Tarih Osmanlı'da Kadınlar Saltanatı (1534-1656)

Osmanlı'da Kadınlar Saltanatı (1534-1656)Kadınlar saltanatı, Osmanlı İmparatorluğu'nda haseki sultanların veya valide sultanların veya Hanım Sultanların (hatta Mihrimah Sultan ve Fatma Sultan örneklerinde görüldüğü gibi, bir padişah kızının veya Kösem ve Safiye Sultan örneklerindeki gibi Büyük Valide Sultanların) devlet yönetimine müdahale ettikleri, hatta zaman zaman bizzat devleti yönettikleri dönem olarak bilinir. Dönem büyük ölçüde Osmanlı İmparatorluğu'nun duraklama dönemine denk gelir. Kanuni Sultan Süleyman’ın yaşlılık döneminde 1540 civarı başlamış, 1656 yılında Köprülü Mehmet Paşa’nın sadrazam oluşuna kadar devam etmiştir.

Bütün dünya monarşilerinde olduğu gibi Osmanlı Devleti'nde de hanedan üyesi kadınlar her zaman için hükümdarın devlet yönetimde aldığı kararları etkilemekten geri kalmamışlardır. Ancak Osmanlı Devleti'nin diğer monarşilerden farkı, padişahların eşlerini cariyeler arasından seçmeleri ve resmi nikah yapmaktan kaçınmalarıydı. Bu kural özellikle yükselme döneminde yerleşmiş, padişah eşlerinin ve ailelerinin, padişahı etkilemesini önlemeleri amacıyla getirilmişti. Kanuni Sultan Süleyman ilk defa Hürrem Sultan'la resmi nikah yaparak bu kuralı bozmuş ve kadınlar saltanatının yolunu açmıştır. Kadınlar saltanatı, böylece Haseki Sultan'ın yani padişahın en gözde eşinin güç kazandığı bir dönem olarak başlamış, Nurbanu Sultan ve Safiye Sultan dönemlerinde güç Haseki Sultan'dan Valide Sultan'a yani padişahın annesine geçmiştir.

Ahmet Refik Altınay'ın Kadınlar Saltanatı adlı kitabının 1916 baskısında kullandığı temsili resim (Latin Alfabesiyle alt başlık: Eski Osmanlıda Hanım ve Hizmetçisi) Kadınlar saltanatı kavramının ilk olarak Osmanlı tarihçisi Ahmet Refik Altınay tarafından 1916 yılında aynı ad altında yayınlanmış kitabında kullanıldığını görüyoruz. Leslie Pierce İngilizce aslını 1993 yılında yayınladığı Harem-i Hümayun: Osmanlı İmparatorluğu'nda Hukümranlık ve Kadınlar adlı kitabında Kadınlar Saltanatı kavramını benimsemekte, ancak bu konuda birçok yanlış anlaşılmaların mevcut olduğuna işaret etmektedir. Bu yanlış anlaşılmalardan biri, kökleri çok eskilere dayanan bir inanç olup, devlet yönetimine kadınların karışmasının Osmanlı Devleti'ne zarar verdiği düşüncesidir. Leslie Pierce, kitabında şeyhülislam Sunullah Efendi'nin daha 1599 yılında kadınların devlet işlerine karışmasından şikayetçi olduğunu yazar. O zamandan beri giderek Osmanlı İmparatorluğu'nun Kanuni Sultan Süleyman'dan sonra başlayan duraklama ve gerileme süreçlerine kadınların devlet işlerine karışmasının neden olduğu görüşü yaygınlaşmış ve kadınlar saltanatı dönemi halk ve tarihçiler arasında olumsuz bir şekilde algılanmaya başlamıştır. Ancak kadınlar saltanatının 1656 yılında sona ermesine karşılık Osmanlı Devleti'nin çöküşünün yavaşlamadığı, tam tersine hız kazandığı da gerçektir. Nitekim Leslie Pierce ve İlber Ortaylı dahil birçok Osmanlı tarihçileri, Osmanlı Devleti'nin asıl zayıflama döneminin 1683 yılındaki II. Viyana Kuşatması'nın başarısızlıkla sonuçlanmasından sonra başladığına inanmakta, dolayısıyla kadınlar saltanatının Osmanlı Devleti'nin çökmesinden sorumlu tutulamayacağına işaret etmektedirler.

