İçindekiler
- Bayrak ve Arma
-
Macaristan tarihi
- Erken Dönem
-
Macaristan Krallığı
- Orta Çağ'ın sonları (1000 - 1526)
- Yeni Çağ'ın başları (1526 - 1718)
- 18. yüzyıl (1718 - 1780)
- Aydınlanma Çağı (1780 - 1848)
- 1848 İhtilali (1848 - 1849)
- Devrimin sonrası (1849 - 1867)
- Avusturya-Macaristan İmparatorluğu (1867-1913)
- İmparatorluktan önce
- Kırmızılar ve Beyazlar (1918-19)
- 1920-1944 Kral naipliği dönemi
- 2. Dünya Savaşı
- Coğrafya
- İklim
- Ekonomi
- Bilim ve teknoloji
- Ulaşım
- Macaristan'daki etnik unsurlar
- Eğitim
- Macar mutfağı
- Macaristan'daki Türk Elçiliği
Macaristan | |
---|---|
Başkent | Budapeşte |
Resmî diller | Macarca |
Yönetim Şekli | Parlamenter Cumhuriyet |
Yüzölçümü | 131.957 km² |
Nüfus | 9.797.561 |
Nüfus Yoğunluğu | 74,2/km² |
Para birimi | Forint (HUF) |
Zaman dilimi | OAZD (UTC+1) - OAYZD (UTC+2) |
Telefon kodu | +36 |
İnternet TLD | .hu ve .eu |
Hüküm süren Kelt (MÖ 450 sonrası) ve Roma (MÖ 9 - 5. yüzyıl) dönemlerinden sonra Macaristan'ın kuruluşu 10. yüzyılda Roma tarafından 1000 yılında tahta oturtulan I. István'ın büyük büyükbabası Árpád önderliğinde Macarların Asya'dan bölgeye gelişiyle Macaristan tarihi başlar. Macar Krallığı çeşitli kesintilerle de olsa 946 yıl varlığını sürdürdü. Bu süreçte de batının kültürel merkezlerinden biri oldu. Zamanının süper güçlerinden olan Macaristan, ittifak devletleriyle girdiği I. Dünya Savaşı'nı kaybedince ülke topraklarının üçte ikisinden fazlasını 3.3 milyon etnik Macar halkıyla beraber kaybetti. Buna neden olan ve 1920 yılında imzalanan Trianon Antlaşması, Macar tarihinin en kötü olaylarından biri olarak kabul edildiği gibi, ağır şartlarıyla bilinmektedir. II. Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyası ile birlik olan Macaristan, bunun ardından Sovyet Rusyası tarafından ele geçirildi ve 1947 ile 1989 yılları arasında komünist yönetimi benimsedi. Bu dönemde Macaristan, 1956 Macar Devrimi gibi olaylarla uluslararası bir tanınırlık elde etti. Macaristan 1989 yılındaki devrimle Doğu Bloku'nun çökmesiyle sınırlarını Avusturya'ya açtı. Bu yıldan sonra da parlamenter cumhuriyet sıfatını elde etti. Bugün ülke geniş gelire sahip bir ekonomi barındırmaktadır. Ayrıca bölgesel bazı kaynakları da tekelinde bulundurmaktadır.
Önceki on yılda Macaristan dünyanın onuncu dinamik ekonomisi olarak gösterildiği gibi, dünyanın on beş turistik merkezinden biridir. Aynı şekilde başkent Budapeşte, dünyanın en güzel kentlerinden biri olarak gösterilmektedir. Ülkedeki Hévíz Gölü, dünyanın en büyük ikinci termal gölüdür. Yine Balaton Gölü, Orta Avrupa'daki en büyük göldür. Son olarak Hortobágy, Avrupa'nın en geniş otlağıdır.
Bayrak ve Arma
Macaristanın resmi bayrağı. Sırasıyla yukarıdan aşağıya Kırmızı-Beyaz ve Yeşil renklerden oluşur. 1957 yılında kabul edilmiştir.Macaristan tarihi
Macaristan tarihi, Macarların ya da Avrupa'da bilinen adları ile Hungarların kökenine ilişkin genel olarak kabul edilen görüş belirsiz ve tartışmalı olmasına karşın; onların milattan sonra 9. yüzyıla kadar Avrasya'nın ovalarında yaşayan göçebe topluluklar oldukları yönündedir.Erken Dönem
Macarların yurdu, Fin-Ugor kavimlerinin ana yurdu olan Ural dağları ile Volga nehri dolaylarıydı. Fin-Ugor kavimlerinin doğudaki kolu olan Ugorlar daha sonra güneye inerek Onogurlar karıştılar. Daha sonra batıya göç eden Hunlarla karıştılar. Bu üç boyun karışmasıyla Volga bölgesinde “Macar” kavmi meydana geldi. Sabirlerin baskısıyla yurtlarından ayrılarak Kuban Irmağı dolaylarına yerleştiler. Daha sonra Hazar hakimiyetini kabul ettiler (460). Daha sonra bu boylara Hazarlar'dan olan Kavar adlı üç boy katıldı. Yani günümüz Macarları üçü Türk dört kavmin birleşmesinden doğmuştur: Onogurlar, Ugorlar, Hunlar ve Kavar Hazarları.Yaşadıkları bölgede, 7 Macar ve 3 Hazar Boyu birleşerek örgütlenmişlerdir. Macarların Avrupa'da yaygın biçimde kullanılan adlarının nereden geldiğine yönelik en güçlü olasılık o dönemin Türkçesinde "on ok" anlamına gelen "on ogur" sözcüğünün değişerek Hungar sözcüğüne dönüşmesidir. "On ogur" sözcüğü 10 boyun bir araya gelerek oluşturduğu birliği simgeler. Macarlar 896 yılında Transilvanya'ya gelerek bu bölgeye yerleştiler. Ardından bugünkü doğu Avusturya ve güney Slovakya topraklarının bir bölümünü işgal ettiler. 995 yılında yapılan Lechfeld Savaşı'nın sonucunda aldıkları büyük yenilgiden sonra daha fazla ilerleyemeyerek Karpatya Ovası'na kesin olarak yerleştiler.
