İçindekiler
Çin, resmî adı ile Çin Halk Cumhuriyeti, Doğu Asya'da üniter egemen devlet. Çin Komünist Partisi tarafından tek parti rejimiyle yönetilmektedir. Yaklaşık 1,404 milyar insanlık nüfusuyla Dünya'nın en büyük nüfusuna sahip ülkedir. 9,6 milyon kilometre karelik bir alan kapsayıp; toprak alanı açısından Dünya'nın en büyük üçüncü ülkesi, toplam alan açısından ise en büyük üçüncü veya dördüncü ülkedir. Çin'in; 22 eyalet, beş özerk bölge, dört doğrudan yönetilen şehir ve Hong Kong ile Makao Özel İdari Bölgeler'i üzerinde hükmünü sürdürmenin yanı sıra Tayvan üzerinde egemenlik talebinde bulunmaktadır.
Çin; Kuzey Çin Ovası'ndaki Sarı Nehir'in verimli nehir havzasında Dünya'nın ilk uygarlıklarından biri olarak ortaya çıktı. Çin'deki siyasi sistem, yarı efsanevi Xia Hanedanı ile başlayıp binlerce sene boyunca ırsî monarşi veya hanedanlıklara dayalıydı. İlk hanedanlıklardan beri Çin, defalarca genişlemiş, bölünmüş ve yeniden birleşmiştir. 1912 yılında Çin Cumhuriyeti (ÇC), en son hanedanlığın yerine Çin'in yönetimini üstledi ve 1949 yılında Çin İç Savaşı kapsamında Halk Kurtuluş Ordusu tarafından yenilene kadar Anakara Çin'i yönetti. 21 Eylül 1949 tarihinde Komünist Parti, Pekin'de Çin Halk Cumhuriyeti devletini kurdu; ÇC hükümeti ise Tayvan'a çekilip Taipei şehrini de facto başkenti olarak yaptı. Hem ÇC hem de ÇHC, tüm Çin'in tek meşru hükümeti olduğunu savunmaktadır, ancak ÇHC Dünya çapında daha çok tanınmakta ve çok daha fazla toprak ve insan üzerinde yönetimini sürdürmektedir.
1978 yılında ekonomik reformların uygulanmasından beri Çin ekonomisi, Dünya'nın en hızlı büyüyen ekonomilerinden biri olmuştur. 2016 yılı itibarıyla nominal GSYİH açısından Dünya'nın en büyük ikinci ekonomisi, satın alma gücü paritesi (SAGP) açısından ise Dünya'nın en büyük ekonomisidir. Çin üstelik Dünya'nın en büyük mal ihracatçısı ve en büyük ikinci mal ithalatçısıdır Çin, tanınmış bir nükleer silahlı devlettir; ayrıca Dünya'nın en büyük aktif asker sayısı ve en büyük ikinci savunma bütçesine sahiptir. ÇHC Birleşmiş Milletler üyesidir ve 1971 yılında ÇC'nin BM Güvenlik Konseyi'nde daimi üye olarak yerini aldı. Çin ayrıca DTÖ, APEC, BRICS, Şanghay İşbirliği Örgütü (SCO), BCIM, G20 ve birçok diğer resmi ve gayrıresmi çokyönlü örgütün üyesidir. Çin, özellikle Asya'da önemli bir bölgesel güçtür; üstelik son yıllarda Dünya çapında giderek daha büyük bir rol oynamasıyla potansiyel süper güç olarak da nitelendirilmiştir.
Ülkede resmi olarak Kırmızı Bayrak olarak adlandırılan bayrak, kırmızı rengin üzerine bayrağın sol köşesinde bulunan sarı renkli bir büyük ve dört küçük yıldızdan oluşmaktadır. Kırmızı renk komünizmin ve Çin Han Ulusu'nun simgesi olarak kullanılmakta olup, büyük sarı yıldız komünist partinin önderliğini ifade etmektedir. Büyük sarı yıldızın sağ tarafında kavisli bir şekilde bulunan dört küçük yıldız ise ülkede var olan dört sınıfı (çiftçiler, işçiler, küçük burjuva ve Çin-Japon Savaşı döneminde Japonlara karşı komünizmin yanında olan firmalar) temsil etmektedir.
Bayraktaki kızıl rengi devrimi, yıldızlardaki sarı rengi ise muazzam kızıl toprakların saçtığı altın, parlak ışınları simgeler. Dört küçük yıldızın büyük bir yıldızı çevreleme tasarımı, Çin halkının Çin Komünist Partisi (ÇKP) önderliği altındaki birliğini ve bütünlüğünü simgeler.
Kızıl yuvarlağın dış çevresi buğday kepçeleri, iç çevresi ise pirinç kepçeleri göstermektedir; bunlar birlikte tarımsal işçileri simgelemektedir. Çevrenin alttaki kenarın ortasında, sanayi işçilerini simgeleyen bir dişli çark bulunmaktadır.
Çin tarihi, yazılı kaynaklara göre 3500 yıldan fazla geriye uzanmakta olup yazılı Çin tarihi ise MÖ 1500'lerde Shang Hanedanı döneminden (c. MÖ 1600–1046) başlamaktadır. Çin binlerce yıllık tarihi ile dünyanın en eski medeniyetlerinden biri ve uygarlığın beşiği olarak kabul edilmektedir. Çin uzun tarihi boyunca değişimli olarak birleşik bir devlet olarak veya birçok devlet halinde parçalanmış olarak varlığını sürdürmüştür.
Çin tarihi geniş anlamda antik (MÖ 2100-221), imparatorluk (MÖ 221-1912) ve modern tarih (1912-günümüze) olmak üzere üçe ayrılır. Çin tarihi genel olarak hanedanlıklara ayrılır
Çin medeniyeti tarihçilere göre Henan eyaletinde Sarı Nehrin ortasında doğmuştur. Gelişmiş Neolitik kültürlerin kalıntıları 7000 yıl öncesine dayanmaktadır. Ayrıca Güney Çin'de Neolitik keşifler yapılmıştır. Bunların her biri bir tarım kültürüdür fakat kuzeyde darı ve güneyde pirinç yetiştirilmekteydi.
İlk Çin devleti tarihçilere göre Sarı Nehir civarında kurulmuştur. MÖ 2500 yılında Geç Neolitik Longshan medeniyeti gelişmiştir. İlk bronz objeler ve en eski şehir Erlitou MÖ 2000'lerde kurulmuştur. Çin'in ilk hanedanı yaklaşık MÖ 2100'de kurulan efsanevi Xia Hanedanı'dır. Ancak bu döneme ait yazılı kaynaklar henüz tespit edilememiştir.
Çin'in yazılı tarihi ise MÖ 1600-1100'lerde Shang Hanedanı ile başlamaktadır. Radyokarbon tarihleme yöntemi ile ilk yazılar MÖ 1500'de yazılmıştır. Shang Hanedanı'nı daha sonra Zhou Hanedanı takip etti. Bu üç hanedanlık kralın gücünü dini konumundan aldığı teokratik Tunç Çağı Devletleri idi.
MÖ 700'lerden itibaren Çin daha sonra bağımsız hale gelecek küçük prenslikler halinde bölünmeye başladı. Bu dönem İlkbahar ve Sonbahar Dönemi olarak bilinir ve bunu MÖ 400'de başlayan ve çeşitli devletlerin hegemonya için mücadele ettiği Savaşan Devletler Dönemi izledi. Bu dönemde demir daha yaygın olarak kullanılmaya başlandı ve klasik Çin medeniyeti doğdu. Klasik Çin edebiyatı ve edebi dili ile Konfüçyüsçülük ve Taoizm gibi akımlar bu dönemde ortaya çıkmıştır.
İmparatorluk dönemi
Qin Hanedanı
Batıda yer alan Qin devleti MÖ 300'lerden itibaren küçük devletleri fethederek ve sınırlarını güneye genişleterek MÖ 221'de tüm Çin'i birleştirdi ve Qin Hanedanı kuruldu. Qin Hanedanı'nın kurulmasıyla Çin'de imparatorluklar dönemi başladı. Bu dönemde ilk Çin Seddi inşa edilmiş ve para, ölçü ve ağırlık birimleri bu dönemde standartlaştırılmış, daha iyi bir yazı sistemi oluşturulmuştur.
Qin Hanedanı taht krizi sonucu çıkan halk ayaklanması ile MÖ 221'de yıkıldı ve yerine Han Hanedanı kuruldu.
Han Hanedanı
Qin Hanedanı'ndan sonra gelen Han Hanedanı MS 220 yılına kadar hüküm sürdü. Han Hanedanı, Çin nüfusunun çoğunluğunu oluşturan Han ulusuna adını vermiştir. Han Hanedanı zamanında Çin'in nüfusu yaklaşık olarak 60 milyondu ve bu dönem Çin'in altın çağı olarak bilinir. Han Hanedanı Çin'in sınırlarını genişlemiş ve Doğu Asya'daki egemenliğinin temellerini atmıştır. Bu genişleme ticarete dayalı olup Çin bu dönemde ipek ihraç etmeye başladı ve Orta Asya'ya kervan ticaretini sağlayan yollar güvenlik altına alındı. Yine resmi bir yönetim sistemi kuruldu ve hükümdarlar akrabalarına önemli derecede özerkliğe sahip topraklar verdi. Konfüçyüsçülük devlet ve devlet hizmetinde yükseldi ve MÖ 2. yüzyılın sonunda devletin resmi öğretisi haline geldi. Han Hanedanlığı'nın sonlarında merkezi hükümetinin gücü azaldı ve Çin bağımsız ve kendi kendini idare ettirebilen beyliklere ayrıldı. Bu dönemde yaşamış en önemli Çinli tarihçiler ise Sima Qian ve Ban Zhao'ydu.
Üç İmparatorluk
MS 2. yüzyıla gelindiğinde imparatorluk kara satın alımı, işgaller ve eş klanları ile hadımlar arasında çıkan kavgalar karşısında zayıflamaya başladı. MS 184 yılında çıkan Sarı Türban İsyanı savaş ağaları dönemine yol açtı. Ardından gelen karışıklıkta üç ülke Üç İmparatorluk döneminde birbirlerine karşı üstünlük sağlamaya çalıştı. Bu dönem Üç Krallık Romanı gibi eserlerde büyük ölçüde romantikleşti.
208'de Cao Cao'nun kuzeyi birleştirmesinden sonra oğlu 220 yılında Wei Hanedanı'nı ilan etti. Daha sonra Wei'nin rakipleri Shu ve Wu bağımsızlıklarını ilan etmesiyle Çin'de Üç İmparatorluk dönemi başladı. Bu dönemde Qin ve Han Hanedanları döneminde var olan devletin kademeli bir şekilde merkezden uzaklaşıldı ve büyük ailelerin güçleri artmıştır.
265 yılında Jin Hanedanı Wei'yi devirdi ve daha sonra 280 yılında ülkeyi birleştirdi. Ancak bu birlik kısa sürdü.
Jin Hanedanı
Jin Hanedanı, Çinli olmayan yerleşimcilerin isyan etmesi ve Luoyang ve Chang'an'ı ele geçirmesinden sonra imparatorluk prensleri arasında çatışmalar ve Çin'in kuzeyindeki kontrolü kaybetmesi sonucunda ciddi bir şekilde zayıfladı. 317 yılında modern günümüz Nanjing'deki bir Jin prensi imparator oldu ve başka bir yüzyıl boyunca günümüzde Doğu Jin olarak bilinen Güney Çin'i elinde tutan hanedan olarak sürdürdü. Bundan önce tarihçiler Jin Hanedanı'nı Batı Jin olarak adlandırmaktaydılar.
Kuzey Çin, çoğunlukla Hiung-nu, Xianbei, Jie, Di ve Qiang hükümdarları tarafından kurulan bağımsız krallıklara ayrıldı. Bu halklar Türklerin, Moğolların ve Tibetlilerin atalarıydı. Birçoğu iktidara gelmelerinden çok önce bir dereceye kadar Çinlileşmiştiler. Onaltı Krallık döneminde savaş kuzeyi sarstı ve güneydeki büyük ölçekli Han Çinli nüfusu Yangtze Havzası'na yerleşti.
Güney Kuzey Hanedanları
5. yüzyılın başında Çin, Güney Kuzey Hanedanları olarak bilinen ve ayrı devletçiklerin ülkenin kuzeyi ve güney kesimini yönettiği bir döneme girdi. Güneyde, Doğu Jin Liu Song, Güney Qi, Liang ve Chen hanedanlıklarına ayrıldı. Bu hanedanlıklarının her biri Han Çinli yönetici aileler tarafından yönetilmekteydiler ve başkent olarak Jiankang'ı (modern Nanjing) kullandılar. Kuzeyden gelen saldırıları durdurdular ve Çin uygarlığının pek çok yönünü korudular.
Kuzeyde ise On Altı Krallık'ın sonuncusu 439'da kuzey Çin'i birleştiren göçebe bir halk olan Xianbei tarafından kurulan bir krallık olan Kuzey Wei tarafından ortadan kaldırıldı. Kuzey Wei sonunda Doğu ve Batı Wei'ye ve daha sonra da Kuzey Qi ve Kuzey Zhou'ya ayrıldı. Bu devletler Xianbei aileleri ile evlenen Xianbei veya Han Çinliler tarafından yönetildiler.
Ülkenin bölünmesine rağmen, Budizm ülkenin her tarafına yayılmıştır. Güney Çin'de Budizmin yasaklanıp izin verilmeyeceğiyle ilgili şiddetli tartışmalar sık sık imparatorluk sarayı ve soylular tarafından yapıldı. Son olarak Güney Kuzey Hanedanları döneminin sonlarına doğru Budistler ve Taocular bir uzlaşmaya vardı ve birbirlerine daha hoşgörülü davrandılar.
589'da Sui Hanedanı Çin'i bir kez daha bir araya getirerek Çin'in 400 yıllık bölünmüşlüğüne son verdi.
Sui Hanedanı
Sui Hanedanı 29 yıl sürmüş ve üç imparatorun saltanatına tanıklık etmiştir. Sui İmparator Wen'in önderliğinde Çin'i yeniden bir araya getirdi. Sui Hanedanı döneminde halefleri Tang tarafından da benimsenecek üç daire ve altı bakanlık hükümet sistemi, standart sikke, Çin Seddi'nin geliştirilmesi ve Budizme resmi destek dahil birçok alanda yenilikler yapıldı.
Tıpkı Qin gibi Sui de kaynaklarını tüketerek kısa bir süre sonra çöktü ve yerini Tang Hanedanı'na bıraktı.
Tang Hanedanı
Tang Hanedanı, selefi olan Sui Hanedanı'nın politikalarını takip etmiştir. Hanedan oldukça güçlü olup ve Çin uygarlığının doruk noktalarından biri olarak kabul edilir. Tang Hanedanı döneminde Çin'in sınırları Orta Asya'ya kadar uzandı ve deniz yoluyla veya İpek Yolu aracılığıyla canlı bir ticaret yapmaya başladı. Bu dönemde ülkeye Hristiyanlık gibi Batı'dan gelen yabancı etkiler gelmiştir. Hanedanın başkenti Changan bu dönemde dünyanın en büyük şehriydi. 8. yüzyılın ortalarında hanedan zayıflamaya başladı ve Çin Orta Asya'daki topraklarını kaybetti. 9. yüzyılda Budizm gibi yabancı öğretilere karşı bir tepki başladı. Hanedanın sonlarında toprak vergisi devletin ekonomik temeli haline geldi.
