Üst
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır (1878 - 1942)

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır (1878 - 1942)

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Türkçe Kur'an tefsirlerinden birini telif etmiş din adamı, tercüman ve hattattır. 1878'de Antalya'nın Elmalı kazasında doğdu. Ailesi aslen Burdurlu olup, babası Hoca Numan Efendi'dir. Numan Efendi daha küçük yaşlardayken Burdur'un Gölhisar kazasının Yazır köyünden ayrılarak Elmalı'ya gelmiş, tahsilini orada tamamlamış, Şeriye Mahkemesi başkâtibi olmuştur. Annesi Elmalı alimlerinden Esad Efendi'nin kızı Fatma hanımdır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır
Muhammed Hamdi Yazır, ilk ve ortaokul tahsilini Elmalı'da Rüşdiye Mektebinde gördü. Hafızlığını da tamamladıktan sonra, Arapça okudu ve İslami ilimleri öğrenmek için, dayısı Hoca Mustafa Sarılar Efendi ile birlikte 1895'de İstanbul'a geldi. Kayserili Mahmud Hamdi Efendi'nin Beyazıt Camii'ndeki derslerine devam etti. Of'lu Mahmut Kamil Efendi'den fıkıh dersleri aldı. Devrin ileri gelen değerli hocalarından ders görerek icâzet aldı.

Mekteb-i Nuvvab'a girdi ve buradan birincilikle mezun olarak kadılık icazeti aldı. 1905'ten itibaren Beyazıt Camii'nde talebelere ders vermeye başladı ve bu hizmeti 1908 yılına kadar devam etti. Bu arada Şeyhülislamlık'ta Mektubi Kalemi'ne dahil edildi. Bir yandan da Nuvvab'da ve Mülkiye Mektebi'nde ahkam-ı evkaf, Medrese-t-ül Vaizin'de fıkıh, Süleymaniye Medresesi'nde mantık derslerini okutmayı sürdürdü. 1908 yılında dersiâm oldu. Devrin ünlü hattatları Sami Efendi ve Bakkal Arif Efendi'den hat dersleri aldı. Mustafa Kemal Atatürk'ün Kur'an-ı Kerim'i ilk kez Türkçe tefsir etmesi için vazifelendirdiği Mehmet Âkif Ersoy'dan sonraki ikinci kişidir.

II. Meşrutiyet'in ilanından sonra Meclis-i Mebusan'a Antalya mebusu olarak girdi. Daha sonra da karşı cephede olan Hürriyet ve İtilaf Fırkası'nda faaliyetlerini sürdürdü. Daha sonra sırasıyla, Dar-ül Hikmet-ül İslamiye azalığına (Ağustos 1918), Nisan 1919'da bu kurumun başkanlığına tayin edildi. Damat Ferit Paşa'nın kabinelerinde Evkaf (Vakıflar) Nazırı olarak vazife yaptı. Eylül 1919'da Ayan Meclisi üyeliğine getirildi. İttihat ve Terakki'nin ilim şubesinde vazife yaptı.

1909 yılında Mülkiye Mektebi'nde Ahkâm-ı Evkâf ve Arâzî dersleri okutmuş ve yine aynı yıllarda Mekteb-i Kuzâtta "Fıkıh" dersleri vermiştir. Daha sonra Darü'l-Hikmeti'l-İslâmiye (Şeyhü'l-İslâmlığa bağlı Yüksek Müşavere Heyeti) üyeliğine ve bir müddet sonra da başkanlığına tayin edilmiştir. I. Dünya Savaşı'ndan sonra Evkaf Nazırlığı'nda bulunmuş ve bu sırada Âyan Meclisi üyesi olmuştur.

Türkçenin yanında Arapça ve Farsça ile şiir yazacak kadar üst seviyede bir bilgiye sahipti. Ancak yazılarında sade bir Türkçe kullanmıştır. Bunların yanı sıra Fransızca da bilmektedir. "El-metalip ve'l-mezahip" adında Fransızcadan tercüme ettiği bir felsefe tarihi kitabı vardır.

Varlığın ve bilginin bilimsel olarak araştırılması (Felsefe) ile de ilgilenen Elmalılı Hamdi Yazır, batılı yazarların eserlerini de tercüme etmiştir. Bu eserlerde ileri sürülen konulara eleştirel yaklaşım sergileyen Elmalılı Hamdi Efendi, felsefe ve din arasında cereyan eden tartışmalara çözüm bulmaya çalışmıştır. Filozofların gerçeği kavrayamadıklarını belirtmiş, akıl ile iman bütünleştiği zaman gerçeğin kavranıp doğrulanabileceği fikrini savunmuştur.

