Üst

Sömürgecilik ve Emperyalizm Çağı (19. yüzyıl)

19. yüzyıl, Avrupa devletlerinin ekonomik, siyasi ve kültürel üstünlüklerini kullanarak dünyanın büyük bir kısmını doğrudan ya da dolaylı biçimde kontrol altına aldığı bir dönem olmuştur. Bu süreç, modern emperyalizmin en yoğun yaşandığı çağ olarak da kabul edilir. Sanayi Devrimi’nin sağladığı teknolojik üstünlük, Avrupa’nın küresel ölçekte yayılmasını kolaylaştırmış, bunun sonucunda Afrika, Asya ve Pasifik adaları Avrupalı güçler arasında adeta bir satranç tahtası gibi paylaşılmıştır.

somurgecilik.webp
somurgecilik.webp


Kökenleri​

Sömürgecilik fikri, aslında Antik Çağlara kadar uzanır. Roma İmparatorluğu, Arap halifelikleri ve Orta Çağ’daki Haçlı Seferleri, genişleme arzularının farklı tarihsel örnekleridir. Ancak modern anlamda sömürgecilik, 15. ve 16. yüzyıllarda İspanya ve Portekiz’in öncülüğünde başlar. Amerika kıtasının keşfiyle başlayan bu süreç, zamanla İngiltere, Fransa, Hollanda gibi diğer Avrupa devletlerinin de devreye girmesiyle büyümüştür. 19. yüzyılda ise bu faaliyetler, sanayi ve kapitalist ekonomiyle birlikte yeni bir boyut kazanmış ve ideolojik temellere oturtulmuştur.

Sanayi Devrimi’nin Rolü​

Sanayi Devrimi, Avrupalı devletlerin sadece üretim kapasitelerini değil, ulaşım ve iletişim imkânlarını da büyük ölçüde geliştirmiştir. Buharlı gemiler, demiryolları ve telgraf gibi yenilikler, uzak coğrafyaların kontrolünü mümkün kılmıştır. Aynı zamanda sanayileşen Avrupa’nın artan hammadde ihtiyacı, yeni pazar arayışları ve ucuz iş gücü ihtiyacı, sömürgecilik faaliyetlerinin temel gerekçeleri hâline gelmiştir.

Afrika’nın Paylaşılması​

19. yüzyılın en dikkat çekici olayı, Afrika kıtasının Avrupalı güçler tarafından hızla ve sistematik biçimde paylaşılmasıdır. Bu süreç 1884-1885 Berlin Konferansı ile resmiyet kazanmıştır. Konferansta, Afrika'nın yerli halkları dikkate alınmaksızın, kıta üzerinde hâkimiyet kurmak isteyen ülkeler sınırları kendi aralarında belirlemişlerdir. İngiltere, Fransa, Belçika ve Almanya en geniş sömürgelere sahip ülkeler olurken, Portekiz ve İtalya da süreçte rol oynamıştır. Kongo Havzası’nda yaşanan insanlık dışı uygulamalar ve yerli halkların maruz kaldığı ağır çalışma koşulları, emperyalizmin karanlık yüzünü göstermiştir.

Asya ve Uzak Doğu’daki Gelişmeler​

Asya kıtası da Avrupa emperyalizminin hedefi olmuştur. İngiltere, Hindistan'ı doğrudan sömürgeleştirirken, Çin üzerindeki nüfuzunu da afyon ticareti ve askeri müdahalelerle genişletmiştir. 1839’da başlayan Afyon Savaşları, Çin'in kapılarını Batılı devletlere açmış, bu süreçte “yarı-sömürge” düzeni oluşmuştur. Fransızlar, Hindiçin bölgesinde hâkimiyet kurarken, Hollanda bugünkü Endonezya’da etkinlik göstermiştir. Japonya ise bu sürece direnmiş ve 1868’de başlayan Meiji Restorasyonu ile Batı tarzı modernleşme yoluna gitmiştir.