Günümüzde kadınlar saltanatı (ya da batı dillerinde bilinen biçimiyle Sultanate of Women veya Reign of Women) kavramı tarihçiler tarafından 1550-1656 yılları arasındaki bu dönemi, kadınların Osmanlı Devleti'ni bizzat yönettikleri anlamında olmasa bile, kadınların diğer dönemlere kıyasla Osmanlı devlet yönetiminde daha fazla bir güce sahip olduğu bir dönem anlamında kullanılmaktadır. Zaman zaman bu güç mutlak bir güce yaklaşmış ancak hiçbir zaman Rus İmparatorluğu'ndaki II. Katerina veya Britanya İmparatorluğu'ndaki I. Elizabeth gibi resmi bir nitelik kazanmamıştır.

Osmanlı tarihinin kadın sultanları​

Bütün dünya monarşilerde olduğu gibi Osmanlı Devleti'nde de hanedan üyesi kadınlar her zaman için hükümdarın devlet yönetiminde aldığı kararları etkilemekten geri kalmamışlardır. Ancak Osmanlı Devleti'nin diğer monarşilerden farkı, padişahların eşlerini cariyeler arasından seçmeleri ve resmi nikah yapmaktan kaçınmalarıydı. Bu kural özellikle yükselme döneminde yerleşmiş, padişah eşlerinin ve ailelerinin, padişahı etkilemesini önlemeleri amacıyla getirilmişti.

Kanuni Sultan Süleyman ilk defa Hürrem Sultan'la resmi nikah yaparak bu kuralı bozmuş ve kadınlar saltanatının yolunu açmıştır. Kadınlar saltanatı, böylece Haseki Sultan'ın yani padişahın en gözde eşinin güç kazandığı bir dönem olarak başlamış, Nurbanu Sultan ve Safiye Sultan dönemlerinde güç Haseki Sultan'dan Valide Sultan'a yani padişahın annesine geçmiştir. İki padişahın (IV. Murat ve İbrahim) annesi olan ve torunu IV. Mehmet'in hükümdarlığında dahi gücünü koruyan Kösem Sultan'ın dönemi, kadınlar saltanatının zirveye ulaştığı dönem olarak kabul edilir. Özellikle oğullarının ve torununun küçük yaşta olduğu dönemlerde naiplik görevini üstlenerek devleti bizzat yönetmiştir. Ancak kadınlar saltanatı zirveye ulaştıktan kısa bir süre sonra Kösem Sultan'ın öldürülmesiyle sona ermiş, dönemin Valide Sultanı Turhan Sultan eline geçirdiği gücü kullanmayarak geri plana çekilmeye karar vermiş, 1656 yılında Köprülü Mehmet Paşa’nın sadrazam olmasını destekleyerek bilinçli bir kararla yönetimi diğer devlet adamlarına bırakmıştır.

Kadınlar saltanatının sona ermesi kadınların Osmanlı Devleti'nin yönetimi üzerindeki etkilerinin tamamen sona erdiği anlamına gelmez. Valide Sultanlık Osmanlı Devleti'nin son yıllarına kadar önemini korumuş olan önemli bir kurumdur. Valide Sultanlar her zaman için padişah olan oğullarını devlet işlerinde etkilemeye devam etmişler, ayrıca cami, hastane inşaatı, hayır işleri konusunda büyük bir bütçeye ve karar yetkisine sahip olmuşlardır. Örneğin son dönem Valide Sultanlarından Bezmialem Sultan ve Pertevniyal Sultan devletin birçok mimari projelerinin arkasında yer almışlardır. Ancak kadınlar saltanatı dönemine kıyasla aradaki fark, Kösem Sultan'dan sonraki valide sultanların iç ve dış siyaset konularına doğrudan doğruya karışmaktan sakınmış olmalarıdır. Ayrica III. Ahmed'ın kızı ve Nevşehirli İbrahim Paşa'nın eşi olan Fatma Sultan Osmanlı Lâle Devri'nin son yıllarında büyük bir güce sahip ve Osmanlı tarihi'nin en son kudretli Hanim Sultanı idi.