Arpad, 9. yüzyılda Macar Boyları'na önderlik ederek Avrupa'da fetihler yapan ve kendi soyundan gelenler ile Árpádlar Hanedanı'nı kuran Macar hükümdardır. Árpád'dan sonra yerine gelen Prens Géza, 7 Macar Boyu'nun başkanıydı. Géza bu Macar boylarını Hristiyan Avrupa ile bütünleştirmeye çalışmış, yaşadıkları yerleri Avrupa mimarisine göre düzenletmiştir. Hristiyanlığı Macarlar arasında büyük ölçüde yaymış ve yerine kizi Viktoriya'ın geçmesini vasiyet ederek, hanedanın en yaşlı üyesinin tahta geçmesi kuralını kaldırmıştır.
Macaristan Krallığı
Orta Çağ'ın sonları (1000 - 1526)
Macaristan, tahta çıkan I. István tarafından 1000 yılının Aralık ayında Estergon merkez olmak üzere Hıristiyan bir krallık olarak ilan edildi. István, Géza'ın oğlu, yani Árpád'ın soyundandı. 1006 yılına gelene kadar István, hem eski Macar pagan dinsel inançlarını sürdürmek isteyen, hem de Bizans İmparatorluğu'nun Ortodoks Kilisesi'ne bağlanmayı savunan tüm karşıtlarını alt ederek gücünü pekiştirdi. Daha sonra Macaristan'ı bütünüyle Hristiyan inanç ve geleneklerine göre yönetilen feodal bir ülke yapmak için tüm reformları kaldırmak ile uğraştı.István'in tüm yaptıklarının sonucunda ortaya, Alman Krallarına ve Macaristan topraklarından geçen Haçlı Orduları'na, Macar boylarını takip ederek doğudan buralara gelen yağmacı konar göçer boylara karşı tüm gücüyle ayakta duran bir krallık çıktı. Bu dönemde aralarında Hırvatistan ve doğu Slovakya topraklarında bulunan birçok küçük Slav krallığıda egemenlik altına alındı.
1241 - 1242 yıllarında bu krallık Avrupa'yı darmadağın eden Moğol İstilası nedeni ile büyük darbeler aldı. Macar ordularının Muhi Savaşı'nda ağır bir yenilgi ile geri çekilmesinin ardından Kral IV. Béla ülkeden kaçtı ve nüfusun üçte birlik bölümü gerek daha sonraki saldırılarda, gerekse batıdan ve güneyden, komşulardan aldıkları saldırılar ile yok oldu. Yalnızca iyi ve güçlü kaleler ile korunan şehir ve manastırlar bu saldırılara karşı koyabildi. Sonuç olarak Moğollar geri çekilince Kral Béla, sınır bölgelerindeki önemli noktalara végvár denen korunaklı kaleler yapılması emrini verdi. Bu kaleler gerek o dönemde, gerek ise gelecek çağlarda, özellikle 14. yüzyıl sonlarından başlayarak Osmanlı saldırılarına karşı Macaristan için oldukça büyük öneme sahip olmuşlardır. Fakat bu yapılar kralı derebeylere karşı büyük borçlara soktuğu için merkezî otorite oldukça güç kaybetmiştir.
Árpád'ın soyundan gelenler Macaristan'ı 1301 yılına kadar yönettiler. Árpád Hanedanı'nın egemenliği süresince ülke en geniş sınırlarına ulaştıysa da, Osmanlı Türkleri'nin ülkeye olan saldırıları artmasına karşın derebeyler de etkilerini ve güçlerini bir o kadar arttırdılar.
İkinci büyük Macar kralı, I. ya da Nagy Lajos'dur. 1342 - 1382 yılları arasında Macaristan'ı yöneten kral, yaşadığı dönemde ülke topraklarını Karadeniz'den Adriyatik Denizi'ne kadar genişletti ve kardeşinin öldürüldüğü Napoli Krallığı'nın topraklarını bir süre işgal altında tuttu. 1370 yılından sonra Polonya'nın da kralı o oldu. Kasimir ve babası I. Charles'ın yapmış oldukları antlaşma tarih boyunca süregelen Macar - Leh dostluğunun başlamasını sağladı.
Lüksemburglu bir prens olan Sigismund, Louis'nin kızı Mary ile evlenerek tahta geçti. Fakat onun dönemi yoğunlukla güneyde büyük toprak kayıplarının yaşandığı bir çağ oldu. Osmanlı Türkleri ile yapılan Haçlı Savaşlarında ağır yenilgiler alındı.
Macaristan'ın son büyük kralı Rönesans Dönemi kralı Matthias Corvinus'dur. Corvinus, 1456 Nándorfehérvár Kuşatması'nda Macar ordularını yöneten derebeyi ve kumandan János Hunyadi'nin oğludur. Babasının çizdiği çizginin üzerine Osmanlı Devleti ile mücadeler üzerine yenilerini ekledi. Ülke içi reformların yanı sıra ülke topraklarını kuzeye ve güneye genişletmek için yola çıktı. Yönetmiş olduğu ordu Fekete Sereg (Kara ordu) olarak adlandırıldı. 1485 yılında aralarında Viyana'nın da bulunduğu birçok yeni yer fethtettiler.
Matthias'ın ölümünden sonra, onun yerini alan Kral II. Ladislaus döneminde ülke geçmişteki gibi yönetilemedi. Ölümünden önce birçok ayaklanma yaşandı. Merkezî otorite zayıfladığından, her dönem ülkeye saldırılar düzenleyen Osmanlı'nın eline büyük bir fırsat geçti. 1521'de Belgrad (Nándorfehérvár) elden çıktı ve 1526'da Macar ordusu Mohaç Savaşı'nda, tarihindeki en büyük yenilgilerinden birini yaşadı.
Yüzyıllar boyunca Macaristan Krallığı, soyluların bağımsızlığına, bir takım milletlerin ayrıcalıklarına ve bağımsız kent krallıklarının kurulmasına izin veren geleneksel yasalarından hiç vaz geçmedi.
