İçindekiler
- Stratejik Konumu ve Ulaşım Ağı
- Boyutları ve Fiziksel Özellikleri
- Kazı Çalışmaları ve Bilimsel Yönelim
- Kazılarda Ortaya Çıkarılan Eserler, Yapılar ve İnsan Kalıntıları
- Tabakalanma
- Anadolu Tipi Şehir Planlaması
- Ticaret, Kültür ve Seramik Bulguları
- Küllüoba’nın Anadolu Arkeolojisindeki Yeri
- Değerlendirme
Eskişehir’in Seyitgazi ilçesi yakınlarında, tarihsel önemiyle dikkat çeken bir arkeolojik hazine yer alıyor: Küllüoba Höyüğü. Ankara, Konya ve Afyon’dan gelen doğal ulaşım yollarının kesişim noktasında konumlanan bu höyük, yalnızca Anadolu’nun değil, Batı ile Doğu arasındaki kültürel ve ekonomik geçişlerin de merkezi olmuş bir yerleşim alanıdır. 1996 yılından bu yana süregelen kazılar, bölgenin geçmişine dair çarpıcı veriler sunmakta ve Erken Tunç Çağı’nın (MÖ 2500-2000) karmaşık sosyal yapısını aydınlatmaktadır.
Küllüoba kazılarında elde edilen buluntular, yalnızca mimari yapılardan ibaret değildir; aynı zamanda dönemin gündelik yaşamı, kültürel etkileşimleri ve ticaret ağları hakkında da kapsamlı bilgiler sunmaktadır.
En dikkat çekici yapılar arasında, megaron planlı çok odalı bir saray kompleksi yer almaktadır. Bu yapı, yukarı şehir olarak tanımlanan akropol bölümünün merkezinde konumlanmıştır. Aynı alanda, meydanı çevreleyen ve sura bitişik konutlar, düzenli bir yerleşim planını yansıtarak "Anadolu tipi şehircilik" anlayışının en erken örneklerinden birini sunmaktadır.
Bu buluntular, Küllüoba’nın sadece bir yerleşim yeri değil, aynı zamanda dönemin ileri düzey siyasi, ekonomik ve kültürel bir merkezi olduğunu göstermektedir.
Bu döneme ait megaronlu anıtsal yapıların, Batı Anadolu’daki erken saray mimarisinin öncüsü olduğu düşünülmektedir. Hatta bu planların, ilerleyen dönemlerde Miken sarayları için ilham kaynağı olmuş olabileceği ileri sürülmektedir. Söz konusu yapılar, aynı zamanda bölgedeki yönetsel sınıfın oluşumuna dair somut kanıtlar sunar niteliktedir.
Suriye tipi şişe buluntusu ise yerleşmenin yalnızca iç ticaretle sınırlı kalmadığını, Mezopotamya ile Troya arasında uzanan büyük ticaret ağının bir parçası olduğunu ortaya koymaktadır. Bu bulgular, Küllüoba’nın tarihsel konumunu ticaret yolları üzerindeki bir durak olmanın ötesine taşıyarak, kültürel etkileşimin merkezi haline getirmektedir.
Küllüoba Höyüğü.webp
Stratejik Konumu ve Ulaşım Ağı
Küllüoba, yalnızca yerleşim tarihi açısından değil, bulunduğu konum itibariyle de büyük bir öneme sahiptir. Frigya dağlık bölgesinin kuzeyinde, Yukarı Sakarya Ovası'nın batısında yer alması, onu tarih boyunca önemli bir kavşak noktası haline getirmiştir. Bu noktadan batıya doğru uzanan yollar, Eskişehir üzerinden Marmara’ya, oradan da Balkanlar’a kadar ulaşır. Aynı zamanda Mezopotamya’dan Kilikya ve Troya’ya kadar uzanan ticaret yollarının bu bölgeden geçtiği, kazılarda ele geçen buluntularla da kanıtlanmıştır.Boyutları ve Fiziksel Özellikleri
Küllüoba Höyüğü, yaklaşık 300 metre uzunluğunda, 150 metre genişliğinde ve 10 metre yüksekliğindedir. Bu etkileyici boyutlar, yerleşimin hem geniş bir alana yayıldığını hem de zaman içinde katman katman büyüyerek bir höyük formuna ulaştığını göstermektedir. Bu büyüklük, yerleşimin uzun süreli ve yoğun kullanımına işaret etmektedir.Kazı Çalışmaları ve Bilimsel Yönelim
Küllüoba’daki kazılar, Eskişehir Arkeoloji Müzesi ve İstanbul Üniversitesi Prehistorya Anabilim Dalı iş birliğiyle Prof. Dr. Turan Efe başkanlığında yürütülmektedir. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yanı sıra uluslararası destekçilerin de katkılarıyla finanse edilen bu çalışmalar, bölgenin tarihî katmanlarını sabırla gün yüzüne çıkarmaktadır.Kazılarda Ortaya Çıkarılan Eserler, Yapılar ve İnsan Kalıntıları
Küllüoba Höyüğü-2.webp
Küllüoba kazılarında elde edilen buluntular, yalnızca mimari yapılardan ibaret değildir; aynı zamanda dönemin gündelik yaşamı, kültürel etkileşimleri ve ticaret ağları hakkında da kapsamlı bilgiler sunmaktadır.