Beş Hanedan On Krallık
Tang ile Song arasındaki siyasi bölünme dönemi Beş Hanedan ve On Krallık dönemi olarak anıldı ve MS 907'den 960 yılına kadar sürdü. Bu yarım asır boyunca Çin her bakımdan çok devletli bir sisteme sahipti. Liang, Tang, Jin, Han ve Zhou olmak üzere beş hanedan Kuzey Çin'deki geleneksel imparatorluk merkezini birbiri ardına kontrol altına alarak başardılar.
Dönem daha sonra 960'ta Geç Zhou generali Zhao Kuangyin'in darbe yaparak Song Hanedanı'nı kurması sonucunda Çin'i yeniden birleştirmesi ile sona erdi.
Song, Liao, Jin ve Batı Xia hanedanlıkları
MS 960'ta kurulan Song Hanedanı birkaç on yıl içinde tüm Çin'e hakim oldu. Hanedanın başkenti Kaifeng idi. 1126-1127 yılları arasında Kuzey Song başlangıçta Kuzey Jin'i yıktı ancak güneyde Güney Song olmak üzere yeni devlet kuruldu. Song Hanedanı topraklarını savunmada başarılı olamasa da ekonomik açıdan önceki Çin devletlerinden daha refaha ulaşmıştı. Bu dönemde Tarım ve şehirler gelişmiş ve kentlilerin gelir düzeyi yükselmişti. Ayrıca yönetim sistemi de gelişmiş, mal sahipliği güçlenmiş ve kâğıt para kullanılmaya başlandı. Eski yönetmelik farklılıkları giderek azaldı ve resmi işlemler önem kazandı. Neokonfüçyüsçülük toplumun yönetim düşüncesi haline geldi. Ülkenin ekonomik merkezi Sarı Nehir'den güneye taşındı. Bu dönemde ayrıca peyzaj resim sanatı da gelişmiştir.
Yuan Hanedanı
13. yüzyılın başında Cengiz Han önderliğinde Moğollar Kuzey Çin'i daha sonra 1270'lerde Güney Çin'i ele geçirdiler ve Yuan Hanedanı'nı kurdular. Zamanla hanedan her ne kadar öz karakterini korusa da Çinlileşti. Güney Çin'de 1340'larda Moğollara karşı Kızıl Türban İsyanı çıktı ve kısa sürede ayaklanma Çin'in diğer bölgelerine de yayıldı. Zhu Yuanzhang ordusuyla birlikte 1368 yılında Dadu'yu ele geçirerek Yuan Hanedanı'nı devirdikten sonra Ming Hanedanı'nı kurdu.
Ming Hanedanı
Zhu Yuanzhang önderliğinde kurulan Ming Hanedanı Çin medeniyetinin altın çağı olmuştur. Bu dönemde toplum ve devlet istikrar kazanmış ve ekonomik yönden canlanmıştır. 15. yüzyılda deniz ticareti genişledi ve güneydoğuda Yangtze bölgesi gelişmiştir. İmparatorun yetkileri güçlendi ve diğer devlet görevlilerinin konumu zayıfladı.
15. yüzyılın sonlarında Çin Japonlar tarafından tehdit edilmeye başladı. Tüm Japonya'yı birleştiren Toyotomi Hideyoshi bu kez Kore üzerinden Çin'i geçirebilmek için askerî harekata başladı. Ancak Çin'in askerî yardımıyla Kore Japon güçlerini Kore Yarımadası'ndan attı. Bu savaş Çin ekonomisini ve askeriyesini zayıflatmıştır.
Çin'in nüfusu 150 milyonu aşmasıyla ülkeye yük olmaya başladı. 17. yüzyılda köylü isyanları çıktı ve son olarak 1644 yılında isyancılar Pekin'i ele geçirerek Ming Hanedanı'na son verdiler.
Qing Hanedanı
Çin'in kuzeyinde yer alan Mançu devleti birkaç Çinli komutan ile ittifak kurarak 1644'te Pekin'i ve Kuzey Çin'i ele geçirerek Qing Hanedanı'nı kurdu. Güney Çin'de ise Ming yanlısı direniş 17. yüzyıl boyunca sürdü. Qing Hanedanı kuzeyde Mançurya, 18. yüzyılda da Doğu Türkistan'ı, Tibet'i ve kısa bir süreliğine Nepal'i hakimiyeti altına alarak Çin'in sınırlarını başka bölgelere doğru genişletti.
Qing Hanedanı zamanında yönetim Mançu ve Çinliler arasında paylaşıldı. Yönetimde Mançular özel bir konuma sahipti. En üst düzey makamlarda çoğunlukla Mançular, yerel yönetimde ise Çinliler yer almaktaydı. Mançular zamanla dil ve kültür olarak Çinlileştiler.
Bu dönemde Çin ekonomik ve teknolojik olarak Avrupa'nın gerisinde kalmaya başladı. Çin'in nüfusu 18. yüzyılda arttı ve 19. yüzyılın ortalarında 450 milyona ulaştı. Çin'in zayıflamasıyla beraber Batılı devletler Çin'le ilgilenmeye ve ülkenin içişlerine karışmaya başladılar. Batılı ülkelerin Hindistan üzerinden Çin'e afyon ithal etmesi Çin'de önemli sorunlara neden oldu ve 1830'larda Afyon Savaşı çıktı. 19. yüzyılın ortalarında Çin'de hanedanı devirmek amacıyla Taiping Ayaklanması gibi isyanlar çıktı. 19. yüzyılın sonlarında Çin'de birçok bölge yabancı devletlerin yönetimine verilmişti ve Çin neredeyse yarı sömürge haline geldi. Aynı zamanda Çin 1894-1895 yıllarında Japonya'ya karşı savaşı kaybederek Tayvan Adası'nı Japonya'ya devretmek ve Mançurya'daki haklarından vazgeçmek zorunda kaldı.
Ülkede 19. yüzyılın sonlarından itibaren reform hareketleri ortaya çıktı ve ancak 20. yüzyılın başlarında uygulanabilmiştir. Aynı zamanda imparatorluk yönetimine tepki duyulması ile birlikte devrimcilerin amacı cumhuriyet oldu ve bu amaçla yüzlerce gizli örgüt ortaya çıktı. 20. yüzyılın başlarında Çin'de Batılılara karşı başarısız Boxer Ayaklanması meydana geldi. Sonunda Ekim 1911'de Wuchang'ta başlayan ayaklanma tüm ülkeye yayıldı ve bunun sonucunda 12 Şubat 1912'de imparator tahtından indirildi ve cumhuriyet ilan edildi.
1911 Xinhai Devrimi ile Çin'de cumhuriyetin ilanı ile 2000 yıllık imparatorluk sona erdi ve Modern Çin tarihi başladı. İlk başkanı Sun Yat-sen kısa süre sonra görevden çekilince yerine General Yuan Shikai geçmiş ve bir süre sonra diktatörlük eğilimleriyle ülkeyi yeniden zor bir sürece sokmuştur.
1916'da Yuan'ın ölmesiyle iyice gerilen atmosferde yabancı karşıtlığı artmış ve 4 Mayıs 1919'da öğrencilerin yabancı malları boykot ettiği bir ayaklanma patlak vermiştir. Savaş Ağaları dönemi'nde ülkeyi birbirlerine rakip savaş ağaları yönetmiştir. Sürekli yaşanan huzursuzluklar ve yabancı ülkelerin Çin'in içişlerine karışması Çin milliyetçiliğini geliştirdi. Kuomintang Çin'i yeniden birleştirmek amacıyla başta Sovyetler Birliği'nden yardım aldı. Ancak 1927'de Batı ile yakınlaşma yanlısı olan Çan Kay-Şek Sovyetler Birliği ve Çin Komünist Partisi'ne sırtını döndü. Kuomintang ile komünistler arasındaki gerginlikler sonucu Çin İç Savaşı patlak verdi. 1928'de Kuomintang yönetimi Çin'i görünüşte de olsa birleştirdi ve başkenti geçici olarak Nanking'e taşıdı.
1931'de Japonya'nın Mançurya'yı işgal ederek Mançukuo adında bir kukla devlet kurdu. Bu sırada Çin yönetimi komünistlerle uğraştığından işgale müdahale edemedi. 1937'de Japonya Çin'e savaş ilan ederek ülkenin doğu kıyılarını ele geçirmesi üzerine Devlet Başkanı Çan Kay-Şek komünistlerle birlikte işgale karşı birlikte savaşma konusunda anlaştı.
II. Dünya Savaşı'nın sonunda Çin Müttefikler ile birlikte Japon güçlerini ülkeden atmayı başardı. Japonya'nın teslim olmasıyla birlikte Japonya'nın işgal ettiği Tayvan ve Mançurya Çin'e geri verildi. Çin aynı zamanda yeni kurulan Birleşmiş Milletler'e üye oldu ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin beş daimi üyesinden biri haline geldi.
1946'da Kuomintang ile ÇKP arasındaki görüşmelerin başarısızlıkla sonuçlanması üzerine Çin İç Savaşı yeniden patlak verdi. Savaş 1949'da Mao Zedong önderliğindeki komünistler tarafından Çin'in kurulması ve Kuomintang güçlerinin Tayvan'a çekilmesiyle sona erdi.
Çin Halk Cumhuriyeti
Çin İç Savaşı'nı komünistlerin kazanmasıyla birlikte 1 Ekim 1949 tarihinde Mao Zedong Pekin'in Tiananmen Meydanı'nda Çin'in kuruluşunu ilan etti. Çin Halk Cumhuriyeti'nin kuruluşu Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa ülkeleri tarafından hemen tanındı.
1950 yılında çıkan Kore Savaşı sırasında Çin Halk Cumhuriyeti Kuzey Kore'yi Güney Kore'ye karşı destekledi. Mao BM güçlerinin yaptığı çıkartmayı Batı ile savaşmak için fırsat olarak gördü. Çin güçleri BM güçlerine saldırı düzenlemesine karşın yaşanan ağır kayıplar sonucu geri çekildi. 1951 yılında Çin Tibet'i işgal etti ve topraklarına kattı.
Çin Halk Cumhuriyeti bir dizi kampanya ve beş yıllık planlarla şekillendirildi. Bu dönemde büyük toprak sahipleri idam edildi, Laogai adı verilen cezai çalışma kampları sistemi kuruldu ve kollektifleştirme ve sanayileşme atılımları başlatıldı. Büyük İleri Atılım olarak bilinen ekonomik ve sosyal planın başarısızlıkla sonuçlanması milyonlarca kişinin ölümüne neden oldu. 1966'da Mao ve müttefikleri Mao'nun ölümüne kadar devam eden Kültür Devrimi'ni başlattı. Parti içindeki iktidar mücadeleleri ve Sovyetler Birliği korkusu ile birlikte Kültür Devrimi Çin toplumunda büyük bir kargaşaya yol açtı.
1972'de Çin-Sovyet ayrılığının zirvesinde Mao ve Zhou Enlai, ABD Başkanı Richard Nixon ile Pekin'de bir araya gelerek ABD ile diplomatik ilişkiler kurdu. Aynı yıl Çin Cumhuriyeti yerine Birleşmiş Milletler'e ve BM Güvenlik Konseyi'nin daimi üyeliğine kabul edildi.
1976'da Mao'nun ölümünden sonra Dörtlü Çete Kültür Devrimi'ndeki aşırılıklar ile suçlanarak tutuklandı ve böylece Kültür Devrimi sona erdi. Mao'nun halefi Hua Guofeng'i tasfiye ederek iktidara gelen Deng Xiaoping döneminde ülkede önemli ekonomik reformlar yaparak planlı ekonomiden Çin değerleri ile sosyalizm adı verilen karma ekonomi veya piyasa sosyalizmine geçildi.
1989'da eski genel sekreter Hu Yaobang'ın ölümü, öğrencilerin birkaç ay boyunca kampanya yürüttüğü, demokratik haklar ve konuşma özgürlüğü gibi daha büyük politik reformları desteklemek için gerçekleşen gösteriler kanlı bir şekilde bastırıldı.
1990'lardan itibaren Çin ekonomisi yıllık ortalama %11.2 civarında büyümüştür. 1997'de Hong Kong ve 1999'da Makao Çin Halk Cumhuriyeti'ne devredildi. 2001 yılında Çin resmi olarak Dünya Ticaret Örgütü'ne katıldı. 2000'li yıllarda Çin'in ekonomik kalkınması tüm dünyada önemli bir konu haline geldi.
Çin'in iklimi esasen kuru sezonlardan ve nemli musonlardan oluşur; bu, kış ve yaz arasında belirgin sıcaklık farklılıklarına yol açar. Kışın yüksek enlemli alanlardan esen kuzey rüzgarları soğuk ve kuru; yazın daha alçak enlemlerdeki kıyısal alanlardan esen güney rüzgarları ise ılık ve nemli. Ülkenin oldukça karmaşık topoğrafyası nedeniyle Çin'deki iklim bölgeden bölgeye farklılık göstermektedir.
Başta Gobi Çölü olmak üzere çöllerin giderek daha fazla yaygınlaşması, Çin'deki başlıca çevre sorunlarından birini teşkil etmektedir. 1970'lerden beri dikilen bariyer ağaç hatlarının kum fırtanalarının sayısını düşürmüş olmasına rağmen, uzun süreli kuraklıklar ve zararlı tarım uygulamaları, kuzey Çin'in her ilkbahar toz fırtınalarına maruz kalmasına sebep olmuştur. Bu fırtınalar; Kore ve Japonya dahil olmak üzere Doğu Asya'nın diğer bölgelerine de yayılır. 2007'de Çin'in çevre gözlemcisi olan Çevre Koruma Bakanlığı, Çin'in her sene 4.000 km2'lik bir alanı çölleşmeye kaybettiğini belirtti. Su kalitesi, erozyon ve kirlilik kontrolü, Çin'in diğer ülkelerle bulunduğu ilişkiler kapsamında önemli sorunlar oluşturmuştur. Himalaya Dağları'ndaki buzulların erimesi, yüz milyonlarca insan için su sıkıntılarına yol verebilir.
Çin; en az 551 memeli türüne (Dünya'daki en yüksek üçüncü sayısı), 1.221 kuş türüne (sekizinci), 424 sürüngen türüne (yedinci) ve 333 iki yaşamlı türüne (yedinci) ev sahipliği yapmaktadır. Dünya'daki tropik bölgelerin haricinde Çin, her kategoride en fazla biyolojik çeşitlilik gösteren ülkedir. Çin'deki yaban hayatı, kendi yaşam alanını Dünya'nın en büyük homo sapiens nüfusuyla paylaşmakta ve bunlardan büyük oranda basınç görmektedir. Ağırlıklı olarak yaşam alanı tahripatı, çevre kirliliği ve yiyecek, kürk veya geleneksel Çin tıbbı malzemeleri için kaçak avcılığı gibi insan aktiviteleri nedeniyle Çin'de en az 840 hayvan türü tehdit altında, savunmasız veya yerel olarak yok olma tehlikesi altındadır. Nesli tükenmek üzere olan yaban hayatı yasayla korunmaktadır, ve 2005 itibarıyla 149,95 milyon hektarlık bir toplam alan veya Çin'in toplam kara alanının %15'ini kapsayan 2.349 doğa rezervi bulunmaktadır.