Yeni Çağ'ın başları (1526 - 1718)
Osmanlı Devleti ile 150 yıl boyunca değişik dönemlerde, ülkenin güney bölümlerinde yapılmış birçok savaşın sonrasında Türkler, Macaristan'ın birçok bölgesini ele geçirdi ve ilerleyişlerini 1556'ya kadar devam ettirdi. Bu dönemden sonra ülke politik kaoslar içine sürüklendi. İkiye bölünmüş olan Macar soyluları eş zamanlı olarak iki kral seçtiler; John Zápolya (1526-1540) ve Ferdinand Habsburg. (1527-1540) Bu iki krala bağlı ordular da dönem dönem birbirleriyle çatışarak ülkenin içinde bulunduğu durumu daha da kötüye soktular. 1541 yılında Türklerin Buda'yı fethetmesiyle ülke üçe bölündü. Bugünkü Slovakya ve batı Hırvatistan toprakları ile Burgenland adı verilen bölge Habsburg tarafından yönetildi. Bu bölgenin kralları Macaristan Kralları olarak tahtta çıktı. Ülkenin doğu toprakları ve Erdel Beyliği Osmanlı Devleti'ne vergi vermeyi kabul ederek, Osmanlı'nın üstünlüğünü tanıdı. Başkent Buda ve geri kalan orta Macaristan toprakları Osmanlı Devleti'nin bir eyaleti yapıldı.Ülkenin büyük bir bölümü bu savaşlar süresince tahrib oldu. Küçük yerleşim birimlerinin birçoğu tümüyle yıkıldı. Aynı dönemde Macaristan üzerinde hâkimiyet kurmak için uğraş veren bir başka devlet de Avusturya'ydı. Protestan Avusturya'yı istemeyen Tökeli İmre önderliğindeki Macarlar ayaklandı ve Osmanlı Devleti'nden yardım istediler. Veziriazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa komutasında Osmanlı Ordusu Avusturya üzerine sefere çıktı. Bu seferde bozguna uğrayan Osmanlı Ordusu, bu dönemden sonra bölgede hep toprak kaybetmeye başladı. Bunun üzerine Papa önderliğinde Kutsal İttifak Osmanlı'yı Avrupa'dan tümüyle çıkartmak için saldırıya geçti. Avusturya Buda'yı yeniden ele geçirdi. Gelecekteki birkaç yıl içinde Temeşvar ve çevresindeki bölgeler dışında tüm Macaristan Osmanlı Devleti'nin elinden çıktı. İngiltere ve Hollanda ara buluculuğunda, Lehistan, Venedik, Avusturya ve Osmanlı arasında imzalanan Karlofça Antlaşması ile bu toprak değişiklikleri resmen kabul edildi. 1718 yılında Pasarofça Antlaşması ile birlikte Temeşvar'da elden çıktı ve Macaristan bütünüyle Osmanlı'dan ayrıldı. Yeni başkent Pozsony, yani bugünkü Bratislava yapıldı.
1604 ve 1711 yılları arasında Avusturya karşıtlar ile Katoliklik karşıtları arasında (Hristiyanlık'ın tek çatı altında birleşmesini savunanlar) tarafından ayaklanmalar çıkarılırdı ve bu isyanlar - sonuncusu hariç - genelde Transilvanya'dan yönetilirdi. Slovakya'da başlayan bu son ayaklanma halk tarafından başkan II. Ferenc Rákóczi'nin kral olması için çıkarıldı. Avusturya tarafından, isyan bastırıldığında Lehistan'da olan Rákócsi önce Fransa'ya sonra da Türkiye'ye kaçtı ve yaşamının sonuna kadar Tekirdağ'da yaşadı. Ayaklanmanın ardından Avusturya Macarlar'ın tüm kalelerini yıkarak gelecek olası ayaklanamalar için önlem aldı. Kalelerden çıkan taşlar köylülere ev yapmaları için dağıtıldı.
18. yüzyıl (1718 - 1780)
Bu dönem Macaristan tarihinde toparlanma dönemi olarak tanımlanır. Habsburg hanedanının hükümdarları iş başına geldiklerinde kuzeyden ve doğudan, bugünkü Avusturya, Almanya, Slovakya, Romanya ve Sırbistan'dan ülkeye yeni göçmenler getirerek, savaşlarla tahrip olmuş köy, kasaba ve kentleri yeniden bayındır hâle getirmişlerdir.Aydınlanma Çağı (1780 - 1848)
Fransız İhtilali'nden etkilenmeyle, ülke üzerinde büyük bir Almanlaştırma çalışması yürüten II. Joseph'e karşı, Macarlar'da ve Macaristan'da yaşayan diğer azınlık topluluklar arasında büyük bir ulusal diriliş hareketi başladı.Napolyon Savaşları süresinde ve sonrasında Macaristan kurultayı hiçbir toplantı ve işbirliğine katılmadı. 1820'lerde İmparator zorlanarak Reformlar dönemi başlatıldı. Soyluların vergi ödememe, oy kullanma gibi ayrıcalıklarından vazgeçmemek için karşı çıkmalarından dolayı bu süreç oldukça yavaş ilerledi. Tüm bu yavaş ilerlemelere karşı birçok ulusal adım atıldı. Laince resmî dil statüsünden çıkarılarak yerine Macarca getirildi.
Macaristan Krallığı'nda ilk kez nüfus tespiti -Hırvatistan da dahil olmak üzere- 18. yüzyılın sonlarında yapıldı. Hırvatistan toprakları da dahil edilirse Macarlar'ın toplam nüfusa oranı %29, edilmezse %42'ye denk geliyordu. 1850 nüfus sayımlarına göre toplumda Slovaklar (18.6%), Almanlar (11.8%), Rumenler (10.1%), Sırp ve Hırvatlar (5.6%), Ukraynalılar(4.8%) ve diğer azınlıklar (% 3.7)'lik bir dilim oluşturuyordu.
1848 İhtilali (1848 - 1849)
İhtilal 15 Mart 1848 tarihinde Peşte ve Budin'de, İmparatoru halkın tüm isteklerini kabul etmesi yönünde tüm krallıktan destek gören protestolar yapan geniş bir halk kitlesi tarafından, kansız olaylar ile başlatıldı. Tüm gösteriler Macaristan'ı Habsburg İmparatorluğu'ndan kopararak özerk hâle getirmek için yapılıyordu ve sonuçta Macar reformistler Lajos Kossuth ve Lajos Batthyány önderliğinde Macaristan'ın özerklğini ilan edildi. Ardından çıkan iç savaşta Macarların ve yabancı devrimcilerin çıkarttıkları ayaklanmalar bastırıldı. Ülkede yaşayan Macar olmayan toplulukların da isyan çıkarmasındaki neden bağımsız olma istekleridir.Başkennte, Viyana'da da büyük bir başkaldırı ile karşı karşıya olan Avusturya ilk önce Macaristan'ın özerkliğini tanıdı. Daha sonra Avusturya'daki ayaklanma bastırılınca Franz Joseph zekâ özürlü amcasını imparator yaptı. Avusturya, Macaristan'ın özerkliğini tanımadığını belirtti ve bir iç savaş daha çıktı. İsyancıların direnişinin kırılmasında güçlükler yaşanınca Rus Çarı I. Nikolas'dan yardım istendi. Rusya'nın Macaristan'ı işgal etmesi üzerine Macarlar ve Ruslar arasına düşmanlık başladı. Daha sonra Macaristan yöneticisi olan Avusturyalı Julius Freiherr von Haynau Macar ordusundaki 13 görevli kumandanın idamına karar verdi. Lajos Kossuth sürgüne gönderildi.
