Cennette olmayan şeyler

MURATS44

Super Moderator
Katılım
16 Nisan 2013

Cennette olmayan şeyler​

Cennette olmayan şeyler Cennette olmayan şeyler
Söze şöyle başlamak gerekir ki kulun gayesi cennete gitmek veya cehennemlerden kurtulmak değil, Allah rızasına mazhar olabilmektir. Bu rıza o denli önemlidir ki Allah’ın razı olmadığı kullar şefaatten bile mahrum kalacak ve doğal olarak acılara dolanacaktır. Allah rızasını kazanmayı başarabilmiş kullar ise cennetlerde huzur ve esenlikle, sayısız nimetle nimetlendirilecek ve sonsuza dek acı ve kaygılardan uzak olarak dünyadaki güzel davranışlarının karşılığını mutlaka alacaktır.

Yine en önemli hususlardan birisi hesap günü zerre kadar iyiliğin ve kötülüğün göz ardı edilmeyecek olmasıdır.

Yüce Allah, mukaddes kitabı Kur’an’da ayetleri ile cennetleri insan zekası ile tahayyül edilebilecek kadarıyla tasvir etmiş, çeşitlerini saymış, sakinlere oralarda sunulacak nimetleri bildirip dünyada sınava layıkıyla hakkını verenlere bir müjde ve hediye olmak üzere sonsuz yaşamı müjdelemiştir. Yine Allah cehennem tasvirleri ile ateşi, acıyı, irini, zakkumu, kızgın taşları tasvir ederek insan aklının anlayabileceği örneklerle sınava lakayt yaklaşanları bekleyen sonu adilane olarak haber vermiştir.

Bizlerin cennet ve cehennem hakkında bilebildiklerimiz sadece Kur’an ayetleri ve muazzez Peygamberimizin hadisleri ile bildirdiği kadardır. Hurafelere, rivayetlere, masal ve destanlara kapılmaksızın bizlerin yapacağı tasvir bu nedenle sönük kalır.

Cennette olacak şeyleri sadece Yüce Rabbimiz bilir. Çünkü O’nun ilmi ve kudreti muazzam, rahmeti bol, şefaati sınırsız, rızkı cömert, affı yücedir. Orada arzulanan her şeyin bulunacağını, sınırsız rızık ve nimet ile kucaklaşılacağını, daha nice akla gelmeyen müjdelerin yaşanacağını ve inşallah en büyük lütuf olarak Allah rızasına erişileceğini ve bir ihtimal Rabbimizin cemalini görebileceğimizi hayal ederiz. Bu tasvirin ötesinde yüksek odalar, altından ırmaklar akan, yeşilin egemen olduğu, serinlikler, gölgelikler içinde köşkler, oturma yerleri, içecekler, meyveler, hizmet eden gençler, huriler, sayısız çiçekler, kuşlar düşünürüz. Orada sıcaklanmayacağımızı, üşümeyeceğimizi, bazı dünyevi temel ihtiyaçların orada yaşanmayacağını dinleriz.

Cennet sevdalılarının, Yüce Allah’ın rızasına mazhar olmaya çalışan mü’min kulların orada bedbaht olmayacağı, sayısız nimetler içinde müjdeleneceği, sıkıntı ve kötülüklerin olmayacağı, adaletin tam tecelli edeceği muhakkaktır.

Bu tanımı daha ileri götürmek haddi aşmak olacağından cennette neler olacağından ziyade nelerin olmayacağına bakmak lazım gelir. Orada olacak şeyler dünyada da kısmen vardır ve yazık ki hızla tüketilmektedir ama orada olmayacak şeyler dünyada ziyadesiyle mevcuttur ve her geçen gün ahir zamana paralel olarak artmaktadır.

Cennette olacak ve olmayacak şeylerin dünyadaki iyi ve kötü kutuplara, yani nefse-şeytana diğer yanda adalet ve sevgiye çokça benzediği muhakkaktır. Ayetlerden çıkarabildiğimiz kadarıyla yaşadığımız hayattaki güzelliklerin fazlası cennetlerde, çirkinliklerin alası cehennemlerde yaşanacaktır.

Buradan hareketle cennetlerde olmayacak şeyleri sıralamak gerekirse önce insanlarla başlamak gerekir. Çünkü cennetlere varis kılınan insan dünya sınavını başarıyla bitirdiği takdirde mazhar olacağı cennete yerleşecek ve inşallah orada sonsuz süre kalacaktır.

