büyük kısmını kapladığı zaman aralıkları olarak tanımlanmaktadır.

Buzul Çağı
Buzul Çağı
Buzul Çağları ve Küresel Isınma

Günümüzden yaklaşık 2,5 milyon yıl önce başlayan ve ‘Pleistosen’ olarak adlandırılan periyotla başlayan buzul çağları bundan yaklaşık 10.000 veya 14.000 yıl önce sona ermiş, içinde bulunduğumuz buzul periyotu olan “Halosen çağı” başlamıştır. Dünyamızda bulunan Antartika, Grönland ve Arktik buzulları aslında 2,5 milyon yıl önce yaşanılan buzul çağının devam ettiğini düşündürmektedir. Fakat bu buzulların sürekli erimeye devam etmesi de bir buzul sonrası dönem yaşadığımızın ispatıdır. Günümüzden yaklaşık 18 bin yıl önce en üst noktasına erişen son buzul çağı olan “Wüm” bundan yaklaşık 10.000 yıl önce sona ermiştir ve yerküre ısınmaya devam etmektedir. Fakat doğal döngünün sürmesi için yerkürenin soğumaya başlaması gerekirken, küresel ısınma bunu engellemektedir. Özellikle insanların kullandıkları fosil yakıtlar ve atmosferde yaratılan sera gazının etkisiyle atmosferin ısısı giderek artmakta ve bu iklim değişikliği nedeniyle önümüzdeki yüzyıllarda bir Buzul Çağı öngörülmemektedir.

Dünyamızda ki Buzullaşma Periyotları

Andean-Saharan Dönemi, günümüzden 460 ila 420 milyon yıl aralığında genç ordavisyen ve silüryen boyunca meydana gelmiştir. Toprak bitkilerinin devonian periyotu boyunca evrim geçirmesi ile uzun süreli olarak oksijen ve karbondioksit düzeylerinde azalmalar meydana gelmiş ve Karoo Buzul Çağı olarak adlandırılan dönem başlamıştır. Bu çağa “karoo” adının verilme sebebi Güney Afrika’daki karo bölgesinde buzul birikintilerinin bulunmasıdır. Karoo buzul periyotu, 360 ila 260 milyon yıl önce oluşan, carboni ferous ve erken perman boyunca Güney Afrika’da geniş kutup buzul tepeleri bulunurdu.

Huronian buzul çağı buzulların iyice yayılmış olduğu çağ olarak bilinmektedir. Bundan yaklaşık 2,4 ila 2,1 milyar yıl önce erken praterozik devirde bir hayli zaman alarak biçimlenmiştir. Huronian buzul çağından sonra varlığı iyi derecede belgelenmiş bir buzul çağı olan büyük olasılıkla 850-650 milyon yıl önce yaşanmış “cryogenian buzul periyotu”dur ve bu dönemde yeryüzünün ekvatora kadar ulaşan buzullarla kaplandığı ve dünyanın bir kartopunu andırdığı düşünülmektedir. Kuarter buzullaşması, günümüzden yaklaşık 2,58 milyon yıl önce geç pliocene boyunca Kuzey yarımkürede buz tabakaları yayılım gösterdiğinde başlamıştır. Bu çağdan itibaren Dünya’da 40.000 ila 100.000’lik zaman aralıklarında ilerleyen ve gerileyen buzullaşma döngüleri başlamıştır. Yerküremiz günümüz itibarıyla bir buzullar arası periyot yaşamakta olup son buzul periyotu bundan yaklaşık 10.000 yıl önce sona ermiştir.

Buzullar nasıl oluştu?

Uzun süreli buzul periyotlarının ve kısa süreli buzullar arası periyotların oluşma nedenleri henüz bilinememektedir. Bazı varsayımlara göre atmosferdeki karbondioksit ve metan gazı oranının artması, tektonik hareketler, yeryüzünü kaplayan okyanus örtüsündeki değişiklikler, rüzgarların ve okyanus akıntılarının etkisi, güneş ışınlarının farklılıklar, dünya-ay sistemindeki yörüngesel dinamikler ve nispeten geniş meteorlar ve süper yanardağ püskürmeleri bu çağların oluşmasında rol sahibi olarak görülmektedirler.