En dikkat çekici yapılar arasında, megaron planlı çok odalı bir saray kompleksi yer almaktadır. Bu yapı, yukarı şehir olarak tanımlanan akropol bölümünün merkezinde konumlanmıştır. Aynı alanda, meydanı çevreleyen ve sura bitişik konutlar, düzenli bir yerleşim planını yansıtarak "Anadolu tipi şehircilik" anlayışının en erken örneklerinden birini sunmaktadır.
Anıtsal Yapılar ve Günlük Hayat
- Megaron planlı saray yapıları: Yönetici sınıfın ortaya çıktığını gösteren anıtsal yapılar.
- Depas tipi içki kapları: Ortalama 40–50 cm uzunluğundaki bu özel seramikler, törensel ya da elit kullanımı yansıtır.
- Suriye tipi şişe: Doğu Akdeniz ve Mezopotamya ile olan bağlantıyı ortaya koymaktadır.
- Troya II-III tipi çanak çömlekler: Batı Anadolu’daki kültürel etkileşimleri yansıtan önemli seramik örnekleridir.
- Kerpiç sur kalıntıları: Yukarı şehir savunmasını sağlayan ve yerleşimin planlı yapısını belgeleyen mimari unsurlardır.
İnsan İskeletleri ve Gömü Gelenekleri
- Gömütler genellikle hocker pozisyonunda ve ev içi/ev çevresinde yer almaktadır.
- Mezarlarda çömlek, takı, metal objeler gibi mezar hediyelerine rastlanmıştır.
- Bu gömü uygulamaları, ailenin ve ölen bireyin toplumsal konumunun yansıması olarak değerlendirilir.
- Antropolojik bulgular, bireylerin orta yaşta öldüğünü, bazı iskeletlerde ise yetersiz beslenme veya hastalıklara dair izler olduğunu ortaya koymaktadır.
- Bebek ve çocuk iskeletlerinin fazlalığı, yüksek çocuk ölüm oranlarına işaret etmektedir.
Bu buluntular, Küllüoba’nın sadece bir yerleşim yeri değil, aynı zamanda dönemin ileri düzey siyasi, ekonomik ve kültürel bir merkezi olduğunu göstermektedir.
Tabakalanma
Küllüoba’daki arkeolojik tabakalanma, Geç Kalkolitik Çağ’dan başlayıp Erken Tunç Çağı III evresine kadar kesintisiz bir yerleşime işaret etmektedir. Höyüğün farklı kesimlerinde yapılan kazılar, hem yerleşim planlarının hem de mimari anlayışın zaman içinde geçirdiği evrimi gözler önüne sermektedir. Höyüğün batı ve doğu kesimlerinde yapılan katman analizleri, farklı dönemlere ait yerleşim izlerini ayrıntılı biçimde belgelemektedir.Anadolu Tipi Şehir Planlaması
Erken Tunç Çağı II evresinin sonunda Küllüoba, yukarı şehir ve aşağı şehir olarak ikiye ayrılmış bir yapı sergilemektedir. Özellikle yukarı şehirde ortaya çıkarılan megaron tipi yapılar ve çok odalı saray kompleksi, dönemin sosyal yapısına ışık tutmaktadır. Bu yerleşim düzeni, yalnızca Eskişehir bölgesiyle sınırlı kalmamış, Demircihöyük ve Tunceli gibi başka Anadolu merkezlerinde de görülmüş, dolayısıyla "Anadolu tipi şehir planı" olarak tanımlanmıştır.Bu döneme ait megaronlu anıtsal yapıların, Batı Anadolu’daki erken saray mimarisinin öncüsü olduğu düşünülmektedir. Hatta bu planların, ilerleyen dönemlerde Miken sarayları için ilham kaynağı olmuş olabileceği ileri sürülmektedir. Söz konusu yapılar, aynı zamanda bölgedeki yönetsel sınıfın oluşumuna dair somut kanıtlar sunar niteliktedir.
Ticaret, Kültür ve Seramik Bulguları
Küllüoba'dan çıkarılan çanak çömlekler, özellikle Erken Tunç Çağı III evresine ait olanlar, Troya II kültürüyle büyük benzerlikler taşımaktadır. Höyüğe özgü en dikkat çekici buluntular arasında yer alan depas adı verilen içki kapları, boyut olarak standartların üzerinde olup, bu türün Küllüoba’ya özgü versiyonları olarak değerlendirilmiştir.Suriye tipi şişe buluntusu ise yerleşmenin yalnızca iç ticaretle sınırlı kalmadığını, Mezopotamya ile Troya arasında uzanan büyük ticaret ağının bir parçası olduğunu ortaya koymaktadır. Bu bulgular, Küllüoba’nın tarihsel konumunu ticaret yolları üzerindeki bir durak olmanın ötesine taşıyarak, kültürel etkileşimin merkezi haline getirmektedir.