Devrimin sonrası (1849 - 1867)
1849 - 1867 yılları arasında yaşanan savaşın ardından tüm ülke pasif direnişe geçti. Arşidük Albrecht von Habsburg Macaristan Krallığı'nın başına geçti ve Çek yetkililerin yardımıyla Almanlaştırma hareketleri tekrar başladı.Avusturya-Macaristan İmparatorluğu (1867-1913)
Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Orta Avrupa'da hüküm sürmüş ve I. Dünya Savaşı'ndan sonra yıkılmış bir imparatorluktur. Bu imparatorluğu Avrupa'nın birçok ülkesinde hüküm süren Habsburg Hanedanı yönetmiştir. Avusturya ve Macaristan aslında içişlerinde bağımsız olan iki ayrı ülkeydiler. Fakat dışişleri açısından tek bir Habsburg İmparatoru tarafından yönetilmekteydiler. Resmî para birimi Kron'du.İmparatorluktan önce
Habsburgların Avusturya'daki egemenliği 1282 yılına kadar uzanır. 1806 yılına kadar Avusturya bölgesi Kutsal Roma Cermen İmparatorluğunun bir parçasıydı ve Arşidüklük olarak kabul ediliyordu. Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu'nun etkinliği azaldıkça Avusturya arşidükleri bağımsız olarak hareket etmeye başladılar. 1806 yılında, Arşidük Franz kendini imparator (kayzer) ilan etti.1866'da Prusya-Avusturya Savaşı yenilgisi ve Alman Konfederasyonunun dağılmasından sonra prestijini kaybeden Avusturya İmparatorluğu kesin olarak mutlakiyetçiliği terketti ve anayasal parlamenter bir hükümet kuruldu. Bununla birlikte, yıkılan monarşinin bütününü kapsayacak, içinde tüm ulusların eşitlik ve özerkliğe sahip olacağı gerçek bir federasyon kurulacağı yerde; Macarlar'ın baskısı sonucunda, bir uzlaşma olarak 1867'de bir ikili monarşi kuruldu. Yeni devletin resmi adı Avusturya-Macaristan İmparatorluğu idi. İkili monarşi, her iki kanadını ayrı parlamentoları olan anayasal monarşiler olarak örgütledi. Hükümdar, ordu ve dış politika her ikisi için ortaktı. Diğer konularda her biri bağımsızdı. Monarşinin batıdaki parçası Avusturya'da çeşitli uluslar daha geniş özgürlüklerden yararlandılar Oy hakkı giderek yaygınlaştı.
Ancak uluslar sorunu sürüyordu. 1875 yılında Osmanlı İmparatorluğu'nun çeşitli yerlerinde ve Bosna-Hersek'te ayaklanmalar oldu. Buna bağlı olarak Rusya Osmanlılara savaş açtı ve Osmanlıları yenerek onların Avrupa'daki güçlerine son verecek olan barış antlaşmasını kabul ettirdi. 1878 Berlin Kongresi Bosna-Hersek'i Avusturya-Macaristan'ın işgal etmesine ve yönetmesine karar verdi. Bundan sonra Avusturya-Macaristan'ın Balkanlar'daki istekleri Rusya ve Sırbistan'ın istekleri ile çelişkili bir durum aldı. Otuz yıl sonra 1908'de Avusturya-Macaristan, Bosna-Hersek'i resmen topraklarına kattı. Bu arada 1879'da Avusturya-Macaristan , Almanya ile bağlaşıklık antlaşması imzaladı. 1882'de İtalya'nın da katılması ile genişleyen bu antlaşma Rusya'ya karşı idi. Bu bağlaşıklık Avusturya-Macaristan monarşisindeki çeşitli uluslar üzerinde farklı bir etki yaptı. Almanlar ve Macarlar ittifakı desteklerken; Slav uluslar, özellikle Çekler ve Güney Slavlar 1908'de Bosna-Hersek'in ülkeye katılmasından da rahatsız oldular. O sıralarda Sırbistan Krallığı oldukça güçlü bir duruma gelmişti ve Avusturya-Macaristan'daki Güney Slavların üzerinde etkili oluyordu.
Kırmızılar ve Beyazlar (1918-19)
1918 yılında I. Dünya Savaşı'nda alınan yenilginin etkisiyle Avusturya-Macaristan birliği dağıldı. 31 Ekim 1918'de Mihály Károly başbakan olarak Macaristan'ın başına geçti. Yeni hükûmet savaşın ardından ülkeyi, kasım ayında resmen bağımsız bir devlet ilan etti. 22 Kasım 1918 tarihinde Romanyalılar Macar Hükûmeti'ne Erdel'in yönetiminin kendilerine ait olduğunu söylediler. 1 Aralık 1918'de düzenlenen Alba Iulia (Gyulafehérvár) toplantısında Erdel'in Romanya'ya bağlanması kararı alındı.Yeni Macar Hükûmeti 1919 Şubatı'na kadar toplumsal hizmetlerin yetersizliği ve askerî başarısızlıklar nedeniyle halk desteğini büyük oranda yitirdi. 21 Mart'ta askerî ittifak güçleri Macaristan'dan daha fazla toprak isteyince Károlyi istifa etti. Bunun üzerine Béla Kun başkanlığında Macaristan Komünist Partisi iktidara geldi ve Macar Sovyet Cumhuriyeti'ni ilan etti.