Hürrem Sultanın saltanatı (1534–1558)​

Haseki Hürrem Sultan Hürrem Sultan, Osmanlı tarihinde devlet işleriyle ilgilenen ilk kadın olarak bilinir. Hürrem Sultan kendi mührünü bastırmış, divan toplantılarını tel örgülü bir pencereden izlemiş ve fikirlerini padişaha sunmuştur. Buna benzer birçok devrimci hareketi ile Kadınlar saltanatı'nı başlatmış oldu.

Hürrem Sultan Osmanlı tarihinde bir padişahla resmi nikahla evlenmiş ilk Haseki Sultan (padişahın en gözde eşi) olma özelliğini taşımaktadır. Bu evlilik Kanuni Sultan Süleyman'ın daha önceki nikahsız eşi olan Mahidevran Sultan'ın etkisinin azalmasına neden olmuştur. Ancak Mahidevran Sultan yeniçeriler tarafından çok sevilen ve geleceğin padişahı gözüyle bakılan Şehzade Mustafa'nın annesi olarak hala müstakbel Valide Sultan durumundaydı. Ayrıca Kanuni Sultan Süleyman'ın sadrazamı olan İbrahim Paşa da padişaha kardeş kadar yakın ve güçlü bir devlet adamıydı.

İbrahim Paşa'nın 1536 yılında, Şehzade Mustafa'nın ise 1553 yılında Kanuni'nin emriyle öldürülmelerinden sonra Hürrem Sultan büyük bir güç kazandı. Birçok tarihçi Kanuni’nin 1553 yılında Şehzade Mustafa’yı öldürtmesini Hürrem Sultan’ın etkisine bağlarlar. Bu sayede Hürrem Sultan'ın oğlu II. Selim’e padişahlık yolu açılmış oldu.

Ayrıca Hürrem Sultan, o zamana kadar başka Osmanlı padişah eşlerinde görülmemiş şekilde dış siyasetle ilgilenmiş, diplomatik yazışmalar yapmıştır. Kanuni’nin padişahlığının ikinci senesinde Rodos şövalyelerine karşı Rodos seferinin açılmasını teşvik ettiği ve sonraki yıllarda İran seferlerine destek verdiği düşünülen Hürrem Sultan, 1548’te Kanuni İkinci İran seferinde iken Lehistan tahtına çıkan yeni krala tebrik mektubu yazmış; hediyeler göndermiştir.

Mihrimah Sultanın saltanatı (1558–1578)​

Mihrimah Sultan Kanuni Sultan Süleyman'ın Hürrem Sultan'dan olan kızı Mihrimah Sultan da olgun bir yaşa geldikten sonra annesiyle birlikte büyük bir güç kazanmış, sadrazam olan eşi Rüstem Paşa'yla birlikte imparatorluğun en güçlü kişilerinden biri haline gelmiştir. Hem Hürrem Sultan'ın, hem de Mihrimah Sultan'ın Osmanlı İmparatorluğu'nun Lehistan Krallığı'yla barış içerisinde olmasını sağlamasında paylarının büyük olduğu ileri sürülmektedir. Her iki sultanın da Lehistan Kralı II. Zygmunt'un tahta geçmesini kutlamak için yolladıkları mektuplar Polonya Devlet Arşivlerinde muhafaza edilmektedir.

Nitekim Mihrimah Sultan o kadar zengindi ve devlet işleriyle o kadar ilgiliydi ki, babası Kanuni Sultan Süleyman'ı Malta Seferi'ne çıkmaya ikna etmek için kendi cebinden ödeyeceği paralarla 400 gemi yaptıracağına söz vermişti. Mihrimah Sultan'ın gücü anne ve babasının ölümünden sonra da devam etti. Ölene kadar padişah kardeşi II. Selim'in en yakın danışmanlarından biri olarak kaldı.

