Super Moderator
“ | Önbilgi: Bir lanet ile kurbanın elbiseleri, evi, arabası, kalemi vb. arasında nasıl bir bağlantı vardır? Bilimsel biri, "Açıkça hiçbir şey" diye iddia edebilir. Ancak evlerin, arabaların, kalelerin, belli tip ve renklerde elbiselerin sahiplerinin başına inanılmaz felaketler getirmiş gibi göründüğü hakkında pek çok kayıt vardır. Aralarındaki bağ tam olarak nedir? Her nasılsa bir bağlantı var gibi görünüyor. O kadar ki, bazılarına göre 1. Dünya Savaşı'ndan ve sahiplerinin daha sonraki ölümlerinden "lanetli" bir arabanın sorumlu olduğunu söyleyenler bile var. | ,, |
Doğa dışı olayların dünyası gerçekten inanılmazdır. Şans ya da şanssızlık, belli nesnelerin içine yerleşmiş gibidir: Elbiseler, arabalar, evler, kalemler, sanat eserleri, vb. gibi. Bunların hakkında hiçbir bilimsel teori yoktur. Ancak dünya çapında tuhaf olaylar rapor edilmiş ve bunlarla ilişkili oldukları bulunmuştur.
Çok iyi bilinen bir kötü şans olayı, Arşidük Francis Ferdinand'ın arabası ile ilişkilendirilmiştir. Avusturya ve Macaristan veliaht prensiydi.
O ve karısı, 1914 yılında suikaste kurban gittiklerinde bir arabada seyahat ediyorlardı. Cinayet, çok pahalıya patladı. 1. Dünya Savaşı'nın patlamasına sebep oldu. Zamanında arabayı kimse lanetlememişti.
Daha sonra araba, Avusturya Ordusu'ndan General Potiorek tarafından satın alındı. Ancak arabanın sahibine kötü şans getiren sihirli güçleri olduğu açıktı. Birkaç hafta sonra bu cesur general, Valjevo'da ezici bir yenilgiye uğradı. Bu şoka ve utanca dayanamadı ve akli dengesini yitirdi. Deli bir adam olarak öldü.
Ancak arabanın yolculuğu henüz sona ermemişti. Avusturyalı bir kaptan onu satın aldı ve iki hafta içinde kötü şans kayası onun üzerine yuvarlandı. Önce iki çiftçiyi öldürdü. Arabanın kontrolünü kaybetti. Bir ağaca çarptı ve ardından boynunu kırdı.
Savaştan sonra araba, Yugoslavya Başkanı tarafından satın alındı. Araba onunla beraber kaldıkça, bir dizi kaza meydana geldi. Sadece dört ay içinde dört ölümcül kaza yaşandı. Başkan, kendisi bir kazada elini kaybetti. Bâtıl inançlı hale geldi ve arabayı bir doktora sattı.
Doktor, arabanın lüksünü sadece 6 ay sürebildi. Daha sonra kaza sonucu içinde sıkışarak öldü. Bir sonraki kurban, intihar eden zengin bir kuyumcuydu.
Bir sonraki kurban, İsviçreli bir yarış arabası sürücüsüydü. Bir yarışta araba, bir duvara çarpınca öldü. Bir sonraki şanssız sahip, Sibiryalı bir çiftçiydi. Arabanın son sahibi, 4 arkadaşı ile beraber bir kazada ölen garaj sahibi Tibor Hirscfeld oldu.
Bu kadar uzun bir şanssızlıklar listesinden sonra arabanın kaderi mühürlenmişti. Viyana Müzesi'ne götürüldü. O zamandan beri orada ve müzede hiçbir aksi olay gerçekleşmedi.
Yarı çıplak, şişman bir adam heykelinin hikâyesi de buna benzer. Bu put, Japon "iyi şans" tanrısıydı. Orta yaşlı İngiliz çifti bay ve bayan C. J. Lambert, onu görüp çok ucuz bir fiyata aldıklarında, kullanılmış eşya satan bir mağazanın vitrininde duruyordu.
Bu heykelin sahipliği ile beraber uzun bir şanssızlıklar zinciri onları buldu. Alay eder gibi "iyi şans", onlar için "kötü şans" haline gelmişti. Her ikisi de değişik rahatsızlıklar geçirdiler. "İyi şans" tanrısı onlarla beraber olduğu sürece bir hastalık ya da diğerini çekmeye devam ettiler.
Sonunda biraz iyi niyet üzerlerinde etkili oldu da onu bir Uzakdoğu sanat dükkanının Japon sahibine satabildiler. Çift, o dükkana bir daha hiç girmedi.
Aşağıdaki hikaye, yüzyıllar öncesine ait değildir. 1938 yılında Eikichi Suzeki, kardeşi Kiku'nun değerli oyuncak bebeğini Japonya'daki Moji Saiwai Cho köyündeki bir tapınağa bırakmıştır.
Bebek, ölmüş olan kardeşinin en değerli eşyasıdır. Savaşa gittiği için bebeği kardeşinin külleri ile beraber dikkatlice bir kuyuya yerleştirmiştir.
Suzeki, savaştan 1947 yılında döndü. Hemen tapınağa gitti ve kutuyu rahibin önünde açtı.
Şaşırtıcı bir şekilde bebeğin saçlarının uzadığını gördüler. Bebek, bilimsel olarak incelenmiş ve her şeyin normal olduğu görülmüştür.
Uzayan, insan saçıdır. Bebek, daha sonra sunağın üzerine konulmuş ama saçları uzamaya devam etmiştir.
Aslında hala uzamaya devam etmektedir ve sunak, bir hac mekanı haline gelmiştir. Sebebini hiç kimse açıklayamamıştır.
Büyük ihtimalle küçük kızın ruhu, onun için en değerli şey olan bebeğin içinde yaşamaya devam etmektedir.