Üst
MÜ'MİNÛN Suresi Latin Harfli Okunuşu ve Türkçe Meali

MÜ'MİNÛN Suresi Latin Harfli Okunuşu ve Türkçe Meali

  • Konuyu Başlatan Konuyu Başlatan Celik
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

Celik

Emekli Admin

Mü'minun Suresi Kur'an'ın 23. suresidir. 118 ayet, 1051 kelime ve 4354 harften oluşur.

Sure adını 1. ayette geçen “el-Mü’minun" kelimesinden almıştır. “el-Müminun", mü’minler (inananlar) demektir.
,,

MÜ'MİNÛN Suresi (Sure No: 23)​



Bismillâhirrahmânirrahîm

  • 23/MÜ'MİNÛN-1: Kad eflehal mu’minun(mu’minune).

    1. Mü’minler, gerçekten kurtuluşa ermişlerdir.


  • 23/MÜ'MİNÛN-2: Ellezîne hum fî salâtihim hâşiûn(hâşiûne).

    2. Onlar ki, namazlarında derin saygı içindedirler.


  • 23/MÜ'MİNÛN-3: Vellezîne hum anil lagvi mu’ridûn(mu’ridûne).

    3. Onlar ki, faydasız işlerden ve boş sözlerden yüz çevirirler.


  • 23/MÜ'MİNÛN-4: Vellezîne hum liz zekâti fâilûn(fâilûne).

    4. Onlar ki, zekâtı öderler.


  • 23/MÜ'MİNÛN-5: Vellezîne hum li furûcihim hâfizûn(hâfizûne).

    5. Onlar ki, ırzlarını korurlar.


  • 23/MÜ'MİNÛN-6: İllâ alâ ezvâcihim ev mâ meleket eymânuhum fe innehum gayru melûmîn(melûmîne).

    6. Ancak eşleri ve ellerinin altında bulunan cariyeleri bunun dışındadır. Onlarla ilişkilerinden dolayı kınanmazlar.


  • 23/MÜ'MİNÛN-7: Fe menibtegâ verâe zâlike fe ulâike humul âdûn(âdûne).

    7. Kim bunun ötesine geçmek isterse, işte onlar haddi aşanlardır.


  • 23/MÜ'MİNÛN-8: Vellezîne hum li emânâtihim ve ahdihim râûn(râûne).

    8. Yine onlar ki, emanetlerine ve verdikleri sözlere riâyet ederler.


  • 23/MÜ'MİNÛN-9: Vellezîne hum alâ salavâtihim yuhâfızûn(yuhâfızûne).

    9. Onlar ki, namazlarını kılmağa devam ederler.


  • 23/MÜ'MİNÛN-10: Ulâike humul vârisûn(vârisûne).

    10. İşte bunlar varis olanların ta kendileridir.


  • 23/MÜ'MİNÛN-11: Ellezîne yerisûnel firdevs(firdevse), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).

    11. Onlar Firdevs cennetlerine varis olurlar. Onlar orada ebedî kalacaklardır.


  • 23/MÜ'MİNÛN-12: Ve lekad halaknal insâne min sulâletin min tîn(tînin).

    12. Andolsun, biz insanı, çamurdan (süzülmüş) bir özden yarattık.


  • 23/MÜ'MİNÛN-13: Summe cealnâhu nutfeten fî karârin mekîn(mekînin).

    13. Sonra onu az bir su (meni) hâlinde sağlam bir karargâha (ana rahmine) yerleştirdik.


  • 23/MÜ'MİNÛN-14: Summe halaknen nutfete alakaten fe halaknel alakate mudgaten fe halaknel mudgate ızâmen fe kesevnel izâme lahmen summe enşe'nâhu halkan âhar(âhara), fe tebârekallâhu ahsenul hâlikîn(hâlikîne).

    14. Sonra bu az suyu “alaka" hâline getirdik. Alakayı da “mudga" yaptık. Bu “mudga"yı da kemiklere dönüştürdük ve bu kemiklere de et giydirdik. Nihayet onu bambaşka bir yaratık olarak ortaya çıkardık. Yaratanların en güzeli olan Allah’ın şânı ne yücedir!


  • 23/MÜ'MİNÛN-15: Summe innekum ba'de zâlike le meyyitûn(meyyitûne).

    15. Sonra (ey insanlar) siz bunun ardından muhakkak öleceksiniz.


  • 23/MÜ'MİNÛN-16: Summe innekum yevmel kıyâmeti tub’asûn(tub’asûne).

    16. Sonra yine muhakkak siz, kıyamet gününde (tekrar) diriltileceksiniz.


  • 23/MÜ'MİNÛN-17: Ve lekad halaknâ fevkakum seb'a tarâika ve mâ kunnâ anil halkı gâfilîn(gâfilîne).

    17. Andolsun, biz sizin üzerinizde yedi yol yarattık. Biz yarattıklarımızdan habersiz değiliz.


  • 23/MÜ'MİNÛN-18: Ve enzelnâ mines semâi mâen bi kaderin fe eskennâhu fîl ardı ve innâ alâ zehâbin bihî le kâdirûn(kâdirûne).

