İçindekiler
Bir zamanlar savaşların kaderini belirleyen tek silah kılıçlardı. Türk tarihinde de önemli zaferler bu kılıçlarla gelmişti. İşte o kılıçlar...
Kılıcın ismi, dünyanın en sağlam çeliklerinden biri olan Damaskus (Şam)'tan gelmektedir. Efsanelere göre tek vuruşta rakibin kılıcını ve kalkanını, hatta kılıcın üzerine bırakılan ipek bir mendili ikiye bölebilir. Dımışki kılıçlar, bu şöhretlerini büyük ölçüde Haçlı Seferleri'ne borçludur. Ortadoğu'ya yaptıkları seferlerde bu kılıçlarla karşılaşan şövalyelerin ülkelerine döndüklerinde anlattıkları hikayeler zaman içerisinde Dımışki kılıçları Avrupa'da bir efsane haline getirmiştir.
Orta Asya'daki Türki kavimler tarafından bulunan bu kılıcın yalmanının ağırlığı oldukça fazladır. Ağırlığı kadar ölümcüllüğü de dillere destan bu yüzden kılıç ve balta karışımı bir forma bürünmüştür. Görünüş olarak da oldukça ürkütücü olan bu kılıç, 300 Sparta filminde de kendine rol bulmuştur ancak tarihi olarak Spartalılar'dan önce Türkler'e aittir. Kılıcı yakından tanıyarak kullanabilen kişiler mermiyi dahi ikiye bölebilir.
Form olarak kılıçtan biraz daha kısa olan bu tür, aşırı derecede keskin olmasıyla bilinir. Çok ağır olduğu için iki elle kontrol edildiği bilinen Gaddare, mızraklı askerlerden oluşan düşman cephesini yarmak için baş üstünde çevirerek kullanılırdı. Yürüyüş sırasında, sivri ucu havaya dönük olarak omuz üstünde ya da sırtta çapraz olarak taşınırdı.
Eski Türkler savaşta, göğüs göğse çarpışmalarda karşısındaki düşmana darbeleri hançerle vurmuştur. Kesici gövdesi bazen tek, ama genellikle çift ağızlı kesici bir silahtır. Hem kesici hem de yakın dövüş silahı olması sebebiyle geniş oluklara sahiptir. Kemere takılarak taşınan Türk hançerleri yaklaşık 35-40 cm. boyundadır. Çelikten yapılmış olan kesici gövdesi altın veya gümüş kakma yazılar, bitkisel motifler, saadet düğümü ya da Mühr-ü Süleyman gibi motiflerle süslenmiştir. Kabzaları kemik, fildişi, gümüş veya altın kaplamadır. Bunlar ahşap üzerine kadife, deri, gümüş veya altın kaplama bir kın içinde taşınır.
Osmanlı kökenli olan bu kılıç, yeniçeri ve sipahiler tarafından kullanılmıştır. Karabela'nın en genel ayırt edici özelliği sapının kartal başı şeklinde olmasıdır. Osmanlı'nın Avrupa seferleriyle, kullanımdaki rahatlığı, hafifliği ve Türklere askeri açıdan duyulan hayranlık sebebiyle Avrupalılar tarafından benimsenmiştir. Türkler 17. ve 18.yüzyılda kullanmış; sonraki yüzyıllarda Polonlar tarafından rağbet görerek onların resmi kılıç formu haline gelmiştir.
En karakteristik Türk kılıçlarından olan Kilij'in kökeni Asya Hunları'na kadar gider. Bu kılıcın en önemli özelliği ortasındaki bükümü ve yalmanıyla (kılıcın uç kısmında bulunan her 2 tarafı da keskin bölgeye verilen ad) darbe ve kesme gücünün oldukça keskin olmasıdır. Keskinlikte, Katana ile yarışabilen ender kılıçlardandır. Tek hamlede düşmanı ikiye böldüğü bilinen rivayetler arasındadır.
Eğriliği az olan bu kılıç zamanında Mısır'a hükmeden Memlüklüler'den türemiştir. Türk-İslam kültürüne ait en eski kılıç tasarımlarından biridir. İnce, uzun, hafif ve dışa doğru kavislidir. 19. Yüzyılda Karamanlı Hamit Bey tarafından Amerikalılar'a hediye edilmiş; o tarihten bu yana da Amerika deniz subayları tarafından merasim kılıcı olarak taşınmaya başlanmıştır.