Milutin Milanković
Milutin Milanković
Milankoviç döngüsü

Milankoviç döngüsü; dünyanın güneş etrafında ve kendi yörüngesinde döndüğü sırada uğradığı bir dizi döngüsel değişim olarak tanımlanabilir. Milankoviç’e göre dünya dönüşleri sırasında bir dizi döngüsel değişikliğe uğrar ve bu değişiklikler de iklim değişikliklerini oluşturur. Her döngü farklı bir zaman genişliğinde olduğu için bazı zamanda bir diğerini takviye edici ve diğer bir zamanda ise bir diğerini kısmen yok edici bir etki yapar. Bu döngünün buzul ve buzullar arası periyotların oluşumuna etkisi hakkında güçlü kanıtlar bulunmaktadır. Özellikle son 400.000 yıl boyunca oluşan buzullar, dönemin atmosfer bileşenleri ve sıcaklık belirtileri ipuçlarını veren buzul özleri oluşturduğundan son buzul çağı üzerinde en çok çalışılan ve en akla yatkın olan varsayımdır. Milankoviç’e göre, iklim ve çağ değişimleri Dünya ve Güneş arasındaki mesafede meydana gelen değişiklikler, yeryüzü ekseninde devinimler, dünya ekseni eğiminin değişimi gibi durumlar ve güneş ışığının yeryüzüne yeni ışın güzergahı çizmesi gibi bir dizi etkiyle açıklanmaktadır.

Buzullar Nasıl Eridi? Buzul örtüleri, yeryüzü kabuğunun ve mantosunun şeklini bozacak kadar ağırdır. Buzul örtüleri eridiğinde önceden buzulla kaplı toprak parçası geri kazanım sürecine girmekte ve yeryüzü kabuğu yarı sıvı halde olduğu için bu geri kazanım süreci çok ağır ilerlemektedir.
Buzullaşma süreci boyunca okyanuslardan sular yüksek enlemlere doğru taşınmakta, bu durum deniz seviyesinin yaklaşık 110 metre alçalmasına neden olmaktadır.

Deniz seviyesindeki düşüşler kaya tabakalarının ortaya çıkmasına ve toprak parçaları arasından kayadan köprüler ortaya çıkartarak canlılar için yeni göç yolları oluşmasına neden olmuştur.

Buzul Çağları Nasıl Oluştu?

Volkanik püskürmeler buzul çağı periyotlarının başlaması ve bitmesinde etkili olmuş olabilir. Volkanlar ve Kıtasal tabakalardaki hareketler atmosfere yüksek oranda karbondioksit salınmasına yol açmıştır. Paleoiklim boyunca karbondioksit bugünkünün üç kat daha fazlasıydı. Bahsi geçen buzul çağında volkanik püskürmelerin olduğuna dair kanıt bulunmaması, bunun teorinin gerçek olmadığı anlamına gelmez. Sera etkisinin küresel ısınmayı artıran ve buzul adaları ile kutup buzullarının erimesini artıran temel neden olduğu üzerinde görüş birliği bulunmaktadır. Dinozorların sindirim esnasında atmosfere saldıkları metan gazı etkisi ile iklim değişikliği yaratmış olmaları ve bu nedenle dinozorların yok oluşunun ortaya çıkan iklim değişikliği sonucunda meydana gelen gök taşı çarpması olduğu öne sürülmektedir. Buzul çağlarının başında sera gazı etkisinin çoğaldığına ve buzul katmalarının yeniden arttığına dair kanıtlar bulunmaktadır. Ancak hangisinin neden-sonuç olabileceğinin keşfetmek güçtür. Yeryüzünün buzullarla kaplanması sonucu kartopu halini alan dünyamız ile “Proterazoik periyotu” boyunca atmosferdeki karbondioksit miktarı arasında bir bağ bulunduğu varsayılmaktadır.