"Kırmızılar" adıyla tanınan Komünistler ülkedeki tek organize silahlı birlik olmaları nedeniyle ve (Rusya yardımıyla) Macaristan'ın geçmişte elinden çıkmış olan tüm toprakları geri alma sözü ile iş başına geçtiler. Komünistler ayrıca eşitlik ve toplumsal adaletin iyileştirilmesi üzerine vaatte bulundular. Başlangıçta Kun'un ordusu birçok etkileyici zafer kazandı: Albay Aurél Stromfeld sayesinde Çekoslovak askerler işgal edilmiş bazı topraklardan atıldı, bölgede geçici bir Slovak Sovyet Cumhuriyeti kurarark Romanya'ya bırakılmış olan Erdel'i almak için üzerine gidilmesine karar verildi. Toplumsal hizmetlerde komünist hükûmet endüstriyel ve ticari kuruluşları devletin tekeline aldı, konutlaşmayı, ulaşımı, bankacılığı, ilaç sanayiini ve ülkedeki her türlü kuruluşu kamulaştırdı.
Tüm yapılanlara karşın Komünist Hükûmet de oldukça kısa ömürlü oldu Birkaç başarılı darbenin ardından hükûmete "Kırmızı Terör" adı altında yarı askerî ve yarı düzenli gruplardan karşı ataklar gelmeye başladı. Bu dönemde toplumu ayarttıkları gerekçesiyle tutuklanan 590 kişinin tümü yargılanmadan idam edildi. Devlet tarafından toprak reformu yapılmıştı; yalnız devletin soylulardan aldığı toprakları düşük sınıftakiler arasında etkili biçimde dağıtamamıştı. Sovyet Rus Ordusu da hiçbir zaman Macar Hükûmeti'ne tardım edemedi. Hiçbir savaşı kaybetmemelerine karşın Macarlar aldıkları toprakları yavaş yavaş müttefiklerin baskısı nedeniyle bırakmak zorunda kaldılar. Romanyalı'ların ilerlemesi ve toplumun tepkileri nedeniyle Béla Kun ve adamları ülkeden kaçarak Avusturya'ya sığındılar. 6 Ağustos günü Budapeşte işgal edildi. Bunun üzerine verilen sözleri tutmadıkları gerekçesiyle Macar toplumunda Sovyet Birliği'ne ve meclisin büyük bir bölümünü oluşturan Yahudilere karşı büyük bir hoşnutsuzluk duygusu belirmeye başladı.
Macaristan'ın yeni savaş güçleri artık mufafazakâr devrim karşıtları; "Beyazlar" idi. Erdelli bir soylu olan István Bethlen ve Avusturya-Macaristan Donanması'nda eski bir komutan olan Miklós Horthy önderliğinde Viyana'da kurularak, Szeged'de ilan edildi. Ülkenin batısında başlayarak, genele yayılan Beyaz Terör, polis teşkilatı dağıldığı için ülkede kendilerine karşı koyabilecek herhangi bir güç olmadığından birçok komünist ve diğer sol görüşlüleri yargılamadan idam etti. Ülkede Macaristan'ın içinde bulunduğu durumun gerekçesi oldukları bahanesiyle Yahudilere karşı birçok saldırı yapıldı. Ülkeden çekilmeye başlayan Romanya ordusu da çıkmadan ülkedeki her yeri yağmaladı ve yakıp yıktı. Ortaya çıkan zarar öylesine büyüktü ki 1919 yılındaki Barış Konferansı'nda Macaristan'dan Romanya'ya savaş tazminatı ödemesi istenmedi. 16 Kasım günü Romanya Ordusu'nun izni ile Horthy'nin ordusu Budapeşte'ye girdi. Yeni yönetim güvenliği sağladı, terörü durdurdu, bir önceki hükûmetin destekçileri hapse atıldı ve siyasi hareketler bastırıldı.
1920-1944 Kral naipliği dönemi
1920 Ocak ayında Macar kadın ve erkekler ilk kez gizli usulde oy verdi. Önceki oylamalar, oylamanın gizli olmamasından dolayı demokratik ölçülerde değerlendirilmiyordu. Sağ kanat bu oylamadan birinci çıktı. 1867 Uzlaşması'nı ortadan kaldırarak, monarşiyi yeniden düzenledi.Macaristan 4 Haziran 1920 tarihinde Trianon Antlaşması'nı izmalayarak ülkenin parçalandığını kabul etti. Antlaşmaya göre Macaristan topraklarının bir kısmı, komşu ülkeleri arasında paylaştırıldı. Yaklaşım 10 milyon Macar ülke dışında kaldı. Ülkenin etkin yapısında değişiklikler oldu. Bu değişim sonucunda Macaristan'ın etnik yapısı; %90'ı Macar, %6'sı Alman, geriye kalan kısmı ise Slovaklar, Hırvatlar, Rumenler, Yahudi ve Çingene olarak değişti.
Belirlenen yeni sınırlar, Macaristan'ı maden yatakları ve ticari yolların kazancından uzaklaştırdı. Macaristan yeni sınırları ile orman havzasının %84'ünü, ekilebilir arazisinin %43'ünü ve demir madenlerinin %83'ünü kaybetti. Macaristan 1. Dünya Savaşı öncesi savaş endüstrisinin önemli merkezlerinden birisiydi. Başken Budapeşte nüfusunun %51'i endüstride çalışmaktaydı. Endüstriyel alanda çalışanların %82'si de ağır sayaniyde çalışmaktaydı.
Haziran 1920 yılında Honthy meclise başbakan olarak atandı. Kendisinin de içinde bulunduğu sağ kanat hükümeti, numerus clausus yasasını uygulayacağını, siyasetteki ve üniversitelerdeki yozlaşmaya çözüm bulacağını, kırsal alanın sorunlarıyla ilgileneceğini vadetti. Teleki's hükümeti, Avusturya kralı 1. Charles'in Mart, 1921'de tekrar tahta geçmesi ile devrildi. 1. Charles, Hasburgta'ki milliyetçi sağ kanadın bütün siyasi faaliyetlerini engelledi. Bu durumu değerlendiren parlamenter István Bethlen, Birlik Partisi adında yeni bir sağcı parti kuruldu.
Horthy bunun üzerine Bethlen başbakanı olarak atandı. 4. Charles 'in tahtını güvence altına alma çabaları yine sonuçsuz kaldı.