Yatağan'ı daha ziyade yeniçeriler kullanırken; pala, bahriye askeri ve süvariler tarafından kullanılırdı. Pala, düz; genişliği ucuna doğru biraz artan ve bu yüzden hafifçe öne kıvrık gibi görünürdü. Kısa ve enli olması sebebiyle yakın dövüş silahı olarak kullanılırdı.
Bu kavisli kılıcın kökeni 9.yüzyıla ve Orta Asya'ya dayanır. Farsça kılıç anlamına gelen Şemşir, diğer kılıçlardan farklı olarak bele yatay olarak takılır. Tip olarak eğri, uca doğru incelen ve sivrilen bir formdadır. Yandan görünüşü aslan kuyruğunun kıvrıklığını anımsatır. Darbe enerjisini bıçağa yayarak, kesme üzerine odaklanır. Bu sebeple saldırıdan ziyade savunma silahı olarak kullanılmıştır.
Yatağan, Osmanlı döneminde yaygın olarak 16. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar kullanılmış; meşhur ve etkili bir tür kılıçtır. Yabancılar arasında Türk Kılıcı, halk arasında Kulaklı olarak da bilinir. Kılıcın ağırlık merkezi, kılıç yapımında Türk eğrisi olarak bilinen açısı ve ideal vuruş şekli diğer kılıçlardan farklı olduğu için kullanımı zordur. Formundaki bu farklılığın nedeniyse düşmanın her yönden gelecek kılıç darbelerini daha kolay savurmaktır. Ama iyi kullanan birinin elinde tahrip ve keski gücü, çağdaşı kılıçlardan çok yüksektir. Yatağan'daki motifler ve yazılar bazen bir şiir bazen bir özlü söz olmakla beraber çoğunlukla ayetler, kılıcın sahibinin ismi, dualar ve kılıcı yapan ustanın mührü ile yapım tarihi görülmektedir.
Dımışki
dimiski.webp
dimiski1.webp
Kılıcın ismi, dünyanın en sağlam çeliklerinden biri olan Damaskus (Şam)'tan gelmektedir. Efsanelere göre tek vuruşta rakibin kılıcını ve kalkanını, hatta kılıcın üzerine bırakılan ipek bir mendili ikiye bölebilir. Dımışki kılıçlar, bu şöhretlerini büyük ölçüde Haçlı Seferleri'ne borçludur. Ortadoğu'ya yaptıkları seferlerde bu kılıçlarla karşılaşan şövalyelerin ülkelerine döndüklerinde anlattıkları hikayeler zaman içerisinde Dımışki kılıçları Avrupa'da bir efsane haline getirmiştir.
Ağır Kılıç
agirkilij.webp
agirkilij1.webp
Orta Asya'daki Türki kavimler tarafından bulunan bu kılıcın yalmanının ağırlığı oldukça fazladır. Ağırlığı kadar ölümcüllüğü de dillere destan bu yüzden kılıç ve balta karışımı bir forma bürünmüştür. Görünüş olarak da oldukça ürkütücü olan bu kılıç, 300 Sparta filminde de kendine rol bulmuştur ancak tarihi olarak Spartalılar'dan önce Türkler'e aittir. Kılıcı yakından tanıyarak kullanabilen kişiler mermiyi dahi ikiye bölebilir.
Gaddare
gaddare.webp
gaddare1.webp
gaddare2.webp
Form olarak kılıçtan biraz daha kısa olan bu tür, aşırı derecede keskin olmasıyla bilinir. Çok ağır olduğu için iki elle kontrol edildiği bilinen Gaddare, mızraklı askerlerden oluşan düşman cephesini yarmak için baş üstünde çevirerek kullanılırdı. Yürüyüş sırasında, sivri ucu havaya dönük olarak omuz üstünde ya da sırtta çapraz olarak taşınırdı.
Hançer
hancer.webp
hancer1.webp
hancer2.webp
Eski Türkler savaşta, göğüs göğse çarpışmalarda karşısındaki düşmana darbeleri hançerle vurmuştur. Kesici gövdesi bazen tek, ama genellikle çift ağızlı kesici bir silahtır. Hem kesici hem de yakın dövüş silahı olması sebebiyle geniş oluklara sahiptir. Kemere takılarak taşınan Türk hançerleri yaklaşık 35-40 cm. boyundadır. Çelikten yapılmış olan kesici gövdesi altın veya gümüş kakma yazılar, bitkisel motifler, saadet düğümü ya da Mühr-ü Süleyman gibi motiflerle süslenmiştir. Kabzaları kemik, fildişi, gümüş veya altın kaplamadır. Bunlar ahşap üzerine kadife, deri, gümüş veya altın kaplama bir kın içinde taşınır.