İnsanların bir kısmının asla, bir kısmının ise bir süre cehennemde kalmayı müteakip cennetlere geçip geçmeyeceği, A’raf’takilerin kimler olduğu, ne zaman cennete geçecekleri bizler için muammadır ama arzuladığımız şey cennetlere doğrudan vasıl olamasak bile cehennemlerde bir süre cezamızı çekip şefaate mazhar olmak ve cennetlere dönebilmektir.

Cennetin cehennem gibi, yer ve gökler gibi yedi kat olduğu bildirilmiştir. Lakin hangi katlarda kimlerin olacağını da, mertebeler arası yükselmenin şartlarını da bilememekteyiz.

Dahası çocukların, hayvan ve bitkilerin durumu daha da karışıktır. Bunlarla alakalalı düşüncelerimiz tahminden öteye asla gidemez ama gönlümüz sabilerin cennetlerde olacağından yanadır.

Her şeyin doğrusunu bilen Allah’tır. Bizlerin burada yapmaya çalıştığı cennet ahlakına uygun olan ve olmayan konuların bahsidir ki niyetimiz masum, maksadımız hakka hizmettir. Yine de yanlış, noksan ve kusurumuz varsa Rabbim affeylesin.

Cennette yer alamayacakların ilki muhakkak “şeytan ve şeytana kulluk eden nankörler” olacaktır. Bunlar insan ve cin tayfasından da olabilir. Yaşarken batıla, şirke, zulme, haksızlığa, küfre kucak açmış, çanak tutmuş, yeryüzünde bozgunculuk yapmış, batılı egemen kılmaya çalışmış, hakkı inkar edip, şerre hizmet etmiş bu lanetli kullar cennetlere kanaatimizce asla giremeyecektir. Onların mekanı sonsuza dek cehennem çukurları olacaktır.

İkinci sırada ise “şirke batmış” yani Rabbimizin tek ve mutlak egemenliğine gölge düşürmüş, yedek ilahlar ve şefaatçiler oluşturmuş, kişileri rab edinmiş, para, makam gibi şeylere tapmış hainler güruhu yani müşrikler cennetlere giremeyecektir. Çünkü Allah tüm günahları affedeceğini ama şirki affetmeyeceğini söylemiştir. O halde günahların en büyüğü bu illetin ilahi dengelere muazzam hasar verdiğini anlarız ki bu tembihe rağmen şirke devam edenler sadece günah işlemiş değil aynı zamanda azmış ve haddi aşmış demektir ki her türlü cezaya bu yüzden müstahaktırlar.

Diğer günah ve hatta küfür sahiplerinin bile “bir süre sonra cennetlere alınabileceğini” Rabbimizin yüce rahmeti nedeniyle umuyoruz ki peygamberimizin hadislerinde kalbinde damla kadar iman olan kulların en nihayetinde cennetlere gireceği müjdelenmiştir. Lakin bu günah ve kötülüklerin cennetlerde yaşanmayacak olması kesin, yaşanmaması için her türlü tedbirin alınacağı muhakkaktır.

Cennetlerde yaşamın sonsuz olacağını tahmin ve tasavvur ettiğimizden orada hastalık yaşamayacağımızı, hastalıkla alakalı acı çekmeyeceğimizi, hatta hastalıktan ölmekten muaf olacağımızı düşünebiliriz.

Cennette olmayan şeyler Cennette olmayan şeyler
Orada dünyada yaptıklarımızı hatırlayacağımızı ve bize sunulan bazı şeyleri de dünyadakilere benzeteceğimizi hayal ederiz.

Cennetlerde uyku olmayacağı rivayet edilir lakin bu husus çok açık değildir. Çünkü yatak benzeri tasvirler bize uykuyu hatırlatır ve dinlenme şekli konusunda dünyadan farklı bir şeyler yaşayacağımız muhakkaktır. Dahası yorgunluk ve bıkkınlık hissi olmayacak ise ki öyle düşünürüz dinlenme ihtiyacı olacak mıdır şüphelidir.

