Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü
Birinin yakınlarına gösterdiği sert davranış onun iyiliği içindir.
(tabak: Deri işleme işiyle uğraşan kişi.)
Birbirinin tamamen karşıtı olmak, birbirine çok aykırı. "Taban tabana zıt düşüncelere sahiptiler."
Yayan olarak çok uzun yol yürümek, çok sık gidip gelmek. "Kasaba ile köy arasında o iş için az taban tepmedim."
"Binecek bir şey yok, yayan gitmekten başka çare de kalmadı" anlamında kullanılır. "Haydi kalkın bakalım, tabana kuvvet!"
Çok hızlı yürümeye ya da çok hızlı koşarak kaçmaya başlamak. "Polislerin geldiğini görünce tabanları kaldırdı."
1. Uzak bir yere yayan olarak gitmek için hazırlanmak.
2. Hızlıca koşarak kaçmak.
Araçla değil de yürüyerek gitmek.
İyileşen hasta, bakıma gerek duymadığından hastaneden çıkmak. "Taburcu olan arkadaşlarını karşılamaya gittiler."
Tadını, lezzetini bir türlü unutamamak. "O kebabın tadı damağımda kaldı."
Eski zevk veren yanı kalmamak, yavanlaşmak, güzel ve çekici durumu ortadan kalkmak. "İşlerimizin artık tadı tuzu kalmadı."
Küçük bir parçasını ağzına alarak lezzetini denemek, nasıl olduğunu yoklamak. "Yemeğin tadına baktın mı?"
Bir şeydeki ince güzelliği duyamamak, hissedememek ya da kavrayamamak. "Şu dostluğumuzun tadına varamadım daha."
Ölçülü olup aşırılığa kaçmamak. "Yeter çocuklar! Tadında bırakın, havayı bozacaksınız yoksa."
1. Bir şeyin lezzetini almak.
2. Yaptığı işten zevk duymaya başlamak. "O işin tadını aldı bir kez, daha peşini bırakmaz."
Bir şeyin sağladığı güzelliklerden ya da imkanlardan istediği gibi yararlanmak. "Şu tatilin tadını çıkarmaya çalışacağım."
Zevkine varılmaya çalışılan bir şeyde aşırılığa kaçarak olumsuz bir durum oluşturmak, zevki bozmak.
Mezarlık.
Aklı noksan, deli. "O ne biçim hareketti, tahtası eksik galiba!"
Hepsi, parçalarıyla birlikte.
Özenerek süslenmek. "Takıp takıştırmış, öyle çıkmıştı sokağa."