Emperyalizmin Kültürel ve İdeolojik Boyutu​

19. yüzyılda emperyalizm yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda kültürel bir misyon haline getirilmiştir. “Beyaz adamın yükü” (White Man’s Burden) söylemi, Batı medeniyetini "geri kalmış" halklara götürmenin bir görev olduğu iddiasını taşıyordu. Hristiyan misyoner faaliyetleri hız kazanırken, Batılı eğitim ve hukuk sistemleri de sömürgelere taşındı. Ancak bu müdahaleler çoğu zaman yerel kültürlerin tahrip edilmesine ve geleneksel yaşam tarzlarının yok olmasına neden oldu.

Sonuçlar ve Mirası​

Sömürgecilik ve emperyalizm çağı, 20. yüzyıl boyunca etkilerini sürdürmüş ve birçok bağımsızlık mücadelesine zemin hazırlamıştır. Sömürge devletlerin çizdiği sınırlar, çoğu zaman etnik ve kültürel gerçeklikleri göz ardı ettiğinden, bugünkü birçok çatışmanın temelini oluşturmuştur. Aynı zamanda Batı merkezli ekonomik sistemin kökleşmesi, küresel eşitsizliğin başlıca nedenlerinden biri haline gelmiştir. Eğitim, ulaşım ve sağlık alanında bazı modern kurumlar kurulmuş olsa da, bu gelişmeler çoğu zaman sömürgecilerin çıkarlarını gözeten biçimde düzenlenmiştir. 20. yüzyılda hızlanan dekolonizasyon süreci, bu düzenin sona ermesine neden olmuş, ancak emperyalist miras tamamen silinmemiştir.

Başlıca Sömürgeci Devletler ve Sömürgeleri​

somurge-haritasi.webp
somurge-haritasi.webp


Birleşik Krallık (İngiltere)​

19. yüzyılda dünyanın en büyük sömürge imparatorluğunu kuran İngiltere, "üzerinde güneş batmayan imparatorluk" olarak anılmıştır. Hindistan, 1858'de doğrudan İngiliz yönetimine girmiştir. Ayrıca Güney Afrika, Sudan, Mısır (1882'den itibaren), Avustralya, Kanada ve Karayip Adaları da İngiltere'nin kontrolündeydi. Uzak Doğu'da Hong Kong (1842) ve Malaya, stratejik öneme sahip sömürgelerdi.

Fransa​

Fransa, özellikle Kuzey ve Batı Afrika’da geniş bir sömürge ağı kurmuştur. Cezayir 1830’da işgal edilmiş ve 1962’ye kadar sömürge olarak kalmıştır. Ayrıca Tunus (1881), Fas (1912), Senegal, Fildişi Sahili gibi Batı Afrika ülkeleri ile birlikte Hindiçin (Vietnam, Laos, Kamboçya) bölgesinde de hâkimiyet kurmuştur. Suriye ve Lübnan ise I. Dünya Savaşı sonrası manda yönetimi altında Fransa’ya verilmiştir.

Belçika

Belçika, küçük bir Avrupa devleti olmasına rağmen Kral II. Léopold'un özel mülkü olarak gördüğü Kongo Serbest Devleti'ni (1885–1908) vahşetle yönetmiş, ardından Belçika hükümeti kontrolü devralarak Belçika Kongosu adını vermiştir (1908–1960). Bu süreç, emperyalizmin en karanlık örneklerinden biri olarak tarihe geçmiştir.

Almanya

Almanya, sömürge yarışına geç katıldı (1880’lerden sonra) ancak kısa sürede Afrika’nın güneybatısında Namibya (o zamanki adıyla Alman Güneybatı Afrikası), Kamerun, Togo ve Tanzanya üzerinde kontrol sağladı. Ancak I. Dünya Savaşı'ndan sonra bu sömürgeleri kaybetti.

Hollanda​

Hollanda, özellikle deniz ticareti üzerinden zenginleşen bir kolonyal güçtü. En önemli sömürgesi bugünkü Endonezya idi. Hollanda Doğu Hint Adaları olarak adlandırılan bu bölge, 17. yüzyıldan itibaren sömürüldü ve 1949’a kadar kontrol altında tutuldu. Güney Afrika’daki ilk Avrupalı yerleşimciler de Hollandalı "Boer"lerdi.