Bazılarının düşündüğü gibi ayetlerde tasvir edilen insan ve cin eli değmemiş huriler tanımı ne ifade eder bilemeyiz ama burada maksadın aşırı tatminkar bir cinsel hayat mı yoksa göz ve gönül hoşluğuna dayalı bir sevgi yumağı mı olduğu hakkında yorum yapamayız. Ancak şu muhakkak tır ki orada haram, zina, muta nikahı, fuhuş, cinsel taciz gibi şeyler asla yaşanmayacak, hele ensest ilişkiler, sapık sevicilik, eşcinsellik hisleri cennetin kapısından asla giremeyecektir. Oradaki hurilerin abdestsiz, davetkar, ahlaksız, sadakatsiz olmayacağı da muhakkaktır ki cennetlere mazhar olmuş erkek ve kadınların zaten bu hissin kırıntısını orada taşımaları bahis konusu bile edilemez.

Kan davalı insanın kanlısını orada dost ve kardeş bileceği hatırlanırsa dünyevi manada her türlü açlık ve boş heveslerimizin orada yok olacağını tasavvur edebiliriz. Yani bazı cahillerin sanısının aksine orada cinsel yaşam varsa bile bu mahreme, ahlaka ve şeriata dayalı bir hayat olacaktır. Ötesi yoktur.

İnsanlar bahsi böyleyken insani şeylere de değinmek lazım gelir. Bu manada cennetlerde olmayacak şeylerden birisi de “kötülüğü emreden nefis ve şeytani insan duygularıdır.” Şeytanın en sevdiği bu huylar; kibir, büyüklenme, hırs, şehvet, sınırsız arzu, kolaya kaçma, hak yeme, göz dikme, açık arama şeklinde tezahür eder ki çoğu zaman nefis kötülüğü emreder ve şeytan bu zaaf ve açlıkları manipüle eder. Yani genel anlamda İslam ahlakına uygun olmayan, Kur’an ayetleri ile yasaklanan, Peygamberimizin örnek ahlakı ile kaçındığı illetlerin orada olmayacağı kesin gibidir.

Yine “dünyada işlediğimiz günahlara vesile olan şeylerin” (içki, ahlaksız kadın kadın, kumar, uyuşturucu vs.) orada bulunmayacağı da muhakkaktır.

Benzer şekilde bizleri “puta tapar gibi kendisine köle eden dünyevi araçlar da (para, israf, lüks vs.)” orada olmayacaktır diye düşünürüz.

Yine zulüm ve haksızlık vasıtalarının, adaletsizlik aracılarının, işkence alet ve vasıtalarının da maddi ve mecazi anlamda orada bulunmayacağı muhakkaktır. Orada hukuk değil gerçek adalet olacaktır ve herkes uydurma hukuka değil ilahi adalete hesap verecektir.

Bitkiler ve hayvanlarla alakalı olarak ta söylenebilecek şey ise Rabbimizin dilediği hayvan ve bitkilerin cennetlere alınacağı bir kısmının ise alınmayacağı şeklindedir. Ama bunların isimlerini vermek haddimize değildir. Sadece zakkum için belki cennette olmayacağını söylemek mümkündür. Çünkü gerek hadislerden gerekse ayetlerden çıkardığımız manaya göre zakkum cehennemde bulunacaktır.

Cennetlerde can yakan, topuklara batan, parmak kanatan dikenli bitkilerin bile olmayacağını söylemek umarız haddi aşmak olmayacaktır.

Dünyada korkulan, kötülük timsali sayılan hayvanların orada da kullara korku hissi verecek şekilde var olması düşünülemez. Lakin bu yaşadığımız dünya gözüyle baktığımızdadır. Söz gelimi orada yılan olmayacağını düşünürüz ama orada yılan var mıdır ve varsa bu yılanlar insanlarla dost, masum, evcil yaşayacaklar mıdır bilemeyiz.

Maddi varlıklarla alakalı olarak ise söylenebilecek şey şudur; insanlar zarar, acı, eziyet, ziyan verecek şeyler cennetlerde olmayacaktır ki sanırız buna ilk örnek ateş olacaktır. Kim bilir belki ateş olacak ama ibret ve mucize olacak şekilde can yakmayacaktır.

Dünyevi temel açlıklarımızla alakalı orada açlık, şişkinlik, tuvalet ihtiyacını, hislerimizle alakalı kıskançlık, keder, acı, yokluk yaşamayacağımızı söyleyebiliriz.

Orada hangi yaşta, ne vaziyette olacağımızı sadece Rabbimiz bilir ama o neylerse güzel eyler. Bu yüzden ilahi adaleti orada da tecelli edeceği ve bundan bizlerin hoş kalacağı muhakkaktır.