Bethlen'in iktidarda durduğu süre istikrarlı geçti (1921-1931). Yeni bir politik anlayış ile seçmenlere yaklaştı, bürokratik konumlara kendi destekçilerini yerleştirdi, siyasi becerisini kırsal alanda hissettirdi. Bethlen devlet mekanizması üzerinde radikal devrimler yaptı. Yahudi ve sol kesim üzerindeki baskıları azalttı. 1921 yılında Sosyal Demokratlar'a ve ticari birliğe yeni haklar sağladı. Legal olarak çalışmalarını sağlayacak yasaları çıkarttı. Anti-Macar ve siyasi suçlulara af sağladı. Bethlen 1921'de Macaristan'ın Milletler Cemiyeti'ne girmesini sağladı.1927 yılında İtalya ile yeni bir dostluk antlaşması imzaladı. Trianon Antlaşması ülke gündemine geldi. Bethlen bu antlaşmanın etkilerini; ticari, sosyal, kültürel, siyasi ve ekonomik alanda yükselirken basamak olarak kullandı.
Büyük Bunalım dönemi yaşam standardında olduğu gibi, sağ kanadın politik kariyerinde de büyük düşüşe neden oldu. 1932 yılında Horthy'nin yerine, Almanya ile sıcak ilişkiler olan Gyula Gömbös atandı. Gömbös aşırı milliyetçi kanattaydı ve Maygarizasyon politikasını güden bir politika izlemekteydi. Gömbös ekonomik krizden kurtulmak için Almanya ile yeni bir ticari anlaşma imzaladı. Bunun sonucu olarak da Macar pazarı ve madenleri Almanya kontrolüne geçmiş oldu.
Adolf Hitler'in Macarlara Trianon Antlaşması ile kaybettikleri toprakları geri verme sözü ile Macarlar Almanlara Yahudi politikasında yardımcı olmaya başladılar. 1935 yılında, Macaristan'ın faşist partisi olan Çapraz Ok partisi Ferenc Szálasi tarafından kuruldu. Gömbös'ün danışmanı Kálmán Darányi Birinci Yahudi Yasası'nın çıkmamasını sağlayarak Alman nazileri ve antisemitist Macarları memnun etti. Macar meclisi bu rahatsızlık verici gelişmeler üzerine Béla Imrédy'i Darányi'nin istifası üzerine başbakan olarak atadı (1938).
Imrédy ilk olarak İngiltere ile diplomatik ilişkileri geliştirme politikasını izledi. Bu gelişmeler, Almanya ve İtalya tarafından rahatsızlık verici olarak yorumlandı. Ancak Avusturya'nın ilhakı ile Imrédy Almanya ve İtalya'yı görmezden gelmenin mümkün olmadığını gördü. Bunun sonucu olarak 1938 sonbaharı itibarıyla dış politikada daha Alman ve İtalyan yanlısı bir çizgi izlemeye başladı.
Imrédy, sağ siyasette gücünü korumak amacıyla rakiplerini ortadan kaldırmaya başladı. Gittikçe güç kazanan Ok Haç Partisi bu politikanın sonucunda Imrédy yönetimi tarafından kapatıldı. Daha da sağ çizgi izlemeye başlayan Imrédy, devletinin totaliter bir şekilde yeniden organize edilmesini teklif etti ve ilkinden daha da sert olan İkinci Yahudi Kanunu'nun taslağını hazırlattı. Pál Teleki'nin hükümetinin yönetimindeki meclis 1939 yılında İkinci Yahudi Kanunu'nu kabul etti. Kanun, Yahudilerin ekonomik, kültürel ve sosyal hayata katılımını sınırlandırıyor ve Yahudiliği bir din değil bir ırk olarak tanımlıyordu. Bu da Musevilikten Hristiyanlığa geçenlerin durumunu belirgin bir şekilde olumsuz etkiledi.
2. Dünya Savaşı
Nazi Almanyası ve Faşist İtalya Macaristan'ın Triyanon Antlaşması ile kaybettiği toprakları barışçıl yollarla geri almasına çalıştılar. Viyana Hediyeleri ile de Macaristan'ın Çekoslovakya'nın bir kısmını ve Transilvanya'yı geri almasını sağladılar.Pál Teleki, 20 Kasım 1940'ta Almanya'nın baskısıyla Macaristan'ı Üç Güç Paktı'na katılmasını onaylamıştır. Diğer yandan da Aralık 1940'ta Yugoslavya ile uzun ömürlü olmayan "Sonsuz Dostluk Antlaşması"'nı imzaladı. Birkaç ay sonra, Yugoslavya'daki ihtilalin Almanya'nın Sovyetler Birliği'ni işgal etme planını tehdit etmesi sebebiyle Hitler Macarların Yugoslavya'nın işgalinde destek vermelerini istedi. Bu ortaklığın sonucunda da Birinci Dünya Savaşı sonunda kaybedilen Macar topraklarının geri verileceği sözünü verdi. Macaristan'ın savaşta Almanlarla birlikte olmasına engel olamayan Teleki intihar etti. Aşırı sağcı László Bárdossy de bir sonraki başbakan oldu. Sonuçta bugünkü Slovenya, Hırvatistan ve Sırbistan'da bulunan ufak topraklar Macaristan'a katıldı.
Doğu Cephesi'nde savaşın başlamasıyla, savaşa katılma konusu Macar yetkililer arasında tartışmalara sebep oldu. Sonuç olarak Macaristan 1 Haziran 1941'de Almanların yönetimi altında savaşa girdi. Macar elit askerlerinden oluşan Karpat Grubu güney Rusya'da oldukça ilerleme kaydetti. Uman Muharebesi sırasında Karpat Grubu 6. ve 12. Sovyet Orduları'nın çevrelenmesinde görev aldı. 20 Sovyet tümeni ele geçirildi veya yok edildi.
Macaristan'ın Almanya'ya olan bağlılığından endişelenen Amiral Horthy Bárdossy'yi istifaya zorladı ve yerine Miklós Kállay'ı getirdi. Miklós Kállay Bethlen hükümetinde görev almıştı ve muhafazakar bir çizgiye sahipti. Kállay Bárdossy'nin Kızıl Ordu karşısında Almanya'yı destekleme politikasına devam ederken gizlice Batılı güçlerle müzakerelere başladı.
Stalingrad Muharebesi'nde Macaristan İkinci Ordusu çok ciddi kayıplar verdi. Stalingrad'ın Ocak 1943'te düşmesinden kısa bir süre sonra İkinci Ordu varlığını devam ettiremedi.
Amerikalılar ve İngilizlerle gizli müzakereler devam etmekteydi. Ancak bunun farkında olan Hitler Nazi güçlerine Margarethe Operasyonu'na başlamaları emrini verdi ve Mart 1944'te Macaristanı işgal etti. Hırslı bir Nazi destekçisi olan Döme Sztójay, Nazi Orduları yöneticisi Edmund Veesenmayer'in desteğiyle yeni başbakan oldu.