    18. Biz, gökten belli bir ölçüde su indirdik de (faydalanmanız için) onu yeryüzünde tuttuk. Bizim onu tamamen gidermeye de muhakkak gücümüz yeter.


  • 23/MÜ'MİNÛN-19: Fe enşe’nâ lekum bihî cennâtin min nahîlin ve a’nâb(a’nâbin), lekum fîhâ fevâkihu kesîretun ve minhâ te’kulûn(te’kulûne).

    19. Onunla sizin için hurma bahçeleri ve üzüm bağları meydana getirdik. Bu bağ ve bahçelerde sizin için pek çok meyveler vardır ve siz onlardan yiyorsunuz.


  • 23/MÜ'MİNÛN-20: Ve şecereten tahrucu min tûri seynâe tenbutu bid duhni ve sıbgın lil âkilîn(âkilîne).

    20. Yine o su ile Sîna dağında biten bir ağaç (zeytin ağacı) yarattık ki hem yağ, hem de yiyenlere katık verir.


  • 23/MÜ'MİNÛN-21: Ve inne lekum fil en’âmi le ibreh(ibreten), nuskîkum mimmâ fî butûnihâ ve lekum fîhâ menâfiu kesîretun ve minhâ te’kulûn(te’kulûne).

    21. Hayvanlarda sizin için elbette bir ibret vardır. Onların içlerindeki sütten size içiririz. Onlarda sizin için daha birçok faydalar da vardır ve onlardan yersiniz de.


  • 23/MÜ'MİNÛN-22: Ve aleyhâ ve alel fulki tuhmelûn(tuhmelûne).

    22. Onların üzerinde ve gemilerde taşınırsınız.


  • 23/MÜ'MİNÛN-23: Ve lekad erselnâ nûhan ilâ kavmihî fe kâle yâ kavmi’ budullâhe mâ lekum min ilâhin gayruh(gayruhu), e fe lâ tettekûn(tettekûne).

    23. Andolsun biz, Nûh’u kendi kavmine peygamber olarak gönderdik de, “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka hiçbir ilâhınız yoktur. Allah’a karşı gelmekten hâlâ sakınmaz mısınız?" dedi.


  • 23/MÜ'MİNÛN-24: Fe kâlel meleullezîne keferû min kavmihî mâ hâzâ illâ beşerun mıslukum yurîdu en yetefaddale aleykum, ve lev şâallâhu le enzele melâikeh(melâiketen), mâ semi’nâ bi hâzâ fî âbâinel evvelîn(evvelîne).

    24. Bunun üzerine kendi kavminden inkâr eden ileri gelenler şöyle dediler: “Bu ancak sizin gibi bir beşerdir, size üstünlük taslamak istiyor. Eğer Allah dileseydi, bir melek gönderirdi. Biz önceki atalarımızdan böyle bir şey duymadık."


  • 23/MÜ'MİNÛN-25: İn huve illâ raculun bihî cinnetun fe terabbasû bihî hattâ hîn(hînin).

    25. “Bu, ancak cinnet getirmiş bir adamdır. Öyle ise bir müddet onu gözetleyiniz."


  • 23/MÜ'MİNÛN-26: Kâle rabbinsurnî bimâ kezzebûn(kezzebûni).

    26. (Nûh), “Rabbim! Beni yalanlamalarına karşı bana yardım et!" dedi.


  • 23/MÜ'MİNÛN-27: Fe evhaynâ ileyhi enısnaıl fulke bi a’yuninâ ve vahyinâ fe izâ câe emrunâ ve fâret tennûru fesluk fîhâ min kullin zevceynisneyni ve ehleke illâ men sebeka aleyhil kavlu minhum, ve lâ tuhâtıbnî fîllezîne zalemû, innehum mugrakûn(mugrakûne).

    27. Bunun üzerine Nûh’a, “Bizim gözetimimiz altında ve vahyimize göre o gemiyi yap" diye vahyettik. “Bizim emrimiz gelip de tandır kaynamaya başlayınca, (sular coşup taştığında Nûh’a) dedik ki: “Her cins canlıdan (erkekli dişili) birer çift, bir de kendileri aleyhinde daha önce hüküm verilmiş olanlardan başka aileni gemiye al ve zulmeden kimseler hakkında bana hiç yalvarma! Şüphesiz onlar suda boğulacaklardır."


  • 23/MÜ'MİNÛN-28: Fe izesteveyte ente ve men meake alel fulki fe kulil hamdu lillâhillezî neccânâ minel kavmiz zâlimîn(zâlimîne).

    28. Sen ve beraberindeki kimseler, gemiye bindiğiniz zaman: “Bizi zalim kavmin elinden kurtaran Allah’a hamd olsun" de.


  • 23/MÜ'MİNÛN-29: Ve kul rabbi enzilnî munzelen mubâreken ve ente hayrul munzilîn(munzilîne).