Nurbanu Sultanın saltanatı (1578–1583)​

Mihrimah Sultan'ın ölümünden sonra bu sefer de II. Selim’in Venedikli eşi Nurbanu Sultan güç kazandı. Eşinin padişahlığı dönemindeki etkisi oğlu III. Murat’ın döneminde daha da artmıştır. Avrupa ile ilgilenmiş, Venedik Cumhuriyeti'yle Yahudi asıllı kirası (sekreteri) Ester Handali aracılığıyla hediye alışverişinde bulunmuş, Fransız kraliçesi Catherine de Medici ile mektuplaşmıştır. Oğlunun padişahlığı döneminde, Venedik taraflısı bir politika izlemiş ve Venedik’le uzunca bir barış dönemi yaşanmasını sağlamıştır.

Safiye Sultanın saltanatı (1583–1603)​

Safiye Sultan'ın sandukası kocası III. Murad'ın Ayasofya Camii'nin avlusundaki Türbesindedir III. Murat’ın eşi Safiye Sultan eşinin padişahlığının ilk yıllarında kayınvalidesi Nurbanu Sultan ve kızları Esmehan Sultan ve Gevherhan Sultan ile iktidar mücadelesi yaşamış .1583'da Nurbanu Sultan’ın ölümünden sonra eşi üzerindeki etkinliği sayesinde büyük güç kazanmıştır. Safiye Sultan’ın etkisi oğlu III. Mehmet’in döneminde de devam etmiştir. Eşi ve oğlunun padişahlıkları döneminde sadrazamların sık değiştirilmesinden sorumlu olduğu öne sürülür. Safiye Sultan'ın kayınvalidesi Nurbanu Sultan gibi Venedik yanlısı bir politika izlediği iddia edilir. O da kayınvalidesi gibi Avrupa ile ilgilenmiş, hatta İngiltere kraliçesi I. Elizabeth ile mektuplaşmıştır. I. Elizabeth Safiye Sultan’a süslü bir araba hediye etmiş ve Safiye Sultan da bu araba ile İstanbul’da o zaman için hiç alışılmadık şekilde gezmeğe başlamıştır. Safiye Sultan yurt içindeki ve yurt dışındaki saray dışı ilişkilerini Yahudi asıllı kirası (sekreteri) olan Esperanza Malchi aracılığıyla yürütmüştür. Esperanza Malchi, Safiye Sultan'a verdiği hizmetlerden dolayı çok büyük bir servete ulaşmış, bunu çekemeyen yeniçerilerin başlattığı bir ayaklanma sonucu 1600 yılında öldürülmüştür. Şehzade Mahmut ve annesi, Safiye Sultan'ın iktidarının geleceğini tehdit ediyorlardı. Bu yüzden gelininin ve torununun ortadan kalkması gerekiyordu. Oğlu III. Mehmed'i dolduran Safiye Sultan amacına ulaştı. Şehzade Mahmut 1603'da sessizce sarayda boğduruldu. Annesi ise sürgün edildi.

Handan Sultanın saltanatı (1603–1606)​

Handan Valide Sultan'ın sandukası kocası III. Mehmed'in Ayasofya Camii'ndeki Türbesindedir III. Mehmed'in eşi olan Handan Sultan, 1603 yılının sonlarında I. Ahmed'in tahta çıkması ile Valide Sultan makamını almıştır. Vefat ettiği 1605 veya Naima Tarihi'ne göre 1606 tarihinin 27 Kasım'ına kadar oğlu ve devletteki işleyiş üzerinde oldukça etkili olmuştur. Ağabeyi Şehzade Mahmud'un ölümünden dolayı derinden yaralanan Sultan Ahmed'i teselli etmek de Handan Sultan'a düşmüştür. Birçok cariye getirterek hem Şehzade Mustafa tehlikesinin atlatılması için bir torununun olmasını hem de soyun oğlundan devam etmesini sağlamak istemiştir. I. Ahmed'in ve Şehzade Mustafa'nın, 1604 yılının ilk zamanlarında geçirdikleri kızamık hastalığı sonucu hanedanın yok olma korkusuyla kardeş katli fikri ertelendi. Ancak hastalıktan iyileştikten sonra kafes sistemi gelene kadar Şehzade Mustafa'nın öldürülme fikrinin çok yaygın olduğu yabancı kaynaklarda bildirilmektedir. Bu nedenle Handan Valide Sultan ise alayı ile dolaşırken Şehzade Mustafa'yı da yanından hiç ayırmıyordu.