Cumhuriyet'in ilanı esnasında Medrese-t-ül Mütehassisin'de mantık dersleri okutuyordu. Damat Ferit Paşa kabinelerindeki görevi dolayısıyla, bu kabinelerin Milli Mücadele aleyhine verdiği kararlarda sorumluluğu bulunduğu gerekçesiyle gıyabında idama mahkûm edildiyse de, aynı zamanda yeğeni Emin Paksüt'ün kayınpederi olan Kel Ali' nin başkanlık ettiği Ankara İstiklal Mahkemesi'nde yapılan muhakemesinden sonra suçsuzluğu tespit edilerek beraat etti.

Elmalılı Hafız Muhammed Hamdi Yazır, uzun zaman devam eden kalp yetmezliği rahatsızlığından ötürü Erenköy'de 27 Mayıs 1942'de vefat etti. Kabri Sahrayı Cedit Mezarlığı'ndadır.

Beyânül-Hak ve Sebîlürreşad dergilerinde Küçük Hamdi veya Elmalılı Küçük Hamdi mahlası ile makalelerini yayınlanmıştır. Tefsirinde ise Elmalılı Hamdi Yazır imzasıyla eserini yayınlamıştır.

Eserleri​

1- Hak Dini Kur'an Dili'. Kırk sekiz yaşında iken başlayıp altmış yaşın*da tamamladığı tefsiri olup en meşhur eseridir. İlk defa Diyanet İşleri Reisliği tarafından yayımlanan eserin daha sonra birçok baskısı ya*pılmıştır.

2- İrşâdü'i-ahlâf fî ahkâmi'l-evkâf. Mülkiye Mektebi'nde okutmak üzere hazırladığı bir ders kitabıdır.

3- Hz. Muhammed'in Dini İslâm. Anglikan Kilisesi'nin sorula*rına şeyhülislâmlık adına verdiği cevap*lardan oluşan bir risaledir. Tefsirinin son*raki baskılarının baş tarafına eklenerek yayımlanmıştır.

4- Metâ-lib ve Mezâhib. Fransız felsefe tarihçisi Paul Janet ve Gabriel Sealles tarafından yazılan Histoire de la philosophie adlı eserin tercümesidir. Tahlilî Târih-i Felsefe başlığını da ta*şıyan esere yazdığı mukaddime ile tah*lil ve tenkit mahiyetindeki geniş dipnot*ları felsefî bakımdan büyük değer taşı*maktadır.

5- İstintacı ve İstikrâî Man*tık. İngiliz müellifi Alexander Bain'e ait eserin Fransızca'ya yapılan tercümesin*den Türkçe'ye çevirdiği bu kitabı Süleymaniye Medresesi'nde öğrencilere ders notu olarak vermiştir.

Bunların dışında ilhâdın temelsizliği, inkâr ve şirkin insan ruhunda uyandır*dığı ıstırap, İslâmiyet'in ilerlemeye en*gel olmadığı, orduya yapılan yardımla*rın zekât yerine geçebileceği gibi deği*şik konularda Beyânülhak ve Sebîlür-reşâd dergilerinde Küçük Hamdi veya Elmalılı Küçük Hamdi İmzaları ile yayım*lanmış yirmiyi aşkın makalesi vardır.

Hak Dini Kur'an Dili (Kuran'ı Kerim'in Türkçe Tefsiri)​

Atatürk'ün emri ile 1935 yılında matbaa'ya verilen orijinal baskı
Atatürk'ün emri ile 1935 yılında matbaa'ya verilen orijinal baskı
Hak Dini Kur'an Dili, Muhammed Hamdi Yazır tarafından yazılmış Kur'an tefsiri kitabıdır.

Cumhuriyet’in kurulmasıyla birlikte, muasırlaşmanın bir gereği olarak medreseler kapatılmış, yeni eğitim sisteminde din ve Arapça eğitimine son verilmişti. Fakat İslâm kültürünün asırlar önce yerleştiği Türkiye'de dinî ihtiyaçları karşılayacak okulların ortadan kaldırılması, ülkede dinî boşluk meydana getirmişti. Öyle ki, bu boşlukta dinî konularda ehliyetsiz kişilerce ticarî amaçlarla Kur’an tercümeleri hazırlandı. Bunlar arasında Yüce Beyan’ın aslından ziyade Batı dillerindeki tercümeleri esas alınan, tahriflerle dolu çalışmalar da bulunuyordu.

Konu TBMM’ye taşındı. En azından Kur’an merkezli temel İslamî kültürün millete kendi diliyle öğretilmesine karar verildi. Böylelikle Kur’an-ı Kerim ve temel hadis kitaplarının Türkçeye çevrilmesi için Diyanet İşleri Riyâseti görevlendirildi. Dönemin Diyanet İşleri Reisi Rifat Börekçi ve yardımcısı Ahmet Hamdi Akseki’nin ısrarları ile meâl görevi Mehmed Akif Ersoy’a, tefsir görevi de Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’a verildi.