    29. Yine de ki: “Ey Rabbim! Beni bereketli bir yere kondur. Sen, konuk edenlerin en hayırlısısın."


  • 23/MÜ'MİNÛN-30: İnne fî zâlike le âyâtin ve in kunnâ le mubtelîn(mubtelîne).

    30. Şüphesiz bu olayda ibretler vardır. Biz gerçekten (kullarımızı) imtihan ederiz.


  • 23/MÜ'MİNÛN-31: Summe enşe’nâ min ba’dihim karnen âharîn(âharîne).

    31. Sonra onların (Nûh kavminin) ardından başka bir nesil yarattık.


  • 23/MÜ'MİNÛN-32: Fe erselnâ fîhim resûlen minhum eni’budûllâhe mâ lekum min ilâhin gayruh(gayruhu), e fe lâ tettekûn(tettekûne).

    32. Onlara, kendilerinden, “Allah’a kulluk edin, sizin O’ndan başka hiçbir ilâhınız yoktur, hâlâ O’na karşı gelmekten sakınmaz mısınız?" diye öğüt veren bir peygamber gönderdik.


  • 23/MÜ'MİNÛN-33: Ve kâlel meleu min kavmihillezîne keferû ve kezzebû bi likâil âhıreti ve etrafnâhum fîl hayâtid dunyâ mâ hâzâ illâ beşerun mislukum ye’kulu mimmâ te’kulûne minhu yeşrebu mimmâ teşrabûn(teşrabûne).

    33. O peygamberin kavminden, Allah’ı inkâr eden, ahireti yalanlayan ve bizim dünya hayatında kendilerine bol bol nimet verdiğimiz ileri gelenler şöyle dediler: “O da ancak sizin gibi bir insandır. Sizin yediğiniz şeylerden yiyor, içtiğiniz şeylerden içiyor."


  • 23/MÜ'MİNÛN-34: Ve lein eta’tum beşeren mislekum innekum izen le hâsirûn(hâsirûne).

    34. “Andolsun, kendiniz gibi bir beşere itaat ederseniz mutlaka ziyana uğrarsınız."


  • 23/MÜ'MİNÛN-35: E yaıdukum ennekum izâ mittum ve kuntum turâben ve izâmen ennekum muhracûn(muhracûne).

    35. “O, öldüğünüz, toprak ve kemik hâline geldiğiniz zaman sizin tekrar mutlaka (diriltilip) çıkarılacağınızı mı vaad ediyor?"


  • 23/MÜ'MİNÛN-36: Heyhâte heyhâte limâ tûadûn(tûadûne).

    36. “Hâlbuki bu size vaad olunan şey, ne kadar da uzak!"


  • 23/MÜ'MİNÛN-37: İn hiye illâ hayâtuned dunyâ nemûtu ve nahyâ ve mâ nahnu bi meb’ûsîn(meb’ûsîne).

    37. “Hayat, bu dünya hayatından ibarettir. Ölürüz ve yaşarız. Biz tekrar diriltilecek değiliz."


  • 23/MÜ'MİNÛN-38: İn huve illâ raculunifterâ alâllâhi keziben ve mâ nahnu lehu bi mu’minîn(mu’minîne).

    38. “Bu, Allah’a karşı yalan uyduran bir kimseden başkası değildir. Biz ona inanmayız."


  • 23/MÜ'MİNÛN-39: Kâle rabbinsurnî bimâ kezzebûn(kezzebûni).

    39. O peygamber, “Ey Rabbim! Yalanlamalarına karşı bana yardım et!" dedi.


  • 23/MÜ'MİNÛN-40: Kâle ammâ kalîlin le yusbihunne nâdimîn(nâdimîne).

    40. Allah, “Yakın zamanda mutlaka pişman olacaklardır!" dedi.


  • 23/MÜ'MİNÛN-41: Fe ehazethumus sayhatu bil hakkı fe cealnâhum gusâen, fe bu’den lil kavmiz zâlimîn(zâlimîne).

    41. Derken onları o korkunç ses, kaçınılmaz olarak kıskıvrak yakalayıverdi de kendilerini çör çöp yığını hâline getirdik. Zalimler topluluğu, Allah’ın rahmetinden uzak olsun!


  • 23/MÜ'MİNÛN-42: Summe enşe’nâ min ba’dihim kurûnen âharîn(âharîne).

    42. Sonra bunların arkalarından başka nesiller yarattık.


  • 23/MÜ'MİNÛN-43: Mâ tesbiku min ummetin ecelehâ ve mâ yeste’hırûn(yeste’hırûne).

    43. Hiçbir ümmet, kendi ecelinin önüne geçemez, onu geciktiremez de.


  • 23/MÜ'MİNÛN-44: Summe erselnâ rusulenâ tetrâ, kullemâ câe ummeten resûluhâ kezzebûhu fe etbâ’nâ ba’dahum ba’dan ve cealnâhum ehâdîs(ehâdîse), fe bu’den li kavmin lâ yu’minûn(yu’minûne).