Yine orada altın, inci, zümrüt gibi bazı mücevherler olabileceğini düşünürüz ama miktarı, şekli konusunda yorum yapamayız.

Keza orada yeşilin egemen olduğu noktasından hareketle sayısız güzellikte bitki ve ağaçları tasavvur eder, kurumuş-yanmış-hastalıklı bitkilerin orada bulunmayacağını umarız.

Orada yıldırım, kasırga, deprem gibi dünyevi afetler, belalar, ihmaller yaşanmayacağı da muhakkaktır.

Yine orada geleceği teminat altına almak adına bu dünyada yaptığımız gibi tasarruf gibi şeyler de, faiz gibi haksız kazançlar da olmayacaktır. Zaten para olmayacak buna bağlı tüm kötülükler ortadan kalkacaktır.

Kısaca cennetlerde olmayacak şeyler aslında bu dünyada olmaması gereken şeylerdir.

Cennetlerin maddi tasvirini tam olarak bilemeyeceğimiz için meseleye aslen manevi anlamda ve günah sevap ikileminde bakmak lazım gelir.

Çünkü oradaki yaşam ilahi irade ile arzulanan, emredilen, olması gereken ahlaki olgunlukla yaşanacak, bu maksadı temin için belki nefisler bedenlerden sökülüp atılacak, belki ruh, akıl, şuur ve bilinçler bir arındırmaya ve terbiyeye tabi tutulacak, belki şeytani heves ve arzuların kökünden temizlenmesi için bir nevi beyin yıkama veya yeniden formatlama süreci yaşanacaktır.

Yapabildiğimiz tüm tasvirlerin ortak noktası; orada kötülüğün kendisinin ve kötülüğe hizmet eden şeytan ve ordularının olamayacağına yöneliktir. Bu aslında şu demektir; orada iyilik ve güzellikten, esenlik ve huzurdan, emniyet ve hazdan başka bir şey olmayacak ve korku, endişe, hırs, kibir gibi kötü duygu ve düşünceler bulunmayacaktır. Keza orada bizlere bu hayatta günaha kışkırtan sahte varlıklar, güç simgesi kazançlar bulunmayacaktır.

Bu da demektir ki dünyada daha yaşarken bu meziyetlere sahip olabilirsek inşallah cennetlere doğrudan gideriz ve bu meziyetlerden ne kadar uzak yaşarsak cennetlere girebilme ihtimalimiz de o kadar azalır. Cennetlere bir süre sonra girebilsek bile çekeceğimiz azap dünyada tasavvur edebileceğimizden çok daha fazladır. Bir adım daha ileri gidersek bu ahlaki olgunluğa erişemediysek azıcık günahlarımız varsa bile huzurda şefaata muhtaç olmak ve af için beklemek bile acılardan acı bir şeydir.

O halde yapılacak şey; şefaate bile gerek duyulmayacak şekilde, has ve ihlas ile samimi olarak Kur’an esaslı yaşam sürmek, cennetlere yakışır iman-ibadet ve ahlak ile yaşlanmak, Allah’ın tekliğine ve sınırlarına mutlak itaat etmektir.

Salih ameller ve toplumsal faydalı değerler üretmek umulur ki cennetlerdeki mertebemizi yükseltecek, şehadet makamı gibi Allah yolunda canımızla ettiğimiz cihatlar bizleri belki de ailelerimizle birlikte en üst mertebelere taşıyacaktır.

Orada riya ve gösterişin olmayacağını söylemek bile yersizdir çünkü zaten bunlar gizli şirktir ve affa tabi değildir.
Cennetlerdeki ahlaki olgunluğa bu dünyada sahip olabilmenin ilk adımları da muhakkak imanı diri tutmak, ibadetlerde devamlı ve samimi olmak, salih amel ve hayırlarda yarışmaktır.

Dünya hayatı süslü bir eğlence ve oyunken hepimiz yaşayabilmek için paraya sahip olmak, ısınmak, yemek yemek, barınmak için bir takım şeyler edinmek durumundayız. Bunlar olması gerekenlerdir. Olmaması gerekenler ise aşırı gitmek, yardıma muhtaçları görmezden gelmek, paraya tapmak, yapabilecekken yardım eli uzatmamaktır. Ahirete yönelip dünyadan vazgeçmek, dünyaya dalıp ahireti unutmak olmaması gereken şeylerdir.

