Üst
Savaşçıların Efendisi Alparslan - Ebubekir Subaşı

Savaşçıların Efendisi Alparslan - Ebubekir Subaşı

Celik

Emekli Admin

Savaşçıların Efendisi Alparslan

Yeni okumaya basladigim bir kitap fakat öylesine çarpici sözlerle karsilastim ki,bu sözler Türklerin Orta Asya'dan baslayan ve dünyaya hükmeden bir imparatorluga dönüsmesinde kadinlarimizin rölünü çok güzel özetliyor.

Ibni Mahleban'in Afşin Oglu Alptigin'e anlattigi ve Selçuk Ogullarininin basarisina katkida bulunmasina örnek olan gerçek hikaye: Oglum; Bizler erkek olarak sunu biliriz ki,bizi böylesine hareketli,kahraman,dürüst samimi ve digergan kilanlar bacilarimiz,kadinlarimiz,kizlarimizdir.Bunlar gibisini baska bir dinde ve cografyada bulmak mümkün degildir.

Bu eli öpülesi analar,bacilar;kocalarinin arkada biraktigi hanelerinde birer üzerinde yalçin kayalarla kapli,aşilmaz,tepesi yirtici hayvana bile yol vermez,bulut ve duman çökmüs sarp daglar gibi otururlar.Onlar bu aşilmaz ve elde edilmez halleri ile okyanuslar ötesinde sahiplerini bekleyen ada gibidirler,asla baskasina yar ve yardimci olmazlar.Uzak illere gitmis kocalari bir an bile tedirgin olmaksizin,hasretle kavusma günlerini bekler dururlar.

Onlar ise (Avrupa) uzak seferlere giderlerken kadinlarina "Bekaret kemeri" denen insanlik ayibi bir alet takar da öyle giderlerdi ki,anlatmasindan bile haya ederim.

Simdi anladinmi Malazgirtlerin,Sultan Alparslan'larin arkalarinda kimler varmis.Böyle kalelere sirtini veren yigitler,degil imparatorlari,daglari bile devirirler.Ama Avrupa'lilar bizim gibi bu nimete sahip degiller.

alparslan.webp
alparslan.webp
 
Malazgirt ovasında kılınan Cuma namazından sonra bütün erler birbirleriyle helalleşmişti. Alparslan beyaz bir elbise giymişti. Askerlerine dönerek; ”Askerlerim; Burada Allah’tan başka bir Sultan yoktur. Emir ve kader tamamıyla O’nun elindedir. Bu sebeple benimle savaşmakta veya savaşmamak için uzaklaşmakta serbestsiniz. Ben de sizlerden biriyim ve sizinle savaşacağım. Eğer burda şehit düşecek olursam bu elbisem kefenim olsun, beni vurulduğum yere gömün.”

Askerler bu konuşmanın ardından heyecanla; ” Asla emrinden ayrılmayacağız” diye haykırdılar. Ve kılıcını sıyıran Alparslan ”Bismillah” diyerek atını şimşek gibi Bizans ordusu üzerine sürdü.
İşte bu dizeler ile anlatılıyor Malazgirt. O büyük savaş o büyük kumandan, Bismillah deyip giriyorlar savaşa. Sadece Allah için savaşıyorlar. İşte Allah için yapılan bir işin başarısıdır bu. Osmanlı’nın son dönemlerinde bozulması bir nevi Allah’ın emirlerinden çıkması ile başlamış ve o ulu devlet 1071 de Bismillah diyerek Anadolu’ya giren Türklerin Avrupai yaşam tarzıyla Şerefe diyerek yıkılmıştır.

Hiç bir zaman önemli olan asker sayısı veya komutanın kim olduğu değildir. Önemli olan ruhtur. Sayısı oldukça fazla düşmanda sadece komutan hırslıdır. Asker bitkin ve isteksiz savaşır. Oysa bizde asker ve komutan yan yana sırt sırta çarpışır aynı ruhla aynı istekle hareket eder. Her ne kadar sayımız az olsa bile o savaşı kazanan biz oluruz. Son örneğini Çanakkale’de vermiştik ve bunu kanıtlamıştık.