    44. Sonra arka arkaya peygamberlerimizi gönderdik. Her ümmete kendi peygamberi geldikçe, onu yalanladılar. Biz de onları birbiri ardından helâk ettik ve onları birer ibretli hikâye yaptık. Artık inanmayan bir kavim, Allah’ın rahmetinden uzak olsun!


  • 23/MÜ'MİNÛN-45: Summe erselnâ mûsâ ve ehâhu hârûne bi âyâtinâ ve sultânin mubîn(mubînin).

    45,46. Sonra Mûsâ ve kardeşi Hârûn’u mucizelerimizle ve apaçık bir delille Firavun ve ileri gelenlerine peygamber olarak gönderdik de (onlar) büyüklük tasladılar ve kendilerini büyük görüp böbürlenen bir topluluk oldular.


  • 23/MÜ'MİNÛN-46: İlâ fir’avne ve meleihî festekberû ve kânû kavmen âlîn(âlîne).

    45,46. Sonra Mûsâ ve kardeşi Hârûn’u mucizelerimizle ve apaçık bir delille Firavun ve ileri gelenlerine peygamber olarak gönderdik de (onlar) büyüklük tasladılar ve kendilerini büyük görüp böbürlenen bir topluluk oldular.


  • 23/MÜ'MİNÛN-47: Fe kâlû e nu’minu li beşereyni mislinâ ve kavmuhumâ lenâ âbidûn(âbidûne).

    47. Bu yüzden, “Kavimleri bize kul köle iken, bizim gibi iki insana mı inanacağız" dediler.


  • 23/MÜ'MİNÛN-48: Fe kezzebûhumâ fe kânû minel muhlekîn(muhlekîne).

    48. Böylece ikisini de yalanladılar, bu yüzden de helâk edilenlerden oldular.


  • 23/MÜ'MİNÛN-49: Ve lekad âteynâ mûsel kitâbe leallehum yehtedûn(yehtedûne).

    49. Andolsun, hidayete ersinler diye Mûsâ’ya Kitab’ı (Tevrat’ı) verdik.


  • 23/MÜ'MİNÛN-50: Ve cealnebne meryeme ve ummehû âyeten ve âveynâhumâ ilâ rabvetin zâti karârin ve maîn(maînin).

    50. Meryem oğlu İsa’yı ve annesini büyük bir mucize kıldık ve her ikisini de oturmaya elverişli, akarsulu yüksek bir yere yerleştirdik.


  • 23/MÜ'MİNÛN-51: Yâ eyyuher rusulu kulû minet tayyibâti va’melû sâlihâ(sâlihan), innî bimâ ta’melûne alîm(alîmun).

    51. Ey peygamberler! Temiz şeylerden yiyiniz ve iyi ameller işleyiniz. Doğrusu ben, sizin yaptığınız şeyleri tamamen bilirim.


  • 23/MÜ'MİNÛN-52: Ve inne hâzihî ummetukum ummeten vâhıdeten ve ene rabbukum fettekûn(fettekûni).

    52. Şüphesiz bu (İslâm), tek bir din olarak sizin dininizdir. Ben de Rabbinizim. Öyle ise bana karşı gelmekten sakının.


  • 23/MÜ'MİNÛN-53: Fe tekattaû emrehum beynehum zuburâ(zuburan), kullu hızbin bimâ ledeyhim ferihûn(ferihûne).

    53. (İnsanlar ise, din) işlerini kendi aralarında parça parça ettiler. Her grup kendinde bulunan ile sevinmektedir.


  • 23/MÜ'MİNÛN-54: Fe zerhum fî gamratihim hattâ hîn(hînin).

    54. Ey Muhammed! Sen onları bir zamana kadar, gaflet ve şaşkınlıklarıyla baş başa bırak!


  • 23/MÜ'MİNÛN-55: E yahsebûne ennemâ numidduhum bihî min mâlin ve benîn(benîne).

    55,56. Kendilerine bol bol verdiğimiz mal ve evlatla onların iyiliğine koştuğumuzu mu sanıyorlar? Hayır, onlar farkına varmıyorlar!


  • 23/MÜ'MİNÛN-56: Nusâriu lehum fîl hayrât(hayrâti) bel lâ yeş’urûn(yeş’urûne).

    55,56. Kendilerine bol bol verdiğimiz mal ve evlatla onların iyiliğine koştuğumuzu mu sanıyorlar? Hayır, onlar farkına varmıyorlar!


  • 23/MÜ'MİNÛN-57: İnnellezîne hum min haşyeti rabbihim muşfikûn(muşfikûne).

    57. Rablerinin azametinden korkup titreyenler,


  • 23/MÜ'MİNÛN-58: Vellezîne hum bi âyâti rabbihim yu’minûn(yu’minûne).

    58. Rablerinin âyetlerine inananlar,


  • 23/MÜ'MİNÛN-59: Vellezîne hum bi rabbihim lâ yuşrikûn(yuşrikûne).