Çin'de 32.000'den fazla vasküler bitki türü mevcut ve çeşitli orman türlerine ev sahipliği yapılmaktadır. Soğuk, iğne yapraklı ormanlar, ülkenin kuzeyinde egemen olup, sığın ve Asya kara ayısı gibi hayvan türlerini desteklemenin yanı sıra 120'den fazla kuş türünü desteklemektedir. Nemli iğne yaprakları ormanların kerpeteni, bambu çalılıklarını içerebilir. Ardıç ve porsuğun mevcut olduğu daha yüksek rakımlı alanlarda ise bambunun yerine ormangülü bulunabilir. Merkez ve güney Çin'de egemen olan subtropikal ormanlar, 146.000'e kadar flora türünü desteklemektedir. Tropikal ve mevsimsel yağmur ormanlarının Yünnan ve Hainan Adası'na sınırlı olmakla birlikte Çin'deki tüm hayvan ve bitki türlerinin dörtte birini barındırırlar. Çin'de 10.000'den fazla mantar türü kaydedilmiştir; bunların neredeyse 6.000'i yüksek mantarlardır.
Çin, tanınmış bir nükleer silah devleti olup hem büyük bölgesel askeri güç hem de potansiyel askeri süper güç olarak sayılır. ABD Savunma Bakanlığı'nın 2013'te yayımladığı bir rapora göre Çin, 50 ile 75 arasında KABF ve çok sayıda KMBF barındırmaktadır. Ancak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin dört diğer üyesinden ziyade Çin'in askeri güç projeksiyonu yetenekleri oldukça kısıtlıdır. Bu durumu dengelemek için Çin, 2000'lerin başından beri birçok güç projeksiyonu varlığı geliştirmiştir: Çin'in ilk uçak gemisi 2012 yılında hizmete girdi, üstelik nükleer güçle çalışan saldırı ve balistik füze denizaltılarının dahil olduğu büyük bir denizaltı filosuna sahiptir. Çin ayrıca kritik deniz şeritleri boyunca bir dış askeri ilişkiler ağını kurmuştur.
Çin, son on yıllarda kendi hava kuvvetlerini modernleştirmekte büyük ilerlemeler etmiştir; Sukhoi Su-30 gibi Rus avcı uçakları satın almanın yanı sıra başta Chengdu J-10 ile J-20 ve Shenyang J-11, J-15, J-16 ve J-31 olmak üzere kendi modern avcılarını da üretmiştir. Çin ayrıca kendine özgü hayalet uçakların ve çok sayıda insansız hava aracının gelişiminde etkindir. Hava ve deniz inkarı silahlarında gelişimler, hem Japonya hem de Vaşington'ın bakış açısına göre bölgesel tehditleri arttırmıştır. Çin, yaşlanan Sovyet envanterini modern Type 99 tankının çeşitli türevleri ile değiştirerek ve ağ merkezli harp yeteneklerini geliştirmek için C3I ve C4I sistemlerini yükselterek yerli kuvvetlerini yenilemiştir. Buna ek olarak Çin, uydu karşıtı füzeler, seyir füzeleri ve denizaltıdan başlatılan nükleer KABF'ler dahil olmak üzere çok sayıda gelişmiş füze sistemini geliştirmiş veya elde etmiştir. Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü verilerine göre Çin, 2010-14 yılları arasında Dünya'nın en büyük üçüncü büyük silah ihracatçısı oldu; bu, 2005-2009 yılları arasındaki dönemden yüzde 143 oranında bir artış teşkil etmektedir.
Çin, Dünya Ticaret Örgütü üyesi olup, 2012 itibarıyla 3,87 trilyon ABD$ değerinde toplam uluslararası ticaret değerine sahip olmasıyla Dünya'nın en büyük ticaret gücüdür. 2010 yılının sonunda yabancı döviz rezervleri 2,85 trilyon ABD$'na ulaştı; bu önceki seneden %18,7 oranında bir artış teşkil eder, böylece açık arayla Dünya'nın en büyük rezervlerine sahiptir. 2012'de 253 milyar ABD$ değerinde içe doğrudan yabancı yatırım (DYY) alarak Dünya'nın en büyük içe DYY alıcısıydı. 2014 yılında Çin, 64 milyar ABD$ değerinde döviz havaleleri kazanarak Dünya'nın en büyük ikinci havale alıcısıydı Çin, yurtdışında da yatırımlarda bulunmaktadır; birçok büyük yabancı firmanın Çinli şirketler tarafından devralınmasının yanı sıra 2012 yılında Çin'in toplam dışa DYY'ı 62,4 milyar ABD$ değerinde idi. 2009 yılında Çin, 1,6 trilyon ABD$ değerinde ABD menkul kıymetlerine sahipti, üstelik 1,16 trilyon ABD$'ndan fazla ABD hazine tahvillerine sahip olup ABD ulusal borcunun en büyük sahibiydi. Çin'in düşük değerli döviz kuru, diğer büyük ekonomilerle sürtüşmelere neden olmuştur, ayrıca büyük miktarda sahte ürün imalatı konusunda çok eleştirilmiştir. McKinsey danışmanlık firmasına göre, Çin'deki toplam ödenmemiş borç, 2007 yılında 7,4 trilyon ABD$'ndan 2014 yılında 28,2 trilyon ABD$'na çıktı; bu, Çin'in GSYİH'sının %228'ini yapar. 2017 yılında Uluslararası Finans Enstitüsü, Çin'deki borçların GSYİH'nın %304'ine çıktığını ileri sürdü.
Çin, 2009 yılındaki Küresel Rekabet Endeksi'nde 29. sırada yer aldı; ancak 2011 Ekonomik Özgürlük Endeksi'nde 179 ülkenin arasında sadece 136. sıradadır. Fortune dergisinin 2014'te yayımladığı Global 500 büyük firmalar listesinde 95 tane Çin şirketi yer alır; bu Çin şirketlerinin toplam bileşik geliri 5,8 trilyon ABD$. Aynı sene içerisinde Forbes, Dünya'daki en büyük on halka açık şirketinin beş tanesinin Çinli olduğunu bildirdi; bunların arasında toplam aktiflerine göre Dünya'nın en büyük bankası olan Çin Endüstri ve Ticaret Bankası yer almaktadır.
Çin, hem otomobil satışı hem de üretimi açısından Amerika Birleşik Devletleri'ni aşmış olup Dünya'nın en büyük otomobil pazarını oluşturur. 2009 yılındaki otomobil satışları 13,6 milyonu aştı; bu sayının 2020 yılında 40 milyona kadar ulaşması beklenmektedir. Trafik kazalarında büyük bir artış, Çin'deki yol ağının hızlı büyümesinin bir yan etkisidir; trafik kanunlarının yetersizce uygulanması, bunun olası bir sebebi olarak ileri sürülmüştür - 2011 yılı içerisinde aşağı yukarı 62.000 Çinli trafik kazalarında öldü. Otomobillerin artan yaygınlığına rağmen bisikletler kentsel alanlarda yine yaygın bir ulaşım modudur; 2012 itibarıyla Çin'de yaklaşık 470 milyon bisiklet vardır.
Çin'deki demiryollar, devlete aittir. Dünya'daki demiryolu raylarının sadece %6'sını oluşturmasına rağmen, bu rayların üzerinden Dünya'daki demiryolu trafik hacminin dörtte biri geçmektedir, böylece Dünya'nın en işlek demiryolu sistemlerinden biridir. 2013 yılı itibarıyla Çin'deki demiryolları toplam 103.144 km uzunluktaydı, yani Dünya'nın en uzun üçüncü demiryoludur. Demiryolu ağı, Makao haricinde Çin Halk Cumhuriyeti yönetimi altındaki tüm eyaletler ve bölgelerin içinden geçer. Özellikle Dünya'nın en büyük yıllık insan göçünün yer aldığı Çin Yeni Yılı tatili boyunca demiryolu sistemi ekstrem oranda talebin oluşturduğu insan yoğunluğuna uğramaktadır. 2013 yılında Çin demiryolları 2,106 milyar yolcu seferi tamamlayarak 1.059,56 yolcu kilometresi üretti, 3,967 milyar ton kargo yükü de taşıyarak 2.917,4 milyar kargo ton kilometresi üretti.
2000'lerin başlarında Çin'deki hızlı tren sisteminin inşaatına başlandı. Günümüzde 19.000 kilometre uzunlukta ray içermektedir, yani Dünya'daki tüm diğer ülkelerdeki hızlı tren rayların uzunlukları hepsi bir arada sayılsa bile Çin'deki raylar yine bundan daha uzundur, böylece Dünya'daki en uzun hızlı tren ağına sahiptir. Ayrıca senede 1,1 milyar yolculuğunun seferlerini tamamlayarak aynı zamanda Dünya'nın en işlek hızlı tren sistemidir. Dünya'daki en uzun hızlı tren ray hattı olan Pekin-Guanco-Shenzhen Yüksek Hızlı Demiryolu ve Dünya'nın en uzun köprülerinden üçünün üstünden geçen Pekin-Şanghay Yüksek Hızlı Demiryolu, hızlı tren ağının kapsamına girmektedir. Hızlı tren ray ağı uzunluğunun 2020 yılına kadar yaklaşık 16.000 km'ye ulaşması beklenmektedir. Saatte 431 km hızına ulaşan Şanghay Maglev Treni, Dünya'nın en hızlı ticari tren servisidir.
2000 yılından beri Çin'in şehirlerinde zamanla giderek daha fazla metro ağı kurulmaktadır. Ocak 2016 itibarıyla Çin'in 26 şehrinde faal durumda olan metro sistemleri mevcuttur, 39 diğer şehirde ise metro sistemlerinin kurulması yönünde planlar kabul edilmiştir; bunların birçoğunun 2020 yılında hizmete hazır olması planlanmaktadır. Şanghay Metrosu, Pekin Metrosu, Guangzhou Metrosu, Hong Kong MTR'ı ve Shenzhen Metrosu; hepsi Dünya'nın en uzun ve en işlek metro sistemlerinin arasındadır.
2012 yılında Çin'de 182 ticari havalimanı mevcuttu. 2015 yılına kadar 82 yeni havalimanının açılmasının planlanmasıyla, 2013 yılında tüm Dünya çapındaki inşaat halinde olan havalimanlarının üçte ikiden fazlası Çin'deydi; üstelik Boeing şirketi, Çin'deki aktif ticari uçak filosunun 2011 yılında 1.910'dan 2031 yılında 5.980'e büyümesini beklemektedir. Çin'de sivil havacılığın büyümesiyle Çin'in en büyük havalimanları, Dünya'nın en işlek havalimanlarının arasına da girmiştir. 2013 yılında Pekin Başkent Uluslararası Havalimanı, yolcu trafiği açısından Dünya'nın en işlek ikinci havalimanıydı (2002 yılında 26. sıradaydı). 2010 yılından beri Hong Kong Uluslararası Havalimanı ile Şanghay Pudong Uluslararası Havalimanı, hava kargo trafiği açısından birinci ve üçüncü sıradalar.
Çin hava sahasının yaklaşık %80'i askeri kullanım için kısıtlanmış durumda, ve Asya'da uçuş ertelemeleri açısından en kötü performans gösteren 10 havayolu şirketinin sekiz tanesi Çin havayolu şirketleridir. Çin'de 2.000'den fazla nehir ve deniz limanı mevcuttur; bunların 130 tanesi yabancı nakliyeye açıktır. 2012 yılında Şanghay, Hong Kong, Shenzhen, Ningbo-Zhoushan, Guangzhou, Qingdao, Tientsin ve Dalian limanları; hem konteyner trafiği hem de kargo tonajı açısından Dünya'nın en işlek limanlarının arasındadır.
Batı standartlarına göre orta gelirli bir ülke olmasına rağmen, Çin'in hızlı büyümesi, 1978 yılından beri yüz milyonlarca insanı yoksulluktan kurtarmıştır. Günümüzde Çin nüfusunun yaklaşık %10'u, günde 1 ABD$'lık yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır; bu, aynı yoksulluk sınırının altında yaşayanların nüfusun %64'ünü oluşturduğu 1978 yılından büyük bir azalmadır. 2014 yılında Çin'deki kentsel işsizlik oranı yaklaşık %4,1 idi.
1,4 milyar kişilik nüfusuyla ve doğal kaynakların azalmasıyla Çin hükümetinin nüfus büyüme oranı konusunda büyük kaygıları mevcut; bu nedenle 1979 yılından beri karışık sonuçlarla "tek çocuk politikası" olarak bilinen sıkı bir aile planlama politikasını uygulamıştır. 2013 yılı öncesinde bu politika, etnik azınlıklar ve kırsal alanlarda yaşayanlar haricinde tüm aileleri sadece bir çocuk doğurmayı kısıtlamaya çabaladı. Aralık 2013'te ebeveyn üyelerinin bir tanesi kendi ailesinin tek çocuğu olarak büyüdüğü durumda ailelerin iki çocuğa sahip olmasını izin verilmesiyle bu politika büyük oranda gevşetildi. 2016 yılında tek çocuk politikası, iki çocuk politikası olarak değiştirildi. 2010 nüfus sayımı verileri, toplam doğurganlık oranının 1,4 değerinde olduğunu göstermektedir.
Geleneksel olarak erkek çocuklarının tercih edilmesiyle beraber bu politikanın doğumda cinsiyet oranındaki dengesizliğe katkıda bulunduğu ileri sürülmüştür. 2010 nüfus sayımına göre doğumda cinsiyet oranı, her 100 kız çocuk başına 118,06 erkek çocuk idi. Bu, Dünya genelindeki her 100 kız çocuk başına 105 erkek çocuk oranından çok daha yüksektir. 2010 nüfus sayımına göre erkekler, toplam nüfusunun %51,27'sini oluşturmaktadır. Ancak günümüz Çin'in cinsiyet oranı 1953 yılında nüfusun %51,82'sinin erkeklerden oluştuğu dönemden daha dengelidir.
Mandarin'in Pekin lehçesine dayanan Standart Çince, Çin'in resmî ulusal dilidir ve birbirinden farklı anadili konuşan halklar arasındaki iletişimde bir lingua franca olarak işlev gösterir.
Çin yazı karakterleri, binlerce yıldır Sinitik dillerinin yazı sistemi olarak kullanılır. Karşılıklı anlaşılabilirlik göstermeyen Çin dillerini konuşanların yazılı olarak birbiriyle iletişimde bulunmasını sağlar. Hong Kong ve Makao'da geleneksel Çin yazı karakterleri halen kullanılırken, Anakara Çin'de ise 1956 yılında hükümet, basitleştirilmiş karakterlerin kullanımını resmen uyguladı. Tibetçe, bir Hint yazı sistemine dayanan bir alfabe kullanır. Uygurca, en yaygın haliyle Fars alfabesine dayanan Uygur Arap Yazısı'yla yazılır. Çin'de kullanılan Moğol yazı sistemi ve Mançu yazısı, ikisi de Eski Uygur alfabesinden türemiştir. Zhuangca ise hem resmi bir Latin alfabe yazısı hem de geleneksel bir Çin karakter yazısıyla yazılır.
Çin medeniyeti, binlerce yıldır çeşitli dini hareketlerden etkilenmiştir. Konfüçyüsçülük, Taoizm ve Budizm (Çin Budizmi)'den oluşan "üç öğreti", tarihi olarak Çin kültürünün şekillendirilesinde önemli bir rol oynamıştır. Üç öğretiden unsurlar içeren Çin halk dininin merkezinde shen (神)e sadaka sözünün verilmesi yer almaktadır; bu karakter, "üretim enerjileri"ni simgeleştirir; bunlar doğal çevreden ilahlar, insan gruplarının atalarının ilkeleri, nezaket kavramları veya kültür kahramanları olabilir, ve bunların birçoğu Çin mitolojisi ve tarihinde rol oynamıştır. Mazu (denizlerin tanrıçası), Huangdi (Çin ırkının iki kutsal patriğin birisi), Guandi (savaş ve ticaret tanrısı), Caishen (refah ve zenginlik tanrısı) ve Pangu, en popüler halk kültlerinin arasındadır. Çin, Dünya'nın en yüksek dini heykellerin birçoğuna ev sahipliği yapmaktadır; bunların en yükseği Henan'daki Buda İlkbahar Tapınağı'dır.