Günümüzde Güney yarım küre üzerinde bir kıta ve Kuzey yarımkürenin neredeyse tümüyle okyanuslarla kaplı olduğu için jeologlar küresel ısınmacıların tersine yakın gelecekte yeryüzünün buzul periyotlarına devam edeceğini düşünmektedir. Bazı bilim adamları Himalaya Dağlarının buz çağına temel bir neden olduğunu düşünmektedirler. Çünkü bu dağların yeryüzündeki toplam yağış miktarını ve buna bağlı olarak atmosfere salınan karbondioksit miktarını yükselttiği ve sera etkisini azalttığı öne sürülmektedir.

Her bir buzul kütlesinin oluşturduğu yıpratma etkisi ondan önceki buz katmanlarında bulunan kanıtları neredeyse tümüyle silmektedir. Anlatmış olduğumuz bu geri dönüşüm olayı bilim adamlarının kesin bilgilere ulaşmasını engellemektedir ve buzul çağları teoriler ve bu varsayımların desteklendiği ipuçlarıyla çözülmeye çalışılmaktadır.

Buzul  Çağı
Buzul Çağı
300 yıl sonra ilk kez! ‘Mini buzul çağ’ geri dönüyor!

Bilim insanları, önümüzdeki 30 yıl içinde gezegenimizin ‘mini buzul çağına' girebileceğini düşünüyor. Araştırmacılar, 2030 yılının ardından Güneş’teki aktivitelerin yüzde 60 oranında azalacağını ve bu durumun dünyada en son 1645-1715 yılları arasında görülen mini bir buzul çağının başlamasına neden olacağını belirtiyor.

İngiltere'deki Northumbia Üniversitesi'nde matematik profesörü Valentina Zharkova ve ekibi gelecekte küresel iklim değişikliklerinin matematiksel olarak tahmin edilmesine olanak tanıyan bir model geliştirdi.

Yapılan bu tahmin; Güneş'in “11 yıllık kalp atışı” olarak bilinen verilere dayandırılıyor. Modele göre güneş aktivitesi her yıl aynı değildir, bu aktivite 10-12 yıl boyunca devam eden dalgalanmalar gösterir. 172 yıl önce bu durumun keşfedilmesinden beri, bilim insanları her döngünün nasıl olacağına dair tahminler yürütmekle uğraşıyorlar.

Bilim insanlarının oluşturduğu modelde Güneş'in 2022 yılında zirve yapacak 25. döngüsünde bir çift manyetik dalganın değerlerinin aniden düştüğü, 2030-2040 yılları arasında meydana gelecek 26. döngüsünde ise bu dalgaların birbirlerini sonlandırarak (maunder minimum), Güneş'in etkinliğinde önemli bir azalmaya neden olacağını öngörülüyor. 1645-1715 yılları arasında özellikle Kuzey Yarım Küre'de bir dizi aşırı soğuk kışların yaşandığı son mini buz çağından beri güneş aktivitesinde böylesi bir azalma görülmemişti.

Zharkova, bu durumun 2021 yılından itibaren yeryüzündeki sıcaklığın düşmesine ve 2030 yılında dünyada mini bir buzul çağının başlamasına neden olabileceğini belirterek şöyle konuştu: “Umarım, Güneş'in manyetik döngüleri baz alınarak hesaplanan bu 30 yıllık soğuma etkisi dünyadaki kirlilik ve küresel ısınmanın etkilerini bir nebze azaltabilir. Güneş'in iç kısmındaki iki farklı katmandan gelen çiftler halinde manyetik dalga bileşenleri keşfettik. Her ne kadar bu frekans biraz farklı ve zamanla dengelenmiş olsa da, bileşenlerin ikisi de yaklaşık 11 yıllık bir frekansa sahip. İki dalgayı birleştirip mevcut Güneş döngüsünün gerçek verileriyle karşılaştırdığımızda tahminlerimizin %97'lik bir tutarlılığa sahip olduğunu gördük.”
 
Geri
Üst