    59. Rablerine ortak koşmayanlar,


  • 23/MÜ'MİNÛN-60: Vellezîne yu’tûne mâ âtev ve kulûbuhum veciletun ennehum ilâ rabbihim râciûn(râciûne).

    60. Rabblerine dönecekleri için verdiklerini kalpleri ürpererek verenler,


  • 23/MÜ'MİNÛN-61: Ulâike yusâriûne fîl hayrâti ve hum lehâ sâbikûn(sâbikûne).

    61. İşte bunlar hayır işlerine koşuşurlar ve o uğurda öne geçerler.


  • 23/MÜ'MİNÛN-62: Ve lâ nukellifu nefsen illâ vus’ahâ ve ledeynâ kitâbun yantıku bil hakkı ve hum lâ yuzlemûn(yuzlemûne).

    62. Biz hiçbir kimseye gücünün yettiğinden fazla yük yüklemeyiz. Katımızda hakkı söyleyen bir kitab vardır. Onlar zulme, haksızlığa uğratılmazlar.


  • 23/MÜ'MİNÛN-63: Bel kulûbuhum fî gamratin min hâzâ ve lehum a’mâlun min dûni zâlike hum lehâ âmilûn(âmilûne).

    63. Ancak kâfirlerin kalbleri bu Kur’an’a karşı bir gaflet içindedir. Onların bundan başka yapageldikleri birtakım (kötü) işleri de vardır.


  • 23/MÜ'MİNÛN-64: Hattâ izâ ehaznâ mutrafîhim bil âzâbi izâ hum yec’erûn(yec’erûne).

    64. Nihayet refah ve bolluk içinde olanlarını azapla kıskıvrak yakaladığımız zaman, bakmışsın ki feryat edip duruyorlar.


  • 23/MÜ'MİNÛN-65: Lâ tec’erûl yevme innekum minnâ lâ tunsarûn(tunsarûne).

    65. Boşuna feryat edip durmayın bugün. Zira bizden yardım görmeyeceksiniz.


  • 23/MÜ'MİNÛN-66: Kad kânet âyâtî tutlâ aleykum fe kuntum alâ a’kâbikum tenkisûn(tenkisûne).

    66,67. Çünkü âyetlerim size okunurdu da siz buna karşı büyüklük taslayarak arkanızı döner, geceleyin toplanıp hezeyanlar savururdunuz.


  • 23/MÜ'MİNÛN-67: Mustekbirîne bihî sâmiran tehcurûn(tehcurûne).

    66,67. Çünkü âyetlerim size okunurdu da siz buna karşı büyüklük taslayarak arkanızı döner, geceleyin toplanıp hezeyanlar savururdunuz.


  • 23/MÜ'MİNÛN-68: E fe lem yeddebberûl kavle em câehum mâ lem ye’ti âbâehumul evvelîn(evvelîne).

    68. Onlar bu sözü (Kur’an’ı) hiç düşünmediler mi? Yoksa kendilerine, önceki atalarına gelmeyen bir şey mi geldi?


  • 23/MÜ'MİNÛN-69: Em lem ya’rifû resûlehum fe hum lehu munkirûn(munkirûne).

    69. Ya da onlar henüz kendi peygamberlerini tanımadılar da o yüzden mi onu inkâr ediyorlar?


  • 23/MÜ'MİNÛN-70: Em yekûlûne bihî cinneh(cinnetun), bel câehum bil hakkı ve ekseruhum lil hakkı kârihûn(kârihûne).

    70. Yoksa “O cinnet getirmiş" mi diyorlar? Hayır o, onlara hakkı getirdi. Hâlbuki onların pek çoğu haktan hoşlanmamaktadırlar.


  • 23/MÜ'MİNÛN-71: Ve levittebeal hakku ehvâehum le fesedetis semâvâtu vel ardu ve men fî hinn(hinne), bel eteynâhum bi zikrihim fe hum an zikrihim mu’ridûn(mu’ridûne).

    71. Eğer hak onların arzularına uysaydı, gökler ile yer ve onlarda bulunanlar elbette bozulur giderdi. Hayır, biz onlara şereflerini (Kur’an’ı) getirdik. Onlar ise bu şereflerinden yüz çeviriyorlar.


  • 23/MÜ'MİNÛN-72: Em tes’eluhum harcen fe haracu rabbike hayrun ve huve hayrur râzikîn(râzikîne).

    72. Ey Muhammed! Yoksa sen onlardan bir vergi mi istiyorsun (da inanmıyorlar)? Rabbinin vergisi daha hayırlıdır. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.


  • 23/MÜ'MİNÛN-73: Ve inneke le ted’ûhum ilâ sırâtın mustakîm(mustakîmin).

    73. Şüphesiz sen onları doğru bir yola çağırıyorsun.


  • 23/MÜ'MİNÛN-74: Ve innellezîne lâ yu’minûne bil âhıreti anis sırâtı le nâkibûn(nâkibûne).