Bahane ve mazeretler de cennetlerde olmayacağına göre, Rabbimiz bize şah damarından yakın olduğuna göre samimi olmak ve dürüst olmak zorundayız. Özeleştiriyi yapamazsak, kendimizi kendimiz daha yaşarken hesaba çekemezsek elbet birileri hesaba çekecek ve bizi düzeltecektir.

Bu noktadan hareketle herkes başkalarında açık aramaktan ziyade kendisine bakmalı, haset değil gıpta etmeli, kimsenin kimsenin günahını yüklenemeyeceği noktasından hareketle herkes günahlarından tevbe ile arınmaya çalışmalıdır.

Şükür Rabbimizin verdiği her türlü nimete karşılık yaptığımız acizane teşekkürdür. Bunu ihmal edenler elbet hesabını verecektir. Çünkü Allah and içerek “Andolsun ki nimetlerden mutlaka sorulacaksınız” demiştir. Peygamberimizin bunu açıklarken kullandığı örnekler; soğuk su, serin gölgelik, yarım hurma meyvesidir. Bizlere bahşedilen sayısız nimet varken, tüm insanlık olarak yüzyıl boyunca saymaya kalksak sayamazken nankörlük etmeden şükretmek gerekir ki tevbe, istiğfar, mağfiret, şükür gibi hallerimiz inşallah boyunlarımızdaki günahları az da olsa hafifletecektir.

Dua ve niyaz ise Rabbimizin rahmet ve merhametine sığınmak için her daim yapmamız gerekendir. Yüce Allah “(Ey Muhammed!) De ki: “Duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin! Siz yalanladınız. Öyle ise azap yakanızı bırakmayacak.” (Furkan 25/77) buyurarak duanın kymetini ve hikmetini vurgulamıştır.

Sonuç olarak; cennet ve cehennem haktır. Kıyamet haktır. Ahiret haktır. Hesap ve mizan mutlaka yaşanacak, mefta kullar dirilecek, sırat-ı müstakimden geçilecektir. Cennetlere mazhar olabilmenin yolu bu dünya sınavında verdiğimiz reaksiyon ile doğru orantılıdır.

Fani dünyanın azami yüz yıl, baki hayatın sonsuz olduğu, buradaki nimetlerin alasının orada sınırsızca bulunacağı dikkate alınırsa dünyaya dalıp, zulmetmemek, ahiretten vazgeçmemek gerekir.

Burada diktiğimiz arpanın hasadı orada yapılacağına göre tabiata, kainata, kendimize, topluma ve dine zarar vermeden, tevazu ve iyiliklerle yaşamalı, Allah’ın sınırlarına mutlak riayet etmeli, şeytandan Allah’a sığınmalı, kötülüklerden uzak durmalıdır.

İman, ibadet, ahlak üçgeni ile, salih amel ve güzel değerlerle, hoşluk ve iman kardeşliği ile bu hayattan bir an önce sağ ve salim olarak göçüp gitmek, dünyevi arzular peşinde telef olmaktan çok daha hayırlıdır.

Bu dünya değil dünya hayatıdır iğrenç olan. Yani yaşamak, güzel yaşamak, refah içinde yaşamak yanlış değildir. Yanlış olan Malikimiz Allah’ı unutarak, iblise kanarak, ahireti yok sayarak fütursuzca yaşamaktır.

Cennetlerde neler olduğunu bilemesek de neler olmayacağını tasavvur edebiliyorsak şunu da anlamalıyız ki cennetlerde olmayacak şeyler bu dünyada da yaşamamak gereken şeylerdir.

Rabbim hepimize cenneti ahlak, iman ve ibadeti, has ve samimi salih amelleri, hayırlı yarınları nasip etsin.
Rabbim yaptığımız küçük ve büyük günahlar için bizleri bağışlasın.
Rabbim bizleri küfür, şirk, iblis belasından muhafaza eylesin.
Rabbim yazımızı güzel yazsın.
Rabbim kendisini layıkıyla tanıyamadığımız için bizleri bağışlasın.
Rabbim cennetlere kavuşmak veya cehennemden kurtulmak gayelerinden de öte bizleri “kendi rızasına, ALLAH RIZASINA” mazhar eylesin.
Amin.
 
Bunlar da ilginizi çekebilir...
Geri