Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü
Bir kimsenin durumu, huyu sık sık değişir olmak. "Ona güvenemem, çünkü saati saatine uymaz."
Sabah olsun, o vakte kadar iş belki düzelir.
Bir işe başladığı zaman beceriksizliği görülen kişinin bu durumu sonuna kadar sürer.
Sabahtan önce ölmek, sabaha kadar yaşayamamak. "Hastanın durumu ağır, sabaha çıkacağını sanmıyorum."
Sabahlamak, bir sebeple sabaha kadar uyumamak, bir konu ile uğraşmak. "Köye varmamız sabahı bulacak. "
Sabahleyin gökyüzünde görülen kızıllık, o akşam havanın kış gibi olacağını, akşam görülen kızıllık ise ertesi sabah havanın güze döneceğini belirtir.
Çok erken, ortalık henüz ağarmadan, sabahın en erken vaktinde. "Sabahın köründen beri yoldayız."
Sabır zor bir iştir ancak güzel sonuçları vardır.
Çok sabırlı kimse, türlü sıkıntılara katlanan. "Ben sabır taşı mıyım?"
Beklemesini bilen kimse sonunda amacına ulaşır.
Bir işi yaparken acele etmez, sabrederseniz hayırlı sonuçlara varırsınız.
Katlanamaz, dayanamaz, sabredemez olmak, tahammül gücü kalmamak. "Sabrımı taşırmadan çekip gidin buradan."
Karşılaştığı güçlükleri sabırla yenmeye çalışan kimse, sonunda başarıya ulaşır.
Bir işte uzun zaman çalışıp emek vermiş olmak.
(Kadınlar) kıyasıya kavgaya tutuşmak, birbirlerini hırpalayarak kapışıp dövüşmek.
Üstü başı perişan, uzun süre saç ve sakal tıraşı olmamış, kendine çeki düzen vermemiş olmak. "Onu, saç sakal birbirine karışmış görünce bayağı...
Doğalı çok olmamış, henüz yeni doğmuş çocuk (yetim). "Bu parada, saçı bitmedik yetimlerin de hakkı vardır."
Yaşlanmak, ihtiyarlamaya başlamak. "Bizim de saçımıza ak düştü."
İlerlemiş yaşına yakışmayacak biçimde davranan kimseler için kullanılır.
1. Birini çok fazla dövüp hırpalamak.
2. Çok üzülmek, üzüntüsünden dövünmek. "Sinirinden saçını başını yolmaya başladı."