Üst
Kur'an  okumanın  fazileti

Kur'an okumanın fazileti

BULUT

Super Moderator

Kur'an okumanın fazileti
Kur'an okumanın fazileti
Kur'an-ı Kerim'i okumanın usul ve âdabı vardır. Bunları bizzat Hazret-i Peygamber öğretmiş ve Ashab-ı Kiram buna riayet etmiş, onlardan sonra gelenler de onlara uyarak aynı yolu takip etmişlerdir. Ancak onlar sadece Kur'ân'ı okumakla iktifa etmiyorlar, manasını anlayıp belliyorlar, bilmedikleri bir şey olunca, onu bilenlere sorup öğreniyorlar, böylece Kur'an'ın hakkını vermiş oluyorlardı. Ebü Abdurrahman Sülemi bu konuda şu açıklamayı yapar:

Osman b. Affan, Abdullah b. Mes'ud gibi Kibar-ı Ashap, bize şöyle haber verdiler: Onlar Hazret-i Peygamber'den on âyet öğrendiler mi, bu ayetlerin tefsirini yapmadan, mânalarını anlamadan, ilme ve amele dair olan mes'eleleri çözmeden diğer on âyete geçmezlermiş. Biz Kur'an-ı Kerim'i işte böyle zatlardan öğrendik. Biz Kur'an'ı ve O'nunla amel etmeyi belledik. Bizden sonra öyle kişiler gelecek ki, Kur'an'ı su gibi ezberleyecekler, fakat hançerelerini ve boğazlarını geçmiyecek...

Enes b. Malik'ten, İmam Ahmed b. Hanbel şöyle rivayet eder: Enes hazretleri diyor ki, bir kimse Bakara ve Al-i İmrân sûrelerini baştan sona kadar ezbere okuyunca, gözümüzde öyle büyüyordu ki, bunlar uzun sûrelerdir. Abdullah b. Ömer, Bakara sûresi üzerinde sekiz yıl çalışarak öğrendi, çünki hem ezberliyor, hem de mânâsını tefsire çalışıyordu. Bir âyeti tam olarak anlamadan, içindekileri kavramadan başka âyete geçmezdi.

Kur'an-ı Kerim bu yolda okunursa maksad hasıl olur. Abdullah b. Mesûd hazretleri şöyle demektedir: Bakara ve Al-i İmran sûrelerini derin derin düşünerek, ince manalarını anlayarak okumak, bana Kur'an'ı hatim etmekten daha büyük haz verir. Zelzele ve Kâria sûrelerini mânalarını düşüne düşüne okumak, Bakara ve Al-i îmran sûrelerini sür'atla okumaktan daha çok hoşuma gider...

İmam Gazzali merhum, Kur'an okumanın âdabını, usûlünü en iyi bilen ve anlatan büyük âlimlerdendir. İhyâu'l-Ulûm'da, bu konuyu çok güzel işler. Ashab-ı Kiram içinde Ebû Mûse'l-Eşarî hazretleri, Kur'an'ı en güzel bir sesle, hoş bir edâ ile okuyanlardandı. Peygamberimiz (s.a.s.) O'nu seve seve dinler ve O'na iltifat ederek:

— Seni Kur'an okurken dinlediğim zaman, Davud Peygamber'in Mizmarı sanki sana verilmiş gibi gelir bana, derdi. Ebû Mûse'l-Eşari de bundan çok memnun kalır:
— Yâ Resulallah! Vallahi senin dinlediğini bilsem, daha özenir, daha güzel okumaya çalışırdım, derdi.
Hazret-i Ömer, bir yerde Ebû Mûse'l-Eşari'ye rastlayınca O'na iltifatta bulunur;
— Bize Rabbimizi zikret, O'nu hatırlat, ya Ebû Musa, diyerek O'ndan Kur'an okumasını diler, ve O'nu dinlerdi.
Hazret-i Aişe validemiz, bir akşam Hazreti Peygamberin yanına biraz geç geldi, Hazreti Peygamber O'na:
— Neden böyle geç kaldın, seni alıkoyan nedir? diye sordu. O da:
— Bir kişinin Kur'an okuyuşunu dinledim, ondan daha güzel seslisini işitmiş değilim, onu dinlerken geciktim, diye cevap verdi.
Hazreti Peygamber kalkıp gitti, O da bir müddet dinlemeye daldı, sonra Hazreti Aişe'ye:
— Bu, Ebu Huzeyfe'nin kölesi Sâlim, dedi. Allah'a şükürler olsun ki, üm-metimin içinde onun gibileri var.

Bu rivayetlerden Ashab-ı Kiram'ın Kur'an okumaya, ezberlemeye ne kadar önem verdiklerini görüyoruz.