    74. Fakat ahirete inanmayanlar, ısrarla bu yoldan çıkmaktadırlar.


  • 23/MÜ'MİNÛN-75: Ve lev rahımnâhum ve keşefnâ mâ bihim min durrin le leccû fî tugyânihim ya’mehûn(ya’mehûne).

    75. Biz onlara merhamet edip başlarına gelen zararı giderseydik, yine de azgınlıkları içinde bocalayıp kalırlardı.


  • 23/MÜ'MİNÛN-76: Ve lekad ehaznâhum bil azâbi fe mestekânû li rabbihim ve mâ yetedarreûn(yetedarreûne).

    76. Andolsun, biz onları azap ile kıskıvrak yakaladık da yine Rablerine boyun eğmediler ve O’na yalvarıp yakarmadılar.


  • 23/MÜ'MİNÛN-77: Hattâ izâ fetahnâ aleyhim bâben zâ azâbin şedîdin izâ hum fîhi mublisûn(mublisûne).

    77. Sonunda onlara şiddetli bir azap kapısı açtığımızda bir de bakarsın onun içinde ümitsizliğe düşüvereceklerdir.


  • 23/MÜ'MİNÛN-78: Ve huvellezî enşee lekumus sem’a vel ebsâra vel ef’ideh(ef’idete), kalîlen mâ teşkurûn(teşkurûne).

    78. Hâlbuki O, sizin için kulakları, gözleri ve gönülleri yaratandır. Ne kadar az şükrediyorsunuz!


  • 23/MÜ'MİNÛN-79: Ve huvellezî zereekum fîl ardı ve ileyhi tuhşerûn(tuhşerûne).

    79. O, sizi yeryüzünde yaratıp türetendir. Sadece O’nun huzurunda toplanacaksınız.


  • 23/MÜ'MİNÛN-80: Ve huvellezî yuhyî ve yumîtu ve lehuhtilâful leyli ven nehâr(nehâri), e fe lâ ta’kılûn(ta’kılûne).

    80. O, diriltendir, öldürendir. Gece ile gündüzün birbirini takib etmesi de O’na aittir. Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz?


  • 23/MÜ'MİNÛN-81: Bel kâlû misle mâ kâlel evvelûn(evvelûne).

    81. Hayır onlar, öncekilerin söyledikleri sözler gibi sözler ettiler.


  • 23/MÜ'MİNÛN-82: Kâlû e izâ mitnâ ve kunnâ turâben ve izâmen e innâ le meb’ûsûn(meb’ûsûne).

    82. Dediler ki: “Gerçekten biz, ölüp bir toprak ve kemik yığını hâline geldikten sonra mı tekrar diriltileceğiz?"


  • 23/MÜ'MİNÛN-83: Lekad vuıdnâ nahnu ve âbâunâ hâzâ min kablu in hâzâ illâ esâtîrul evvelîn(evvelîne).

    83. Andolsun, biz de bizden önce atalarımız da bununla tehdit edildik. Bu, öncekilerin uydurduğu masallardan başka bir şey değildir.


  • 23/MÜ'MİNÛN-84: Kul li menil ardu ve men fîhâ in kuntum ta’lemûn(ta’lemûne).

    84. De ki: “Eğer biliyorsanız söyleyin: Yer ve yerde bulunanlar kime aittir?"


  • 23/MÜ'MİNÛN-85: Seyekûlûne lillâh(lillâhi), kul e fe lâ tezekkerûn(tezekkerûne).

    85. “Allah’ındır" diyecekler. “Öyle ise siz hiç düşünüp öğüt almaz mısınız?" de.


  • 23/MÜ'MİNÛN-86: Kul men rabbus semâvâtis seb’ı ve rabbul arşil azîm(azîmi).

    86. De ki: “Yedi kat göklerin Rabbi, büyük Arş’ın Rabbi kimdir?"


  • 23/MÜ'MİNÛN-87: Seyekûlûne lillâh(lillâhi), kul e fe lâ tettekûn(tettekûne).

    87. “Allah’ındır" diyecekler. “Öyle ise O’na karşı gelmekten sakınmaz mısınız?" de.


  • 23/MÜ'MİNÛN-88: Kul men bi yedihî melekûtu kulli şey’in ve huve yucîru ve lâ yucâru aleyhi in kuntum ta’lemûn(ta’lemûne).

    88. De ki: “Eğer biliyorsanız söyleyin: Her şeyin hükümranlığı elinde olan, kendisi koruyan, kendisine karşı korunulamaz olan kimdir?"


  • 23/MÜ'MİNÛN-89: Seyekûlûne lillâh(lillâhi), kul fe ennâ tusharûn(tusharûne).

    89. “Allah’ındır" diyecekler. “Öyle ise nasıl aldanıyorsunuz?" de.


  • 23/MÜ'MİNÛN-90: Bel eteynâhum bil hakkı ve innehum le kâzibûn(kâzibûne).

