Super Moderator
Vatan; doğup büyüdüğümüz Türkiye'dir. Hepimizin üzerinde yaşadığı, barındığı kutsal topraklarımızdır vatan. Bu uğurda gözümüzü kırpmadan can verdiğimiz ülkemizdir vatan.
Vatan sevgisi ise; en asil, en yüce sevgilerin başında gelir. Doğup büyüdüğümüz bu topraklar için, bir dakika bile düşünmeden, alçak FETÖ kalkışmasını canımız pahasına püskürtmektir vatan sevgisi. Vatan sevgisi olmadan, kim tanka, tüfeğe karşı koyabilirdi? Ölüme koşarcasına kim atlayabilirdi o demir yığınlarının altına? Vatan sevgisinden yoksun biri bu asil duruşu sergileyebilir miydi?
O gece, vatanı efendilerine peşkeş çekmek uğruna yola koyulan Semih Terzi ve beraberindeki hainlere fırsat vermeyen Ömer Halisdemir, diğer üniformalı teröristler gibi, vatan sevgisinden yoksun olsaydı, nice olurdu halimiz hiç düşündünüz mü?
Sosyal medyadan ahkâm kesmek yerine, 16 yaşındaki oğluyla, katili olan kalleş tankların, tüfeklerin karşısında durmayı tercih etti Erol Olçok.
Niçin?
Tabii ki vatan sevgisi ağır bastığı için...
O geceki direnişte vatan sevgisi ağır basanlardan biri de, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın danışmanı Mustafa Varank'ın ağabeyi İlhan Varank'tı... İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni ele geçirmeye çalışan üniformalı teröristlere karşı direnirken, şehit düştü. (Kadir Topbaş'la ilgili bir iki kelâmım az sonra.)
240 şehidimizin adıdır vatan sevgisi...
62 polis...
5 asker...
Ve 173 sivil şehit düştü o gece.... Vatan uğruna, millet uğruna...
15 Temmuz gecesinde, bizi meydanlarda buluşturan vatan sevgisinden başka bir şey değildi. O geceden sonra, bir olduk, diri olduk, Erdoğan'ın deyişiyle hep birlikte Türkiye olduk...
"Yenikapı ruhu" bu yüzden oluştu!
Dostlarımızı da, düşmanlarımızı da o gece gördüğümüz için, elele verdik, kolkola girdik ve birlikte olduk. Birlik ve beraberlik mesajlarını da bu yüzden verdik.
Ama sonra...
Daha şehitlerimizin kanı yerdeyken, yavaştan yavaştan sıvışmaya başladık. "FETÖ'nün siyasi aktörleri"ni aramakla işe koyulduk, "besledik"ten girdik, işi karı-koca muhabbetine çevirdik. Oysa 40 yıllık planı vardı bunların, büyümesinde, gelişmesinde, pişmesinde ve etkin rol oynamalarında herkesin günahı vardı.
Oyunu bozan Recep Tayyip Erdoğan olmasına rağmen, siyasi aktörlerin eski hastalıkları nüksetti. Ne "Yenikapı Ruhu" kaldı, ne de ilke ve ahlâk...
Erdoğan'a yıllarca bilenen, "Asılacaksın!" tehditleriyle yazılarını süsleyen ne kadar FETÖ'cü varsa, "Yenikapı Ruhu"nun üzerinden henüz beş ay gibi bir zaman geçtikten sonra, Kemal Kılıçdaroğlu'nun gözdesi oldu mesela.
Sen bir taraftan, üç kuruşluk oy uğruna FETÖ'nın yardakçılarını otobüsün üzerinde alkışlatacaksın, bir taraftan da MHP'lilere "Siz ne kadar ülkücüyseniz, vatanseverseniz ve milliyetçiyseniz, biz de ülkücüyüz, vatanseveriz, milliyetçiyiz" diyerek "vatan sevgisi"nden dem vuracaksın!
Kusura bakmasın ama, Kemal Bey'in bu sözleri inandırıcı değil!