Oğlu çocuk yaşta tahta tahta geçtiğinden yapılan atamalarda, Safiye Sultan'a yakın isimlerin azledilmesinde ve haremden çoğu başka güç odaklarına bağlı kişilerin gönderilip sarayın büyük bir kısmının boşaltılıp temizlemesi bu döneme rastlamıştır. Leslie Pierce'e göre Handan Sultan oğlu adına bizzat devleti yönetiyordu. Oluşturduğu yönetici bir kademe ile ilk yıllarda etkili siyaset yürüten Valide sultan'ın yanında Şeyhülislam Ebülmeyamin Mustafa Efendi ve Cerrah Mehmed Paşa vardı. Fakat kısa süren ömrü ve Valide Sultan'lığı sebebiyle kayınvalidesi Safiye Sultan veya gelini Kösem Sultan kadar adını duyuramamıştır.

Valide Sultan oluncaya kadar oğlunun öldürülmesi korkusuyla geçen sıkıntılı bir ömrün ardından Venediklilerin sunduğu Balyos Raporları'na göre muhtemelen ağır bir mide rahatsızlığı sonucu vefat etmiştir. Handan Sultan'ın erken ölümü ve Safiye Sultan'ın 1604 yılının 9 Ocak günü büyük bir alayın refakatinde Eski Saray'a gönderilmesi Kösem Sultan'ın yükselişindeki öncül nedenlerden biridir. Çünkü Valide Handan Sultan yaşadığı sürece Kösem Sultan'ın haremde yükselmesine imkan yoktu.

Mah-peyker Kösem Sultanın saltanatı (1623–1651)​

Mahpeyker Kösem Sultan I. Ahmet’in eşi Kösem Sultan, eşinin padişahlığı döneminde sarayda fazla etkili değildi. Ancak eşinin ölümünden sonra politikaya karışmaya başladı. Daha sonra tahta çıkacak olan IV. Murat ve İbrahim'in annesiydi. Fakat eşinin başka bir kadından doğmuş bir oğlu olan II. Osman daha önce tahta çıkınca Eski Saray’a gönderildi. Kendi çocukları padişah olunca yeniden saraya dönüp kısa zamanda büyük bir otorite sahibi oldu. 11 yaşında tahta geçen oğlu IV. Murat’ın çocukluk dönemindeki naiplik görevi ile daha sonra diğer oğlu İbrahim’in yönetimdeki zayıflığı, Kösem Sultan’ı imparatorluğun en önemli yöneticilerinden biri haline getirdi.

Kösem Sultan Anadolu'daki isyanları bastırmak için birçok girişimde bulunmuş ve en dikkat çekici olan Abaza Mehmet Paşa isyanı son bulmuştur. Kendisi anarşi döneminde ülkeyi toparlama konusunda yoğun bir çaba sarf etti. Kösem Sultan, yaklaşık 10 yıllık saltanatı boyunca 8 veziriazam, 9 defterdar değiştirmiştir. Bunun yanında muhtaçlar için aşevleri açtı, hayır kurumları yaptırdı, borçları yüzünden hapishaneye düşmüş olan mahkûmların borçlarını ödeyerek onları hapisten kurtardı ve fakir kızların çeyizlerini düzerek onları evlendirdi. Bu icraatleri ilk döneminde toplum ve bürokrasi çevrelerinde takdir görmüştür.