    90. Hayır, biz onlara gerçeği getirdik, fakat onlar kesinlikle yalancıdırlar.


  • 23/MÜ'MİNÛN-91: Mettehazallâhu min veledin ve mâ kâne meahu min ilâhin izen le zehebe kullu ilâhin bimâ halaka ve le alâ ba’duhum alâ ba’d(ba’dın), subhânallâhi ammâ yasıfûn(yasıfûne).

    91,92. Allah, hiçbir çocuk edinmemiştir. O’nunla birlikte başka hiçbir ilâh yoktur. Öyle olsaydı, her ilâh kendi yarattığını alır götürür ve mutlaka birbirlerine üstün gelmeye çalışırlardı. Gaybı da, görülen âlemi de bilen Allah, onların yakıştırdığı nitelemelerden uzaktır. Onların koştukları ortaklardan çok yücedir.


  • 23/MÜ'MİNÛN-92: Âlimil gaybi veş şehâdeti fe teâlâ ammâ yuşrikûn(yuşrikûne).

    91,92. Allah, hiçbir çocuk edinmemiştir. O’nunla birlikte başka hiçbir ilâh yoktur. Öyle olsaydı, her ilâh kendi yarattığını alır götürür ve mutlaka birbirlerine üstün gelmeye çalışırlardı. Gaybı da, görülen âlemi de bilen Allah, onların yakıştırdığı nitelemelerden uzaktır. Onların koştukları ortaklardan çok yücedir.


  • 23/MÜ'MİNÛN-93: Kul rabbi immâ turiyennî mâ yûadûn(yûadûne).

    93,94. De ki: “Ey Rabbim! Onlara yöneltilen tehditleri bana mutlaka göstereceksen, beni o zalim milletin içinde bulundurma."


  • 23/MÜ'MİNÛN-94: Rabbi fe lâ tec’alnî fil kavmiz zâlimîn(zâlimîne).

    93,94. De ki: “Ey Rabbim! Onlara yöneltilen tehditleri bana mutlaka göstereceksen, beni o zalim milletin içinde bulundurma."


  • 23/MÜ'MİNÛN-95: Ve innâ alâ en nuriyeke mâ neıduhum le kâdirûn(kâdirûne).

    95. Bizim onlara yönelttiğimiz tehditleri sana göstermeye elbette gücümüz yeter.


  • 23/MÜ'MİNÛN-96: İdfa’ billetî hiye ahsenus seyyieh(seyyiete), nahnu a’lemu bi mâ yasıfûn(yasıfûne).

    96. Kötülüğü, en güzel olan şeyle uzaklaştır. Biz onların yakıştırmakta oldukları şeyleri daha iyi biliriz.


  • 23/MÜ'MİNÛN-97: Ve kul rabbi eûzu bike min hemezâtiş şeyâtîn(şeyâtîni).

    97. De ki: “Ey Rabbim! Şeytanların vesveselerinden sana sığınırım."


  • 23/MÜ'MİNÛN-98: Ve eûzu bike rabbi en yahdurûn(yahdurûni).

    98. “Ey Rabbim! Onların benim yanımda bulunmalarından da sana sığınırım."


  • 23/MÜ'MİNÛN-99: Hattâ izâ câe ehadehumul mevtu kâle rabbirciûn(rabbirciûni).

    99,100. Nihayet onlardan birine ölüm gelince, “Rabbim! Beni dünyaya geri gönderiniz ki, terk ettiğim dünyada salih bir amel yapayım" der. Hayır! Bu, sadece onun söylediği (boş) bir sözden ibarettir. Onların arkasında, tekrar dirilecekleri güne kadar (devam edecek, dönmelerine engel) bir perde (berzah) vardır.


  • 23/MÜ'MİNÛN-100: Leallî a’melu sâlihan fîmâ terektu kellâ, innehâ kelimetun huve kâiluhâ, ve min verâihim berzahun ilâ yevmi yub’asûn(yub’asûne).

    99,100. Nihayet onlardan birine ölüm gelince, “Rabbim! Beni dünyaya geri gönderiniz ki, terk ettiğim dünyada salih bir amel yapayım" der. Hayır! Bu, sadece onun söylediği (boş) bir sözden ibarettir. Onların arkasında, tekrar dirilecekleri güne kadar (devam edecek, dönmelerine engel) bir perde (berzah) vardır.


  • 23/MÜ'MİNÛN-101: Fe izâ nufiha fis sûri fe lâ ensâbe beynehum yevme izin ve lâ yetesâelûn(yetesâelûne).

    101. Sûr’a üfürüldüğü zaman, (işte) o gün ne aralarında soy-sop yakınlığı kalacak, ne de birbirlerini arayıp soracaklardır.


  • 23/MÜ'MİNÛN-102: Fe men sekulet mevâzînuhu fe ulâike humul muflihûn(muflihûne).

    102. Artık kimin tartıları ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.


  • 23/MÜ'MİNÛN-103: Ve men haffet mevâzînuhu fe ulâikellezîne hasirû enfusehum fî cehenneme hâlidûn(hâlidûne).