Bir süre sonra Mısır’a giden Mehmet Akif meâl çalışmasına orada devam etti. Hatta yazdığı meâlleri Elmalılı’ya gönderiyor, o da tefsirine bu meâlleri ekliyordu. Fakat bir süre sonra Mehmet Akif, yazdığı Kur'ân-ı Kerîm’in meâlinin ilerde Türkçe ibâdet maksadıyla kullanılabileceği endişesi ile geri adım attı ve tamamladığı meâli TBMM’ye vermedi. Bu nedenle meâl yazma işi de Elmalılı Hamdi’ye verildi. Kur'ân-ı Kerîm’in tefsiriyle birlikte meâlini de yazan Elmalılı, 1926’da başladığı görevi 1938’de tamamladı.

Tefsir günümüzde de önde gelen İslam alimleri tarafından da hala en güvenilir tefsir olarak kabul edilmektedir. Atatürk'ün Diyanet İşleri Başkanlığı'na verdiği talimatı üzerine yazdırıldı. 1926'da Diyanet İşleri Riyaseti 'Kur'an'ı çağın icablarına göre yeniden tefsir edebilecek bir alim aradı. Sonunda vazifeli talimat üzerine Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır'a verildi. Devlet eliyle yazdırılan bu tefsirle Atatürk bizzat ilgilendi. Atatürk Şeyh Sait Ayaklanmasının bastırıldığı, çağdaşlaşma ve modernleşme adına yapılan inkılaplara yönelik itirazların arttığı bir devirde İslamiyet'in temel kaynağı olan Kur'an'ın yeniden tefsir etmesini istedi. Atatürk, yedi madde ile nasıl bir tefsir istediğini ortaya koydu. Bu yedi madde daha sonra Diyanet İşleri Riyaseti ile Elmalılı Hamdi Yazır arasında imzalanan protekole kondu. Atatürk, Diyanet'e gönderdiği yazıda bilhassa iki maddenin üzerinde duruyordu. Yeni tefsir 'Ehli Sünnet' itikadına ve 'Hanefi' mezhebinin görüşlerine göre hazırlanacaktı. Diğer bir isteği de 'ibret ve nasihat mahiyeti taşıyan ayetlerin genişçe izah edilmesi' idi. Atatürk, hüküm içeren ayetlerin de Türk-İslam geleneği göz önünde bulundurularak yorumlanmasını arzu ediyordu.

Diyanet'le Hamdi Yazır arasında imzalanan anlaşma tutanağı maddeleri
  1. Ayetler arasında münasebetler gösterilecek.
  2. Ayetlerin nüzül (iniş) sebepleri kaydedilecek.
  3. Kıraat-ı Aşere'yi (10 okuma tarzını) geçmemek üzere kıraatler hakkında bilgi verilecek.
  4. Gerektiği yerlerde kelime ve terkiplerin dil izâhı yapılacak.
  5. İ'tikat'ta Ehl-i Sünnet ve amelde Hanefî mezhebine bağlı kalınmak üzere ayetlerin ihtivâ ettiği dini, şer'i, hukûkî, içtimaî ve ahlâkî hükümler açıklanacak.
  6. Ayetlerin imâ ve işarette bulunduğu ilmî ve felsefî konularla ilgili bilgiler verilecek. Özellikle tevhid konusunu ihtivâ eden ibret ve öğüt mahiyeti taşıyan ayetler genişçe izâh edilecek.
  7. Konuyla doğrudan ya da dolaylı ilgisi bulunan İslâm Tarihi olayları anlatılacak.
  8. Batılı müelliflerin yanlış yaptıkları noktalarda okuyucunun dikkatini çeken noktalar konularak gerekli açıklamalar yapılacak.
Eserin başında Kur'an hakikatını açıklayan ve Kur'an'la ilgili önemli konuları izah eden mukaddime (önsöz) yazılacak. Hak Dini Kur'an Dili 1926-1938 arasında tamamlandı 1935-1939 arasında dokuz cilt olarak 10 bin takım bastırıldı. Eserin üzerinden telif süresi bittiğinden serbestçe basılmaktadır.

İki bin takımı Elmalılı Hamdi Yazıra'a verildi. Kalan 8 bin takım, başta din adamları olmak üzere halkın önde gelen isimlerine ücretsiz olarak dağıtıldı.

Kaynak:
https://tr.wikipedia.org/wiki/Muhammed_Hamdi_Yazır
tr.wikipedia.org
Anasayfa - Filozof.net
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Geri
Üst