Karabela
karabela.webp
karabela1.webp
Osmanlı kökenli olan bu kılıç, yeniçeri ve sipahiler tarafından kullanılmıştır. Karabela'nın en genel ayırt edici özelliği sapının kartal başı şeklinde olmasıdır. Osmanlı'nın Avrupa seferleriyle, kullanımdaki rahatlığı, hafifliği ve Türklere askeri açıdan duyulan hayranlık sebebiyle Avrupalılar tarafından benimsenmiştir. Türkler 17. ve 18.yüzyılda kullanmış; sonraki yüzyıllarda Polonlar tarafından rağbet görerek onların resmi kılıç formu haline gelmiştir.
Kilij
kilij.webp
kilij1.webp
kilij2.webp
En karakteristik Türk kılıçlarından olan Kilij'in kökeni Asya Hunları'na kadar gider. Bu kılıcın en önemli özelliği ortasındaki bükümü ve yalmanıyla (kılıcın uç kısmında bulunan her 2 tarafı da keskin bölgeye verilen ad) darbe ve kesme gücünün oldukça keskin olmasıdır. Keskinlikte, Katana ile yarışabilen ender kılıçlardandır. Tek hamlede düşmanı ikiye böldüğü bilinen rivayetler arasındadır.
Memlük Kılıcı
memluk.webp
memluk1.webp
memluk2.webp
Eğriliği az olan bu kılıç zamanında Mısır'a hükmeden Memlüklüler'den türemiştir. Türk-İslam kültürüne ait en eski kılıç tasarımlarından biridir. İnce, uzun, hafif ve dışa doğru kavislidir. 19. Yüzyılda Karamanlı Hamit Bey tarafından Amerikalılar'a hediye edilmiş; o tarihten bu yana da Amerika deniz subayları tarafından merasim kılıcı olarak taşınmaya başlanmıştır.
Pala
pala.webp
pala1.webp
Yatağan'ı daha ziyade yeniçeriler kullanırken; pala, bahriye askeri ve süvariler tarafından kullanılırdı. Pala, düz; genişliği ucuna doğru biraz artan ve bu yüzden hafifçe öne kıvrık gibi görünürdü. Kısa ve enli olması sebebiyle yakın dövüş silahı olarak kullanılırdı.
Şaşmir
sasmir.webp
sasmir1.webp
Bu kavisli kılıcın kökeni 9.yüzyıla ve Orta Asya'ya dayanır. Farsça kılıç anlamına gelen Şemşir, diğer kılıçlardan farklı olarak bele yatay olarak takılır. Tip olarak eğri, uca doğru incelen ve sivrilen bir formdadır. Yandan görünüşü aslan kuyruğunun kıvrıklığını anımsatır. Darbe enerjisini bıçağa yayarak, kesme üzerine odaklanır. Bu sebeple saldırıdan ziyade savunma silahı olarak kullanılmıştır.
Yatağan
yatagan.webp
yatagan1.webp
Yatağan, Osmanlı döneminde yaygın olarak 16. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar kullanılmış; meşhur ve etkili bir tür kılıçtır. Yabancılar arasında Türk Kılıcı, halk arasında Kulaklı olarak da bilinir. Kılıcın ağırlık merkezi, kılıç yapımında Türk eğrisi olarak bilinen açısı ve ideal vuruş şekli diğer kılıçlardan farklı olduğu için kullanımı zordur. Formundaki bu farklılığın nedeniyse düşmanın her yönden gelecek kılıç darbelerini daha kolay savurmaktır. Ama iyi kullanan birinin elinde tahrip ve keski gücü, çağdaşı kılıçlardan çok yüksektir. Yatağan'daki motifler ve yazılar bazen bir şiir bazen bir özlü söz olmakla beraber çoğunlukla ayetler, kılıcın sahibinin ismi, dualar ve kılıcı yapan ustanın mührü ile yapım tarihi görülmektedir.