Hazret-i Peygamber ümmetini Kur'an öğrenmeye ve O'nu öğretmeye teşvik etmiştir. Kendisi etrafa Kur'an öğreticileri gönderirdi. Medine'ye ilk gönderdiği Kur'an hocası Mus'ab'dır. Yemen'e de Kur'an'ı en güzel okuyanlardan olan Ebû Mûse'l-Eş'ari'yi göndermiştir. Kur'an-ı Kerim'in faziletine dair bazı Hadis-i Şerifleri burada zikredelim:

"Hafızasında Kur'an'dan bir şey bulunmayan kimse, harap eve benzer." (İbniMes'ûd'dan).

Kur'an okuyun, zira O, kıyamet günü sahibine şefaatçi olacaktır."(Müslim).

"Kim ki Kur'an okur, O'nunla amel ederse, ana ve babasına kıyamet günü öyle bir tac giydirilir ki, O'nun ziyası, dünya evlerindeki güneşin ziyasından daha güzeldir. Ya O'nunla amel edeni siz ne sanıyorsunuz. " (Muâz b. Cebel'den).

"Kur'an okuyan kimse, peygamberliği gönlünün içine almış demektir, şu kadar var ki, ona vahiy gelmiyor. Kur'an ehline, kızanla beraber kızmak, cahillik yapanla cahillik yapmak asla yakışmaz. Zira onun içinde Allah kelamı vardır. " (Abdullah b. Ömer'den).

"İnsanlardan ehlüllah olanlar vardır. Kimdir onlar, Ya Resülallah! dediler. Kur'an ehli, buyurdu. Onlar Allah'ın ehl-i yakın ve has kullarıdır." (İbni Mâce, Neseî).

"Hazreti Peygamber bir defa Ebû Zer'e demişti ki; Ya Ebû Zer! Allah'ın Kitabından bir âyeti öğrenmen, senin için yüz rekat namaz kılmaktan daha hayırlıdır. İlimden bir bab öğrenmen, onunla amel olunsun, olunmasın, yüz rekat namazdan hayırlıdır."

"Evvelkilerin ve sonrakilerin ilmini arayan kimse, Kur'an'ı araştırsın."

"Ümmetimin en şereflileri Hamele-i Kur'an 'dır. O'nu ezberleyenlerdir."

"Evlerin en aşağısı içinde Kitabullahtan birşey bulunmayandır." (İbni Mace)

"Bu Kur'an Allah'ın bir ziyafet sofrasıdır, o sofradan gücünüzün yettiği kadar hisse almaya bakın"

Hazreti Ali (Kerremallahü vechehü) diyor ki, ben Resulullah'tan işittim, şöyle buyurdu:

"İleride karanlık gece parçaları gibi fitne olacak. Ya Resulallah! Ondan kurtuluş ne iledir? dedim. Buyurdu ki: Allah'ın kitabı iledir. O'nda sizden öncekilerin kıssaları var, sizden sonrakilerin haberleri var, aranızdakinin hükmü bulunur. O ara bulucudur, hakemdir, hezl değildir. Kim ki, ceberut ve gaddarlık satarak O'nu terk ederse, Allah onun belini kırar. Kim ki, O'ndan başkasında hidayet ararsa, Allah onu şaşırtır. O, Allah'ın sağlam ve dayanıklı ipidir. O açık bir nurdur. O zikr-i hakimdir, doğru yoldur. O'nunla arzular şaşmaz, diller dolaşmaz, iltibasa uğramaz, görüşler parçalanıp dağılmaz. Alimler O'na doymaz, müttekiler O'ndan usanmaz, bıkmaz. O, çok okumakla eskimez, acayibi bitip tükenmez. O'nu cinler işittikleri zaman: "Biz acayip bir Kur'an işittik." dediler. O'nun ilmini bilen, ileri gider, O'nunla söyleyen doğru söyler, O'nunla amel eden mükâfat görür. O'nunla hüküm veren adalet yapar. O'na davet eden doğru yola hidayette demektir." (Tirmizi)

''Sizin en hayırlınız Kur'an'ı öğrenip ezberleyen ve öğretendir." (Buhari ve Sünen'ler)

"Kıyamet günü oruç ve Kur'an kula şefeâtçı olurlar. Oruç: "Ya Rabbi" der, "Ben O'nu gündüzleri yemeden, içmeden ve zevklerinden alıkoydum, şimdi beni O'na şefaatçi kıl."

"Kur'an der ki: "Ya Rabbi! ben de geceleri O'nu uykudan alıkoydum, beni O'na şefaatçi yap. "Böylece her ikisi de şefaatçi olurlar." (Beyhakî).
 
Geri
Üst