Kötü şöhretli SS Albayı Adolf Eichmann Macaristan'a Yahudilerin işgal edilmiş Polonya'daki Alman ölüm kamplarına gönderilmesini denetlemeye gitti. 1944 yılında 15 Mayıs-9 Temmuz arasında 437,402 Yahudi Auschwitz Toplama Kampı'na gönderildi
1944 Ağustos'unda Horthy, Sztójay'ın yerine anti-faşist General Géza Lakatos'u getirdi. Lakatos yönetiminin içişleri bakanı olan Béla Horváth jandarmaya Macar vatandaşlarının sürgün edilmesini engellemeleri emrini verdi.
Eylül 1944'te Sovyet güçleri Macar sınırını geçtiler. 15 Ekim 1944'te Horthy Macaristan'ın Sovyetler Birliği ile ateşkes imzaladığını ilan etti. Ancak Macar Ordusu ateşkesi görmezden geldi. Almanlar Panzerfaust Operasyonu ile Horhy'nin oğlunu kaçırarak onu ateşkesi feshetmesine, Lakatos'un yerine Ok Haç Partisi'nin lideri olan Ferenc Szálasi'yi getirmesine zorladılar. Ferenc Szálasi Millî Birlik Devleti'nin başbakanı oldu ve Horthy politikadan çekildi.
Szálasi Nazilerin desteğiyle başta Budapeşte'dekiler olmak üzere Yahudilerin sürgününü tekrar başlattı. Binlercesi de Ok Haç Partisi üyelerince öldürüldü.
28 Aralık 1944'te Béla Miklós başbakanlığında Macaristan geçici hükümeti kuruldu. Ancak Miklós da ve Szálasi de hükümetlerinin meşruiyetini iddia etmekteydi. Ok Haç Partisi'nin yönetim alanı gittikçe daralırken Almanlar ve Szálasi destekçileri Ruslara karşı savaşmaya devam ettiler. Kızıl Ordu 29 Kasım 1944'te Budapeşte'yi kuşattı ve Şubat 1945'e kadar sürecek olan Budapeşte Muharebesi başladı. Macaristan Birinci Ordusu'ndan kalan birliklerin çoğu ise 1 Ocak ile 16 Şubat 1945 arasında Budapeşte'nin 200 km kuzeyinde imha edildi. Sonuç olarak 13 Şubat 1945'te Budapeşte koşulsuz bir şekilde teslim oldu.
20 Ocak 1945'te Macar geçici hükümetinin temsilcileri Moskova'da ateşkes imzaladılar. Szálasi hükümeti üyeleri ise ülkeyi mart sonunda terkettiler. Resmi olarak Macaristan'daki Sovyet operasyonları 4 Nisan 1945'te son Alman birlikleri de ülkeden çıkana kadar devam etti. 7 Mayıs 1945'te General Alfred Jodl, Alman kuvvetlerinin koşulsuz teslimini kabul etti.
Macar Bilimler Akademisi'nden Tamás Stark'ın değerlendirmesine göre Macaristan'ın 1941-1945 arasındaki kaybı 110-120,000'i ölü, 200,000'i kayıp ve savaş esiri olmak üzere toplam 300,000-310,000'dir. Macaristan'ın kayıpları Slovakya, Romanya ve Yugoslavya'dan katılan topraklardan askere alınan 110,000 kişi ve askere alınan 20-25,000 Yahudi'yi de içermektedir. 45,000'i 1944-1945 arasındaki hava operasyonları sonucu ve 20,000'i soykırımda öldürülen Romanlar olmak üzere 80,000 sivil kayıp verilmiştir. Holokost sebebiyle hayatını kaybeden Yahudilerin sayısı ise 600,000'dir.
Coğrafya
Macaristan Yaylası (Felföld)
Macaristan'ın kuzey kesimleri dağlık bir bölgedir. Doğu komşusu Romanya'nın kuzey sınırından içeri giren bu dağ zinciri batıya doğru uzanarak Avusturya Alpleri ile birleşir. Ama bu dağlar akarsulara sık sık geçit veren sayısız birtakım tepelere parçalanmıştır. Dağların en yüksek noktası Kekes Tepesidir (1014 m). Yer yer vadilerle yarılan dağların yamaçları sık ormanlarla kaplıdır. Tepelerden vadilere inildikçe "lös" adı verilen kil ve kum karışımı sarı renkli balçıkla kaplı araziler görülür. Bunlar çok verimli topraklardır. Bağlar, meyve bahçeleriyle dolu olan vadilerde sırtlarını yamaçlara dayamış kasabalara rastlanır. Tuna Nehri'nin batısında Bakony Ormanları bulunur.Macar Denizi diye anılan Balaton Gölü'ne kadar uzayan bu dağlık bölge çoğunlukla kireçtaşından oluşmuş bir yayladır. En yüksek tepesi Kőröshegy Dağı'dır (713 m). Buralarda da tepeler ormanlarla kaplı olup vadiler tarıma ayrılmıştır. Vadilerde de yer yer lös toprağına rastlanır. Balaton Gölü'nden güneye doğru, Sırbistan sınırı yakınlarında Mecsek Dağları (En yüksek noktası 682 m) bulunur. "Felföld" diye anılan Macaristan Yaylası burada sona erer.
Macaristan Ovası (Alföld)
Batı Macaristan Ovası’nda ilk planda tepelerin çokluğu göze çarpar. Buralarda akarsular bulanık ve çamurludur. Bunlardan daha çok ormandan kesilen ağaç kütüklerini taşımak için faydalanılır. Tuna'ya dökülen Raba, Repce ve Marcal nehirleri arasında kalan topraklarda buğday ekimi yapılır. Tuna'yı geçip doğuya ilerlendikçe Büyük Alföld denilen karakteristik Macar Ovası ile karşılaşılır. Macar halkının yarısını barındıran baştanbaşa düz, engin bir çayırdır. Büyük Alföld'de büyük ısı farkları göze çarpar. Kuzeyde dağlarla çevrili olduğu için yazın şiddetli sıcaklar olur. Kışın ise dondurucu rüzgârlar ovayı kaplar. Karpatlar’dan inen Tisza Nehri ovayı enlemesine keserek güneyde Sırbistan’a girer (Voyvodina Özerk Bölgesi) ve orada Tuna'ya karışır. Büyük miktarda çamuru da birlikte sürükleyen bu ırmak, ilkbahar taşkınları sırasında oldukça geniş bir çevreyi sular altında bırakır. Yazın kızgın güneşle kuruyan bu çamurlar Tuna ile Tisza arasındaki bölgenin karakteristik manzarasıdır. Kuzeydoğuda Romanya sınırına yakın Debrecen dolaylarında buna benzer kumlu, balçıklı yerlere rastlanır.Tarıma çok elverişli löslü topraklar çoğunluğu meydana getirirler. Macaristan'ın tarım yönünden zenginliğinin belli başlı kaynağı bu bereketli ovalardır.