    103. Kimlerin de tartıları hafif gelirse, işte onlar da kendilerini ziyana uğratanların ta kendileridir. Onlar cehennemde ebedî kalacaklardır.


  • 23/MÜ'MİNÛN-104: Telfehu vucûhehumun nâru ve hum fîhâ kâlihûn(kâlihûne).

    104. Ateş yüzlerini yalar ve onlar orada sırıtır kalırlar.


  • 23/MÜ'MİNÛN-105: E lem tekun âyâtî tutlâ aleykum fe kuntum bihâ tukezzibûn(tukezzibûne).

    105. Allah, “Âyetlerim size okunuyordu da siz onları yalanlıyordunuz, değil mi?" der.


  • 23/MÜ'MİNÛN-106: Kâlû rabbenâ galebet aleynâ şıkvetunâ ve kunnâ kavmen dâllîn(dâllîne).

    106. Onlar da şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Biz azgınlığımıza yenik düştük ve sapık bir toplum olduk."


  • 23/MÜ'MİNÛN-107: Rabbenâ ahricnâ minhâ fe in udnâ fe innâ zâlimûn(zâlimûne).

    107. “Ey Rabbimiz! Bizi buradan çıkar. Eğer (tekrar günaha) dönersek şüphesiz kendimize zulmetmiş oluruz."


  • 23/MÜ'MİNÛN-108: Kâlahseû fîhâ ve lâ tukellimûn(tukellimûni).

    108. Allah, "Aşağılık içinde kalın orada, artık benimle konuşmayın!" der.


  • 23/MÜ'MİNÛN-109: İnnehu kâne ferîkun min ibâdî yekûlûne rabbenâ âmennâ fagfir lenâ verhamnâ ve ente hayrur râhımîn(râhımîne).

    109. Kullarımdan, “Ey Rabbimiz! Biz inandık, bizi bağışla, bize merhamet et, sen merhamet edenlerin en hayırlısısın" diyen bir grup var idi.


  • 23/MÜ'MİNÛN-110: Fettehaztumûhum sıhriyyen hattâ ensevkum zikrî ve kuntum minhum tadhakûn(tadhakûne).

    110. Siz ise onlarla alay ediyordunuz. O kadar ki onlar size beni anmayı unutturdu. Onlara hep gülüyordunuz.


  • 23/MÜ'MİNÛN-111: İnnî cezeytuhumul yevme bimâ saberû ennehum humul fâizûn(fâizûne).

    111. Sabretmiş olmaları sebebiyle, bugün ben onları mükâfatlandırdım. Şüphesiz onlar başarıya erenlerin ta kendileridir.


  • 23/MÜ'MİNÛN-112: Kâle kem lebistum fil ardı adede sinîn(sinîne).

    112. Allah, (inkârcılara) “Yeryüzünde kaç sene kaldınız?" diye sorar.


  • 23/MÜ'MİNÛN-113: Kâlû lebisnâ yevmen ev ba’da yevmin fes’elil âddîn(âddîne).

    113. Onlar, “Bir gün, ya da bir günden daha az bir süre kaldık. Hesap tutanlara sor" derler.


  • 23/MÜ'MİNÛN-114: Kâle in lebistum illâ kalîlen lev ennekum kuntum ta’lemûn(ta’lemûne).

    114. Allah, şöyle der: “Çok az bir zaman kaldınız. Keşke bunu (daha önce) bilmiş olsaydınız."


  • 23/MÜ'MİNÛN-115: E fe hasibtum ennemâ halaknâkum abesen ve ennekum ileynâ lâ turceûn(turceûne).

    115. “Sizi boşuna yarattığımızı ve bize tekrar döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?"


  • 23/MÜ'MİNÛN-116: Fe teâlallâhul melikul hakk(hakku), lâ ilâhe illâ hû(huve), rabbul arşil kerîm(kerîmi).

    116. Gerçek hükümdar olan Allah, yücedir. O’ndan başka hiç ilâh yoktur. O, şerefli ve yüce Arş’ın Rabbidir.


  • 23/MÜ'MİNÛN-117: Ve men yed’u maallâhi ilâhen âhare lâ burhâne lehu bihî fe innemâ hısâbuhu inde rabbih(rabbihi), innehu lâ yuflihul kâfirûn(kâfirûne).

    117. Kim, hakkında hiçbir delili olmadığı hâlde Allah ile birlikte başka bir ilâha taparsa, onun hesabı ancak Rabbi katındadır. Şüphesiz kâfirler asla kurtuluşa eremezler.


  • 23/MÜ'MİNÛN-118: Ve kul rabbigfir verham ve ente hayrur râhımîn(râhımîne).

    118. De ki: “Rabbim! Bağışla, merhamet et. Çünkü sen merhamet edenlerin en hayırlısısın!"


Diyanet İşleri Meali (Yeni)

muminun.webp
muminun.webp
 
Geri
Üst