HDPKK ile kolkola ama vatanın bölüneceğinden söz ediyor.
Kim inanır buna?
Bahçeli'nin dediği gibi, Kemal Kılıçdaroğlu, hem dibi görünmeyen kuyudan su içiyor, hem de iki uçurumun yakasını birleştiren çürük ve her an çökecek köprüden geçiyor.
Vatan sevgisi, Tayyip Erdoğan düşmanlığı değil Kemal Bey, uyanın artık! Doğru söylüyorsunuz; siyaset ahlâklı ve namuslu insanların yeridir. Lütfen siz de ahlâklı ve namuslu insanların durduğu yerde durun artık...
Lütfen!
Müsadenizle Kadir Abi'ye bir çift lafım olacak!
Kadir Topbaş'ın Başkan olduğu belediyeden, tam 18 şehit çıktı. Vatan sevgisinden şüphe etmem ama, Kadir Bey'in pişkinliği konusunda kardeşim Süleyman Özışık ile hemfikirim. Darbe gecesi olmayacaksın, ertesi gün ülkene dönmeyeceksin. Ortalık durulduktan sonra, gelip hiçbir şey olmamış gibi, 18 şehidin ebediyete uğurlandığı belediye binasına pişkin pişkin girip, koltuğunda oturmaya devam edeceksin.
Keşke...
O gece, üniformalı teröristlere meydan okuyarak, bu ülkenin kaderini değiştiren çağrıyı yapan Recep Tayyip Erdoğan'ın yaptığını Kadir Topbaş da yapabilseydi.
Keşke...
İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan ve arkadaşlarının yaptığı kahramanlığın bir tarafında da Kadir Bey olsaydı...
Keşke...
AK Parti'ye çok sonradan katılan Süleyman Soylu'nun TRT'yi teröristlerden kurtardığı gibi, Kadir Bey de, kendi belediyesini kurtarabilseydi...
Ve 18 şehit vermeseydi!
Sonra da o koltukta pişkince oturmaya devam etmeseydi...
Koltuğunu korumak adına, Tayyip Erdoğan'ın etrafında pervane olmasaydı...
Keşke...
Vatan sevgisi ise; en asil, en yüce sevgilerin başında gelir. Doğup büyüdüğümüz bu topraklar için, bir dakika bile düşünmeden, alçak FETÖ kalkışmasını canımız pahasına püskürtmektir vatan sevgisi. Vatan sevgisi olmadan, kim tanka, tüfeğe karşı koyabilirdi? Ölüme koşarcasına kim atlayabilirdi o demir yığınlarının altına? Vatan sevgisinden yoksun biri bu asil duruşu sergileyebilir miydi?
O gece, vatanı efendilerine peşkeş çekmek uğruna yola koyulan Semih Terzi ve beraberindeki hainlere fırsat vermeyen Ömer Halisdemir, diğer üniformalı teröristler gibi, vatan sevgisinden yoksun olsaydı, nice olurdu halimiz hiç düşündünüz mü?
Sosyal medyadan ahkâm kesmek yerine, 16 yaşındaki oğluyla, katili olan kalleş tankların, tüfeklerin karşısında durmayı tercih etti Erol Olçok.
Niçin?
Tabii ki vatan sevgisi ağır bastığı için...
O geceki direnişte vatan sevgisi ağır basanlardan biri de, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın danışmanı Mustafa Varank'ın ağabeyi İlhan Varank'tı... İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni ele geçirmeye çalışan üniformalı teröristlere karşı direnirken, şehit düştü. (Kadir Topbaş'la ilgili bir iki kelâmım az sonra.)
240 şehidimizin adıdır vatan sevgisi...
62 polis...
5 asker...
Ve 173 sivil şehit düştü o gece.... Vatan uğruna, millet uğruna...
15 Temmuz gecesinde, bizi meydanlarda buluşturan vatan sevgisinden başka bir şey değildi. O geceden sonra, bir olduk, diri olduk, Erdoğan'ın deyişiyle hep birlikte Türkiye olduk...