Portekiz​

Avrupa'nın en eski sömürgeci güçlerinden biri olan Portekiz, 15. yüzyıldan beri Brezilya, Angola, Mozambik, Gine-Bissau, Goa (Hindistan), Doğu Timor gibi bölgeleri kontrol etmiştir. Afrika’daki varlığı 1970’lere kadar sürmüştür.

İspanya

İspanya’nın sömürgecilik faaliyeti esas olarak 16. yüzyılda Amerika kıtasında başlamıştır. 19. yüzyılda büyük kısmı bağımsızlık kazansa da Küba, Porto Riko, Filipinler gibi son kaleleri 1898’de ABD ile yapılan savaşta elden çıkmıştır. Afrika’da ise Ekvator Ginesi ve Batı Sahra gibi küçük alanlarda egemenlik kurmuştur.

İtalya

İtalya, geç birliğini tamamladığı için sömürge yarışına son katılan ülkelerden biridir. 1880’lerden itibaren Libya, Eritre ve Somali gibi Afrika bölgelerinde sömürgecilik yapmıştır. Ayrıca 1936’da Etiyopya’yı işgal etmiş ve kısa süreliğine koloni haline getirmiştir.

Sömürgeciliğin Günümüzdeki Yansımaları​

Resmi olarak 20. yüzyılın ortalarından itibaren sömürgecilik sona ermiş gibi görünse de, etkileri günümüzde hâlâ derin biçimde hissedilmektedir. Özellikle Afrika ve Asya’daki birçok ülke, bağımsızlıklarını kazandıktan sonra siyasi istikrarsızlık, iç savaşlar ve ekonomik bağımlılık sorunlarıyla karşı karşıya kalmıştır. Bunun temelinde, sömürgeciler tarafından çizilen yapay sınırlar, yerel halkların eğitimden yoksun bırakılması ve doğal kaynakların sistematik biçimde sömürülmesi yer alır.

Avrupa ülkeleri, bugün doğrudan siyasi kontrol kurmasalar da, birçok eski sömürge üzerinde ekonomik ve kültürel etkilerini sürdürmektedir. Fransızca ve İngilizce gibi sömürgeci dillerin resmî dil olarak kullanılması, eğitim sistemlerinin hâlâ Batılı modellere dayanması ve Batılı çok uluslu şirketlerin doğal kaynaklara hâkim olması, bu etkinin sadece bir kısmını yansıtmaktadır.

Ayrıca göç hareketleri de sömürgecilik sonrası dönemin bir sonucudur. Afrika ve Asya'dan Avrupa’ya yönelen göçler, hem iş gücü ihtiyacı hem de geçmişteki siyasi ve ekonomik bağlarla ilgilidir. Buna karşılık Batı'da yükselen ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve kültürel gerilimler, sömürgeciliğin sosyal etkilerinin sürdüğünü göstermektedir.

Tüm bu gelişmeler, modern dünyada “neo-emperyalizm” ya da “yeni sömürgecilik” kavramlarının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu durum, gelişmiş ülkelerin az gelişmiş ülkelere karşı doğrudan değil ama dolaylı yollarla (ekonomik baskı, borçlandırma, ticaret anlaşmaları) hâkimiyet kurdukları yeni bir düzeni ifade etmektedir.
 
Buzul çağı
  • Makale Makale
Ansiklopedi Buzul çağı
Cevaplar
0
Görüntüleme
2K
BULUT
Köroğlu (16.yüzyıl)
Cevaplar
0
Görüntüleme
1K
BULUT
Tunç Çağı
  • Makale Makale
Ansiklopedi Tunç Çağı
Cevaplar
0
Görüntüleme
1K
BULUT
Yelken Çağı (1571-1862)
Cevaplar
0
Görüntüleme
327
Ugur
Geri