Oğulari Şehzade Süleyman ve Şehzade Kasım'ı IV. Murad tarafından katledilmesine engel olamadı; ancak İbrahim’in katlini; onun saltanat yükünü kaldıramayacak kadar aciz olduğunu ileri sürüp, katledilmesine mani olabildi. Padişahın genç yaşta ölümü üzerine tahta Kösem Sultan'ın diğer oğlu İbrahim çıktı. I. İbrahim şehzadeliği döneminde sürekli öldürülme korkusu yaşadığı için psikolojisi bozuktu ve bu durum Osmanlı’da yönetim boşluğu doğurmuştur. Başkentte yeni çekişmeler baş göstermiştir: Kapıkulu askerleri, ulemalar, vezirler ve saray erkânı iktidarda daha fazla nasıl söz sahibi olabileceklerinin ince hesaplarını yapmaya başlamışlardır. Otorite boşluğu bu tür çekişmelere neden olduğundan; öteden beri yönetmeye hevesli olan Kösem Sultan harekete geçerek; bir kukla padişah olarak öne çıkardığı oğlu İbrahim döneminde yeniden devlet işlerinde aktif görev üstlenmiştir.

Daha sonra 6 yaşında padişah olan torunu IV. Mehmet döneminde de gücünü korudu.Lakin I.İbrahim'in eşlerden biri Turhan Hatice Valide Sultan tarafından öldürülmüştür.

Turhan Hatice Sultanın saltanatı (1651–1656)​

Ancak bu dönemde yeni bir rakibi vardı. O da IV. Mehmet’in annesi olan Turhan Sultan'dı. Kösem Sultan, Turhan Sultan’ın gücünü kırmak için IV. Mehmet’i tahtan indirmeyi planladı. Fakat durumu öğrenen Turhan Sultan taraftarlarınca öldürüldü. Mücadeleyi kazanan Turhan Sultan naip oldu. Ancak ülkeyi doğrudan yönetmeyip, birkaç sadrazam değiştirdikten sonra 1656 yılında görevi Köprülü Mehmet Paşa’ya verdi. Bu tarih kadınlar saltanatının sona erdiği tarih olarak kabul edilir.

Dönemin sona ermesinin nedenleri​

Kadın sultanların oğullarının iktidar mücadelesinde rol oynamaları ilk zamanlarda sadece iktidar mücadelesi değil, aynı zamanda can mücadelesiydi. I. Ahmet dönemine kadar yürürlükte olan Fatih Kanunnamesi'ne göre, tahta geçen padişahlar kardeşlerini öldürdükleri için iktidar mücadelesini kaybedenler canlarını da kaybediyorlardı. O yüzden de Hürrem Sultan örneğinde görüldüğü gibi, bir Haseki Sultan'ın oğlunu padişah yapmak için karıştığı olaylar, oğullarının yaşam mücadelesinin bir parçasıydı. Nitekim I. Ahmet döneminde Fatih Kanunnamesi'nin kaldırılmasından sonra kadınlar saltanatı, küçük yaşta tahta geçmiş padişahlar nedeniyle Kösem Sultan döneminde bir süre daha devam etmiş, ancak bundan sonra sona ermiştir.

Bazı örneklerde yaşam içgüdüsünün yanı sıra anayurtlarıyla bağlantılarını sürdüren Nurbanu Sultan gibi bazı sultanların kendi anayurtlarının çıkarlarını savunmak için devlet işlerine karıştıkları da görülmüştür.

Kadınlar saltanatının sona ermesinin bir nedeni de Köprülü ailesiyle başlayan bir dizi yetenekli sadrazamın işbaşına geçmesi, padişahların savaşa gitmek dahil devlet işlerini büyük ölçüde diğer devlet adamlarına devretmeye başlamasıydı. Böylece güç bir ölçüde Topkapı Sarayı'ndan Bab-ı Ali'ye geçmiş oluyor, sadece kadın sultanların değil, padişahların da sorumlulukları azalmış oluyordu.
 
Osmanlıda bile kadınlar hükümet bile yönetmişler. Şimdiki koca sakallı papazlar diyorlar ki. '' Kadınlar evden çıkmamalıymışlar''.
 
Bunlar da ilginizi çekebilir...
Balkanlarda ki Osmanlı  eserleri - Camiiler
  • MURATS44
  • MURATS44,
  • Foto Galeri
  • 0    3K
Osmanlı’da Futbol
  • Ugur
  • Ugur,
  • Tarih
  • 0    265
Osmanlı İmparatorluğu'ndan Günümüze  Olimpiyatlar
  • MURATS44
  • MURATS44,
  • Ansiklopedi
  • 0    3K
Geri