"Din" kavramının farklı tanımları ve Çin dini geleneklerinin örgütsüz doğası nedeniyle Çin'de dini eğilimlere ilişkin net veriler toplamak zordur. Uzmanlara göre, Çin'de üç öğreti dinleri, Budizm, Taoizm ve yerel halk din uygulamaları arasında net sınırlar yoktur. Gallup International'ın yürüttüğü bir anket kapsamında Çinlilerin %61'i kendilerini "ikna olmuş ateist" olarak tanımladı. 2014 yılında yürütülen bir çalışmada katılımcıların %74'ü ya dinsiz ya da Çin halk inançlarını izler, %16'sı Budist, %2'si Hıristiyan ve %1'i Müslüman. Han halkının yerel dini uygulamalarına ek olarak, Çin'deki etnik azınlıklar da kendilerine özgü geleneksel halk dinlerini izlerler. Çeşitli yerli kökenli mezhepler, nüfusun %2'si-3'ünü kapsar; Konfüçyüsçülük ise dini kimlik olarak entelektüellerin arasında yaygındır. Belirli etnik gruplarla bağdaşlaştırılmış büyük dinlerin arasında Tibet Budizmi'nin yanı sıra Huiler, Uygurlar, Kazaklar ve Kırgızların mensup olduğu İslam dini yer almaktadır.
1986 yılından beri Çin'deki zorunlu eğitim, toplam dokuz sene süren ilkokul ve ortaokul eğitiminden ibaret. 2010 yılında öğrencilerin %82,5'i, üç senelik lise eğitimine devam etti. Çin'in "Gaokao" olarak bilinen ulusal üniversite giriş sınavı, çoğu yükseköğretim kuruluşuna girmenin ön koşuludur. 2010 yılı itibarıyla lise mezunlarının %27'si yükseköğretim kuruluşu öğrencisi olarak kayıtlıdır. Hem orta hem de yüksek öğretim seviyelerinde mesleki eğitim mevcuttur.
Şubat 2006'da Çin hükümeti, ders kitapları ve öğretim ücretleri dahil olmak üzere tamamen ücretsiz dokuz senelik eğitim sağlamayı taahhüt etti. Yıllık eğitim yatırımı, 2003 yılında 50 milyar ABD$'ndan 2011 yılında 250 milyardan fazla ABD$'na çıktı. Ancak eğitim harcamaları konusunda yine eşitsizlikler mevcuttur. 2010 yılında Pekin'de her ortaokul veya lise öğrencisi başına yıllık eğitim harcaması toplam ¥20,023 değerindeydi; Çin'in en fakir eyaletlerinden biri olan Guizhou eyaletinde ise sadece ¥3,204. Çin'deki ücretsiz zorunlu eğitim, 6 ile 15 yaşları arasında ilkokul ve ortaokul eğitiminden oluşur. 2011 yılında Çinlilerin %81,4'ü orta öğretimi görmüştür. 2007 yılı itibarıyla Çin'de 396.567 ilkokul, 94.116 orta öğretim kuruluşu ve 2.236 yükseköğretim kuruluşu vardır.
2010 yılı itibarıyla 15 yaşı üzerindeki nüfusun %94'ü okuryazar. 1949 yılında nüfusun sadece %20'si okumayı biliyordu; otuz sene sonra bu %65,5'e çıktı. 2009 yılında; Dünya çapında 15 yaşındaki okul öğrencilerinin akademik performansını değerlendiren Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) kapsamında düzenlenen testlerde Şanghaylı öğrenciler matematik, fen ve okur yazarlık dallarında Dünya'nın en iyi sonuçlarını kazandı. Bu yüksek sonuçlara rağmen Çin eğitim sistemi, alışılmış ezbere odaklanması ve kırsal ile kentsel alanların arasındaki kalite farkı nedeniyle hem yurtiçi hem de yurtdışı gözlemcileri tarafından eleştirilmiştir.
2012 yılı itibarıyla Çin'deki ortalama beklenen yaşam süresi 75 yıldır, bebek ölüm oranı ise her bin bebek başına 12 ölüm. Bunların ikisi de 1950'lerden beri büyük oranda iyileşmiştir. Malnütrisyondan oluşan bodur büyüme, 1990 yılında %33,1'den 2010 yılında %9,9'a azaldı. Sağlıkta büyük ilerlemelere ve gelişmiş tıbbi tesislerinin kurulmasına rağmen, Çin'de yine birçok artan halk sağlığı sorunu mevcuttur, ör. yaygın hava kirliliğinden oluşan solunum yolu hastalıkları, yüzmilyonlarca insanın sigara içmesi, ve kentlerde yaşayan genç insanlardaki obezite artışı. Çin'in büyük nüfusu ve yoğun nüfuslu şehirleri, son senelerde ciddi hastalık salgınlarına yol vermiştir, ör. 2003 SARS salgını, ancak o dönemden beri bu çoğunlukla kontrol altına alınmıştır. 2010 yılında hava kirliliği, 1,2 milyon insanın erken ölümüne sebep oldu.
Çin Halk Cumhuriyeti'nin ilk liderlerinin geleneksel imparatorluk düzeninde doğmalarına rağmen, 4 Mayıs Hareketi ve reformist ideallerin etkisi altında idiler. Kırsal arazi mülkiyeti, cinsiyetçilik ve Konfüçyüsçü eğitim sistemi gibi Çin kültürünün bazı geleneksel yönlerini değiştirmeyi çalışmakla beraber, aile yapısı ve devlete itaat kültürü gibi diğer yönlerini muhafaza ettiler. Bazı gözlemciler, ÇHC'nin 1949 yılındaki kuruluşundan sonraki dönemi geleneksel Çin hanedanlık tarihinin devamı olarak algılamaktadır; ancak diğerleri ise, özellikle 1960'lardaki Kültür Devrimi siyasi hareketi kapsamında geleneksel kültürünün birçok unsurunun "gerici ve zararlı" veya "feodalizmin kalıntıları" olarak ilan edilip yıkılmasıyla, Komünist Parti iktidarının Çin kültürünün temellerine zarar verdiğini ileri sürmektedir. Başta Konfüçyüsçülük, sanat, edebiyat ve performans sanatları (ör. Pekin operası) olmak üzere, geleneksel Çin kültürü ve ahlakının birçok unsuru, dönemdeki hükümet politikalarına ve propagandasına uymak için değiştirildi. Yabancı medyalara erişim halen sıkı ölçüde kısıtlanmaktadır.
Günümüz Çin hükümeti, geleneksel Çin kültürünün birçok unsurunun Çin toplumunun ayrılmaz parçası olarak kabul etmiş durumdadır. Çin milliyetçiliğinin artışıyla ve Kültür Devrimi'nin sona ermesiyle geleneksel Çin sanatı, edebiyatı, müziği, filmi, modası ve mimarisinde büyük bir rönesans yer almaktadır; özellikle halk ve varyete sanatları, hem yurtiçinden hem de yurtdışından büyük ilgi çekmiştir. 2010 yılında 55,7 milyon yurtdışı seyahatçinin Çin'e gelmesiyle Çin, günümüzde Dünya'nın en çok ziyaret edilen üçüncü ülkesidir. Ülkenin yerli turizm hacmi de oldukça büyüktür: sırf 2010 Ekim ayı içerisinde 740 milyon Çinlinin yurt içinde seyahat ettiği tahmin edilmektedir.
Çin mutfağı, binlerce senelik tarihi ve muazzam coğrafi kapsamıyla büyük oranda çeşitlilik gösteren bir mutfaktır. Çin mutfağındaki en nüfuzlu yöreler "Sekiz Büyük Mutfak" olarak bilinir; bunlar Siçuan, Kanton, Jiangsu, Şantung, Fujian, Hunan, Anhui ve Zhejiang mutfaklarıdır. Bunlardan her biri, gerektirdiği şekil verme, ısıtma ve renk ve lezzet verme becerilerinden dolayı bu kategoriye seçilmiştir. Çin mutfağı, pişirme yöntemlerinin ve kullanılan malzemelerinin genişliğiyle de bilinir. Ayrıca geleneksel Çin tıbbı kapsamında vurgulanan gıda terapisiyle de bilinir. Genel olarak Çin'in temel gıdaları, güneyde pirinç, kuzeyde ise buğday esaslı ekmekler ve eriştelerdir. Modernite öncesinde halkın geneli büyük oranda tahıl ve basit sebzelerle beslenirdi; et ise özel günlere ayrılırdı. Tofu ve soya sütü gibi fasulye esaslı ürünler günümüzde yine popüler protein kaynaklarıdır. Ülkedeki toplam et tüketiminin dörtte üçünü oluşturmasıyla domuz eti, Çin'de en fazla tüketilen hayvan etidir. Bununla birlikte, bir Budist mutfağı ve bir İslam mutfağı da mevcuttur. Güneyin denize yakınlığından ve daha ılıman ikliminden dolayı güney mutfaklarında birçok farklı deniz mahsülü ve sebze kullanılır; daha çok buğday esaslı yemeklerle beslenen kurak kuzeydeki mutfaklardan birçok açıdan farklıdır. Çin diasporasına ait topluluklara ev sahipliği yapan uluslarda Hong Kong mutfağı veya Amerikalı Çinli mutfağı gibi Çin mutfağının soyundan gelen birçok farklı mutfak ortaya çıkmıştır.
Çin Basketbol Birliği verilerine göre Asya'da 300 milyon etkin basketbol oyuncusu vardır. Çin'in dışında yer alan bir spor etkinliğini izleyen en yüksek izleyici sayısı, 100-200 milyon Çinlinin canlı olarak izlediği, Yao Ming ile Yi Jianlian'ın birbirine karşı oynadığı maçtır. Çin sınırları içerisinde yer alan tek bir spor etkinliği için en yüksek izleyici sayısı ise Guanco kentindeki Tianhe Stadyumu'nda yer alan bir futbol maçıydı.
Pekin'de yer alan 2008 Yaz Olimpiyatları'nda en fazla altın madalya kazanan ülke Çin oldu. Çin ayrıca Nankin kentinde 2014 Yaz Gençlik Olimpiyatları'na ev sahipliği yaptı.
Çin; Kuzey Çin Ovası'ndaki Sarı Nehir'in verimli nehir havzasında Dünya'nın ilk uygarlıklarından biri olarak ortaya çıktı. Çin'deki siyasi sistem, yarı efsanevi Xia Hanedanı ile başlayıp binlerce sene boyunca ırsî monarşi veya hanedanlıklara dayalıydı. İlk hanedanlıklardan beri Çin, defalarca genişlemiş, bölünmüş ve yeniden birleşmiştir. 1912 yılında Çin Cumhuriyeti (ÇC), en son hanedanlığın yerine Çin'in yönetimini üstledi ve 1949 yılında Çin İç Savaşı kapsamında Halk Kurtuluş Ordusu tarafından yenilene kadar Anakara Çin'i yönetti. 21 Eylül 1949 tarihinde Komünist Parti, Pekin'de Çin Halk Cumhuriyeti devletini kurdu; ÇC hükümeti ise Tayvan'a çekilip Taipei şehrini de facto başkenti olarak yaptı. Hem ÇC hem de ÇHC, tüm Çin'in tek meşru hükümeti olduğunu savunmaktadır, ancak ÇHC Dünya çapında daha çok tanınmakta ve çok daha fazla toprak ve insan üzerinde yönetimini sürdürmektedir.
1978 yılında ekonomik reformların uygulanmasından beri Çin ekonomisi, Dünya'nın en hızlı büyüyen ekonomilerinden biri olmuştur. 2016 yılı itibarıyla nominal GSYİH açısından Dünya'nın en büyük ikinci ekonomisi, satın alma gücü paritesi (SAGP) açısından ise Dünya'nın en büyük ekonomisidir. Çin üstelik Dünya'nın en büyük mal ihracatçısı ve en büyük ikinci mal ithalatçısıdır Çin, tanınmış bir nükleer silahlı devlettir; ayrıca Dünya'nın en büyük aktif asker sayısı ve en büyük ikinci savunma bütçesine sahiptir. ÇHC Birleşmiş Milletler üyesidir ve 1971 yılında ÇC'nin BM Güvenlik Konseyi'nde daimi üye olarak yerini aldı. Çin ayrıca DTÖ, APEC, BRICS, Şanghay İşbirliği Örgütü (SCO), BCIM, G20 ve birçok diğer resmi ve gayrıresmi çokyönlü örgütün üyesidir. Çin, özellikle Asya'da önemli bir bölgesel güçtür; üstelik son yıllarda Dünya çapında giderek daha büyük bir rol oynamasıyla potansiyel süper güç olarak da nitelendirilmiştir.
Bayrak
Çin Halk Cumhuriyeti bayrağı günümüzdeki hali ile 1 Ekim 1949 yılında göndere çekilerek kullanılmaya başlanmıştır.Ülkede resmi olarak Kırmızı Bayrak olarak adlandırılan bayrak, kırmızı rengin üzerine bayrağın sol köşesinde bulunan sarı renkli bir büyük ve dört küçük yıldızdan oluşmaktadır. Kırmızı renk komünizmin ve Çin Han Ulusu'nun simgesi olarak kullanılmakta olup, büyük sarı yıldız komünist partinin önderliğini ifade etmektedir. Büyük sarı yıldızın sağ tarafında kavisli bir şekilde bulunan dört küçük yıldız ise ülkede var olan dört sınıfı (çiftçiler, işçiler, küçük burjuva ve Çin-Japon Savaşı döneminde Japonlara karşı komünizmin yanında olan firmalar) temsil etmektedir.
Arma
Çin Halk Cumhuriyeti arması, kızıl renkli bir yuvarlak içinde, Mao Zedong'un 1949'da Çin'in kuruluşunu ilan ettiği Yasak Şehrin ön kapısını oluşturan Tiananmen Kapısı'nın sembolünü içermektedir. Bu sembolün üstünde, ulusal bayraktaki beş yıldız görünebilir. Bu yıldızlardan en büyüğü Çin Komünist Partisi'ni simgelerken, dört küçük yıldız ise Maoculukta belirlenen dört sosyal sınıfı simgelemektedir. Çin hükümeti, armanın "ulusal bayraktaki kalıplardan" oluştuğunu ileri sürmektedir:Bayraktaki kızıl rengi devrimi, yıldızlardaki sarı rengi ise muazzam kızıl toprakların saçtığı altın, parlak ışınları simgeler. Dört küçük yıldızın büyük bir yıldızı çevreleme tasarımı, Çin halkının Çin Komünist Partisi (ÇKP) önderliği altındaki birliğini ve bütünlüğünü simgeler.
Kızıl yuvarlağın dış çevresi buğday kepçeleri, iç çevresi ise pirinç kepçeleri göstermektedir; bunlar birlikte tarımsal işçileri simgelemektedir. Çevrenin alttaki kenarın ortasında, sanayi işçilerini simgeleyen bir dişli çark bulunmaktadır.
Tarih
Çin'in İlk İmparator'u Çin Şi Huang, Savaşan Devletleri bir araya getirip Çin Seddi'ni kurmasıyla bilinir. Ancak setin günümüzdeki yapısının çoğu Ming Hanedanı'na dayanır.
Çin tarihi geniş anlamda antik (MÖ 2100-221), imparatorluk (MÖ 221-1912) ve modern tarih (1912-günümüze) olmak üzere üçe ayrılır. Çin tarihi genel olarak hanedanlıklara ayrılır
Çin medeniyeti tarihçilere göre Henan eyaletinde Sarı Nehrin ortasında doğmuştur. Gelişmiş Neolitik kültürlerin kalıntıları 7000 yıl öncesine dayanmaktadır. Ayrıca Güney Çin'de Neolitik keşifler yapılmıştır. Bunların her biri bir tarım kültürüdür fakat kuzeyde darı ve güneyde pirinç yetiştirilmekteydi.
İlk Çin devleti tarihçilere göre Sarı Nehir civarında kurulmuştur. MÖ 2500 yılında Geç Neolitik Longshan medeniyeti gelişmiştir. İlk bronz objeler ve en eski şehir Erlitou MÖ 2000'lerde kurulmuştur. Çin'in ilk hanedanı yaklaşık MÖ 2100'de kurulan efsanevi Xia Hanedanı'dır. Ancak bu döneme ait yazılı kaynaklar henüz tespit edilememiştir.
Çin'in yazılı tarihi ise MÖ 1600-1100'lerde Shang Hanedanı ile başlamaktadır. Radyokarbon tarihleme yöntemi ile ilk yazılar MÖ 1500'de yazılmıştır. Shang Hanedanı'nı daha sonra Zhou Hanedanı takip etti. Bu üç hanedanlık kralın gücünü dini konumundan aldığı teokratik Tunç Çağı Devletleri idi.
MÖ 700'lerden itibaren Çin daha sonra bağımsız hale gelecek küçük prenslikler halinde bölünmeye başladı. Bu dönem İlkbahar ve Sonbahar Dönemi olarak bilinir ve bunu MÖ 400'de başlayan ve çeşitli devletlerin hegemonya için mücadele ettiği Savaşan Devletler Dönemi izledi. Bu dönemde demir daha yaygın olarak kullanılmaya başlandı ve klasik Çin medeniyeti doğdu. Klasik Çin edebiyatı ve edebi dili ile Konfüçyüsçülük ve Taoizm gibi akımlar bu dönemde ortaya çıkmıştır.
İmparatorluk dönemi
Qin Hanedanı
Batıda yer alan Qin devleti MÖ 300'lerden itibaren küçük devletleri fethederek ve sınırlarını güneye genişleterek MÖ 221'de tüm Çin'i birleştirdi ve Qin Hanedanı kuruldu. Qin Hanedanı'nın kurulmasıyla Çin'de imparatorluklar dönemi başladı. Bu dönemde ilk Çin Seddi inşa edilmiş ve para, ölçü ve ağırlık birimleri bu dönemde standartlaştırılmış, daha iyi bir yazı sistemi oluşturulmuştur.
Qin Hanedanı taht krizi sonucu çıkan halk ayaklanması ile MÖ 221'de yıkıldı ve yerine Han Hanedanı kuruldu.
Han Hanedanı
Qin Hanedanı'ndan sonra gelen Han Hanedanı MS 220 yılına kadar hüküm sürdü. Han Hanedanı, Çin nüfusunun çoğunluğunu oluşturan Han ulusuna adını vermiştir. Han Hanedanı zamanında Çin'in nüfusu yaklaşık olarak 60 milyondu ve bu dönem Çin'in altın çağı olarak bilinir. Han Hanedanı Çin'in sınırlarını genişlemiş ve Doğu Asya'daki egemenliğinin temellerini atmıştır. Bu genişleme ticarete dayalı olup Çin bu dönemde ipek ihraç etmeye başladı ve Orta Asya'ya kervan ticaretini sağlayan yollar güvenlik altına alındı. Yine resmi bir yönetim sistemi kuruldu ve hükümdarlar akrabalarına önemli derecede özerkliğe sahip topraklar verdi. Konfüçyüsçülük devlet ve devlet hizmetinde yükseldi ve MÖ 2. yüzyılın sonunda devletin resmi öğretisi haline geldi. Han Hanedanlığı'nın sonlarında merkezi hükümetinin gücü azaldı ve Çin bağımsız ve kendi kendini idare ettirebilen beyliklere ayrıldı. Bu dönemde yaşamış en önemli Çinli tarihçiler ise Sima Qian ve Ban Zhao'ydu.
Üç İmparatorluk
MS 2. yüzyıla gelindiğinde imparatorluk kara satın alımı, işgaller ve eş klanları ile hadımlar arasında çıkan kavgalar karşısında zayıflamaya başladı. MS 184 yılında çıkan Sarı Türban İsyanı savaş ağaları dönemine yol açtı. Ardından gelen karışıklıkta üç ülke Üç İmparatorluk döneminde birbirlerine karşı üstünlük sağlamaya çalıştı. Bu dönem Üç Krallık Romanı gibi eserlerde büyük ölçüde romantikleşti.
208'de Cao Cao'nun kuzeyi birleştirmesinden sonra oğlu 220 yılında Wei Hanedanı'nı ilan etti. Daha sonra Wei'nin rakipleri Shu ve Wu bağımsızlıklarını ilan etmesiyle Çin'de Üç İmparatorluk dönemi başladı. Bu dönemde Qin ve Han Hanedanları döneminde var olan devletin kademeli bir şekilde merkezden uzaklaşıldı ve büyük ailelerin güçleri artmıştır.
265 yılında Jin Hanedanı Wei'yi devirdi ve daha sonra 280 yılında ülkeyi birleştirdi. Ancak bu birlik kısa sürdü.
Jin Hanedanı
Günümüz Xi'an kentindeki İlk Çin İmparatoru'nun Mozolesi dışarısında keşfedilen Toprak Askerler (Terracotta) (MÖ 210 civarı).
Kuzey Çin, çoğunlukla Hiung-nu, Xianbei, Jie, Di ve Qiang hükümdarları tarafından kurulan bağımsız krallıklara ayrıldı. Bu halklar Türklerin, Moğolların ve Tibetlilerin atalarıydı. Birçoğu iktidara gelmelerinden çok önce bir dereceye kadar Çinlileşmiştiler. Onaltı Krallık döneminde savaş kuzeyi sarstı ve güneydeki büyük ölçekli Han Çinli nüfusu Yangtze Havzası'na yerleşti.
Güney Kuzey Hanedanları
5. yüzyılın başında Çin, Güney Kuzey Hanedanları olarak bilinen ve ayrı devletçiklerin ülkenin kuzeyi ve güney kesimini yönettiği bir döneme girdi. Güneyde, Doğu Jin Liu Song, Güney Qi, Liang ve Chen hanedanlıklarına ayrıldı. Bu hanedanlıklarının her biri Han Çinli yönetici aileler tarafından yönetilmekteydiler ve başkent olarak Jiankang'ı (modern Nanjing) kullandılar. Kuzeyden gelen saldırıları durdurdular ve Çin uygarlığının pek çok yönünü korudular.
Kuzeyde ise On Altı Krallık'ın sonuncusu 439'da kuzey Çin'i birleştiren göçebe bir halk olan Xianbei tarafından kurulan bir krallık olan Kuzey Wei tarafından ortadan kaldırıldı. Kuzey Wei sonunda Doğu ve Batı Wei'ye ve daha sonra da Kuzey Qi ve Kuzey Zhou'ya ayrıldı. Bu devletler Xianbei aileleri ile evlenen Xianbei veya Han Çinliler tarafından yönetildiler.
Ülkenin bölünmesine rağmen, Budizm ülkenin her tarafına yayılmıştır. Güney Çin'de Budizmin yasaklanıp izin verilmeyeceğiyle ilgili şiddetli tartışmalar sık sık imparatorluk sarayı ve soylular tarafından yapıldı. Son olarak Güney Kuzey Hanedanları döneminin sonlarına doğru Budistler ve Taocular bir uzlaşmaya vardı ve birbirlerine daha hoşgörülü davrandılar.
589'da Sui Hanedanı Çin'i bir kez daha bir araya getirerek Çin'in 400 yıllık bölünmüşlüğüne son verdi.
Sui Hanedanı
Sui Hanedanı 29 yıl sürmüş ve üç imparatorun saltanatına tanıklık etmiştir. Sui İmparator Wen'in önderliğinde Çin'i yeniden bir araya getirdi. Sui Hanedanı döneminde halefleri Tang tarafından da benimsenecek üç daire ve altı bakanlık hükümet sistemi, standart sikke, Çin Seddi'nin geliştirilmesi ve Budizme resmi destek dahil birçok alanda yenilikler yapıldı.
Tıpkı Qin gibi Sui de kaynaklarını tüketerek kısa bir süre sonra çöktü ve yerini Tang Hanedanı'na bıraktı.
Tang Hanedanı
Tang Hanedanı, selefi olan Sui Hanedanı'nın politikalarını takip etmiştir. Hanedan oldukça güçlü olup ve Çin uygarlığının doruk noktalarından biri olarak kabul edilir. Tang Hanedanı döneminde Çin'in sınırları Orta Asya'ya kadar uzandı ve deniz yoluyla veya İpek Yolu aracılığıyla canlı bir ticaret yapmaya başladı. Bu dönemde ülkeye Hristiyanlık gibi Batı'dan gelen yabancı etkiler gelmiştir. Hanedanın başkenti Changan bu dönemde dünyanın en büyük şehriydi. 8. yüzyılın ortalarında hanedan zayıflamaya başladı ve Çin Orta Asya'daki topraklarını kaybetti. 9. yüzyılda Budizm gibi yabancı öğretilere karşı bir tepki başladı. Hanedanın sonlarında toprak vergisi devletin ekonomik temeli haline geldi.
Beş Hanedan On Krallık
Tang ile Song arasındaki siyasi bölünme dönemi Beş Hanedan ve On Krallık dönemi olarak anıldı ve MS 907'den 960 yılına kadar sürdü. Bu yarım asır boyunca Çin her bakımdan çok devletli bir sisteme sahipti. Liang, Tang, Jin, Han ve Zhou olmak üzere beş hanedan Kuzey Çin'deki geleneksel imparatorluk merkezini birbiri ardına kontrol altına alarak başardılar.
Dönem daha sonra 960'ta Geç Zhou generali Zhao Kuangyin'in darbe yaparak Song Hanedanı'nı kurması sonucunda Çin'i yeniden birleştirmesi ile sona erdi.
Song, Liao, Jin ve Batı Xia hanedanlıkları
MS 960'ta kurulan Song Hanedanı birkaç on yıl içinde tüm Çin'e hakim oldu. Hanedanın başkenti Kaifeng idi. 1126-1127 yılları arasında Kuzey Song başlangıçta Kuzey Jin'i yıktı ancak güneyde Güney Song olmak üzere yeni devlet kuruldu. Song Hanedanı topraklarını savunmada başarılı olamasa da ekonomik açıdan önceki Çin devletlerinden daha refaha ulaşmıştı. Bu dönemde Tarım ve şehirler gelişmiş ve kentlilerin gelir düzeyi yükselmişti. Ayrıca yönetim sistemi de gelişmiş, mal sahipliği güçlenmiş ve kâğıt para kullanılmaya başlandı. Eski yönetmelik farklılıkları giderek azaldı ve resmi işlemler önem kazandı. Neokonfüçyüsçülük toplumun yönetim düşüncesi haline geldi. Ülkenin ekonomik merkezi Sarı Nehir'den güneye taşındı. Bu dönemde ayrıca peyzaj resim sanatı da gelişmiştir.
Yuan Hanedanı
13. yüzyılın başında Cengiz Han önderliğinde Moğollar Kuzey Çin'i daha sonra 1270'lerde Güney Çin'i ele geçirdiler ve Yuan Hanedanı'nı kurdular. Zamanla hanedan her ne kadar öz karakterini korusa da Çinlileşti. Güney Çin'de 1340'larda Moğollara karşı Kızıl Türban İsyanı çıktı ve kısa sürede ayaklanma Çin'in diğer bölgelerine de yayıldı. Zhu Yuanzhang ordusuyla birlikte 1368 yılında Dadu'yu ele geçirerek Yuan Hanedanı'nı devirdikten sonra Ming Hanedanı'nı kurdu.
Ming Hanedanı
Zhu Yuanzhang önderliğinde kurulan Ming Hanedanı Çin medeniyetinin altın çağı olmuştur. Bu dönemde toplum ve devlet istikrar kazanmış ve ekonomik yönden canlanmıştır. 15. yüzyılda deniz ticareti genişledi ve güneydoğuda Yangtze bölgesi gelişmiştir. İmparatorun yetkileri güçlendi ve diğer devlet görevlilerinin konumu zayıfladı.
15. yüzyılın sonlarında Çin Japonlar tarafından tehdit edilmeye başladı. Tüm Japonya'yı birleştiren Toyotomi Hideyoshi bu kez Kore üzerinden Çin'i geçirebilmek için askerî harekata başladı. Ancak Çin'in askerî yardımıyla Kore Japon güçlerini Kore Yarımadası'ndan attı. Bu savaş Çin ekonomisini ve askeriyesini zayıflatmıştır.
Çin'in nüfusu 150 milyonu aşmasıyla ülkeye yük olmaya başladı. 17. yüzyılda köylü isyanları çıktı ve son olarak 1644 yılında isyancılar Pekin'i ele geçirerek Ming Hanedanı'na son verdiler.
Qing Hanedanı
Çin'in kuzeyinde yer alan Mançu devleti birkaç Çinli komutan ile ittifak kurarak 1644'te Pekin'i ve Kuzey Çin'i ele geçirerek Qing Hanedanı'nı kurdu. Güney Çin'de ise Ming yanlısı direniş 17. yüzyıl boyunca sürdü. Qing Hanedanı kuzeyde Mançurya, 18. yüzyılda da Doğu Türkistan'ı, Tibet'i ve kısa bir süreliğine Nepal'i hakimiyeti altına alarak Çin'in sınırlarını başka bölgelere doğru genişletti.
Qing Hanedanı zamanında yönetim Mançu ve Çinliler arasında paylaşıldı. Yönetimde Mançular özel bir konuma sahipti. En üst düzey makamlarda çoğunlukla Mançular, yerel yönetimde ise Çinliler yer almaktaydı. Mançular zamanla dil ve kültür olarak Çinlileştiler.
Bu dönemde Çin ekonomik ve teknolojik olarak Avrupa'nın gerisinde kalmaya başladı. Çin'in nüfusu 18. yüzyılda arttı ve 19. yüzyılın ortalarında 450 milyona ulaştı. Çin'in zayıflamasıyla beraber Batılı devletler Çin'le ilgilenmeye ve ülkenin içişlerine karışmaya başladılar. Batılı ülkelerin Hindistan üzerinden Çin'e afyon ithal etmesi Çin'de önemli sorunlara neden oldu ve 1830'larda Afyon Savaşı çıktı. 19. yüzyılın ortalarında Çin'de hanedanı devirmek amacıyla Taiping Ayaklanması gibi isyanlar çıktı. 19. yüzyılın sonlarında Çin'de birçok bölge yabancı devletlerin yönetimine verilmişti ve Çin neredeyse yarı sömürge haline geldi. Aynı zamanda Çin 1894-1895 yıllarında Japonya'ya karşı savaşı kaybederek Tayvan Adası'nı Japonya'ya devretmek ve Mançurya'daki haklarından vazgeçmek zorunda kaldı.
Ülkede 19. yüzyılın sonlarından itibaren reform hareketleri ortaya çıktı ve ancak 20. yüzyılın başlarında uygulanabilmiştir. Aynı zamanda imparatorluk yönetimine tepki duyulması ile birlikte devrimcilerin amacı cumhuriyet oldu ve bu amaçla yüzlerce gizli örgüt ortaya çıktı. 20. yüzyılın başlarında Çin'de Batılılara karşı başarısız Boxer Ayaklanması meydana geldi. Sonunda Ekim 1911'de Wuchang'ta başlayan ayaklanma tüm ülkeye yayıldı ve bunun sonucunda 12 Şubat 1912'de imparator tahtından indirildi ve cumhuriyet ilan edildi.
Modern Çin
Çin Cumhuriyeti1911 Xinhai Devrimi ile Çin'de cumhuriyetin ilanı ile 2000 yıllık imparatorluk sona erdi ve Modern Çin tarihi başladı. İlk başkanı Sun Yat-sen kısa süre sonra görevden çekilince yerine General Yuan Shikai geçmiş ve bir süre sonra diktatörlük eğilimleriyle ülkeyi yeniden zor bir sürece sokmuştur.
1916'da Yuan'ın ölmesiyle iyice gerilen atmosferde yabancı karşıtlığı artmış ve 4 Mayıs 1919'da öğrencilerin yabancı malları boykot ettiği bir ayaklanma patlak vermiştir. Savaş Ağaları dönemi'nde ülkeyi birbirlerine rakip savaş ağaları yönetmiştir. Sürekli yaşanan huzursuzluklar ve yabancı ülkelerin Çin'in içişlerine karışması Çin milliyetçiliğini geliştirdi. Kuomintang Çin'i yeniden birleştirmek amacıyla başta Sovyetler Birliği'nden yardım aldı. Ancak 1927'de Batı ile yakınlaşma yanlısı olan Çan Kay-Şek Sovyetler Birliği ve Çin Komünist Partisi'ne sırtını döndü. Kuomintang ile komünistler arasındaki gerginlikler sonucu Çin İç Savaşı patlak verdi. 1928'de Kuomintang yönetimi Çin'i görünüşte de olsa birleştirdi ve başkenti geçici olarak Nanking'e taşıdı.
1931'de Japonya'nın Mançurya'yı işgal ederek Mançukuo adında bir kukla devlet kurdu. Bu sırada Çin yönetimi komünistlerle uğraştığından işgale müdahale edemedi. 1937'de Japonya Çin'e savaş ilan ederek ülkenin doğu kıyılarını ele geçirmesi üzerine Devlet Başkanı Çan Kay-Şek komünistlerle birlikte işgale karşı birlikte savaşma konusunda anlaştı.
II. Dünya Savaşı'nın sonunda Çin Müttefikler ile birlikte Japon güçlerini ülkeden atmayı başardı. Japonya'nın teslim olmasıyla birlikte Japonya'nın işgal ettiği Tayvan ve Mançurya Çin'e geri verildi. Çin aynı zamanda yeni kurulan Birleşmiş Milletler'e üye oldu ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin beş daimi üyesinden biri haline geldi.
1946'da Kuomintang ile ÇKP arasındaki görüşmelerin başarısızlıkla sonuçlanması üzerine Çin İç Savaşı yeniden patlak verdi. Savaş 1949'da Mao Zedong önderliğindeki komünistler tarafından Çin'in kurulması ve Kuomintang güçlerinin Tayvan'a çekilmesiyle sona erdi.
Çin Halk Cumhuriyeti
Çin İç Savaşı'nı komünistlerin kazanmasıyla birlikte 1 Ekim 1949 tarihinde Mao Zedong Pekin'in Tiananmen Meydanı'nda Çin'in kuruluşunu ilan etti. Çin Halk Cumhuriyeti'nin kuruluşu Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa ülkeleri tarafından hemen tanındı.
1950 yılında çıkan Kore Savaşı sırasında Çin Halk Cumhuriyeti Kuzey Kore'yi Güney Kore'ye karşı destekledi. Mao BM güçlerinin yaptığı çıkartmayı Batı ile savaşmak için fırsat olarak gördü. Çin güçleri BM güçlerine saldırı düzenlemesine karşın yaşanan ağır kayıplar sonucu geri çekildi. 1951 yılında Çin Tibet'i işgal etti ve topraklarına kattı.
Çin Halk Cumhuriyeti bir dizi kampanya ve beş yıllık planlarla şekillendirildi. Bu dönemde büyük toprak sahipleri idam edildi, Laogai adı verilen cezai çalışma kampları sistemi kuruldu ve kollektifleştirme ve sanayileşme atılımları başlatıldı. Büyük İleri Atılım olarak bilinen ekonomik ve sosyal planın başarısızlıkla sonuçlanması milyonlarca kişinin ölümüne neden oldu. 1966'da Mao ve müttefikleri Mao'nun ölümüne kadar devam eden Kültür Devrimi'ni başlattı. Parti içindeki iktidar mücadeleleri ve Sovyetler Birliği korkusu ile birlikte Kültür Devrimi Çin toplumunda büyük bir kargaşaya yol açtı.
1972'de Çin-Sovyet ayrılığının zirvesinde Mao ve Zhou Enlai, ABD Başkanı Richard Nixon ile Pekin'de bir araya gelerek ABD ile diplomatik ilişkiler kurdu. Aynı yıl Çin Cumhuriyeti yerine Birleşmiş Milletler'e ve BM Güvenlik Konseyi'nin daimi üyeliğine kabul edildi.
1976'da Mao'nun ölümünden sonra Dörtlü Çete Kültür Devrimi'ndeki aşırılıklar ile suçlanarak tutuklandı ve böylece Kültür Devrimi sona erdi. Mao'nun halefi Hua Guofeng'i tasfiye ederek iktidara gelen Deng Xiaoping döneminde ülkede önemli ekonomik reformlar yaparak planlı ekonomiden Çin değerleri ile sosyalizm adı verilen karma ekonomi veya piyasa sosyalizmine geçildi.
1989'da eski genel sekreter Hu Yaobang'ın ölümü, öğrencilerin birkaç ay boyunca kampanya yürüttüğü, demokratik haklar ve konuşma özgürlüğü gibi daha büyük politik reformları desteklemek için gerçekleşen gösteriler kanlı bir şekilde bastırıldı.
1990'lardan itibaren Çin ekonomisi yıllık ortalama %11.2 civarında büyümüştür. 1997'de Hong Kong ve 1999'da Makao Çin Halk Cumhuriyeti'ne devredildi. 2001 yılında Çin resmi olarak Dünya Ticaret Örgütü'ne katıldı. 2000'li yıllarda Çin'in ekonomik kalkınması tüm dünyada önemli bir konu haline geldi.
Coğrafya
Çin, kurak kuzeydeki Gobi ve Taklamakan çölleri ile nemli güneydeki subtropikal ormanlar arasında değişiklik gösteren geniş ve çeşitlilik dolu bir yeryüzüne sahiptir. Himalaya, Karakurum, Pamir ve Tanrı dağ sıraları Çin'i, Güney ve Orta Asya'nın birçok yerinden ayırır. Dünya'daki en büyük üçüncü ve altıncı nehirleri olan Yangtze (3.) ve Sarı (6.) nehirleri; Tibet Platosu'ndan yoğun nüfuslu doğu kıyısına kadar akar. Çin'in Büyük Okyanus ile kuyu şeridi 14.500 kilometre uzunluktadır ve Bohai, Sarı, Doğu Çin ve Güney Çin denizleri tarafından çevrelenir. Cilalı Taş Devri'nden beri Doğu ile Batı arası iletişim arteri olarak işlev göstermiş ve İpek Yolu'na ait kara yolunun temelini oluşturan Avrasya Bozkırı, Çin'i Kazakistan sınırına bağlayan toprağı oluşturur.İklim
Çin'in toprakları 18° ile 54° N enlemleri ve 73° ile 135° E boylamları arasında bulunur. Çin'in çeşitli yeryüzleri büyük oranda farklılık göstermektedir. Doğudaki Sarıdeniz ve Doğu Çin Denizi kıyılarında geniş ve yoğun nüfuslu alüvyonlu ovalar; kuzeydeki İç Moğolistan platosunun kenarlarında ise büyük alanlar kapsayan çayırlar mevcuttur. Güney Çin'de tepeler ve alçak dağ sıraları hakim, merkez-doğuda ise Çin'in iki büyük nehrini oluşturan Sarı Nehir ile Yangtze Nehri'ne ait deltalar bulunur. Xi, Mekong, Brahmaputra ve Amur; Çin'in içinden geçen diğer önemli nehirlerin arasındadır. Batıda başta Himalaya Dağları olmak üzere büyük dağ sıraları mevcuttur. Taklamakan ve Gobi gibi kuzeydeki daha kurak yeryüzü şekillerinin arasında yüksek yaylalar bulunmaktadır. Dünya'nın en yüksek noktası olan Everest Dağı (8.848m), Çin-Nepal sınırındadır. Çin'in en alçak noktası ve Dünya'nın en alçak üçüncü noktası ise Turfan Havzası'ndaki Ayding Gölü'nün tamamen kurumuş göl yatağıdır (-154m).Çin'in iklimi esasen kuru sezonlardan ve nemli musonlardan oluşur; bu, kış ve yaz arasında belirgin sıcaklık farklılıklarına yol açar. Kışın yüksek enlemli alanlardan esen kuzey rüzgarları soğuk ve kuru; yazın daha alçak enlemlerdeki kıyısal alanlardan esen güney rüzgarları ise ılık ve nemli. Ülkenin oldukça karmaşık topoğrafyası nedeniyle Çin'deki iklim bölgeden bölgeye farklılık göstermektedir.
Başta Gobi Çölü olmak üzere çöllerin giderek daha fazla yaygınlaşması, Çin'deki başlıca çevre sorunlarından birini teşkil etmektedir. 1970'lerden beri dikilen bariyer ağaç hatlarının kum fırtanalarının sayısını düşürmüş olmasına rağmen, uzun süreli kuraklıklar ve zararlı tarım uygulamaları, kuzey Çin'in her ilkbahar toz fırtınalarına maruz kalmasına sebep olmuştur. Bu fırtınalar; Kore ve Japonya dahil olmak üzere Doğu Asya'nın diğer bölgelerine de yayılır. 2007'de Çin'in çevre gözlemcisi olan Çevre Koruma Bakanlığı, Çin'in her sene 4.000 km2'lik bir alanı çölleşmeye kaybettiğini belirtti. Su kalitesi, erozyon ve kirlilik kontrolü, Çin'in diğer ülkelerle bulunduğu ilişkiler kapsamında önemli sorunlar oluşturmuştur. Himalaya Dağları'ndaki buzulların erimesi, yüz milyonlarca insan için su sıkıntılarına yol verebilir.
Biyoçeşitlilik
Çin; hem Palearktik hem de İndomalaya ekozonlarında bulunup, biyoçeşitlilik açısından dünyanın en zengin ülkelerinden biridir. Bir ölçüme göre, Çin'de 34.687'den fazla hayvan ve vasküler bitki türü bulunmaktadır; böylece biyoçeşitlilik açısından Brezilya ve Kolombiya'dan sonra Dünya'nın en zengin üçüncü ülkesidir. Ülke, 11 Haziran 1992 tarihinde Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi'ni imzaladı, sonra 5 Ocak 1993 tarihinde sözleşmeye taraf oldu. Daha sonra, 21 Eylül 2010'da sözleşmenin aldığı bir değişiklikle Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Stratejisi ve Eylem Planı'nı hazırladı.Çin; en az 551 memeli türüne (Dünya'daki en yüksek üçüncü sayısı), 1.221 kuş türüne (sekizinci), 424 sürüngen türüne (yedinci) ve 333 iki yaşamlı türüne (yedinci) ev sahipliği yapmaktadır. Dünya'daki tropik bölgelerin haricinde Çin, her kategoride en fazla biyolojik çeşitlilik gösteren ülkedir. Çin'deki yaban hayatı, kendi yaşam alanını Dünya'nın en büyük homo sapiens nüfusuyla paylaşmakta ve bunlardan büyük oranda basınç görmektedir. Ağırlıklı olarak yaşam alanı tahripatı, çevre kirliliği ve yiyecek, kürk veya geleneksel Çin tıbbı malzemeleri için kaçak avcılığı gibi insan aktiviteleri nedeniyle Çin'de en az 840 hayvan türü tehdit altında, savunmasız veya yerel olarak yok olma tehlikesi altındadır. Nesli tükenmek üzere olan yaban hayatı yasayla korunmaktadır, ve 2005 itibarıyla 149,95 milyon hektarlık bir toplam alan veya Çin'in toplam kara alanının %15'ini kapsayan 2.349 doğa rezervi bulunmaktadır.
Çin'de 32.000'den fazla vasküler bitki türü mevcut ve çeşitli orman türlerine ev sahipliği yapılmaktadır. Soğuk, iğne yapraklı ormanlar, ülkenin kuzeyinde egemen olup, sığın ve Asya kara ayısı gibi hayvan türlerini desteklemenin yanı sıra 120'den fazla kuş türünü desteklemektedir. Nemli iğne yaprakları ormanların kerpeteni, bambu çalılıklarını içerebilir. Ardıç ve porsuğun mevcut olduğu daha yüksek rakımlı alanlarda ise bambunun yerine ormangülü bulunabilir. Merkez ve güney Çin'de egemen olan subtropikal ormanlar, 146.000'e kadar flora türünü desteklemektedir. Tropikal ve mevsimsel yağmur ormanlarının Yünnan ve Hainan Adası'na sınırlı olmakla birlikte Çin'deki tüm hayvan ve bitki türlerinin dörtte birini barındırırlar. Çin'de 10.000'den fazla mantar türü kaydedilmiştir; bunların neredeyse 6.000'i yüksek mantarlardır.
Siyaset
Çin anayasasına göre Çin Halk Cumhuriyeti; "işçi sınıfının önderliği altında ve işçiler ile köylüler arasındaki ittifaka dayalı halkın demokratik diktatörlüğü altında bir sosyalist devlettir;" devlet organları ise "demokratik merkeziyetçiliğin prensiplerini uygular." Çin HC, komünizmi açık şekilde destekleyen, Dünya'nın kalan tek sosyalist devletlerinden biridir. Başta İnternet'e özgür erişim, basın özgürlüğü, toplanma özgürlüğü, çocuk sahibi olma hakkı, sosyal örgütlerin serbest oluşumu ve din özgürlüğü olmak üzere birçok alanda ağır kısıtlamaların mevcut olmasıyla beraber Çin hükümeti, kimi zaman komünist ve sosyalist, kimi zaman da otoriter ve korporatist olarak nitelendirilmiştir. Mevcut siyasi, ideolojik ve ekonomik sistemleri; Çin'in liderleri tarafından "halkın demokratik diktatörlüğü", "Çin değerleri ile sosyalizm" (yani Marksizm'in Çin şartlarına uyarlanması) ve "sosyalist piyasa ekonomisi" olarak tanımlanmıştır.Ordu
Merkezi Askeri Komisyonu komutasındaki Halk Kurtuluş Ordusu (HKO), 2,3 milyon aktif birlikle Dünya'daki en büyük askeri kuvvete sahiptir. HKO; Kara Kuvvetleri (HKOKK), Deniz Kuvvetleri (HKODK), Hava Kuvvetleri (HKOHK) ve Roket Kuvvetleri (HKORK)'nden oluşur. Çin hükümet verilerine göre Çin'in 2014 yılındaki askeri bütçesi toplam 132 milyar ABD$ değerinde olup, Dünya'nın en büyük ikinci askeri bütçesini teşkil eder, ancak gayri safi yurtiçi hasıla yüzdesi olarak Çin'in askeri harcamaları Dünya ortalamasının altındadır. Buna rağmen, Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü ve ABD Savunma Bakanı Ofisi dahil olmak üzere birçok otorite, Çin'in gerçek askeri harcamalarını yayımlamadığını savunup gerçek sayının resmi bütçe rakamlarından çok daha yüksek olduğunu iddia etmektedir.Çin, tanınmış bir nükleer silah devleti olup hem büyük bölgesel askeri güç hem de potansiyel askeri süper güç olarak sayılır. ABD Savunma Bakanlığı'nın 2013'te yayımladığı bir rapora göre Çin, 50 ile 75 arasında KABF ve çok sayıda KMBF barındırmaktadır. Ancak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin dört diğer üyesinden ziyade Çin'in askeri güç projeksiyonu yetenekleri oldukça kısıtlıdır. Bu durumu dengelemek için Çin, 2000'lerin başından beri birçok güç projeksiyonu varlığı geliştirmiştir: Çin'in ilk uçak gemisi 2012 yılında hizmete girdi, üstelik nükleer güçle çalışan saldırı ve balistik füze denizaltılarının dahil olduğu büyük bir denizaltı filosuna sahiptir. Çin ayrıca kritik deniz şeritleri boyunca bir dış askeri ilişkiler ağını kurmuştur.
Çin, son on yıllarda kendi hava kuvvetlerini modernleştirmekte büyük ilerlemeler etmiştir; Sukhoi Su-30 gibi Rus avcı uçakları satın almanın yanı sıra başta Chengdu J-10 ile J-20 ve Shenyang J-11, J-15, J-16 ve J-31 olmak üzere kendi modern avcılarını da üretmiştir. Çin ayrıca kendine özgü hayalet uçakların ve çok sayıda insansız hava aracının gelişiminde etkindir. Hava ve deniz inkarı silahlarında gelişimler, hem Japonya hem de Vaşington'ın bakış açısına göre bölgesel tehditleri arttırmıştır. Çin, yaşlanan Sovyet envanterini modern Type 99 tankının çeşitli türevleri ile değiştirerek ve ağ merkezli harp yeteneklerini geliştirmek için C3I ve C4I sistemlerini yükselterek yerli kuvvetlerini yenilemiştir. Buna ek olarak Çin, uydu karşıtı füzeler, seyir füzeleri ve denizaltıdan başlatılan nükleer KABF'ler dahil olmak üzere çok sayıda gelişmiş füze sistemini geliştirmiş veya elde etmiştir. Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü verilerine göre Çin, 2010-14 yılları arasında Dünya'nın en büyük üçüncü büyük silah ihracatçısı oldu; bu, 2005-2009 yılları arasındaki dönemden yüzde 143 oranında bir artış teşkil etmektedir.
Ekonomi
Çin, son iki bin yılın çoğu boyunca, refah ve gerileme döngüleri geçirmiş olmakla birlikte Dünya'nın en büyük ekonomisine sahipti. Uluslararası Para Fonu (IMF)'na göre 2014 yılı itibarıyla Çin, nominal GSYİH açısından 10,380 trilyon ABD$ değerinde nominal GSYİH ile Dünya'nın en büyük ikinci ekonomisine sahiptir. Satın alma gücü paritesi (SAGP) GSYİH'sı açısından ise Çin ekonomisi, 2014 yılında 17,617 trilyon ABD$ değerinde SAGP GSYİH'sı ile Dünya'nın en büyüğüdür. 2013 yılında kişi başına SAGP GSYİH'sı 12.880 ABD$ idi; kişi başına nominal GSYİH'sı ise 7.589 ABD$. Her iki durumda Çin, küresel kişi başına GSYİH sıralamalarında IMF listesindeki 183 ülke arasında yaklaşık 80 ülkeden daha düşük bir sıradadır.Çin, Dünya Ticaret Örgütü üyesi olup, 2012 itibarıyla 3,87 trilyon ABD$ değerinde toplam uluslararası ticaret değerine sahip olmasıyla Dünya'nın en büyük ticaret gücüdür. 2010 yılının sonunda yabancı döviz rezervleri 2,85 trilyon ABD$'na ulaştı; bu önceki seneden %18,7 oranında bir artış teşkil eder, böylece açık arayla Dünya'nın en büyük rezervlerine sahiptir. 2012'de 253 milyar ABD$ değerinde içe doğrudan yabancı yatırım (DYY) alarak Dünya'nın en büyük içe DYY alıcısıydı. 2014 yılında Çin, 64 milyar ABD$ değerinde döviz havaleleri kazanarak Dünya'nın en büyük ikinci havale alıcısıydı Çin, yurtdışında da yatırımlarda bulunmaktadır; birçok büyük yabancı firmanın Çinli şirketler tarafından devralınmasının yanı sıra 2012 yılında Çin'in toplam dışa DYY'ı 62,4 milyar ABD$ değerinde idi. 2009 yılında Çin, 1,6 trilyon ABD$ değerinde ABD menkul kıymetlerine sahipti, üstelik 1,16 trilyon ABD$'ndan fazla ABD hazine tahvillerine sahip olup ABD ulusal borcunun en büyük sahibiydi. Çin'in düşük değerli döviz kuru, diğer büyük ekonomilerle sürtüşmelere neden olmuştur, ayrıca büyük miktarda sahte ürün imalatı konusunda çok eleştirilmiştir. McKinsey danışmanlık firmasına göre, Çin'deki toplam ödenmemiş borç, 2007 yılında 7,4 trilyon ABD$'ndan 2014 yılında 28,2 trilyon ABD$'na çıktı; bu, Çin'in GSYİH'sının %228'ini yapar. 2017 yılında Uluslararası Finans Enstitüsü, Çin'deki borçların GSYİH'nın %304'ine çıktığını ileri sürdü.
Çin, 2009 yılındaki Küresel Rekabet Endeksi'nde 29. sırada yer aldı; ancak 2011 Ekonomik Özgürlük Endeksi'nde 179 ülkenin arasında sadece 136. sıradadır. Fortune dergisinin 2014'te yayımladığı Global 500 büyük firmalar listesinde 95 tane Çin şirketi yer alır; bu Çin şirketlerinin toplam bileşik geliri 5,8 trilyon ABD$. Aynı sene içerisinde Forbes, Dünya'daki en büyük on halka açık şirketinin beş tanesinin Çinli olduğunu bildirdi; bunların arasında toplam aktiflerine göre Dünya'nın en büyük bankası olan Çin Endüstri ve Ticaret Bankası yer almaktadır.
Ulaşım
1990'larından sonlarından beri Çin'in ulusal yol ağı, ulusal karayolları ve otoyollarından oluşan bir ağın kuruluşuyla büyük oranda genişletilmiştir. 2011 yılında Çin'deki karayollar, toplam 85.000 km bir uzunluktaydı, böylece Dünya'nın en uzun karayolu sistemi oldu. 1991 yılında ülkeyi kuzeyine ve güneyine bölen Yangtze Nehri'nin ana bandının üstünden geçen sadece altı tane köprü mevcuttu, fakat Ekim 2014'te bu tür köprü ve tünellerin sayısı 81'e çıkmıştı.Çin, hem otomobil satışı hem de üretimi açısından Amerika Birleşik Devletleri'ni aşmış olup Dünya'nın en büyük otomobil pazarını oluşturur. 2009 yılındaki otomobil satışları 13,6 milyonu aştı; bu sayının 2020 yılında 40 milyona kadar ulaşması beklenmektedir. Trafik kazalarında büyük bir artış, Çin'deki yol ağının hızlı büyümesinin bir yan etkisidir; trafik kanunlarının yetersizce uygulanması, bunun olası bir sebebi olarak ileri sürülmüştür - 2011 yılı içerisinde aşağı yukarı 62.000 Çinli trafik kazalarında öldü. Otomobillerin artan yaygınlığına rağmen bisikletler kentsel alanlarda yine yaygın bir ulaşım modudur; 2012 itibarıyla Çin'de yaklaşık 470 milyon bisiklet vardır.
Çin'deki demiryollar, devlete aittir. Dünya'daki demiryolu raylarının sadece %6'sını oluşturmasına rağmen, bu rayların üzerinden Dünya'daki demiryolu trafik hacminin dörtte biri geçmektedir, böylece Dünya'nın en işlek demiryolu sistemlerinden biridir. 2013 yılı itibarıyla Çin'deki demiryolları toplam 103.144 km uzunluktaydı, yani Dünya'nın en uzun üçüncü demiryoludur. Demiryolu ağı, Makao haricinde Çin Halk Cumhuriyeti yönetimi altındaki tüm eyaletler ve bölgelerin içinden geçer. Özellikle Dünya'nın en büyük yıllık insan göçünün yer aldığı Çin Yeni Yılı tatili boyunca demiryolu sistemi ekstrem oranda talebin oluşturduğu insan yoğunluğuna uğramaktadır. 2013 yılında Çin demiryolları 2,106 milyar yolcu seferi tamamlayarak 1.059,56 yolcu kilometresi üretti, 3,967 milyar ton kargo yükü de taşıyarak 2.917,4 milyar kargo ton kilometresi üretti.
2000'lerin başlarında Çin'deki hızlı tren sisteminin inşaatına başlandı. Günümüzde 19.000 kilometre uzunlukta ray içermektedir, yani Dünya'daki tüm diğer ülkelerdeki hızlı tren rayların uzunlukları hepsi bir arada sayılsa bile Çin'deki raylar yine bundan daha uzundur, böylece Dünya'daki en uzun hızlı tren ağına sahiptir. Ayrıca senede 1,1 milyar yolculuğunun seferlerini tamamlayarak aynı zamanda Dünya'nın en işlek hızlı tren sistemidir. Dünya'daki en uzun hızlı tren ray hattı olan Pekin-Guanco-Shenzhen Yüksek Hızlı Demiryolu ve Dünya'nın en uzun köprülerinden üçünün üstünden geçen Pekin-Şanghay Yüksek Hızlı Demiryolu, hızlı tren ağının kapsamına girmektedir. Hızlı tren ray ağı uzunluğunun 2020 yılına kadar yaklaşık 16.000 km'ye ulaşması beklenmektedir. Saatte 431 km hızına ulaşan Şanghay Maglev Treni, Dünya'nın en hızlı ticari tren servisidir.
2000 yılından beri Çin'in şehirlerinde zamanla giderek daha fazla metro ağı kurulmaktadır. Ocak 2016 itibarıyla Çin'in 26 şehrinde faal durumda olan metro sistemleri mevcuttur, 39 diğer şehirde ise metro sistemlerinin kurulması yönünde planlar kabul edilmiştir; bunların birçoğunun 2020 yılında hizmete hazır olması planlanmaktadır. Şanghay Metrosu, Pekin Metrosu, Guangzhou Metrosu, Hong Kong MTR'ı ve Shenzhen Metrosu; hepsi Dünya'nın en uzun ve en işlek metro sistemlerinin arasındadır.
2012 yılında Çin'de 182 ticari havalimanı mevcuttu. 2015 yılına kadar 82 yeni havalimanının açılmasının planlanmasıyla, 2013 yılında tüm Dünya çapındaki inşaat halinde olan havalimanlarının üçte ikiden fazlası Çin'deydi; üstelik Boeing şirketi, Çin'deki aktif ticari uçak filosunun 2011 yılında 1.910'dan 2031 yılında 5.980'e büyümesini beklemektedir. Çin'de sivil havacılığın büyümesiyle Çin'in en büyük havalimanları, Dünya'nın en işlek havalimanlarının arasına da girmiştir. 2013 yılında Pekin Başkent Uluslararası Havalimanı, yolcu trafiği açısından Dünya'nın en işlek ikinci havalimanıydı (2002 yılında 26. sıradaydı). 2010 yılından beri Hong Kong Uluslararası Havalimanı ile Şanghay Pudong Uluslararası Havalimanı, hava kargo trafiği açısından birinci ve üçüncü sıradalar.
Çin hava sahasının yaklaşık %80'i askeri kullanım için kısıtlanmış durumda, ve Asya'da uçuş ertelemeleri açısından en kötü performans gösteren 10 havayolu şirketinin sekiz tanesi Çin havayolu şirketleridir. Çin'de 2.000'den fazla nehir ve deniz limanı mevcuttur; bunların 130 tanesi yabancı nakliyeye açıktır. 2012 yılında Şanghay, Hong Kong, Shenzhen, Ningbo-Zhoushan, Guangzhou, Qingdao, Tientsin ve Dalian limanları; hem konteyner trafiği hem de kargo tonajı açısından Dünya'nın en işlek limanlarının arasındadır.
Demografi
2010 ulusal nüfus sayımı, Çin Halk Cumhuriyeti nüfusunu yaklaşık 1.370.536.875 kişi olarak kaydetti. Nüfusun yaklaşık %16,60'ı 14 yaşında veya daha küçüktü, %70,14'ü 15 ile 59 yaşları arasındaydı, %13,26'sı ise 60 yaşında veya daha yaşlıydı. 2013 yılı nüfus büyüme oranı %0,46 olarak tahmin edildi.Batı standartlarına göre orta gelirli bir ülke olmasına rağmen, Çin'in hızlı büyümesi, 1978 yılından beri yüz milyonlarca insanı yoksulluktan kurtarmıştır. Günümüzde Çin nüfusunun yaklaşık %10'u, günde 1 ABD$'lık yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır; bu, aynı yoksulluk sınırının altında yaşayanların nüfusun %64'ünü oluşturduğu 1978 yılından büyük bir azalmadır. 2014 yılında Çin'deki kentsel işsizlik oranı yaklaşık %4,1 idi.
1,4 milyar kişilik nüfusuyla ve doğal kaynakların azalmasıyla Çin hükümetinin nüfus büyüme oranı konusunda büyük kaygıları mevcut; bu nedenle 1979 yılından beri karışık sonuçlarla "tek çocuk politikası" olarak bilinen sıkı bir aile planlama politikasını uygulamıştır. 2013 yılı öncesinde bu politika, etnik azınlıklar ve kırsal alanlarda yaşayanlar haricinde tüm aileleri sadece bir çocuk doğurmayı kısıtlamaya çabaladı. Aralık 2013'te ebeveyn üyelerinin bir tanesi kendi ailesinin tek çocuğu olarak büyüdüğü durumda ailelerin iki çocuğa sahip olmasını izin verilmesiyle bu politika büyük oranda gevşetildi. 2016 yılında tek çocuk politikası, iki çocuk politikası olarak değiştirildi. 2010 nüfus sayımı verileri, toplam doğurganlık oranının 1,4 değerinde olduğunu göstermektedir.
Geleneksel olarak erkek çocuklarının tercih edilmesiyle beraber bu politikanın doğumda cinsiyet oranındaki dengesizliğe katkıda bulunduğu ileri sürülmüştür. 2010 nüfus sayımına göre doğumda cinsiyet oranı, her 100 kız çocuk başına 118,06 erkek çocuk idi. Bu, Dünya genelindeki her 100 kız çocuk başına 105 erkek çocuk oranından çok daha yüksektir. 2010 nüfus sayımına göre erkekler, toplam nüfusunun %51,27'sini oluşturmaktadır. Ancak günümüz Çin'in cinsiyet oranı 1953 yılında nüfusun %51,82'sinin erkeklerden oluştuğu dönemden daha dengelidir.
Dil
Çin'de 292'ye kadar yaşayan dil konuşulmaktadır. En fazla konuşulan diller, Çin-Tibet dil ailesine ait Sinitik dillerdir. Bu dalın kapsamına, nüfusun %70'i tarafından konuşulan Mandarin'in yanı sıra Çincenin diğer çeşitleri de girer: Yue (Kantonca ve Taishanca dahil olmak üzere), Wu (Şanghayca ve Suzhouca dahil olmak üzere), Min (Fuzhouca, Hokkien ve Teochew dahil olmak üzere), Xiang, Gan ve Hakka. Tibetçe, Çiangca, Naşice ve Nuosu dili gibi Tibet-Birman dalına giren diller, Tibet ve Yünnan-Guizhou platolarında konuşulur. Tay-Kaday dilleri olan Zhuangca, Tayca, Kamca ve Şuyca; Hmong-Mien dilleri olan Miao ve Yao dilleri; ve Avustroasya dili olan Vaca; güneybatı Çin'de konuşulan diğer azınlık dilleridir. Kuzeybatı ile kuzeydoğu Çin genelinde yaşayan etnik azınlıklar Altay dilleri konuşur; Mançuca ve Moğolcanın yanı sıra başta Uygurca, Kazakça, Kırgızca, Salarca ve Batı Yugurca olmak üzere çeşitli Türk dilleri de konuşulur. Korece, Kuzey Kore sınırı civarında yaşayan yerliler tarafından anadil olarak konuşulur. Batı Şincan'daki Tacikler, Hint-Avrupa dili olan Sarıkolca dilini konuşur. Anakara'da yaşayan nüfus dahil olmak üzere Tayvan aborjinleri, Avustronezya dilleri konuşur.Mandarin'in Pekin lehçesine dayanan Standart Çince, Çin'in resmî ulusal dilidir ve birbirinden farklı anadili konuşan halklar arasındaki iletişimde bir lingua franca olarak işlev gösterir.
Çin yazı karakterleri, binlerce yıldır Sinitik dillerinin yazı sistemi olarak kullanılır. Karşılıklı anlaşılabilirlik göstermeyen Çin dillerini konuşanların yazılı olarak birbiriyle iletişimde bulunmasını sağlar. Hong Kong ve Makao'da geleneksel Çin yazı karakterleri halen kullanılırken, Anakara Çin'de ise 1956 yılında hükümet, basitleştirilmiş karakterlerin kullanımını resmen uyguladı. Tibetçe, bir Hint yazı sistemine dayanan bir alfabe kullanır. Uygurca, en yaygın haliyle Fars alfabesine dayanan Uygur Arap Yazısı'yla yazılır. Çin'de kullanılan Moğol yazı sistemi ve Mançu yazısı, ikisi de Eski Uygur alfabesinden türemiştir. Zhuangca ise hem resmi bir Latin alfabe yazısı hem de geleneksel bir Çin karakter yazısıyla yazılır.
Din
Çin Anayasası, din özgürlüğünü garanti etmektedir, ancak resmi olarak onaylanmamış dini kuruluşlar devlet baskılarına tabi olabilir. Çin Halk Cumhuriyeti hükümeti resmi olarak ateisttir. Devlet Dini İşler Yönetimi, ülke içerisindeki dini işler ve meseleleri denetlemek için sorumludur.Çin medeniyeti, binlerce yıldır çeşitli dini hareketlerden etkilenmiştir. Konfüçyüsçülük, Taoizm ve Budizm (Çin Budizmi)'den oluşan "üç öğreti", tarihi olarak Çin kültürünün şekillendirilesinde önemli bir rol oynamıştır. Üç öğretiden unsurlar içeren Çin halk dininin merkezinde shen (神)e sadaka sözünün verilmesi yer almaktadır; bu karakter, "üretim enerjileri"ni simgeleştirir; bunlar doğal çevreden ilahlar, insan gruplarının atalarının ilkeleri, nezaket kavramları veya kültür kahramanları olabilir, ve bunların birçoğu Çin mitolojisi ve tarihinde rol oynamıştır. Mazu (denizlerin tanrıçası), Huangdi (Çin ırkının iki kutsal patriğin birisi), Guandi (savaş ve ticaret tanrısı), Caishen (refah ve zenginlik tanrısı) ve Pangu, en popüler halk kültlerinin arasındadır. Çin, Dünya'nın en yüksek dini heykellerin birçoğuna ev sahipliği yapmaktadır; bunların en yükseği Henan'daki Buda İlkbahar Tapınağı'dır.
"Din" kavramının farklı tanımları ve Çin dini geleneklerinin örgütsüz doğası nedeniyle Çin'de dini eğilimlere ilişkin net veriler toplamak zordur. Uzmanlara göre, Çin'de üç öğreti dinleri, Budizm, Taoizm ve yerel halk din uygulamaları arasında net sınırlar yoktur. Gallup International'ın yürüttüğü bir anket kapsamında Çinlilerin %61'i kendilerini "ikna olmuş ateist" olarak tanımladı. 2014 yılında yürütülen bir çalışmada katılımcıların %74'ü ya dinsiz ya da Çin halk inançlarını izler, %16'sı Budist, %2'si Hıristiyan ve %1'i Müslüman. Han halkının yerel dini uygulamalarına ek olarak, Çin'deki etnik azınlıklar da kendilerine özgü geleneksel halk dinlerini izlerler. Çeşitli yerli kökenli mezhepler, nüfusun %2'si-3'ünü kapsar; Konfüçyüsçülük ise dini kimlik olarak entelektüellerin arasında yaygındır. Belirli etnik gruplarla bağdaşlaştırılmış büyük dinlerin arasında Tibet Budizmi'nin yanı sıra Huiler, Uygurlar, Kazaklar ve Kırgızların mensup olduğu İslam dini yer almaktadır.
Eğitim
UNESCO Dünya Mirası olan Cennet Tapınağı
Şubat 2006'da Çin hükümeti, ders kitapları ve öğretim ücretleri dahil olmak üzere tamamen ücretsiz dokuz senelik eğitim sağlamayı taahhüt etti. Yıllık eğitim yatırımı, 2003 yılında 50 milyar ABD$'ndan 2011 yılında 250 milyardan fazla ABD$'na çıktı. Ancak eğitim harcamaları konusunda yine eşitsizlikler mevcuttur. 2010 yılında Pekin'de her ortaokul veya lise öğrencisi başına yıllık eğitim harcaması toplam ¥20,023 değerindeydi; Çin'in en fakir eyaletlerinden biri olan Guizhou eyaletinde ise sadece ¥3,204. Çin'deki ücretsiz zorunlu eğitim, 6 ile 15 yaşları arasında ilkokul ve ortaokul eğitiminden oluşur. 2011 yılında Çinlilerin %81,4'ü orta öğretimi görmüştür. 2007 yılı itibarıyla Çin'de 396.567 ilkokul, 94.116 orta öğretim kuruluşu ve 2.236 yükseköğretim kuruluşu vardır.
2010 yılı itibarıyla 15 yaşı üzerindeki nüfusun %94'ü okuryazar. 1949 yılında nüfusun sadece %20'si okumayı biliyordu; otuz sene sonra bu %65,5'e çıktı. 2009 yılında; Dünya çapında 15 yaşındaki okul öğrencilerinin akademik performansını değerlendiren Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) kapsamında düzenlenen testlerde Şanghaylı öğrenciler matematik, fen ve okur yazarlık dallarında Dünya'nın en iyi sonuçlarını kazandı. Bu yüksek sonuçlara rağmen Çin eğitim sistemi, alışılmış ezbere odaklanması ve kırsal ile kentsel alanların arasındaki kalite farkı nedeniyle hem yurtiçi hem de yurtdışı gözlemcileri tarafından eleştirilmiştir.
Sağlık
Ulusal Sağlık ve Aile Planlaması Komisyonu, yerel komisyonlardaki muadilleriyle birlikte Çin nüfusunun sağlık ihtiyaçlarını denetler. 1950'lerin başından beri Çin sağlık politikası, halk sağlığı ve koruyucu tıp üzerindeki vurgusuyla şekillendirilmiştir. O dönemde Çin Komünist Partisi, sanitasyonu ve hijyeni iyileştirmenin yanı sıra birçok hastalığın tedavi edilmesini ve önlenmesini amaçlayan "Vatansever Sağlık Kampanyası"nı başlattı. Çin'de kolera, tifo ve kızıl gibi hastalıklar eskiden yaygındı, ancak bu kampanya kapsamında neredeyse ortadan kaldırıldılar. Deng Şiaoping'in 1978 yılında ekonomik reformlar uygulamaya başlamasıyla Çin kamuoyunun sağlığı daha iyi beslenme nedeniyle hızlı şekilde iyileşti, ancak Halk Komünleri'nin kaldırılmasıyla kırsal bölgelerdeki ücretsiz kamu sağlık hizmetlerinin birçoğu da kaldırıldı. Çin'deki sağlık sistemi büyük oranda özelleştirildi ve sağlık hizmetlerinin kalitesi arttı. 2009 yılında hükümet, 124 milyar ABD$ değerinde üç senelik büyük ölçekli sağlık hizmeti temini girişimi başlattı. Bu kampanyanın sonucu olarak, 2011 yılında Çin nüfusunun %95'i, temel sağlık sigortasının kapsamındaydı. 2011'de Çin'in dünyanın en büyük üçüncü ilaç tedarikçisi olduğu tahmin edilmektedir, ancak Çin nüfusu, sahte ilaçların geliştirilmesinden ve dağıtımından zarar da görmüştür.2012 yılı itibarıyla Çin'deki ortalama beklenen yaşam süresi 75 yıldır, bebek ölüm oranı ise her bin bebek başına 12 ölüm. Bunların ikisi de 1950'lerden beri büyük oranda iyileşmiştir. Malnütrisyondan oluşan bodur büyüme, 1990 yılında %33,1'den 2010 yılında %9,9'a azaldı. Sağlıkta büyük ilerlemelere ve gelişmiş tıbbi tesislerinin kurulmasına rağmen, Çin'de yine birçok artan halk sağlığı sorunu mevcuttur, ör. yaygın hava kirliliğinden oluşan solunum yolu hastalıkları, yüzmilyonlarca insanın sigara içmesi, ve kentlerde yaşayan genç insanlardaki obezite artışı. Çin'in büyük nüfusu ve yoğun nüfuslu şehirleri, son senelerde ciddi hastalık salgınlarına yol vermiştir, ör. 2003 SARS salgını, ancak o dönemden beri bu çoğunlukla kontrol altına alınmıştır. 2010 yılında hava kirliliği, 1,2 milyon insanın erken ölümüne sebep oldu.
Kültür
Antik zamanlardan beri Çin kültürü, büyük ölçüde Konfüçyüsçülüğün ve muhafazakar felsefelerin etkisi altında olmuştur. Ülkedeki hanedanlık döneminin büyük kısmı boyunca, kökenleri Han Hanedanı'na dayanan prestijli imparatorluk sınavlarında yüksek performans göstermekle toplumsal ilerleme olanakları sunuldu. Sınavların edebi vurgusu, Çin'de kültürel zariflik hakkındaki genel algıları etkiledi, ör. kaligrafi, şiir ve resim boyama gibi sanat formlarının dans veya dramdan daha yüksek olduğu inancıyla. Çin kültüründe uzun zamandır derin bir tarih anlayışı ve büyük ölçüde içe dönük bir ulusal perspektif vurgulanmaktadır. Sınavlar ve liyakat kültürü, günümüz Çin'de yine büyük önem taşımaktadır.Çin Halk Cumhuriyeti'nin ilk liderlerinin geleneksel imparatorluk düzeninde doğmalarına rağmen, 4 Mayıs Hareketi ve reformist ideallerin etkisi altında idiler. Kırsal arazi mülkiyeti, cinsiyetçilik ve Konfüçyüsçü eğitim sistemi gibi Çin kültürünün bazı geleneksel yönlerini değiştirmeyi çalışmakla beraber, aile yapısı ve devlete itaat kültürü gibi diğer yönlerini muhafaza ettiler. Bazı gözlemciler, ÇHC'nin 1949 yılındaki kuruluşundan sonraki dönemi geleneksel Çin hanedanlık tarihinin devamı olarak algılamaktadır; ancak diğerleri ise, özellikle 1960'lardaki Kültür Devrimi siyasi hareketi kapsamında geleneksel kültürünün birçok unsurunun "gerici ve zararlı" veya "feodalizmin kalıntıları" olarak ilan edilip yıkılmasıyla, Komünist Parti iktidarının Çin kültürünün temellerine zarar verdiğini ileri sürmektedir. Başta Konfüçyüsçülük, sanat, edebiyat ve performans sanatları (ör. Pekin operası) olmak üzere, geleneksel Çin kültürü ve ahlakının birçok unsuru, dönemdeki hükümet politikalarına ve propagandasına uymak için değiştirildi. Yabancı medyalara erişim halen sıkı ölçüde kısıtlanmaktadır.
Günümüz Çin hükümeti, geleneksel Çin kültürünün birçok unsurunun Çin toplumunun ayrılmaz parçası olarak kabul etmiş durumdadır. Çin milliyetçiliğinin artışıyla ve Kültür Devrimi'nin sona ermesiyle geleneksel Çin sanatı, edebiyatı, müziği, filmi, modası ve mimarisinde büyük bir rönesans yer almaktadır; özellikle halk ve varyete sanatları, hem yurtiçinden hem de yurtdışından büyük ilgi çekmiştir. 2010 yılında 55,7 milyon yurtdışı seyahatçinin Çin'e gelmesiyle Çin, günümüzde Dünya'nın en çok ziyaret edilen üçüncü ülkesidir. Ülkenin yerli turizm hacmi de oldukça büyüktür: sırf 2010 Ekim ayı içerisinde 740 milyon Çinlinin yurt içinde seyahat ettiği tahmin edilmektedir.
Mutfak
Çin'in çeşitli bölgelerinden farklı yemekler (üst soldan saat yönünde): batıdaki Siçuan eyaletinden laziji, doğudaki Jiangsu eyaletinden xiaolongbao, kuzeydeki Şantung eyaletinden Pekin ördeği ve güneydeki Guangdong eyaletinden pirinç erişte rulosu.
Spor
Çin'de spor uzun zamandır dövüş sanatları ile özdeşleştirilmiştir. Günümüz Çin'de ise birçok çeşitli rekabetçi spor mevcuttur. Geleneksel Çin kültüründe fiziksel uygunluk önemli bir kişisel özellik olarak algılanır. Çin'de her dört sene "Millî Oyunlar" olarak bilinen ve Olimpiyat Oyunları'na benzeyen çok sporlu etkinlik yer almaktadır.Çin Basketbol Birliği verilerine göre Asya'da 300 milyon etkin basketbol oyuncusu vardır. Çin'in dışında yer alan bir spor etkinliğini izleyen en yüksek izleyici sayısı, 100-200 milyon Çinlinin canlı olarak izlediği, Yao Ming ile Yi Jianlian'ın birbirine karşı oynadığı maçtır. Çin sınırları içerisinde yer alan tek bir spor etkinliği için en yüksek izleyici sayısı ise Guanco kentindeki Tianhe Stadyumu'nda yer alan bir futbol maçıydı.
Pekin'de yer alan 2008 Yaz Olimpiyatları'nda en fazla altın madalya kazanan ülke Çin oldu. Çin ayrıca Nankin kentinde 2014 Yaz Gençlik Olimpiyatları'na ev sahipliği yaptı.