"Yenikapı ruhu" bu yüzden oluştu!
Dostlarımızı da, düşmanlarımızı da o gece gördüğümüz için, elele verdik, kolkola girdik ve birlikte olduk. Birlik ve beraberlik mesajlarını da bu yüzden verdik.
Ama sonra...
Daha şehitlerimizin kanı yerdeyken, yavaştan yavaştan sıvışmaya başladık. "FETÖ'nün siyasi aktörleri"ni aramakla işe koyulduk, "besledik"ten girdik, işi karı-koca muhabbetine çevirdik. Oysa 40 yıllık planı vardı bunların, büyümesinde, gelişmesinde, pişmesinde ve etkin rol oynamalarında herkesin günahı vardı.
Oyunu bozan Recep Tayyip Erdoğan olmasına rağmen, siyasi aktörlerin eski hastalıkları nüksetti. Ne "Yenikapı Ruhu" kaldı, ne de ilke ve ahlâk...
Erdoğan'a yıllarca bilenen, "Asılacaksın!" tehditleriyle yazılarını süsleyen ne kadar FETÖ'cü varsa, "Yenikapı Ruhu"nun üzerinden henüz beş ay gibi bir zaman geçtikten sonra, Kemal Kılıçdaroğlu'nun gözdesi oldu mesela.
Sen bir taraftan, üç kuruşluk oy uğruna FETÖ'nın yardakçılarını otobüsün üzerinde alkışlatacaksın, bir taraftan da MHP'lilere "Siz ne kadar ülkücüyseniz, vatanseverseniz ve milliyetçiyseniz, biz de ülkücüyüz, vatanseveriz, milliyetçiyiz" diyerek "vatan sevgisi"nden dem vuracaksın!
Kusura bakmasın ama, Kemal Bey'in bu sözleri inandırıcı değil!
HDPKK ile kolkola ama vatanın bölüneceğinden söz ediyor.
Kim inanır buna?
Bahçeli'nin dediği gibi, Kemal Kılıçdaroğlu, hem dibi görünmeyen kuyudan su içiyor, hem de iki uçurumun yakasını birleştiren çürük ve her an çökecek köprüden geçiyor.
Vatan sevgisi, Tayyip Erdoğan düşmanlığı değil Kemal Bey, uyanın artık! Doğru söylüyorsunuz; siyaset ahlâklı ve namuslu insanların yeridir. Lütfen siz de ahlâklı ve namuslu insanların durduğu yerde durun artık...
Lütfen!
Müsadenizle Kadir Abi'ye bir çift lafım olacak!
Kadir Topbaş'ın Başkan olduğu belediyeden, tam 18 şehit çıktı. Vatan sevgisinden şüphe etmem ama, Kadir Bey'in pişkinliği konusunda kardeşim Süleyman Özışık ile hemfikirim. Darbe gecesi olmayacaksın, ertesi gün ülkene dönmeyeceksin. Ortalık durulduktan sonra, gelip hiçbir şey olmamış gibi, 18 şehidin ebediyete uğurlandığı belediye binasına pişkin pişkin girip, koltuğunda oturmaya devam edeceksin.
Keşke...
O gece, üniformalı teröristlere meydan okuyarak, bu ülkenin kaderini değiştiren çağrıyı yapan Recep Tayyip Erdoğan'ın yaptığını Kadir Topbaş da yapabilseydi.
Keşke...
İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan ve arkadaşlarının yaptığı kahramanlığın bir tarafında da Kadir Bey olsaydı...
Keşke...
AK Parti'ye çok sonradan katılan Süleyman Soylu'nun TRT'yi teröristlerden kurtardığı gibi, Kadir Bey de, kendi belediyesini kurtarabilseydi...
Ve 18 şehit vermeseydi!
Sonra da o koltukta pişkince oturmaya devam etmeseydi...
Koltuğunu korumak adına, Tayyip Erdoğan'ın etrafında pervane olmasaydı...
Keşke...