Kitap yukarıdaki dizelerde de açıkladığımız gibi Türklere Anadolu’nun kapısını açan Malazgirt savaşını, öncesinde ve sonrasında yaşananları anlatıyor. Bizans ile ilk savaşımız ve büyük bir mağlubiyet armağan ediyoruz Bizans’a. Bizans hep bize düşman olacak ta ki 1453′te biz İstanbul’a girene kadar.
Daha fazla uzatmaya lüzum görmüyorum. Gerçekten çok sürükleyici bir kitap uykunuzu bile unutturabiliyor okuyanlara, tavsiye edilebilecek güzel kitaplar arasında.

Geçmişine taş atanın geleceğine gülle atarlar... diye bir atasözü vardır. son zamanlarda bilinçli olarak Büyük Türk Tarihi üzerinde öyle büyük oyunlar oynanıyor ki, amaç zaman içerisinde güç aldığımız kendi geçmişimizi bize olmasada gelecek nesillere istedikleri gibi öğretmek. Biz biliyoruz ama gelcek nesillerimize sağlam ve doğru bilgileri öğretemezsek, başkaları öğretecek çocuklarımıza. Bizim tarihimizi başkalarından öğrenecekler. Gerçeklerle alakası olmayan kendilerince uydurulmuş sahte bir tarih belli bir süreden sonra çooook çok farklı kılıflara bürünecek. bu tür kitaplar her evde bulunmalı. Sadece bulundurmuş olmak değil defalarca okumalı defalarca okutmalıyız. Geleceğimiz geçmişimizde gizli . Ne zaman ki geçmişimize sahip çıkarız o zaman büyük oluruz. Okunması gereken çok güzel bir kitap.
 
Evet geçmisini bilmeyen bir toplum,geleceginide belirleyemez.Fakat ne yazikki geçmisimizi bizden daha fazla merakli olan yabancilardan ögreniyoruz.Prof.Dr Ahmet Simsirgil'in bir konusmasini dinledim ve Osmanli arsivinde arastirma yaptigi dönemlerde, yabancilarin daha fazla oldugunu söylüyordu.

Aslinda merakli olmayisimizdan degil,okumayi bilmeyisimizden arastirma yapamiyoruz zira toplum mühendisleri durumu eline almis,sanki hiçbir geçmis tarihi olmayan ve uzaydan getirdikleri insanlardan olusan bir toplum yaratmaya çalismislar.Latin alfabesine geçilmesine karsi degilim,elbette gerekliydi.Zaten Osmanli'nin son dönemlerinde latin alfebesine geçilmesi konusunda herkez hemfikir fakat nasil geçilecegi konusunda kesin karar verilememistir.Hatta Cumhuriyetin ilanindan yaklasik 180 yil evvel, dönemin padisahinin izniyle Ibrahim Müteferrika eski türkçeyi latin alfabesine uyarliyarak kitap yayinlamistir.Yayinlanan bu kitap,Haber Türk Tv arsivinde bulunmaktadir.Bu yüzden Latin harflere geçisi "Tekerlegin icadi" gibi göstermenin alemi yok.
Her iki alfabenin bir süre kullanilmasi ve latin alfabeye geçişte eski alfabenin unutturulmamasi gerekiyordu.Malesef düz mantikla hereket edenler bugünden-yarina yaptiklari geçişle birlikte,bir anda okur yazar sayisini sifira indirip,cahil bir millet haline gelmemize sebep oldular.

Bir takim insanlar ise "zaten okur yazar orani %3' lerde idi" gibi,asti astari olmayan iddilarda bulunuyor.Özürü kabahatinden büyük diye buna derim zira %3,% 0'dan daha büyuktür.Kaldiki Osmanli dönemine ait okur yazarlik konusunda hiçbir istatistiki belgeye ulasilamamistir."zaten okur yazar orani %3' lerde idi" iddiasini öne sürenler neye dayanarak bunu söylüyor anlamis degilim.
 
Geri
Üst