İklim
Sıcaklık ocak ayında -1 ve 2 derece arasındadır. Yaz aylarında ise sıcaklık en fazla 29 derece'dir. Denize kıyısı olmadığı için ülkede karasal iklim hâkimdir.Ekonomi
İhracat odaklı bir ekonomiye sahip olan Macaristan, uluslararası ekonomik konjonktürün yarattığı risklere açıktır. Dış ticaretinin büyük bir bölümünü AB ülkeleriyle yapan ülke, Avro’ya geçiş için gerekli hazırlıkları da sürdürmektedir. Temel ürün gruplarına göre dış ticaretinin dağılımında, makineler, elektronik eşyalar ve nakliye araçları ülkenin ithalat ve ihracatında ana sektörler olarak öne çıkmaktadır. İthalatın yaklaşık % 50’sini, ihracatın ise % 60’ını bu üç sektör gerçekleştirmektedir.Bilim ve teknoloji
Macaristan çok sayıda seçkin bilim adamları yetiştirmiş olup matematik eğitimi ile ünlüdür.Rubik Küpü, Ernő Rubik tarafından icat edilmiştir.
Ulaşım
Macaristan oldukça gelişmiş bir karayolu, demiryolu, hava ve su taşıma sistemi vardır. Ülkenin başkenti Budapeşte, toplu taşıma ağında önemli bir düğüm olarak hizmet vermektedir.Macaristan'daki etnik unsurlar
Macarların atalarının büyük çoğunluğu Ural-altay/Fin-Ugor kavimleri'nden olan Hun-Ugor kavimleridir. Daha sonra Hint Avrupa grubundan olmayan bu Ugor kavimlerine Hunlardan bazı boylar karışmıştır. Karışan bu üç kavim, Hazarlar'ın egemenliğini kabul etmiştir (460).Eğitim
1276 yılında Veszprém üniversite Péter Csák birlikleri tarafından tahrip edildi ve yeniden inşa edilmedi. Pécs'te bir üniversite 1367 kurulmuştur. Sigismund 1395 yılında Óbuda'da bir üniversite kurmuştur. Universitas Istropolitana, Mattias Corvinus tarafından 1465 yılında Pozsony'de kurulmuştur. Nagyszombat Üniversitesi 1635 yılında kuruldu ve 1777 yılında Buda'ya taşındı ve bugün Eötvös Lorand Üniversitesi olarak hizmet vermektedir. Dünyanın ilk teknik üniversitesi 1735 yılında Selmecbánya'da kuruldu. Onun ardılı Macaristan'daki Miskolc Üniversitesi'dir. Budapeşte Teknoloji ve Ekonomi Üniversitesi (BME) üniversite düzeyi ve yapısı ile dünyadaki en eski teknoloji kurumu olarak kabul edilir. Yasal selefi ise İmparator II. Joseph tarafından 1782 yılında kurulan Institutum Geometrico-Hydrotechnicum'dur.Macar mutfağı
Macaristan mutfağı denince akla ilk gelen şey paprikadır. Çok geniş bir coğrafyadan etkilendiği mutfağında Fransa ve Türkiye’nin yanı sıra Orta Avrupa ülkelerinin de etkisi görülür. Mutfaklarıyla gurur duyan Macarların yemeklerinin olmazsa olmazı baharatlarıdır. Macarların ulusal yemeği gulaştır. Paprika aromalı bir çeşit çorba olan gulaşın yanı sıra Macaristan mutfağında et oldukça popülerdir. Özellikle domuz eti ve bifteği yemeklerinde çokça kullanırlar. Irmak balıkçılığının yaygın olduğu ülkede sazan ve sudak en çok tüketilen balıklar arasındadır. Tavuk ve hindi etinin de oldukça yaygın olduğu ülke mutfağında ülkenin kendine has lezzetleri paprika soslu tavuk paprikás csirke ve paprikalı balık çorbası halászlé çokça tüketilir.Kaz eti de ülkede oldukça popülerdir. Özellikle kaz ciğeri libamáj ve rosto edilmiş kaz bacağı karşınıza en çok çıkacak çeşitlerdendir. Macarlar sebze yemeklerine de düşkündür. Ayrıca düşkün oldukları bir diğer şey ise turşudur. Kahvaltılarında bile mutlaka turşu vardır. Ülke mutfağının yerel tatlılarından gundel palacsinta pankekin yanında ceviz, kuru üzüm, limon rendesi ve çikolatalı sos ile rom ikram edilir.
Vejetaryen ve vegan yemek çeşitlerinin de oldukça zengin olduğu ülkede ziyaretçiler özellikle ülkenin batı kesiminde kendilerine göre yiyecekler bulabilirler. Macaristan’da şarap oldukça ciddiye alınır. Ülkenin en meşhur şarap markaları zengin üzümlerden üretilen kırmızı şarap markası Kékfrancos ve tatlı beyaz şarabı Tokaj’dır. Ülkenin diğer lokal içkileri arasında “boğa kanı” anlamına gelen ve oldukça sert olan kırmızı şarapları Bikavér, çokça ihraç ettikleri biraları Sör, bitki likörü Unicum, ve kayısılı, vişneli, erikli, armutlu gibi çeşitleri olan Pálinka adını verdikleri konyakları gelir.
Macaristan'daki Türk Elçiliği
BUDAPEŞTE BÜYÜKELÇİLİĞİAdres: ANDRASSY UT. 123 1062 BUDAPEST/HUNGARY
Telefon: 00 36-1 344 50 25 (5 hat)
Faks: 00 36-1 344 51 43 (Dahili 119 mesai saatleri içinde)
[email protected]
T.C. Dışişleri Bakanlığı Budapeşte Büyükelçiliği
Görev Bölgesi: Bütün Macaristan
Moderatör tarafında düzenlendi: