BULUT
Super Moderator
İnsan tarikata girmeden de manevi olarak yükselebilir mi? Bir şeyhe bağlanmak doğru mudur? Zümer suresi 3. ayetin tefsiri.
"İyi  bilin ki halis din, yani bütün gönlüyle  candan itaat, yalnız Allah’a  yapılır. Allah’tan başka birtakım hâmiler  edinerek: “Biz onlara sırf  bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye ibadet  ediyoruz.” diyenlere gelince,  elbette Allah, onların hakkında ihtilaf  ettikleri hususlarda aralarında  hükmünü verecektir. Allah yalancılığı,  nankörlük ve kâfirliği huy  edinenleri hidâyet etmez, emellerine  kavuşturmaz." (Zümer, 39/3)
"Katıksız (hâlis) din" deyimini, kelime-i şehadete dayalı din veya İslâm dini şeklinde açıklayanlar olmuştur. (1) Ancak bu deyimi, daha açık olarak "her türlü şirkten, batıl inanç ve hurafelerden uzak bulunan; vahye dayanan ve kutsal kitabıyla, inanç ve amellere dair hükümleriyle orijinalliğini koruyan din" şeklinde anlamak isabetli görünmektedir.
"Sadece bizi Allah'a yaklaştırsınlar diye onlara tapıyoruz." şeklindeki ifadelerinden de anlaşılacağı üzere Câhiliye putperestleri, Allah'ın varlığına ve yaratıcı gücüne inanmakla birlikte, putları aracı tanrılar kabul edip kendilerine şefaat edeceklerine inandıkları için onlara taparlardı. Görünür veya görünmez varlıklara tapan başka çok tanrılı din mensuplarıyla Hz. İsâ (as)'yı tanrı kabul eden Hristiyanlar da benzer bir anlayışa sahiplerdi.(2) Âyette, bu şekilde değişik bâtıl inanç guruplarıyla ilgili son hükmü Allah'ın vereceği, yani onları hak ettikleri şekilde cezalandıracağı belirtilmektedir. Yaratılmış ve sonlu, böyle olduğu için de eksik ve âciz varlıkları tanrı kabul etmek bir yalandan ibarettir, dolayısıyla bir küfürdür, yani gerçeği ters yüz etmek, inkâr etmektir; bu nedenle de hidayetten mahrum kalmayı gerektirir.(3) Bu suretle âyet şu gerçeği dile getirmektedir:
Melekler veya cinler gibi görülmez varlıklara, güneş vb. gök cisimlerine, Hz. İsâ (as) veya başka bir beşere, ata ruhlarına veya bu sayılanların sembollerine, heykellerine tapanlar ve Allah'ı bırakıp bunları koruyucu (veli) ve kurtarıcı kabul edenler, onlardan medet umanlar hak yoldan sapmışlardır; bunların inançları yalandan ve küfürden ibarettir. Yegâne hak din, tevhid inancıdır; kurtuluşu hak edenler de sadece muvahhid (tek tanrı inancını benimseyen) müminlerdir. (4)
Bir müslümanın mutlaka bir tarikata bir cemaate girmesi, bir şeyhe intisap etmesi şart değildir. "Bir tarikat şeyhine veya cemaate bağlı değilse, İslamiyeti yaşayamaz." diye iddiada bulunmak doğru değildir.
1. Zemahşerî, HI, 337
2. Taberî, XXIII, 193
3. Râzî, XXVI, 242
4. Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sadrettin Gümüş, Kur’an Yolu: IV/524.
"Katıksız (hâlis) din" deyimini, kelime-i şehadete dayalı din veya İslâm dini şeklinde açıklayanlar olmuştur. (1) Ancak bu deyimi, daha açık olarak "her türlü şirkten, batıl inanç ve hurafelerden uzak bulunan; vahye dayanan ve kutsal kitabıyla, inanç ve amellere dair hükümleriyle orijinalliğini koruyan din" şeklinde anlamak isabetli görünmektedir.
"Sadece bizi Allah'a yaklaştırsınlar diye onlara tapıyoruz." şeklindeki ifadelerinden de anlaşılacağı üzere Câhiliye putperestleri, Allah'ın varlığına ve yaratıcı gücüne inanmakla birlikte, putları aracı tanrılar kabul edip kendilerine şefaat edeceklerine inandıkları için onlara taparlardı. Görünür veya görünmez varlıklara tapan başka çok tanrılı din mensuplarıyla Hz. İsâ (as)'yı tanrı kabul eden Hristiyanlar da benzer bir anlayışa sahiplerdi.(2) Âyette, bu şekilde değişik bâtıl inanç guruplarıyla ilgili son hükmü Allah'ın vereceği, yani onları hak ettikleri şekilde cezalandıracağı belirtilmektedir. Yaratılmış ve sonlu, böyle olduğu için de eksik ve âciz varlıkları tanrı kabul etmek bir yalandan ibarettir, dolayısıyla bir küfürdür, yani gerçeği ters yüz etmek, inkâr etmektir; bu nedenle de hidayetten mahrum kalmayı gerektirir.(3) Bu suretle âyet şu gerçeği dile getirmektedir:
Melekler veya cinler gibi görülmez varlıklara, güneş vb. gök cisimlerine, Hz. İsâ (as) veya başka bir beşere, ata ruhlarına veya bu sayılanların sembollerine, heykellerine tapanlar ve Allah'ı bırakıp bunları koruyucu (veli) ve kurtarıcı kabul edenler, onlardan medet umanlar hak yoldan sapmışlardır; bunların inançları yalandan ve küfürden ibarettir. Yegâne hak din, tevhid inancıdır; kurtuluşu hak edenler de sadece muvahhid (tek tanrı inancını benimseyen) müminlerdir. (4)
Bir müslümanın mutlaka bir tarikata bir cemaate girmesi, bir şeyhe intisap etmesi şart değildir. "Bir tarikat şeyhine veya cemaate bağlı değilse, İslamiyeti yaşayamaz." diye iddiada bulunmak doğru değildir.
1. Zemahşerî, HI, 337
2. Taberî, XXIII, 193
3. Râzî, XXVI, 242
4. Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sadrettin Gümüş, Kur’an Yolu: IV/524.