Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü
1. Herhangi bir davranışının ya da sözünün sebebini açıklamak
2. Bir işin sorumluluğunu üstlenmek. "Rahat olun, bu konuda hesap vermek bana düşer."
1. Sorumsuz, ölçüsüz, tutumsuz.
2. Deftere geçirilmeden, herhangi bir belgeye dayanmadan."Ne hesapsız kitapsız işlerin içine girmişiz de...
Borçtan, alacaktan, hesaptan çıkarıp yok saymak. "Elli bin lirayı hesaptan düşmeyi unutmadın inşallah."
Çok istediği, imrendiği, kavuşmak dilediği şeyi elde edememek. "Pikniğe gitmek istiyorduk, yağmur yağınca hevesimiz kursağımızda kaldı."
İmrendiği, çok istediği şeye kavuşup ona doymak.
Çok kızıp sinirlenmek.
Sebepsiz, ortada hiçbir neden yokken."Hiç yoktan adamı dövemezsiniz ya!"
Hiç önem ve değer vermemek.
"Her durumuyla ona çok benziyor" anlamında kullanılır.
Bir işi yapmamak için bahaneler ileri sürmeye çalışmak, bir soruyu cevaplandırırken net şeyler söylememek. "Hık mık edip durma, bu işi eninde...
Kavga, gürültü, patırtı ve olaya sebep olmak. "Orada hır çıkarmaya kalkışmayacaksın değil mi?"
Kötü bir iş yapmaya kararlı olan kişiyi önlemek için alınacak tedbirler yararsızdır.
1. Düz çizgi durumunda dizilmek.
2. Aykırı, yanlış davranışlardan vazgeçmek, doğru yola gelmek, düzelmek.
Dara düştüğü, çok sıkıştığı, çaresiz kaldığı bir zaman da, beklemediği bir kişi yardımına yetişmek.
"Kendine güvenen ortaya çıksın" anlamında kullanılır.
Ya heyecanından ya da öfkesinden yerinde duramaz olmak.
Önem vermemek, değersiz saymak, adam yerine koymamak, küçümsemek. "Beni, yoksul diye hep hor gördüler."
Özen göstermeden, kabaca, dikkat etmeyerek, hırpalayarak kullanmak. "Çok hor kullanmışsınız bu dolabı."
1. Ayaklarını yere vurarak oynamak.
2. Gürültü çıkarmak. "Yandaki sınıfta hora tepiyor, ortalığı birbirine katıyorduk ki…"
Yaşanılmış, alışılmış, erişilmiş bir durum veya makam yitirildikten sonra, göz o durum veya makamda kalır.